The American Conservative: Artık Washington da söylüyor
"Amerikalı karar alıcılar, bırakın ABD gibi bir süper gücü, Monako gibi bir posta pulu ülkesinin dış politikasını yönetmeye bile vakıf değiller."
Çevirmenin notu: Ukrayna Genelkurmay Başkanı Valeriy Zalujnıy’ın kasım ayının başında The Economist dergisine verdiği mülakatta sarf ettiği “ahım şahım bir atılım beklemeyin” şeklindeki sözleri hala tartışılıyor. Zira bu Kiev’den üst düzey bir yetkilinin —hatta ordunun başkomutanının— ağzından çıkan, savaşın sürdürülebilir olmadığı yönündeki ilk itiraftı. Şu anda çoğu kısık olsa da barış müzakerelerinin başlatılmasına dair çağrılar artıyor.
Artık Washington da söylüyor
Ukrayna’nın Rusya’ya karşı zafer kazanacağına müesses nizam bile inanmıyor.
Doug Bandow
4 Ocak 2023
Ukraynalılar savaşta ikinci kışlarını yaşarken, Biden yönetimi zafer ve Ukrayna’nın tüm ve özgür olması fikirlerinden vazgeçmiş görünüyor. Washington bunun yerine iki tarafın müzakere etmesi gerektiğine inanıyor.
Politico’da yer alan haber şöyle:
“Biden yönetiminden bir yetkili ve Washington’da bulunan Avrupalı bir diplomata göre, Biden yönetimi ve Avrupalı yetkililer sessizce Ukrayna’nın Rusya’ya karşı topyekûn zafer kazanma hedefini desteklemekten, savaşı sona erdirecek nihai müzakeredeki pozisyonunu güçlendirmeye odaklanıyor. Bu türden bir müzakere muhtemelen Ukrayna’nın bir kısmının Rusya’ya bırakılması anlamına gelecektir.”
Bu, savaşta geçen yaklaşık iki yılın meyvesi.
Şubat 2022’de ABD, NATO’nun Ukrayna’yı bünyesine katma taahhüdü konusunda Rusya ile müzakere etmeyi reddetmişti. Washington, transatlantik ittifak Kiev’i askeri olarak kendine daha da yakınlaştırırken sözün dokunulmaz kalmasında ısrarcı olmuştu. Biden yönetimine göre Ukrayna’yı toprak konusunda bütün ama siyasi olarak bağlantısız bırakmak barış konusunda ödenmesi gereken son derece yüksek bir bedeldi. Böylece ABD, Rusya’ya karşı pahalı ve giderek daha da sertleşen bir vekalet savaşı başlattı.
Neredeyse iki yıl geçti. Ukrayna harap oldu. Topraklar kaybedildi. Kentler bombalandı. Milyonlarca insan yerinden edildi. Pek çok Ukraynalı yurt dışına kaçtı.
Batı’nın fazlaca övündüğü Wunderwaffe zafere ulaşamadı. Ukrayna ordusu, resmi olarak kabul edilmese de şaşırtıcı kayıplar verdi. Gönüllü akışı azaldıkça Kiev, eski İngiliz uygulaması olan silah altına alma yöntemini yeniden canlandırarak genç ve yaşlı erkekleri askerlik hizmeti için sokaklardan topladı.
Kiev’de siyasi ve askeri yetkililerin birbirini boğazladığı bir anlaşmazlık hâkim. Bazı yardımcılarına göre Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy’in zafer ısrarı kahramanlıktan hayalperestliğe dönüşmüş durumda. Halkın savaşı sona erdirme arzusu artıyor, zira “pek çok Ukraynalı savaştan yorulmaya ve bıkmaya” başladı. Ukraynalı bir askeri kaynak, ortalama Ukraynalıların ateşkesten söz ettiğini, ancak ateşkesin bedelinin ne olacağı konusunda soru işaretleri olduğunu itiraf etti. Müttefiklerin Ukrayna’daki kara deliğe daha fazla para ve silah akıtma hevesi azalıyor.
Zafere ulaşmak için yapılması gereken çok şey var. Donbass ve Kırım’ı kurtarmak. Moskova’yı yenmek. Putin’i devirmek. Rusya’yı parçalamak. Müttefiklerin hedefi artık Kiev’i müzakerelere hazırlamak. Yine Politico’dan:
“Beyaz Saray Sözcüsü olan ve kayıt altında konuşma yetkisi olmadığı için isminin açıklanmasını istemeyen yetkili, ‘Başından beri bizim teorimiz buydu; bu savaşın nihai olarak sona ermesinin tek yolu müzakeredir. Bu noktaya gelindiğinde Ukrayna’nın elinin mümkün olan en güçlü şekilde olmasını istiyoruz,’ dedi.”
Şimdi söylemeye başladılar! Ukrayna savaştan önce tarafsız kalmayı kabul ederek topraklarını —on ya da yüz binlerce kayıp vermeden, pek çok kent ve kasabanın yıkımına katlanmadan, topraklarını mayınlar, tahkimatlar ve mezarlarla deforme etmeden ve bitmek bilmeyen çatışmalarla yüzleşmeden— elinde tutabilirdi. Müttefikler Ukrayna halkıyla askeri olmayan bağlarını sürdürürken yüz milyarlarca dolar tasarruf etmiş ve askeri cephaneliklerini korumuş olacaklardı. Batı, Putin ve diğer Rus milliyetçilerini doğuya, Çin ile daha sıkı bir kucaklaşmaya itmemiş olacaktı. Ve tüm dünya hem muharebe harekatlarının hem de iktisadi yaptırımların yol açtığı ciddi iktisadi sarsıntılarla uğraşmamış olacaktı.
İşgalden sonra bile Moskova ve Kiev, Ukrayna’nın NATO dışında kalmayı kabul etmesine vurgu yapan başka bir uzlaşmaya yakın görünüyordu. Fakat müttefik hükümetler Zelenskiy yönetimini ilerlemekten vazgeçirerek, Ukraynalıları bugünkünden çok daha iyi durumda bırakabilecek bir başka kayıp fırsat yarattılar.
Müzakereler artık çok daha zor olacak. Öfke metastaz yaptı ve bu da herhangi bir anlaşmaya varılmasını zorlaştırdı. Yaşanan korkunç insani ve iktisadi kayıplar her iki tarafın da tazminat olarak daha fazla taviz talep etmesine neden oldu. Taraflardan hiçbiri diğerine güvenmeye meyilli değil. Ukraynalılar Moskova ile herhangi bir görüşmeyi küçümsüyor ama Moskova’nın da Ukrayna ve müttefiklerinden şüphe duymak için sebepleri var. 2014 Minsk Anlaşmasının Kiev’e ordusunu güçlendirmek için nefes aldırmak üzere tasarlanmış bir sahtekarlık olduğunu artık itiraf ediyorlar. Rusya şimdi barışı seçmek için hangi güvenceleri talep edecek?
Buradan çıkarılabilecek tek sonuç, Batılı karar mercilerinin çoğunun aptal olduğudur. Bu kadar çok Amerikalı ve Avrupalı yetkili, nadiren bu kadar büyük bir gaflete düşmüş ve bunun bedeli bu kadar ağır olmuştur. Çoğu olmasa da pek çoğu hala bariz olanı kabul etmeyi reddediyor. Moskova’nın zafer kazanması halinde bildiğimiz dünyanın sona erebileceğini ileri sürerek, Ukrayna’ya daha fazla bağlılık ve yardım için kamuoyu önünde baskı yapmaya devam ediyorlar.
Elbette müttefik politikasının aptalca olduğunu kabul etmek Putin yönetiminin Ukrayna’yı işgal etmesini haklı çıkarmaz. Bu korkunç sonuçları olan suç teşkil eden bir eylemdi. Fakat saldırı, sıkça iddia edildiği gibi “sebepsiz” değildi. Müttefikler, müttefik yetkililere sık sık ifade edilen Moskova’nın güvenlik çıkarlarını pervasızca görmezden geldiler. Örneğin, son zamanlarda Başkan Donald Trump’ın Ulusal Güvenlik Konseyi kadrosunda yer alan Fiona Hill, ulusal istihbarat brifingi veriyordu ve 2008’de ekibi Başkan George W. Bush’u “Bay Putin’in Ukrayna ve Gürcistan’ı NATO’ya yaklaştırmaya yönelik adımları Rusya’nın önleyici askerî harekâtına neden olabilecek provokatif bir hareket olarak göreceği” konusunda uyarmıştı.
Aynı dönemde ABD’nin Moskova Büyükelçisi [ve şu anda CIA direktörü] olan William Burns de Washington’a şöyle rapor geçmişti:
“Erken bir [Üyelik Eylem Planı] teklifinin özellikle Ukrayna açısından doğuracağı stratejik sonuçları abartmak da aynı derecede zor. Ukrayna’nın NATO’ya girmesi Rus seçkinleri [sadece Putin değil] açısından kırmızı çizgilerin en parlak olanı. Kremlin’in karanlık dehlizlerindeki muştacılardan Putin’in en keskin liberal eleştirmenlerine kadar önemli Rus aktörlerle iki buçuk yılı aşkın süredir yaptığım görüşmelerde, Ukrayna’nın NATO’da yer almasını Rusya’nın çıkarlarına doğrudan bir meydan okumadan başka bir şey olarak gören birini henüz bulamadım. Bu aşamada, ÜEP teklifi üyeliğe giden uzun yolda atılacak teknik bir adım olarak değil, stratejik bir meydan okuma olarak görülecektir. Bugünün Rusya’sı buna karşılık verecektir. Rusya-Ukrayna ilişkileri derin bir donma sürecine girecek ve Moskova doğalgaz fiyatlarının dünya piyasası seviyelerine derhal yükseltilmesinden, Rusya’ya gelen Ukraynalı işçilere dönük kısıtlamaya kadar uzanan iktisadi tedbirler almayı düşünecektir. Bu durum Rusya’nın Kırım ve Doğu Ukrayna’ya müdahalesi için verimli bir zemin yaratacaktır. Askeri varlıkların Ukrayna sınırına daha yakın konumlandırılması ve nükleer silahların yeniden hedef alınması tehditleri havada uçuşacaktır. NATO-Rusya Konseyi bitkisel hayata girecek ya da tamamen sona erecektir.”
Şimdi yapılması gereken müttefiklerin bu korkunç hatasını nasıl telafi edecekleri ve yenilgiden beklenen kayıpların en azından bir kısmını nasıl telafi edecekleridir. Ne yazık ki Kiev’in bariz sorunları Moskova’da zafer hissiyatını körüklemiş olabilir. Rus hükümeti şansını abartırsa, her iki taraf da çatışmayı sona erdirmek için gerekli olan uzlaşmayı reddederken savaş devam edebilir. Moskova’nın üstünlüğü olsa da savaşta kesinlik yoktur. Savaşın devam etmesi ordusunu ve ekonomisini tüketecektir. Rusya yaptırım fırtınasını atlatmış olsa da müttefiklerin teknoloji kısıtlamalarının gelecekteki askeri gelişmelerini köreltmesi muhtemel. Moskova ayrıca Çin’in küçük ortağı olarak kalmaya devam edecek ve bu durum Moskova’yı rahatsız edecektir.
Washington ne yapmalı?
Öncelikle, ABD ve Avrupa’nın, tarafsız bir Ukrayna’ya nasıl uyum sağlayacakları, Rusya ile nasıl ilişki kuracakları ve savunma sorumluluğunu Avrupa uluslarına nasıl kaydıracakları gibi, ikincisinin gelecekteki güvenliği hakkında ciddi tartışmalar yapmaları gerekiyor. Mükemmel olan iyinin düşmanı haline gelmemeli. Savaşla ilgili söylemlere hâkim olan muzaffer yanılsamalardan hiçbiri olmamalı.
İkincisi, müttefikler Kiev ile görüşmeli. Amaç bir politika dikte etmek değil, Ukraynalıların ABD ve Avrupa’nın neyi desteklemeye hazır olduğunu anlamalarını sağlamak olmalı. Ukrayna tek başına savaşmak istemiyorsa, egemenliğini ve yaşayabilirliğini korumak için gerekli olan acı verici tavizleri kabul etmeye hazırlanmalı. Bunu yapmayı reddetmek Kiev’in istikbalini riske atacaktır.
Üçüncüsü, Washington ve Brüksel Rusya’ya karşı her şeyi masaya koymalıdır. İktisadi yaptırımlar, dondurulmuş varlıklar, enerji boru hatları ve gelecekteki işbirliği, Ukrayna ile bir anlaşmayı teşvik etmek için potansiyel teşvikler olarak kullanılmalı.
Bu türden bir süreç kuşkusuz sancılı ve belirsiz olacaktır. Fakat beceriksiz müttefiklerin başka alternatifi yok. Savaşı devam ettirebilirler ama bu sadece daha fazla ölüm ve yıkım anlamına gelir ve zafer umudu son derece az. Ukrayna’ya “yardım etmek” adına Rusya ile son Ukraynalıya kadar savaşmaya karar verenler Kiev’in dostları değil.
Yönetim henüz savaş alanındaki hakikatleri kamuoyu önünde kabul etmese de bunlar ortaya çıkmaya başladı. Amerika ve Avrupa halkları yardımların devamına giderek daha kuşkucu yaklaşıyor. Giderek artan sayıda karar alıcı da bu görüşü paylaşmaya başlıyor. Örneğin, Zelenskiy’in son ziyaretinden önce Cumhuriyetçi Ohio Senatör, J. D. Vance, Ukrayna’nın muhtemelen müzakere etmek ve toprak kaybetmek zorunda kalacağını belirtmişti. Hakikati kabul etmenin “Amerika’nın çıkarına” olacağını da sözlerine eklemişti.
Yani Washington, Kiev’in Rusya ile savaşı sona erdirmek için müzakere etmesi ve toprak kaybetmesi gerektiğinde karar kıldı. ABD’li karar alıcıların iki yıl önce Moskova ile diplomasiyi reddettiklerinde bu olasılığı düşünmemiş olmaları epey kötü. Amerikalı karar alıcılar, bırakın ABD gibi bir süper gücü, Monako gibi bir posta pulu ülkesinin dış politikasını yönetmeye bile vakıf değiller.