Rusya'nın zayıflaması: Hayır mı şer mi?
"Manşetlere bakılırsa Amerikalılar Vagner'in kalkışmasını hayra yoruyorlar. Fakat yaralı bir Putin büyük olasılıkla daha tehlikeli bir Putin olacaktır."
Çevirmenin notu: Rus paralı asker şirketi Vagner’in patronu Yevgeniy Prigojin’in 23-24 Haziran’da Şoygu ve Gerasimov’un görevden alınması talebiyle başlattığı kalkışmanın yankıları New York ve Londra basınında hala sürüyor. İlk günlerde bahisler oynanmış, bazı yorumcular Rusya’da kaos yaşanması potansiyelini epey hayra yormuştu. Durumun ağır bir yıpratma savaşından geçerek yenilmekte olan Ukrayna adına faydalı olacağı tahminleri yapıldı.
Rusya’nın zayıflatılması ya da parçalanması yönündeki fantezi düzeyindeki fikirler, özellikle son birkaç yılda daha sık tekrarlanır hale geldi ama bunun yaratacağı tehlikeler sadece Rusya Federasyonu ile sınırlı değil.
Aşağıda tercümesi verilen köşe yazısında, Quincy Institute for Responsible Statecraft’ta strateji direktörü olarak görev yapan CIA’in eski Rusya analisti George Beebe, Karabağ ihtilafı ve eski Sovyet coğrafyasında kronikleşen etnik gerilimler ve çatışma risklerine de dikkat çekerek, Kremlin’in zayıflatılmasının çok daha kötü hadiseleri beraberinde getireceğine vurgu yapıyor.
Zayıflamış bir Putin’den sakının
George Beebe, Compact Mag
28 Haziran 2023
“Ne kadar kötü, o kadar iyi,” hafta sonu Yevgeniy Prigojin ve Vagner’in paralı askerleri tarafından gerçekleştirilen kısa süreli darbe teşebbüsü esnasında, ABD’li yorumcuların çoğunun, aslında Çarlık yönetiminin altını oymayı ve Bolşevizmin zaferini hızlandırmayı amaçlayan bu eski Leninist inancı benimsediği görülüyordu. Pek çok Amerikan mecrasına göre Putin’in başı içeride ne kadar belaya girerse, Amerika ve dünya o kadar iyi durumda olacaktı.
Doğrusunu söylemek gerekirse, bu inanç bütünüyle yersiz değildi. Rus ordusunun dikkatini ve kaynaklarını ülke içindeki kargaşayla uğraşmaya yöneltmek zorunda kalması halinde, Ukrayna’nın Rusya’nın tükenmiş savunmasını aşma ve Putin’i barışa zorlama şansının önemli ölçüde artacağı doğru. Bu olasılıktan duyulan korku, Putin’i Prigojin ve epey öfkeli milis grubuyla hızlı bir uzlaşı arayışına iten önemli bir faktördü.
Ancak darbe teşebbüsüne yönelik bu kısa süreli coşku, ilginç biçimde Amerikalı ve Rus şahinlerin aynı yerde durmasıyla sonuçlandı. Ne de olsa Prigojin, Putin ve Rus ordusunun Kiev’i savaşın başlarında ele geçirememelerinin ardından benimsedikleri yavaş hareket etme stratejisine sert bir şekilde karşı çıkanlardan biriydi. Putin, Amerika’nın gerçek zamanlı istihbaratının ve hassas güdümlü mühimmatlarının yüksek teknoloji sihirbazlığını doğrudan saldırılar ve kuşatma manevralarıyla alt etmeye çalışmak yerine, Ukrayna’daki savaşı insafsız bir yıpratma savaşına dönüştürmeye çalıştı. Rusya’nın çok daha büyük nüfus tabanı, daha dirençli ekonomisi ve düşük teknolojili ama bol miktarda bulunan top mermisi ve füze üretme kapasitesinin eninde sonunda Batı’nın sabrını aşacağını ve Ukrayna’nın kendi ordusunu kurma ve donatma kabiliyetini aşındıracağını iddia ediyor. Bu da Rusya’nın Ukrayna’da zafer kazanmasını sağlarken ABD ve NATO ile doğrudan karşı karşıya gelme riskini en aza indiriyor.
Prigojin ve diğer katı Rus milliyetçileri Putin’in yaklaşımını alaya aldılar. Rusya’nın Ukrayna’ya, savaşın çok daha öncesinde mutlak bir darbe indirmiş olması gerektiğini savunuyorlar. Onlara göre ilk işgal kötü planlanmıştı ve büyük ölçüde yetersiz kaynaklara sahipti; Putin uzun zaman önce ülkeyi gerçek bir savaş zeminine oturtmalı, çok daha büyük bir orduyu toparlamalı ve sahaya sürmeli ve ABD ve NATO’nun karşılık olarak müdahale etmeyeceğine bahse girerek savaşı derhal kazanmak adına kayda değer askeri ateş gücünün çok daha fazlasını kullanmalıydı. Amerika’nın laptop savaşçıları, Vagner’in başarısız kalkışması sırasında kim için tezahürat yaptıklarının farkında mıydı acaba?
Bu tuhaf ortaklığın yanı sıra, ana akım yorumlar Rusya’nın esaslı bir iç krize sürüklenmesi halinde Amerika’ya dönük daha geniş çaplı tehlikeler konusunda dar görüşlüydü ve öyle olmaya da devam ediyor. Evet, içeride yaşanacak bir çöküş Rusya’yı Ukrayna’daki savaştan çekilmeye zorlayabilir, tıpkı Almanya’nın Lenin’i Çarlık Rusya’sına geri yollamasının Çar’ın ölümünü hızlandırması ve Rusya’nın Birinci Dünya Savaşı’ndaki dahlini sona erdirmesi gibi... Fakat Berlin’in bu savaşa miyop bir şekilde odaklanması, Rusya’daki devrimin eninde sonunda Almanya ve dünya için yaratacağı sorunları gözden kaçırdı. Bilakis, bu tür tehlikeler nükleer silahlar ve dijital bağlantılar çağında daha da büyüyecekti.
Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından ABD’nin en büyük kaygılarından biri, bu nükleer gücün emniyette olmasıydı. Radikallerin ellerine bir nükleer silah geçmesinden ya da işsiz bir bilim insanına bomba yapmalarına yardımcı olması için para vermelerinden endişe ediyorduk. Rusya’da yaşanacak bir iç kriz bu tehlikeleri yeniden canlandırabilirdi. 1990’larda bu sonuçları önlemedeki başarımız, ABD ve Rus hükümetleri arasında nükleer malzemeler üzerindeki kontrolleri sıkılaştırma ve bilim insanları ve mühendislere istihdam sağlama konusundaki işbirliğinin genişlemesinden kaynaklanmıştı. Washington ile Moskova arasında halihazırda var olan sanal savaş durumu göz önüne alındığında, bu tür bir işbirliğini bugün hayal etmek zor.
İkinci bir endişe ise Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ülkenin Yugoslavya benzeri etnik gruplar arası bir kan gölüne dönüşme potansiyeliydi. Bugün Rusya’da oluşacak bir iktidar boşluğunun komşu ülkelerde daha büyük bir istikrarsızlık riskine yol açacağı neredeyse kesindi. Azerbaycan’ın Ermenistan ile ihtilaflı Dağlık Karabağ bölgesi üzerinden hesaplaşmaya karar vermesinin, tam da otuz yıl boyunca burada kritik bir barış gücü rolü oynayan Rus ordusunun Ukrayna’da batağa saplanmasıyla aynı zamana denk gelmesi tesadüf değildi. Diğer pek çok eski Sovyet cumhuriyeti “ertelenmiş çatışmalara” ev sahipliği yapıyor ya da potansiyel yeni etnik istikrarsızlık nöbetlerine maruz kalıyor. Bu tür çatışmaların patlak vermesi Washington’a iştah açıcı olmayan bir politika seçenekleri menüsü sunarken, Çin ve Türkiye’nin bölgeye daha fazla müdahil olma ihtimalini de artıracaktır.
Putin, Prigojin’in meydan okumasından kaynaklanabilecek en kötü senaryoları atlatmış olsa da Vagner hadisesinin Putin’i siyasi olarak yaraladığı neredeyse kesin. Hasarın boyutunu tespit etmek şu an için imkânsız ama pek çok Rus, ülkenin istikrarını korumak adına her şeyden çok güvendikleri devlet başkanlarının, Prigojin ile ordu arasındaki çıkar çatışmasının bu kadar tehlikeli bir şekilde kontrolden çıkmasına nasıl imkân tanıdığını merak ediyor olsa gerek.
Manşetlere bakılırsa Amerikalılar, bu yaralanmayı saf anlamda hayra yoruyorlar. Fakat yaralı bir Putin büyük olasılıkla daha tehlikeli bir Putin olacaktır. Putin daha şimdiden ABD’yi Prigojin’i desteklemekle suçladı ve medyanın isyana duyduğu sempatiyi operasyonel destekle bir tuttu. Putin’in sadece ülke içindeki muhalefeti bastırma ihtimali artmayacak, Ukrayna’daki savaşta sabır gösterme ihtimali de azalacaktır. Rus milliyetçileri, Putin’in ABD ve NATO’nun Ukrayna’ya Leopard ve Abrams tankları, daha uzun menzilli top ve füze sistemleri ve F-16 savaş uçakları gibi giderek daha tehditkâr silah sistemleri tedarik etmesine göz yumduğundan şikâyet ediyor ve bu itidalinin yalnızca ABD’nin sunduğu desteğin daha cüretkâr hale gelmesini teşvik ettiğini ve Rus anavatanını riske attığını savunuyorlar. Artık böyle bir itidal sergileme ihtimali çok daha düşük.
Tüm bunlar ABD ile Rusya arasında tırmanan bir krize işaret ediyor. Amerika, Rusya’nın kırmızı çizgilerine güvenle meydan okuyabileceğinden daha emin hale gelirken, Putin de bu çizgileri korumaya istekli ve muktedir olduğunu gösterme konusunda büyük bir baskı altında. İki devlet arasındaki düşmanlık ve güvensizliğin derinliği, ordularımız arasında yaşanacak herhangi bir doğrudan çatışmanın sonuçlarını kontrol altına almanın son derece zor olacağı anlamına geliyor.
Yalnızca iki yaz önce Biden’ın yeni atadığı dış politika ekibi, Rusya ile ilişkilerin “istikrarlı ve öngörülebilir” olacağı “orta yolcu için bir dış politika” izleme niyetlerini ilan ediyordu. Şimdi ne kadar farklı bir gerçeklikle karşı karşıya olduğumuzu görüyorsunuzdur.