Putin değilse kim? RFKP Merkez Komite Sekreteri Obuhov ile mülakat
"Bugün Putin'in sözlerinde ve eylemlerinde nihai bir pragmatizm görüyoruz; şiddetlenen sosyalist rüzgâra karşı işemek istemiyor."
Rusya Federasyonu Komünist Partisi, bu yıl baharda düzenlenen devlet başkanlığı seçimlerine Nikolay Haritonov ile katıldı. RFKP, çoğunlukla Birleşik Rusya’nın arka tekerliği olarak anılsa da bu ezbere söylemin yakından bakılınca pek de doğru olmadığı görülebilir.
Aşağıda tercümesi verilen mülakatında RFKP Merkez Komite Sekreteri Sergey Obuhov, Putin ve iktidar partisinin siyasi alanı daraltmak için krizleri ustalıkla fırsata çevirdiğine ve Devlet Başkanı ile hükümet yetkililerinin sosyalizm lehine açıklamalarının göz boyama ya da daha doğrusu, toplum içinde gelişen sosyal adalet, eşitlik ve oligarkların tasfiye edilmesi yönündeki taleplere karşı bir tür göz boyama olduğuna dikkat çekiyor. RFKP içinden, ezberden uzak türden güncel bir görüş okumak isteyenler özel…
Böyle bir parti var mı yok mu?
Valeriya Fedorenko
4 Temmuz 2024
Rusya Federasyonu Komünist Partisi’nin (RFKP) siyasi teknisyeni Sergey Obuhov, protestocu seçmenlerin sandığa gitmeyişinden, siyasi anlaşmaların sınırlarından bahsediyor. Ve “Putin değilse, kim?” sorusunu gündeme getiriyor.
Rusya’daki partiler için —biri hariç— yeni siyasi döngünün başlangıcı, tam bir fiyaskoyla sonuçlandı. Devlet Başkanı adaylarının yüzdelerine ve bazı “sözde muhalif” adaylara bakıp da gözyaşı dökmemek mümkün değil. Bundan sonra ne olacağı büyük bir soru işareti. Partilere hiç gerek olup olmadığı bile belli değil.
Aslında 2021’de sadece “ülkenin ikinci siyasi gücü” olmakla kalmayıp, bazı bölgelerde tüm kamuoyu yoklamalarında ve seçim sonuçlarında güvenle öne çıkan RFKP, en ağır darbeyi alan parti oldu. Hayal kırıklığına uğramış seçmenler partiden ayrıldı, aşırı vatanseverler iktidarın etrafında toplandı ve sandığa gitmeyenler gitmemeye devam etti. Bilinen hadiselerden önce, büyük kentlerdeki muhalif seçmeni bünyesinde toplayan parti, ciddi bir sorunla karşı karşıya kaldı.
Siyasal bilimler doktoru, Prezidyum üyesi, RFKP Merkez Komitesi Sekreteri, Devlet Duması üyesi ve Rusya Siyasi Kültür Araştırma Merkezinin kurucularından biri olan Sergey Obuhov, “Taktik hedeflerden biri; özel askerî harekât koşullarında, muhalif siyasi faaliyetlere getirilen gerçek kısıtlamalar altında, gövdeyi korumak ve partinin yasal düzlemde daha fazla aktif çalışması için fırsatlar yaratmak,” diyor. Ancak Novaya’nın muhatabına göre muhalif seçmenin gidişi o kadar da ürkütücü değil: İnsanlar etraflarına bakacaklar ve gerçek muhalefetin kim olduğunu anlayacaklar.
Siyasi stratejist Obuhov, Novaya’nın sorularını bazen “sosyalist” bazen de “üstü kapalı” bir dille yanıtlıyor.
Özel seçim harekâtı
Devlet başkanlığı seçiminin sonuçları hayal kırıklığı yarattı. RFKP’nin adayı Haritonov, objektif olarak kötü bir adaydı. Liberal Demokrat Parti’nin adayı Slutskiy daha da kötü. Yeni İnsanlar adayı Davankov da kötü. İyi adaylar nerede?
Yanılıyorsunuz! Haritonov harika bir adaydı!
Hangi yılda? 2004’te mi?
Hem 2004’te hem de 2024’te. 2004 ve 2024 seçimleri farklıydı sadece. 2004 yılında Vladimir Vladimiroviç [Putin] popülaritesinin zirvesindeydi ve bir dereceye kadar ilk döneminde iyi iş çıkardığı, ikinci döneminin son dönemi olduğu ve bu aşamayı geçmesine izin verilmesi gerektiği konusunda bir fikir birliği mevcuttu. Haritonov ona karşı çıkmayı başardı ama ne Glazyev ne Hakamada ne de Mironov bunu başarabildi.
2024’te ise durum tamamen farklı. Bu, askerî harekât koşullarında başkomutanın seçimiydi. Bu nedenle, anladığınız üzere, önceki anlamıyla bir seçim olamazdı.
Bazı insanlar buna referandum demeyi daha makul buluyor. Bazıları ise oy verme unsurları içeren bir atama olarak nitelendiriyor. Fakat hepimiz bunun sıradan bir seçim değil, Rusya’ya karşı yürütülen hibrit savaş koşullarında özel bir seçim harekâtı olduğunu biliyoruz!
Peki bu tür seçimlere neden ihtiyaç duyuldu? Bunu şimdi, Zelenskiy’in Kiev’deki meşruiyetine dönük atışmalarda ve uluslararası tartışmalarda görebiliyoruz: Seçim yapılmadı, devlet başkanı olarak meşru değil ve barış anlaşması imzalayamaz…
Bu tartışmanın Rusya Federasyonu’nda esas olarak Kremlin propagandacıları tarafından körüklendiğini görüyorum, zira de jure (ve de facto) Ukrayna’da sıkıyönetim altında seçimlerin yapılmaması az çok bariz.
Hayır, bu yalnızca Rusya Federasyonu’ndan çok daha öteye gidiyor ve uluslararası bir nitelik taşıyor. Gelecekte, bu konu gittikçe daha da keskinleşecek, zira hükümetin, tekrar ediyorum, meşru olarak algılanması gerekiyor. Ve Batı’nın Rusya’daki seçim sonuçlarını tanımayacağına dair başlangıçtaki tüm bahislere rağmen, Batı de facto olarak bunları tanıdı. Bu, küresel çatışma bağlamında son derece önemli. Geçmiş seçim etkinliğinin sonuçları konusunu burada kapatırdım. Sadece Putin’in bu seçimler sırasında kendi sorunlarını çözdüğünü, RFKP’nin ise kendi sorunlarını çözdüğünü eklemek isterim.
Peki sizin sorunlarınız nelerdi?
Herhangi bir parti, adaylar için kampanya yürütmenin yanı sıra propaganda yapmakla da yükümlüdür. Biz de kendi pozisyonumuzu ve programımızı ortaya koymak adına kamu kaynaklarını sonuna kadar kullandık. Kampanyaya başladığımızda, Haritonov’un anti-kapitalist sloganı kamuoyu yoklamasına katılanların yaklaşık yüzde 15’i tarafından destekleniyordu, ki bu bizim yoklamamız da değildi, yüzde 40 onay ile slogana destekle çıktık. Bu epey iyi bir netice.
Esasında, kamu giderleri ile sadece anti-kapitalist söylemi topluma yerleştirmekle kalmadık, ayrıca şu soruyu da gündeme getirdik: Ülke nereye doğru kalkınmalı? Herkes diyecek ki: Sosyalizm, kapitalizm; bu büyük bir soyutlama. Fakat bu soyutlamanın ardında gelecek imgesinin seçimi yatıyor. Ve iktidar partisi de dahil olmak üzere kimseye bundan kaçış yok. Bizim söylemimize yanıt vermek zorundalar: Hatırlarsanız, Vladimir Vladimiroviç kapitalizmin kendini tükettiğini zaten ilan etmişti. Uzak Doğu ve Arktik Kalkınma Bakanı Aleksey Çekunkov, Rusya’da “yurtsever sosyalizm” zamanının geldiğini ilan etmişti! Ve Putin’in Kuzey Kore ve Vietnam ziyaretlerinden fotoğrafları gördükten sonra, filozof Dugin’in temsil ettiği Rus siyasetinin sağ kanadı bile “Çoktan zamanı gelmişti! Cuçe, Cuçe’ye1 geliyor,” demeye başladı.
Rusya Uzak Doğu Kalkınma Bakanı, "yurtsever sosyalizm" kavramını önerdi
"1990'larda hızlı sermaye birikiminin günahlarını işleyen Rusya girişimciliği, toplumun çoğunluğunun algısında ahlaksız ve asalak bir şey olarak kaldı."
Bunun bir propaganda abartısı olduğu aşikâr. Putin’in Cuçe fikirlerini uygulaması söz konusu değil. Bugün Putin’in sözlerinde ve eylemlerinde nihai bir pragmatizm görüyoruz; şiddetlenen sosyalist rüzgâra karşı işemek istemiyor.
Fakat diyelim ki güvenlik hizmetlerimizin şiddetli anti-komünist kanadında “doğdu”. Bir politikacı olarak Sobçak, Çubays ve Kudrin’in St. Petersburg’daki ultra-liberal ortamında şekillendi. Bu birincil temel ve 90’ların başındaki liberal mitler onda canlı ve bunları hem söyleminde hem de siyasi kararlarında yeniden üretiyor.
Şahsen ben Rusya’nın modern yetkililerini, Ekim Devrimini alt eden, “şubatçıların” mirasçıları olarak algılıyorum. Bir yandan kızıl bayraklar ve sosyalist söyleme olur verilirken, diğer yandan her şeyi tüketen bir oligarşiye ve Batı’yı memnun eden bir liberalizme olanak tanınıyor. Doğru, “şubatçılar” 1917’de başarısız olduklarını kanıtladılar ve şubattan ve liberallerin getirdiği fiili devlet çöküşünden sonra Ekim Devrimi gelmişti. Ancak tarihsel olarak “şubatçıların” 1917’de cevaplayamadıkları sorunlara şimdiki aşamada nasıl cevap vereceklerini görmek lazım. Ve ülke aynı sorunlarla ve devletini kaybetme tehdidiyle karşı karşıya.
Lenin de anlaşmalar yapıyordu
Fakat “sosyalizm-kapitalizm” ikilemi ve kendini tüketen kapitalizmle ilgili tezlerin soyutlamalardan ibaret olduğunu düşünüyorum. Rusya’nın temel sorunları bunlar mı?
Diğer sorunlar bu küresel sorundan ayrı. Ama gündelik söylemlere bakın. İnsanlar şimdiden sosyalizm ve kapitalizm hakkında konuşmaya başladı! Her şey satılık, her yerde yolsuzluk var ama elbette bu kapitalizm! Devlet yardım etmiyor mu? Neden işsiz geziyorsunuz? Artık sosyalizm yok!
İnsanlar şu anda —basitçe— hayatta kalmakla ilgili pek çok sorunla karşı karşıya. Ve bunların arkasında sosyalizm ve kapitalizm gerçekten de soyut bir kavram gibi görünüyor. Bununla birlikte, iktidara gelmek isteyen ve gelecek projelerinden bahseden her siyasi parti, tüm federal soyut gündemi somut siyasi eylemlere geçirmekle yükümlüdür. RFKP’nin oligarşi karşıtı söylemi, hedeflerimizin doğrudan bir türevidir. Toplu özelleştirmeyle mücadele de öyle. Özelleştirmenin antipodu olan kamulaştırma, burjuva siyasetinin cephaneliğinden bir tedbir olsa da en azından toplumsal ilişkileri normalleştirecek ve sosyalist ilişkilere geçiş için bir basamak oluşturacaktır.
İnsanlarla yerel düzeyde sadece kapitalizm ve sosyalizm hakkında konuşmanın verimli olmadığını biliyoruz. Ancak genel propagandada, insanların tüm sorunların kökenine işaret edilmesi gerekir. Rusya, 30 yıldan fazla bir süre önce Sovyet projesini terk ederek sermayeyi emeğin önüne koydu ve biz işleri farklı yapmayı, emeği ve onun çıkarlarını toplumda temel şey yapmayı öneriyoruz.
Bu, Rusya’nın otuz yılını Sovyet projesini reddederek ve ülkenin Batı’ya entegrasyonu projesini, suskun bir toplamın hakları üzerine, arka planda kalarak hayata geçirmesi ve şimdi bu planın başarısız olması ışığında önemlidir. Ve herkes şu sorularla karşı karşıya: “Bundan sonra ne olacak? Biz kimiz? Nereye gidiyoruz?”
RFKP, LDP ve diğer partiler bu aşamada gerçekten iktidar mücadelesi mi veriyor? Yoksa daha çok siyasi pazarlıklarla mı meşguller? Bu anlaşmaların sınırları nerede? Yüzde 5, yüzde 4 mü yoksa —finansmanı kaybetmemek için— yüzde 3 mü?
Vladimir Lenin de siyasi pazarlıklarla meşguldü. Hatırlarsanız, 1917 Ağustos’undaki Kornilov ayaklanmasından sonra Lenin, Kerenskiy ile fiilen bir anlaşma yaptı ve Kornilov ve kalkışmacılara karşı birlikte savaştılar. Bu, sonbaharda Sovyetlerin büyük kentlerdeki Bolşevizasyonuna olanak sağladı ve bu da daha önce iktidarı alma konusunda isteksiz olan geçici hükümetten Sovyetlere geçişi mümkün kıldı. Burada asıl mesele, her türlü anlaşmada önünüzdeki hedeflerin ne olduğu, bunların arkasında bir perspektif görüp görmediğiniz veya bunların anlık, oportünist anlaşmalar mı olduğudur.
Bugün RFKP’nin taktik hedeflerinden biri, özel askerî harekât ve muhalif siyasi faaliyetlere getirilen gerçek kısıtlamalar koşullarında gövdesini korumak ve partinin daha fazla yasal aktif çalışması için fırsatlar yaratmaktır.
Peki burada muhalefet kim?
RFKP bugün yaşlıların partisi. Birkaç yıl önce, özel askeri harekattan önce, baskıcı yasalardan önce RFKP genç, protestocu yurttaşların oylarını topluyordu. Şimdi ise Komünistler sadece “bütün bunlar” için oy vermekle kalmıyor, aynı zamanda kürsüden ayrılanları ve özel harekât karşıtlarını neredeyse Rusya’nın düşmanı olarak damgalıyorlar.
Bugün RFKP’nin ağzından hiç bu söylemi işittiniz mi? Partiden kimsenin ayrılan yurttaşların Rusya’nın düşmanı olduğunu söylediğini hatırlamıyorum. Gereksiz günahları üzerimize alamayız.
Partideki gençlere gelince, daha geçenlerde parti aktivistleriyle görüştüm. Ve dehşete düştüm! Salonda sadece gençler var! Orta yaşlılar nerede? Gaziler nerede? Üye tabanında o kadar çarpıcı değişiklikler oldu ki, partinin üst düzey yönetimi şimdiden acil bir soruyla karşı karşıya: Genç parti aktivistleriyle iletişim kurmak için onların algısına uygun siyasi bir dil bulmamız ve oluşturmamız gerekiyor. Bunun, sanırım, seçmenin gençleşmesini de beraberinde getireceğini düşünüyorum. Elbette ki, aktif yaş grubu hiçbir yere gitmedi ve hiçbir yere gitmeyecek olsa da durum bu.
1990’larda şöyle bir söylem vardı; tüm komünizm destekçileri yakında yok olacak. Çubays bunu söylemekten hazzederdi. Peki Çubays şimdi nerede? Ve RFKP’nin destekçileri de pek tükeniyor gibi değil.
Her halükârda, Rusya toplumu yaşlı bir toplum. Ortalama yaş halihazırda 42. Petrograd’daki nüfusun ortalama yaşının 17 ila 19 olduğu Büyük Ekim Devrimi’ni aklımıza getirelim. Genç, agresif, yerleşik hayatı olmayan, savaştan geçmiş ve üç yıl boyunca katliam, düşmanı vurma ve sorunları güç kullanarak çözme tecrübesine sahip topraksız erkeklerin egemen olduğu genç bir toplumdu. Bu arada, benzer bir şey şimdi Orta Asya’da, 1990’larda 200 bin kişinin hayatına mal olan kanlı bir iç savaştan geçen Tacikistan’da yaşanıyor. Ve bize göçmenlerin büyük bir kısmını gönderen Kırgızistan’daki bitmek bilmeyen “renkli devrimler” de bu insanların burada, Rusya’daki davranış kalıplarını etkiliyor.
Bu arada, Putin, SSCB 2.0’ı yeniden canlandırmanın imkânsız olduğunu söylediğinde, sabit “Rusya’nın Avrupa’ya girişi” projesi düsturunu tekrarlıyor. O zamanlar, güvenlik kurumları ve Sovyet parti aygıtının liberal odaklı grubu arasında hâkim olan görüş şuydu: Gelin Sovyet cumhuriyetlerinin “balastından” kurtulalım, ekonomiyi liberalleştirelim, emperyal emelleri ve uzaydan, savunma sanayiinden orduya kadar bununla bağlantılı tüm yüklerden kurtulalım ve Atlantik’ten Vladivostok’a kadar Avrupa olsun ve sonunda Bavyera birası içelim.
Tarihsel paralellikler kurmak iyi bir şey değil ama 1917’deki durum kulağa hala kötü geliyor...
İşte benim de anlatmak istediğim bu. Elbette, şimdiki durum Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra yaşananlara benzemeyecek. Her ne kadar özel harekât tipi bir durum halihazırda yaşanmış olsa da. Ülkede Afganistan’daki harekatın ardından ve Çeçenistan’daki iki savaştan sonra da benzer bir şey yaşanmıştı. Yeniden yapılanma ve reformlar döneminde Afganistan’dan sonra pek çok genç nereye gitti? Hatırlarsanız, suç örgütlerine. Çeçenistan’dan sonra ise, savaşta yer alanların sosyalleşmesi ve sivil hayata uyum sağlamaları tam anlamıyla başarılı olmadı.
Şimdi nasıl olacak? Özel askerî harekât doğrudan yaklaşık iki milyon insanı, seferberlik kapsamında silah altına alınan askerler ve onların yakın akrabalarını etkiliyor. Şimdilik bu, Rusya toplumu açısından kritik bir kitle değil. Yetkililer bu süreci kontrol etmeye çalışıyor. Bütçeler oluşturuyor, gönüllüler cezbediliyor. Ancak özel askerî harekâttan sonra sivil hayata dönen küçük bir “kısım” eski mahkûma bile bakılırsa, sivil hayata dönenlerin aşırılıklarına bakılırsa, burada her şeyin yolunda olmadığı görülüyor.
Evet, kentlerin protestocu seçmenleri özel askerî harekâtın başlamasından sonra RFKP’den uzaklaştı ama hiçbir yere gitmediler!
Evet, bir kısmı meşhur Yeni İnsanlar’a gitti. Ama bence bu parti kabineye, bütçeye, halk düşmanı temel yasalara ne kadar çok oy verirse, seçmenin bu kısmı Yeni İnsanlar’ın muhalefet olmadığını o kadar çabuk kavrayacaktır. Fiilen Yeni İnsanlar şimdi Duma’ya Birleşik Rusya ve LDP ile bir hükümet koalisyonu içinde girdi. Yeni İnsanlar ne kadar “özel askerî harekâtı desteklemediklerini” gösterirse göstersinler, devlet politikasının tüm parametrelerine destek verdiler!
Ya da Slutskiy çıkıp LDP’in bir muhalefet partisi olduğunu söylüyor. Yerimden ona bağırmak zorunda kalıyorum: Leonid Eduardoviç, hükümete ve bütçeye oy veriyorsanız nasıl bir muhalefet partisisiniz? Ama bunlar umurunda değil! Yüzüne tükürsen “yarabbi şükür” der. Neye muhalefetsiniz siz? Hükümette bir bakanınız bile var. Aslında, eleştirdiğimiz bu sosyo-politik çizgiden siz sorumlusunuz.
RFKP lideri Zyuganov yazdı: Rusya'nın bütçe çıkmazı
"Nazizme ve küreselleşmeye karşı zaferimizin ve egemen kalkınmamızın vazgeçilmez koşulu iç politikada sola dönmektir."
Evet, protestocu seçmenin bir kısmını kaybettik. Ama eminim ki bizden başka hiçbir yere gitmeyecekler, zira sadece RFKP “sahada” protesto gündemiyle çalışıyor, sivil hak ve özgürlükleri savunuyor ve yerelde halkın çıkarlarını savunuyor. İnsanlar bunu görüyor ve er ya da geç tabandan gelen protesto desteği geri dönecektir.
Burada bir sorun daha var. Bizi radikal vatansever seçmenlerle kavga ettirmeye çalışıyorlar. İlyin’in oldukça tartışmalı kişiliği etrafında dönen tüm bu polemikler, bazı radikal vatanseverlerin RFKP’ye siyasi yasak talep etmesine yol açtı. Zira İlyin’in mirasının bir kısmına yönelik eleştirilerimize katılmıyorlar.
Yani tüm normal insanlar İlyin’i eleştiriyor. Zira o bir faşist… Yani…
Biz bu söylemin arkasında daha derin bir mana görüyoruz. Evet, resmi söylemin ana akımı “Kızıl-Kahverengiler kahrolsun” ve “vatanseverlik alçakların sığınağıdır” iken; o koşullarda İlyin’in vatansever ve jeopolitik görüşleri liberallerle polemiklerde sol tarafından kullanılıyordu. Fakat bugün, vatanseverlik konsensüsü koşullarında, şahsen ben, bir siyaset bilimci, bir politikacı olarak, İlyin’in korporatist söyleminin ardındaki modelin ülkemizde devlet politikası için temel model olarak benimsenmesinden kaygı duyuyorum. Bu, Frankist devlet yapısı modelidir. Ve toplumumuzun bu model üzerine inşa edilmesini istemem.
Putin değilse, o zaman... Vasilisa Premudraya
Rusya’da, bence, siyasette bireyin rolüne çok fazla önem veriliyor. Bazıları sürekli “Putin Rusya’dır,” diyor. Bazıları Navalnıy’a alternatif görememişti. Yine bazıları ise Jirinovski’den alıntı yapıyor ve onu bir peygamber olarak görüyor. Özel harekatın sonsuza kadar devam edemeyeceği ve ondan sonra bir şeylerin yapılması, bir şeylerin değişmesi gerekeceği kesin. Rusçada onlara vatansever çevreler diyelim, şu soru uzun zamandır tartışılıyor: “Putin değilse kim?” Ve sahiden de kim?
Rusya’da bireyin rolü her zaman büyük olmuştur ve belirli projeler her zaman birey etrafında şekillenmiştir. Şimdi ise Putin’in muhalifleri, mevcut tek adam rejiminin ötesine bakmak istiyor. Von Çubays, İsrail’de Putin sonrası döneme ilişkin araştırmalar yürütüyor.
Geçmişte de muhafızların her zaman “Tanrı hükümdarımızı başımızdan eksik etmesin,” dediğini unutmayın. Ve sonra tarih, halkın özlemlerinin etrafında toplandığı, tamamen beklenmedik şahsiyetleri öne çıkarırdı.
Evet, mevcut politikacı “menüsü” toplumu her açıdan tatmin edici değil. Rusya Siyasi Kültürünü Araştırma Merkezimiz uzun zamandır bir izleme araştırması yürütüyor: Rusya’nın halk masallarındaki kahramanlardan hangisi devlet başkanlığı rolü için en uygun olurdu? Siyasette milli arketiplere olan talebe bakıyoruz. Kamuoyu yoklamalarında birkaç yıldır İlya Muromets hâkim. Ve sadece en ünlü Bılin kahramanı olduğu için değil! Bu arada, Vladimir Vladimiroviç kesinlikle bu arketipin baskın niteliklerini taşımıyor. İkinci sırada Prens Vladimir Krasnoe Solnışko var. Ve Vladimir Vladimiroviç yine bu imgenin tanımına tam olarak uymuyor. Üçüncü sırada ise uzun süredir genç bogatır Alyoşa Popoviç yer alıyorduü kurnaz bir adam, biraz Stirlitz gibi ve Putin bu görüntüye daha uygun. Zeki, kurnaz, iktidara gelen ve perestroykayı gerçekleştiren biri. Ama şimdi Alyoşa Popoviç dördüncü sıraya düştü. Ve onun yerini —davul zurna ile— Vasilisa Premudraya aldı.
Evet evet, her altı seçmenden biri Vasilisa Premudraya’nın Rusya’yı kurtarabileceğine inanıyor.
Siyasette kadın imajına olan talep yüksek. Yekaterina Duntsova olgusunu hatırlayın; ilk anketlerde, adaylığının hemen ardından Putin’den sonra ikinci sırada yer almıştı. Daha sonra oylarda bir azalma oldu: “Duntsova’nın altında” oluşan yapılar Boris Nadejdin tarafından devralındı. Ve burada potansiyel liberal-protestocu seçmenin dörtte biri halihazırda kaybedilmişti. Ve Nadejdin’in yapıları genç “yeni gelen” Davankov’u desteklemek için yeniden kutuplaştığında, orijinal liberal destekçilerinin dörtte üçünü kaybettiler.
Toplumsal adalet talebi
RFKP, uzun zamandır ülkede sadece yapısal olarak değil, aynı zamanda ideoloji, program ve tarih açısından da klasik anlamda tek parti oldu. Birleşik Rusya bile bir parti değil, bir lider etrafında toplanan insanların bir araya toplanmasından ibaret. Ama belki de esasen hiçbir parti yoksa, siyasi sistem bu formdan tamamen uzaklaşmalı mıdır? Sivil toplum çerçevesinde mi çalışılmalıdır?
Tüm dünya klasik partilerin krizde olması sorunuyla karşı karşıya. Ancak bu kurumların tüm karmaşıklığına rağmen, toplum henüz yeni bir şey ortaya koyamadı. Sağ veya sol popülist hareketler ortaya çıkıyor, melezler beliriyor. “Sağ” siyaset, “sol” sosyo-ekonomik önermelerle geliyor; bunu AB ülkelerinde, Macaristan’ın Orban’ından, Polonya’nın Hukuk ve Adalet Partisi’nden Gerçek Finlilere, Fransa’nın Marine Le Pen’ine veya İtalya’nın sağ popülist lideri [İtalya Başbakanı] Giorgia Meloni’ye kadar görüyoruz. Fakat her halükârda, henüz parti yapılarından daha iyi bir şey icat edilmedi.
Dikkat edin; başta parti yapılarına karşı böylesine büyük bir muhalif olan Aleksandr Grigoryeviç Lukaşenko bile, 30 yıllık siyasi kariyerinin ardından ülkede normal bir siyasi sistemi yeniden canlandırmak zorunda kaldı. 2020 devlet başkanlığı seçiminden sonra yaşanan krizin de gösterdiği üzere, “havada asılı kaldığı”, siyasi alanda yaslanacak hiçbir şeyi olmadığı ortaya çıktı. Evet, ister Belarus’ta ister Rusya’da olsun, mevcut sistemdeki idari ve bürokratik aygıt çok şey ifade ediyor, ancak Prigojin’in kalkışması örneğinde gördüğümüz üzere, bir kriiz yalnızca buna bel bağlayarak atlatmak oldukça zor. Herhangi bir felakette ya hemen dağılıyor ya da felç oluyor.
Siz ve ben, tüm kamuoyu yoklamalarına göre, hükümetin VTsIOM’undan bizim TsIPKR’ye kadar, 2021’de iki siyasi gücün: Birleşik Rusya ve RFKP’nin dengede olduğunu unuttuk. Elbette hem Merkezi Seçim Komisyonu hem çeşitli “evlere şenlik” manipülasyonlar, hem de seçim sultanlıkları Birleşik Rusya’nın Duma’daki hakimiyetinin mevcut sonucunu elde etmeyi mümkün kıldı.
Ancak Kremlin, bu dönemlerde güçlerin eşit olduğunu anlıyor ve muhalefeti marjinalleştirmek için sonuçlar çıkarmaya ve eylemlerde bulunmaya devam ediyor. Kovid ve özel askerî harekât, iktidar partisine ek araçlar sağladı.
Seçimlerde işler daha kolaylaşmayacak. Üç günlük oylama yerine, gerekirse 30 günlük oylama getirecekler. Gerekirse Merkezi Seçim Komisyonu ülke geneline dağıtılacak. Ve gerekirse sonuçlar yeniden değerlendirilecek.
Özel askeri harekatın önemli bir sonucunu atlıyorsunuz. Bu, Kovid salgını da aynı sonuçları doğurmuştu. Bir yandan atomize olma hali vardı; hepimiz birbirimizden ayrıldık, tecrit olduk. Öte yandan, pandemi politizasyona yol açtı ve bu politizasyon da RFKP’nin seçim başarısını beraberinde getirdi. İnanıyorum ki özel askeri harekât da er ya da geç toplumda artan bir politizasyonu beraberinde getirecek ve partilerin etkisi bariz hale gelecektir.
Rusya uzun süredir sosyal taleplerin işlenmesi ve geri bildirimde bulunulması konusunda zorluklar yaşıyor. Kaliteli eğitim talebi var; herkese tek tip devlet sınavıyla işkence ediyorlar ve önemli şeyler hakkında konuşmalar başlatıyorlar. Pandemide geleceği garanti altına alma talebi vardı; QR kodları getiriyorlar ve insanları işten uzaklaştırıyorlardı. Bazı gruplar seferberlik kapsamında silah altına alınanların cepheden dönmesini talep ediyor, hoşnut olmayanlara yönelik baskıların artırılması beklenmedik değil. Bugünün seçmeninin talebi hakkında bir milletvekili ve araştırmacı olarak neler söyleyebilirsiniz?
İnsanlar her zaman tek bir şey ister. Kimse temel ihtiyaçlarından vazgeçmez ve yetkililer bunları karşılayamıyorsa, işlev bozukluğu meydana gelir. Devlet küçük şeylere cevap vermeyi öğrendi; tüm bu Bölgesel Yönetim Merkezleri, ANO Diyaloğu, sosyal ağların izlenmesi... Fakat temel talep, yani toplumsal adalet, toplumda karşılanmıyor. Asıl hoşnutsuzluk burada. Dolayısıyla sosyalizme olan talep de buradan kaynaklanıyor.
Sosyoloji Enstitüsüne göre, katılımcıların yüzde 48’i Rusya'da bir sosyal organizasyon biçimi olarak sosyalizmi destekleyeceğini söyledi; bu oran 1990’lardan bu yana görülmemiş bir oran. Peki yurttaşlar toplumsal adalet ve sosyalizmden ne anlıyor? Bir araştırmacı olarak benim için, “toplumumuzda toplumsal adalet var mı” sorusuna özel askeri harekattan önce sadece yüzde 2’sinin “tamamen katılıyorum” cevabını vermesi ve başladıktan sonra bu oranın yüzde 21’e çıkması büyük bir zorluk oldu. Bunlar uydurma rakamlar değil, bizim anketimiz!
Ve anlamaya çalışıyorum: Özel askerî harekâtın başlamasından bu yana günlük hayatta bu kadar adil olan ne oldu? Belki de ödemeler, jeopolitik dönüşümün kendisi, yetkililerin söylemindeki değişiklik... Adalet olarak algılanıyor.
Fakat ben gelecek konusunda iyimserim. Özel askerî harekât, ekonomide yakında siyaseti de etkileyecek süreçleri tetikledi. Burada her şeyden evvel, sosyal ve çalışma ilişkileri alanında adalet talebinden bahsediyoruz. Şu anda, toplumdaki çatışmaların yüzde 40’ı sosyal ve işçi çatışmaları. Savunma sanayiinin, sanayinin ve tarımın yükselişi için kaynak aktarımı, vasıfsız işgücüne dönük keskin bir talebi beraberinde getiriyor. Ve vasıflı bir işçi, özellikle de politize olmuş bir işçi, liberal bir sosyo-ekonomik çizgi izleyen yetkililer için korkutucudur.
Bununla birlikte, düzene olan talep ortadan kalkmadı ama iki ya da üçüncü sırada yer alıyor. Bunu fiyatlar ve bazı bölgelerde ulaşım erişilebilirliği izliyor. Kamuoyunun talebi, yetkililer için bir “çatal” içeriyor: Halk, oligarkların tasfiye edilmesini istiyor ama yetkililer de kendi seçmen tabanlarını tasfiye etmek istemiyorlar. Bu, Sovyet değerlerinin tüm taklitlerine rağmen, temel çelişkilerden biri.
Yani siyasette önümüzde pek çok sürpriz ve iniş çıkış var. Katılmayanlar, emniyet kemerlerinizi bağlayın. Ancak daha iyisi, katılmak ve kendi geleceğinizin ve ülkenizin geleceğinin ortak yaratıcısı olmaktır.
Sürdürülebilir kalkınma ayini: ŞİÖ, BRICS ve Rusya
"IMF'ye itaat eden bir merkez bankası ve Goldman Sachs destekli bir ekonomik blokun, Rusya'nın sonsuza dek ESG boyunduruğu altında kalmasını sağlayacağını kim tahmin edebilirdi?"
Kendindenlik-sürdürülebilirlik. Kuzey Kore’nin, “Kim İl-sung’un ulusal ve uluslararası düşünceye özgün, mükemmel ve devrimci katkısı” olarak nitelendirilen resmi devlet ideolojisi. (ç.n.)