Moskova'nın Donetsk ve Lugansk halk cumhuriyetlerinin bağımsızlığını tanıması ne anlama geliyor?
Rusya Devlet Başkanı Putin, dün akşamki ulusa sesleniş konuşmasında, Ukrayna’dan tek taraflı olarak bağımsızlığını ilan eden Donetsk ve Lugansk halk cumhuriyetlerini tanıyan kararnameyi ve bölgeler ile dostluk ve işbirliği anlaşmasını imzaladı.
Konuşmanın öncesinde Güvenlik Konseyi olağanüstü toplantı düzenledi; Güvenlik Konseyi Sekreteri Nikolay Patruşev’den Dışişleri Bakanı Lavrov’a kadar kararın bir an önce alınması gerektiği üst düzeyde ifade edildi.
Onun öncesinde, DHC lideri Denis Puşilin ile LHC lideri Leonid Paseçnik, ortak çağrıyı Putin’e iletmişti.
Donbass’ın şu anki durumu
2014’teki Maydan darbesinden bu yana Donbass halkının temel gayesi Rusya’ya bağlanmaktı. Kırım emsalinden hareketle, 2014’ün bahar aylarında bölgede Rusya’yla birleşmeye dönük büyük çoğunluğun “evet” oyu kullandığı bir referandum düzenlendi.
Ancak Moskova’nın tutumu referandumu görmezden gelmek oldu. Donbass’ın Rusya’ya bağlanması, hiç Kremlin’in acil gündemlerinden biri olmadı.
Rusya isteseydi, 2014’te bunu Kırım’da olduğu gibi nispeten kolay bir şekilde yapabilirdi. Bunun değiştireceği pek bir şey de yoktu. Halihazırda Batı yaptırımları vardı; Donbass’ın topraklara katılmasından sonra süreç, bir tür kıyamet senaryosu sayılmazdı.
Donetsk ve Lugansk idarelerinin Rusya’ya bağlanma konusunda 2014’ten çok daha fazla ihtiras göstermesinin de sebebi vardı. Kiev, Donbass’ı boğma konusunda “muazzam” bir iş çıkardı; emekli maaşları dahil tüm sosyal yardımları kesen, bölgedeki nüfusun anadili olan Rusçayı kamusal hayattan tamamıyla tecrit eden ve neo-Nazi paramiliter grupları İçişleri Bakanlığı’na bağlayarak resmi üniforma giydiren bir devlete bağlı olmak istememeleri gayet normaldi.
Halkı açlığa terk eden abluka, içme suyu ve elektrik tedariğinin kesilmesi ve yerleşim yerlerinin gün aşırı bombalanması onlar için epey haklı gerekçelerdi.
Ki bunlar, New York ve Londra basınının iddia ettiğinin aksine “propaganda ürünü” de değil. Ukrayna ordusunun Donbass’taki sivil kayıpların yüzde 75’inden sorumlu olduğunu bildiren bizzat AGİT olmuştu.
Duma’daki ruh hali
Batı’daki iddiaların aksine Rus parlamentosunun alt kanadı Duma, Donbass konusunda Putin’in ağzına bakılan bir ortam hiç olmadı. Donetsk-Lugansk’ın tanınması konusu, Duma’nın uzun zamandır tartıştığı konuydu.
Rusya Federasyonu Komünist Partisi [Alman SPD’nin muadili] ihtilafın başından beri cumhuriyetlerin tanınmasını talep eden tek partiydi.
Argümanları, oradaki nüfusu Ukrayna’dan korumanın tek yolunun bu olduğu yönündeydi. Bugün Putin’in aldığı karar, Duma’da şimdiye dek hiçbir zaman çoğunluğun desteğine nail olmadı. Fikrin muhalifleri, bu adımın çatışmayı şiddetlendireceği kaygısını dile getiriyordu.
Genel anlamda Duma, Kiev’deki neo-Nazi eğilimli cuntanın devrinin er ya da geç sona ereceği ve Kiev ile ilişkilerin normalleşeceğini düşünüyordu. Donetsk ve Lugansk’ı tanımanın işleri gereksiz yere karmaşıklaştıracağı genel kanıydı.
Fakat Biden yönetimi ve Birleşik Krallık’ın son aylarda Ukrayna’ya yaptığı yatırım bu ruh halini tersine çevirdi. Kiev’in hücumunun yoğun nüfuslu bölgelerde sokak çatışmalarına evrileceği gerçeği havayı değiştirdi. Bunun neticesinde cumhuriyetlerin tanınması çağrıları, RFKP dışındaki partilerde de karşılık bulmaya başladı.
Donbass’ın kaygısı
Donbass halkının kaygıları gayet açık ve gerçekçi. Kiev, tek taraflı bağımsızlık ilanından bu yana Donbass halkına kimlik vermiyor. Zaten hiçbir ülke de Donetsk ve Lugansk idarelerinin verdiği kimlik kartlarını tanımıyor.
Bu durum Moskova’yı bir süre epey zorlamıştı; yoğun tereddütlere rağmen nihayetinde Rusya, 2019’da Donbass halkına Rus pasaportu teklif etmeye karar verdi. Bu da onları otomatik olarak Rusya vatandaşı yaptı.
Fakat bu da Moskova’nın sırtına başka bir yük bindirdi, zira şu anda Donbass’ta yarım milyondan fazla Rusya vatandaşı yaşıyor. Bu, Ukrayna’nın saldırması söz konusu olduğunda Rus devletine — diğer tüm devletler gibi — kendi vatandaşlarını koruma yükümlülüğü verdi. Silah yardımı ya da istihbarat desteği dışında doğrudan bir yardım hiçbir zaman söz konusu olmadı.
Dolayısıyla Donbass ahalisinin Rostov’a tahliye edilmesi epey akıllıca bir karardı. Rusya’nın Donbass sınırındaki bölgelerinde alelacele kurulan mülteci kampları, halihazırda dolmaya devam ediyor.
Keza Batı’dan gelen histerik tepkiler de bu kararın ne kadar yerinde olduğunu ispat etmekte.
Moskova’nın tutum değişikliğinin nedeni
Rusya 8 yıldır Donbass’ı tanımaya yanaşmıyorken, bu fikir değişikliğinin nereden geldiğine bakmak icap ediyor.
Bunun nedeni, Kiev yönetiminin ihtilafı zor yolla çözmek istediğini ve Minsk Anlaşmalarını uygulamak istemediğini giderek daha açık biçimde dile getirmesi olabilir.
Batı ülkelerinin üst düzeyleri ve medyası, 7 yıldır Rusya’yı taraf olmadığı anlaşmayı uygulamamakla suçluyor ama anlaşmaya riayet etmeyen tarafın esasında Kiev olduğunu ıskalıyor.
Bu maddi hata, şimdiye kadar kasıtlı olarak tekrar edildi ki Rusya’nın anlaşmada “garantör” sıfatında olduğu çoktan unutuldu bile. Bu kadar açık, kısa ve öz olup da [13 madde] bu kadar çok tahrif edilerek anlatılan başka bir anlaşma/belge galiba yok.
Zaten Fransa ve Almanya, Minsk Anlaşmalarının cenazesini kasım ayında çoktan kılmıştı. [Detaylara şuradan erişebilirsiniz.] Anlaşmanın fiilen öldüğü Kremlin’in de dikkate aldığı bir hakikat olsa gerek.
Putin’i, dün akşam Donetsk ve Lugansk’ın bağımsızlığını tanıma kararına götüren süreç böyle gelişti. Minsk Anlaşmaları gibi bağlayıcı bir garantinin olmadığı ortamda Moskova’nın Ukrayna’dan gelen tehdidi sona erdirmek için başka çaresi kalmamıştı.