Aradığınız ülkeye şu anda ulaşılamıyor: Ukrayna'nın demografi sorunu ne kadar ciddi?
"Ukrayna, ekonomik yıkımın yanı sıra derin bir demografik krizle karşı karşıya."
Çevirmenin notu: Ukrayna, bağımsızlığını eline almasından bu yana bir türlü ayakları üzerinde duramayan ve ülkeyi daha da yoksullaştıran yozlaşmış bir oligark kliği tarafından ele geçirilmiş zavallı bir ülke. Bağımsızlığının başında Ukrayna’nın mükemmel beklentileri vardı, nihayetinde Sovyet yüksek teknoloji ekonomisinin filetolarını (en önemlilerini saymak gerekirse; gemi yapımı, uçak yapımı, uzay ve nükleer teknoloji) barındırıyordu. Buna ek olarak, zengin maden kaynakları (özellikle Rusça konuşulan Donbass’ta) ve dünyanın en verimli toprakları vardı.
Ancak Batı rekabet istemiyordu, bu nedenle iyi olan ve sadece Batı’dan gelen modern ve ekonomik motorlarla donatılması gereken Ukrayna uçaklarının piyasada hiçbir şansı olmadı. Gemi yapımı da battı, zira Batılı tersaneler (genelde devlet teşvikleriyle) dünya pazarını ele geçirdi. Aynı durum nükleer ve uzay teknolojisi için de geçerliydi: Batı, Ukraynalı şirketlerin pazarlarına girmesine izin vermedi.
Sonuç olarak Ukrayna sanayisizleşti, nüfusu yoksullaştı ve küçüldü; yoksulluk insanların öncelikle daha az çocuk yapmasına, ikinci olarak da mümkünse ülkeyi terk etmesine neden oldu. 2014’te Donbass savaşı başlamadan önce bile sadece Rusya’da yaşayan bir milyondan fazla Ukraynalı göçmen işçi vardı.
Savaşın başlaması ve Maydan hükümetinin Rusya ile ticareti sona erdirme politikasıyla birlikte, halihazırda iktisadi zayıf olan ülkenin ekonomik çıktısı yarı yarıya düştü. Bu öngörülebilir bir durumdu, zira Rusya ve diğer BDT ülkeleriyle yapılan ticaret, Maydan darbesinden önce Ukrayna’nın dış ticaretinin yüzde 50’sini oluşturuyordu ve Maydan hükümeti bu ticareti mutlak şekilde sona erdirince Ukrayna ekonomisi bu yüzde 50 oranı kaybetmiş oldu.
Bu aynı zamanda, Batı’nın pazarlarına girmelerine izin vermediği için ürünleri çoğunlukla Rusya’da alıcı bulan Ukrayna sanayisinin son kalıntılarını da yok etti.
Sonuç olarak, birkaç milyon insan daha savaştan ve yoksulluktan kaçarak, yaşam standartlarının Ukrayna’dakinden çok daha yüksek olduğu ve Ukraynalı göçmenlerin çoğunun kendini “evinde” hissettiği Rusya’ya göç etti. Batı Ukrayna’dan milyonlarca insan gündelikçi ve mevsimlik işçi olarak, Rusya’nın aksine onlara oturma izni vermeyen Polonya’ya geçti. Polonya’da Ukraynalılar ucuz işgücü olarak kabul görürken Rusya, Ukraynalı beyaz yakalıları almaktan hoşnuttu.
Tahminlere göre, 2021 yılında Ukrayna’nın nüfusu artık resmi olarak bildirilen 40 milyon kişi değil, 30 milyondan azdı. Uzmanlar, örneğin Ukrayna sağlık sisteminin ülkedeki doktorlara yapılan ziyaretlere ilişkin verilerinden yola çıkarak bu tahmine varıyor.
Bilindiği üzere Rusya’nın Ukrayna’ya müdahalesinin başlamasıyla birlikte milyonlarca insan ülkeden kaçarak hem Rusya’ya hem de Batı’ya gitti. Esasında bugün Ukrayna’da 20 milyon insanın kaldığını varsaymak mantıklı.
Ukrayna'ya barış gelse bile göçmenlerin geri dönmesi pek olası görünmüyor. Rusya’ya gidenler genelde Ukrayna hükümeti ve devletiyle bağlarını koparmış ve yeni evlerine de iyice entegre olmuş durumdalar. AB’ye göre Batı’ya giden mültecilerin gönüllü olarak geri dönmeleri de pek olası değil. Ukrayna kalıcı olarak nüfusu azalan bir ülke haline geldi.
Ukrayna, ülkenin güneydoğusundaki toprakları da kalıcı olarak Rusya’ya kaptırdığı için, ülkenin geri kalanında yaşayan insanların gerçek sayısı muhtemelen yukarıda bahsedilen rakamlardan çok daha düşük.
Bu da kaçınılmaz olarak, şiddetli depopülasyondan mustarip bu ülkenin nasıl yeniden inşa edileceği sorusunu gündeme getiriyor. Bertelsmann Vakfı’nın bulgularını yayımladığı araştırmasında şunlar var:
“Savaş büyük olasılıkla geri dönüşü olmayan bir demografik şoku tetikleyecek ve kapsamlı bir nüfus azalmasına yol açacaktır. Savaştan en çok etkilenen bölgeler olan Donetsk, Harkov, Luhansk, Zaporijya, Mikolayiv ve Herson, Ukrayna nüfusunun yüzde 30’undan fazlasını oluşturuyor.”
Dolayısıyla, tahmini 20 milyon insanın yüzde 30’u, neredeyse tamamı Rusya’nın bir parçası haline gelmiş olan bölgelerde yaşıyor. Dolayısıyla Ukrayna’nın geri kalanında sadece yaklaşık 15 milyon insan kalmış olabilir. Bertelsmann, nüfusun azalması nedeniyle Ukrayna’nın öngörülebilir bir gelecekte kendi kendini geçindiremeyeceği ve ülkenin sürekli olarak dış yardıma bağımlı kalacağı kanaatine varıyor.
Savaşın sona ermesinden sonra Ukrayna diye bir devlet hala var olsa da ülkedeki iktisadi ve sosyal durumun uzun vadede berbat halde olması muhtemel.
Ukrayna’nın demografik geleceği
9 Şubat 2023
Rusya’nın işgalinin başlamasından bu yana neden oldukları fiziksel yıkıma dair fotoğraflar eksik olmadı: çöken köprüler, yıkılan kiliseler, sokak sokak yanmış binalar... Dünya Bankası yeniden inşa maliyetinin 349 milyar dolara ulaşabileceğini tahmin ediyor. Ve bu rakam eylül ayında, Ukrayna’nın kritik altyapısına yönelik saldırılar başlamadan önce yayımlanmıştı (Bu rakamı bir bağlama oturtmak gerekirse, Ukrayna’nın savaş öncesi GSYİH’si 200 milyar dolar civarındaydı).
Savaşın biraz daha az dikkat çeken ama Ukrayna’nın uzun vadeli geleceği açısından tartışmasız daha önemli olan bir etkisi de demografi ile alakalı.
BM, savaş nedeniyle ülkeyi terk eden sekiz milyondan fazla Ukraynalının şu anda başka ülkelerde ikamet ettiğini bildiriyor. Bu rakam, Ukrayna’nın savaş öncesi nüfusunun yaklaşık beşte birini temsil ediyor. Rusya’da üç milyondan biraz az, Avrupa’da beş milyondan biraz fazla, Kuzey Amerika’da ise 250 bin kişi bulunuyor (Rusya’daki rakam 2014’ten bu yana oraya gidenlerin tümünü kapsıyor olabilir; tam olarak net değil).
Şimdi, eğer bu sekiz milyon Ukraynalı rastgele bir örneklem olsaydı, kaçışların tek etkisi ülke nüfusunu yüzde 20 azaltmak olurdu. Daha az bir nüfusa sahip olmak bazı açılardan daha kötüdür: askeri gücünüzü azaltır, diğer her şey eşittir ve uluslararası ilişkilerde size daha az ağırlık verir. Ama bu o kadar da büyük bir mesele değildir. Aslında en başarılı ülkelerin (Norveç, Danimarka, İsviçre, Yeni Zelanda, Singapur) tamamı nispeten az nüfuslara sahip.
Ancak 8 milyon kişi rastgele bir örneklem değil, hem de hiç.
“Askerlik yaşındaki” erkeklerin (60 yaşın altındakiler) ülkeyi terk etmesi yasak olduğundan, ülkeyi terk eden yetişkinlerin yaklaşık yüzde 85’i kadın. Bu da erkeklerden neredeyse altı kat daha fazla kadının ülkeyi terk ettiği anlamına geliyor. CIA World Factbook’a göre, Ukrayna’nın savaş öncesi cinsiyet oranı 0,86 ile büyük ölçüde kadınlara çarpıktı, bu nedenle bu kadar çok kadının gitmesinin kötü bir şey olmadığını söyleyebilirsiniz. Ne de olsa cinsiyet dengesini eşitleyecektir. Fakat bu, yaş dağılımlarını göz ardı ediyor.
Ukrayna’nın savaş öncesi cinsiyet oranı sadece 55 yaş üzerinde birlikten önemli ölçüde ayrılıyor. Bu oran 55-65 yaş grubunda 0,76 ve 65 üstü yaş grubunda 0,51 (Bunun nedeni çok sayıda erkeğin alkol bağımlılığı gibi nedenlerle erken yaşta ölmesi; aynı örüntüyü Rusya’da da görebilirsiniz). Yani savaştan önce, yaşlı erkeklerden çok daha fazla yaşlı kadın vardı ama genç erkeklerle yaklaşık aynı sayıda genç kadın vardı.
Ukraynalı mültecilere gelince, BM giden yetişkinlerin yüzde 72’sinin 60 yaş altı kadınlardan oluştuğunu bildiriyor. 10’u da 60 yaş altı erkeklerden oluşuyor. Geri kalan yüzde 18’i ise 60 yaş üstü insanlardan oluşuyor. 18-34 yaş grubunda (aile oluşumu için en önemli grup) kadınlar altı kat daha fazla göç etti. Dolayısıyla göç krizi ileri yaşlarda cinsiyet dengesini biraz dengelemiş olsa da, genç yaşlarda bir dengesizlik yarattı: Ukrayna’da artık genç ve orta yaşlı kadın açığı var.
Aşağıdaki grafikler Kraków ve Viyana’da alınan iki mülteci örnekleminin yaş ve cinsiyet dağılımını gösteriyor. Gördüğünüz üzere, genç ve orta yaşlı kadınlar büyük ölçüde fazla temsil edilirken, genç erkekler az temsil ediliyor.
Ukraynalı mülteciler sadece cinsiyet açısından değil, eğitim açısından da temsil edilemiyor. BM’ye göre, savaş öncesi nüfusun yalnızca yüzde 30’una kıyasla, mültecilerin yüzde 76’sı yükseköğrenim görmüş durumda. Benzer şekilde, yukarıdaki grafikleri hazırlayan araştırmacılar, Kraków’daki mültecilerin yüzde 66’sının, Viyana’dakilerin ise yüzde 83’ünün yüksek öğrenim gördüğünü tespit etti. Yani Ukraynalı mülteciler, benzer bir yaş yapısına sahip olmalarına rağmen, genel nüfusun iki katından daha fazla iyi eğitimli.
Elbette Ukraynalı mültecilerin eğitim konusunda olumlu seçilmeleri şaşırtıcı değil. Eğitimli insanların yabancı dil bilme olasılıkları, yurt dışına seyahat etmiş olma olasılıkları ve diğer ülkelerde arkadaşları veya bağlantıları olma olasılığı daha yüksektir.
Ukraynalı mülteciler de istihdam için olumlu bir şekilde seçiliyor. BM, mültecilerin ülkeden ayrıldıkları sırada sadece yüzde 4’ünün işsiz olduğunu, oysa Ukrayna’nın savaş öncesi işsizlik oranının neredeyse yüzde 9 olduğunu bildiriyor. Bu karşılaştırma, gidenler arasındaki pozitif seçilim derecesinin altını çiziyor, zira işi olan insanların kalkıp gitme olasılığının daha düşük olmasını bekleyebilirsiniz.
“Ne olmuş yani? Bu insanların çoğu savaş bittiğinde geri dönecek,” diyebilirsiniz.
Peki öyle mi olacak? Modern mülteci krizlerine bakıldığında, bu krizin benzersiz olduğu söylenebilir. İnsanların kaçtığı ülke, etrafındakilere kıyasla çok daha fakir ve yozlaşmış durumda. Aslında Ukrayna’nın savaş öncesi kişi başına düşen GSYİH’si 14 bin 150 dolarla Avrupa’nın en düşük seviyesiydi (ve savaş nedeniyle şimdi daha da düşük). Karşılaştırmak gerekirse, Avusturya’da kişi başına düşen GSYİH 66 bin 680 dolar. Rusya’nın bile kişi başına düşen GSYİH’si Ukrayna’nın iki katından fazla.
Dahası, Ukraynalı mültecilere ev sahipliği yapan ülkeler nispeten daha misafirperver. Anketler sürekli olarak Batılı halkların Ukraynalı mültecileri diğer çatışma bölgelerinden gelenlere kıyasla daha çok kabullendiğini gösteriyor, bunun nedeni muhtemelen onları kültürel ya da etnik olarak daha benzer görmeleri. Polonyalılar 2015 yılında Suriyeli mültecileri kabul etmekte şiddetle direnirken, sınırlarını 1,5 milyondan fazla —Rusya dışında diğer tüm ülkelerden daha fazla— Ukraynalıya açtılar.
Dolayısıyla Ukraynalı mülteciler kendilerini terk ettikleri ülkeden daha zengin ve daha iyi yönetilen, aynı zamanda genel olarak misafirperver ülkelerde buluyorlar. Bu da savaş sona erdikten sonra da burada kalmaları konusunda onlara bolca gerekçe sunuyor. Ve doğal olarak, savaş ne kadar uzun sürerse, ev sahibi toplumlara entegre olmak için daha fazla zamanları olacağından ve Ukrayna’nın kendisi daha da kötü durumda olacağından, kalma olasılıkları da o kadar artacaktır.
Gazeteci John Ruehl, yakın tarihli bir makalesinde, “Ukraynalı mültecilerin çoğunun yakın zamanda evlerine döneceğini düşünmek için çok az sebep var,” demişti. Benzer şekilde araştırmacı Katerina Odarçenko da “en az beş milyon mültecinin evlerine dönmesinin beklenmediği” uyarısında bulunuyor. Almanya’daki Ukraynalılarla yapılan bir ankete göre mültecilerin yüzde 37’si “kalıcı olarak ya da birkaç yıllığına” buraya yerleşmek istiyor. Bu da sosyal arzu edilebilirlik önyargısını (katılımcıların geri döneceklerini söyleme zorunluluğu hissetmeleri) hesaba katmadan önceydi.
Gidenlerin yarısı sonunda geri dönse bile, bu Ukrayna için yine de büyük bir kayıp anlamına geliyor.
Kabiliyetli, çalışkan insanlar bir ülkenin ekonomik kalkınması için en önemli kaynaktır ve Ukrayna bunlardan birçoğunu kaybetmeye hazırlanıyor. Savaş sona erdiğinde evli erkeklerin başka ülkelerdeki ailelerine katılmasıyla eğitimli göçmenlerin sayısı da artabilir (Evlilik yüksek oranda asortatiftir, bu nedenle eğitimli kadınların eşleri de aynı şekilde —çoğu zaman daha fazla— eğitimli olma eğilimindedir).
Alternatif olarak ya da ek olarak, 60 yaşın altındakiler arasındaki cinsiyet oranı, en azından bir süreliğine, erkek egemen hale gelebilir. Bu da Ukrayna’yı daha fazla şiddet ve sosyal istikrarsızlık yoluna sokacaktır, zira genç erkekler nispeten korkak kadınlara erişmek için birbirleriyle rekabet edecek ve bazıları kaçınılmaz olarak partnersiz kalacaktır. Böyle bir rekabetin ölümcül silahlarla dolu bir ortamda gerçekleşecek olması da karamsarlık yaratıyor.
Ukrayna, ekonomik yıkımın yanı sıra derin bir demografik krizle karşı karşıya: milyonlarca eğitimli genç kadının (ve potansiyel olarak eşlerinin de) kaybı. Bu demografik krizin boyutu savaş uzadıkça daha da kötüleşecek ve bu da savaşın bir an önce sona erdirilmesi gerekliliğini güçlendiriyor.