Nijerya'nın sonunu getiren sahte peygamberler
"Nijerya krizi enkaz ekonomisi moduna mükemmel bir şekilde uyuyor. Nijerya'da da mevcut çıkar çevreleri 'Kovid'e karşı savaştan' istifade ederek borç üzerinden vurgun yaptı."
Çevirmenin notu: 2020’den bu yana küresel yoksullukta yaşanan ve bilhassa yoksul ülkelerde siyasi sarsıntılara yol açan borç krizi bağlamında, pandemi politikalarına daha yakından bakmak galiba hayati önem taşıyor. Pandemiye bağlı yoksullaşma önlenebilir miydi, önlenebilirse nasıl önlenebilirdi?
Nijerya’nın sonunu getiren sahte peygamberler
Refah vaadi çözülüyor
Toby Green
14 Mart 2024
Beş yıl önce iktisatçılar, Nijerya ve kıtanın geri kalanı için müreffeh bir gelecek kehanetinde bulunuyorlardı. Oysa bugün ülke, önde gelen bir Nijeryalı akademisyenin yakın zamanda bana söylediği gibi “bağımsızlıktan bu yana en büyük krizle” karşı karşıya. Nijerya naira’sının geçtiğimiz yıl içinde yüzde 230 oranında değer kaybetmesi ve enflasyondaki büyük artış, modern tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir iktisadi krize yol açtı. Et, yumurta ve sütün artık bir lüks haline gelmesiyle birlikte, ülkenin kuzeyindeki insanların genelde balık yemi olarak kullanılan düşük kaliteli pirinç yemeye zorlandığına dair haberler geliyor.
Nijeryalılar buna bir “sıkıntı protestoları” dalgasıyla karşılık verdi. Şubat ayından bu yana düzenlenen gösteriler Lagos, İbadan ve Kano gibi pek çok büyük kenti sarstı. Lagos’ta polis, protestoculara açlıktan bayılmalarını önlemek için bisküvi ve su dağıtarak sempati ile karşılık verdi. Nijerya hapishanelerindeki tayın miktarlarının azaltılmasının ardından şubat ayı sonunda Jos kentinin merkezindeki hapishanede isyanlar patlak verdi.
Pek çok kişi krizden geçen yıl tartışmalı bir şekilde seçilen Devlet Başkanı Bola Ahmed Tinubu’yu sorumlu tuttu. Kano’nun güçlü emiri Aminu Ado Bayero, şubat ayında yaptığı açıklamada Nijeryalıların “iktisadi zorluklar, açlık ve kıtlıkla” karşı karşıya olduğunu söyledi ve Devlet Başkanı Tinubu’yu harekete geçmeye çağırdı. Aynı ayın ilerleyen günlerinde Tinubu, 102 bin tonluk stratejik tahıl rezervini sübvansiyonlu fiyatlarla sunmayı kabul etti ama Nijeryalıların çoğunun karşı karşıya kaldığı sıkıntı o kadar büyüktü ki bu gerçekleştiğinde depoda izdiham yaşandı.
Görünüşe bakılırsa kabahat, Devlet Başkanı Tinubu’nun ekonomi politikalarında. Mayıs 2023’te, Dünya Bankası’nın Nijerya hükümetine yılda 5 milyar dolar tasarruf sağlayabileceğini tahmin ettiği yakıt sübvansiyonlarını kaldırdı. Bu, daha geniş anlamda yabancı yatırımı artırmaya yönelik bir stratejinin parçasıydı. Fakat, bu felaket stratejisinin halihazırda neden olduğu acıya rağmen, küresel yatırımcılar geçen hafta Merkez Bankası’nın yatırım çekmek için para politikasını —Nijerya’nın faiz oranının yüzde 4 artarak yüzde 22,75’e yükselmesinden sonra bile— daha da “sıkılaştırması” gerektiği konusunda uyardı.
Vidaların bu şekilde sıkılması krizi daha da kötüleştirecektir. Yatırımcılardan gelen çağrı, finans liderlerinin geçen yıl söylediklerine ters düşüyor; yakıt sübvansiyonlarının kaldırılması piyasalara “umdukları her şeyi” halihazırda veriyordu. Financial Times bile geçen hafta, geriye dönüp bakıldığında, “pek çok insanın şok emici bir plan olmadan sübvansiyonları aniden kaldırmanın akıllıca olup olmadığını sorguladığını” bildirmişti.
Fakat yaşanan her şeyin kabahati Tinubu’ya yüklenemez. O seçildiğinde Nijerya zaten ekonomik krizle karşı karşıyaydı. 2021’in sonlarına doğru analistler, bir önceki Devlet Başkanı Muhammadu Buhari döneminde kamu borcunun artmasıyla birlikte yaklaşan bir borç krizine işaret ediyorlardı. Bloomberg’in haberine göre bu, uzun vadeli kredilerin iki kattan fazla arttığı on yıllık bir dönemi takip etti. Buhari hükümetinin son yılı olan 2022’de yıllık borç geri ödemeleri 7,5 milyar dolardı ve bu rakam hükümetin toplam gelirini neredeyse 1 milyar dolar aşıyordu.
Ancak 2019’da tablonun tam tersi olduğunu belirtmek gerekir. O yıl, Afrika Kalkınma Bankası yıllık raporunu yayımlamış ve “kıtanın durumu iyi. Afrika’nın genel iktisadi performansı iyileşmeye devam ediyor,” demişti. Bu, Afrika genelinde on yıl süren sürekli ekonomik büyümenin ardından geldi ve bazıları o dönemde 2030 yılına kadar yoksulluğun ortadan kaldırılmasının mümkün olduğunu iddia etti. İki Hollandalı iktisatçının 2018’de vardığı sonuca göre, “uzun vadede sürdürülebilir ekonomik büyüme için genişletilmiş fırsatlar” söz konusuydu.
2019 ve 2022 yılları arasında ne değişti? Bunun en bariz cevabı, Afrika genelinde ekonomik büyümeyi sekteye uğratmakla kalmayıp Nijerya örneğinde olduğu gibi petrol fiyatlarında keskin bir düşüşe neden olan Kovid pandemisi müdahalesi. Ayrıca borç yükünde de büyük bir artış görüldü. Nisan 2020’de IMF, Kovid müdahalesini finanse etmek için Nijerya’ya 3,4 milyar dolarlık —hükümetin yıllık gelirlerinin neredeyse yarısı— krediyi onayladı. Nijerya Merkez Bankası, zor durumdaki işletmelere kredi olanakları sunmak için bundan istifade etmişti. Fakat şimdi bu krediler geri isteniyor ve bazıları hükümeti Nijeryalıları “dolandırmakla” suçluyor.
Daha da kötüsü, şubat ayı sonunda Nijerya Sosyo-Ekonomik Haklar ve Hesap Verebilirlik ağı, hükümetin bu devasa krediden yapılan ödemelerin hesabını vermemesi nedeniyle Devlet Başkanı Tinubu aleyhine dava açtı. Birleşik Krallık ve ABD’deki okurlara tanıdık gelecek gaddarlıkta bir hikâyede, Kovid müdahalesine eşlik eden etkili para basımının, hiçbir zaman hesaba katılmayan bütçelerin başka ellere geçmesine veya çalınmasına yol açtığı iddia ediliyor.
Bu da Nijerya’daki krizin asıl nedeninin, akademisyenler Ruben Andersson ve David Keen’in aynı adı taşıyan kışkırtıcı yeni kitaplarında “enkaz ekonomisi” [wreckonomics] olarak adlandırdıkları şey olduğunu gösteriyor; bu etiket, bir savaş ekonomisi modelinin mevcut kurumsal çıkarlar tarafından nasıl kâr amaçlı kullanıldığını anlatır. Bu çıkar grupları için savaşın amacı savaşı kazanmak değil, kriz durumundan —genelde mümkün olduğunca uzun süre uzatarak— kâr elde etmektir.
Bu analiz neoliberal “daimî kriz” kavramına farklı bir bakış açısı getiriyor. Bu inişli çıkışlı krizlerden genellikle siyasi terimlerle söz edilirken enkaz ekonomisi, bunun iktisadi bir çerçevenin parçası olduğunu gösteriyor. Savaş olarak çerçevelenen her krizde —ister Ukrayna’daki gibi gerçek savaşlar, isterse “Kovid’e karşı savaş” olsun— mevcut iktisadi çıkarlar, bu krizlere müdahil olma ve onlardan kâr elde etmek için kurumsal çerçevelere sahiptir. Bu kurumsal para basımı, devlet bütçelerine mal olur ve gelecekte borçlanmaya yol açar, bu da kârda payı olmayanlar tarafından ödenir ve kamu hizmetlerinin çöküşüne katlanmak zorunda kalırlar.
Nijerya krizi enkaz ekonomisi moduna mükemmel bir şekilde uyuyor. Dünya çapında “Kovid’e karşı savaş” ilan edildi. Bu büyük bir dış şok yarattı ve IMF’den alınan krediyle finanse edilen para basımına yol açtı. Senegal, Birleşik Krallık ve ABD’de olduğu gibi Nijerya’da da mevcut çıkar çevreleri bu durumdan istifade ederek borç üzerinden vurgun yaptı. Ve bunların hiçbirinin Kovid’in Nijerya nüfusu için yarattığı tehditle bir ilgisi yoktu, zira ortalama yaşı 20’nin altında olan bu hastalık, Afrika’da yılda 600 bin kişiyi öldüren sıtma gibi bir hastalığa kıyasla her zaman düşük riskliydi. Nitekim şu anda Nijerya’da kayıtlı Kovid ölümleri toplamda 3 bin 155.
Bunun sonucunda Nijerya hükümetinin borçlarında büyük bir artış meydana geldi ve bu durum 2020-1’de petrol fiyatları nedeniyle düşen gelirlerle birleşince makro-ekonomistlerin 2019’da çizdiği pembe tablo tersine döndü. Tüm bunlar sadece yeni kemer sıkma dönemine yol açmakla kalmadı, aynı zamanda Oxfam gibi kuruluşlar tarafından en başından beri tahmin ediliyordu. Yardım kuruluşu 2021’de, o yılın 15 Mart’ı itibariyle IMF, Kovid kredilerinin yüzde 85’inin ilgili ülkelerde gelecekteki kemer sıkma politikalarına bağlı olduğunu bildirdi. Bu “dışsallaştırılmış kayıplar” şimdi Nijerya’daki ve aslında tüm Afrika’daki halklar tarafından fark edilmişti.
Bu politikaların yarattığı yıkım netleştikçe, Afrika da karşı koymaya başladı. Geçtiğimiz hafta üst düzey Afrikalı akademisyenlerden oluşan bir koalisyon, DSÖ’yü Afrika’yı yeniden karantina almasına olanak tanıyabilecek yeni pandemi anlaşması planlarında “sömürgeci” olmakla suçladı. Bir akademisyen, “Bu, klasik Batı emperyalizminin arka kapıdan girerek sürdürülmesidir,” dedi. Koalisyon, Afrika hükümetlerinin yeni pandemi anlaşmasını ve mayıs ayında Dünya Sağlık Asamblesi’nde tartışılmak ve oylanmak üzere tanıtılan Uluslararası Sağlık Tüzüğü (UST) yönetmelik değişikliklerini otomatik olarak kabul etmeleri gerekip gerekmediğini sorgulamaya çalışıyor.
Grubun sağlık danışmanlığı direktörü, Lagos Üniversitesi’nden Wellington Oyibo, yeni anlaşmanın gerekçelerine itiraz etti. Oyibo, “Sokağa çıkma yasakları Afrikalıları kötü etkiledi, zira bu insanlar geçimlerini günlük gelirle sağlayan insanlar ve siz onları aylarca içeride tutuyorsunuz, öyle mi? İnsanlar hala sokağa çıkma yasaklarının sosyo-ekonomik ve eğitimsel sonuçlarını atlatabilmiş değiller,” dedi.
Yine de kriz büyürken Nijerya hükümetinin resmi politika menüsü son derece kısıtlı. Devlet Başkanı Tinubu, Dünya Bankası’nın 1,5 milyar dolara varan bütçe desteğini müzakere ediyor ama bu, son beş yılda hiçbir işe yaramadığı kanıtlanan enkaz ekonomisi modelini daha da ileriye götürecek. Bu arada Senegal’de seçimlerin ertelenmesi ve muhalefetin önde gelen adayı Ousmane Sonko’nun hapse atılmasıyla birlikte kıta genelinde siyasi krizler artıyor. Bu gibi durumlarda hükümetler genelde suçlayacak birilerini ararlar. DSÖ iyi bir başlangıç olabilir.