Kazakistan nasıl satıldı?
"Cizvit ilkesini hatırlayın: Düşmanınızı yenmek istiyorsanız, onun çocuklarını eğitin. Yeni sömürgeciler de Kazaklardan mankurtlar yetiştirmeye karar verdiler."
Nursultan Nazarbayev’in yeğeni Samet Abiş, Ocak 2022’de Kazakistan’da gerçekleşen darbe girişiminin ardından ağır cezada yargılanmaktan kurtuldu. Mahkeme, Ulusal Güvenlik Komitesi (KNB) eski başkan yardımcısını görevi kötüye kullanmaktan suçlu bularak sekiz yıl ertelenmiş hapis cezasına çarptırdı. Yetkiyi kötüye kullanmaktan suçlu bulunan eski başkan yardımcısının pişmanlık duyması ve küçük çocuklarının bulunması hafifletici sebep olarak değerlendirildi.
Doğal olarak kararda, sanığın ulusun babası Yelbaşı ile olan yakın ilişkisinin karara etkisi hakkında hiçbir şey söylenmiyor. Belki de İngiliz yargı uygulamalarının Kazakistan’a girmesi aşiret faktörünün önemini azaltmış ve mahkemeleri daha “medeni” hale getirmiştir.
Pek öyle görünmüyor. Orta Asya’nın İngiltere açısından önemi inkâr edilemez. Ve İngilizler şu anda Kazakistan’da siyasete, ekonomiye, medyaya ve eğitime derinlemesine sızıyor. Bunun Dugin-Malofeev ekibinin gözünden kaçmaması şaşırtıcı değil ama konuyu Rusya basınında aşağıdaki kadar detaylı işleyeni yok.
Kazakistan’daki 600’den fazla tüzel kişilik İngiliz kökenli ve dünyanın en büyük petrol ve gaz şirketi Royal Dutch Shell ile denetim ve danışmanlık şirketi Ernst & Young’ın temsilcileri Cumhurbaşkanı Kasım Cömert Tokayev’e bağlı Yabancı Yatırımcılar Konseyinin üyeleri. Bu, ülkenin adlı adınca içeriden ele geçirilmesi.
Kazakistan nasıl satıldı?
Vladimir Aleksandrov
23 Mart 2024
Modern uygulamaların da gösterdiği gibi, “çok vektörlü” bir politikanın sonu pek iyi olmaz. Özel askerî harekâtın başlamasıyla birlikte, bazı insanlara her şeyin, diğerlerine ise sadece öncekilere izin verilenin ve sadece programa bağlı olarak izin verildiği çifte standart dönemi geri dönülmez bir şekilde sona erdi. Özel harekât, modern siyasette kurtarıcı bir Rubikon oldu.
Arka plan
Modern Kazakistan’da neler olduğunu anlamak için uluslararası ilişkilerin yakın tarihine bakmak, yani Rusya İmparatorluğu ile Büyük Britanya arasında nüfuz alanlarına ilişkin sözleşmenin imzalandığı 1907 yılını hatırlamak gerekir.
Belgeye göre Afganistan İngiliz himayesine girmiş, İran üç bölgeye ayrılmıştı: Rus kuzeyi, İngiliz güneyi ve tarafsız merkez. Sonuç olarak Orta Asya, Rusya’nın nüfuz ve çıkar alanı haline geldi ve İngiltere’nin iştahı azaldı.
Ardından 1917 geldi, SSCB genel olarak İngilizleri ülkemizin göbeğine müdahale etmekten vazgeçirdi. Fakat Sovyetler Birliği’nin çöküşüyle birlikte İngiltere, neo-kolonyal Kazakistan hamlesini aktif bir şekilde yürütmeye başladı ve 1993’ten bu yana Almatı’da, bölgedeki madencilik işletmelerini yok pahasına satın almaya başlayan ulusötesi şirketlerin ofislerini açmaya başladı.
Eli yaldızlamak
Ve satın alınacak çok şey vardı. Kazakistan nadir toprak kaynakları açısından dünyanın en zengin bölgelerinden biri; bölge tungsten, krom, manganez, gümüş, çinko ve kurşun açısından zengin. En zengin ve en önemlisi kolay erişilebilir petrol ve doğalgaz havzalarından bahsetmiyorum bile. Fakat en lezzetli lokma ucuz uranyum yatakları olarak düşünülebilir.
Uranyum madenciliği şirketi Kazatomprom’un adının “Milli Atom Şirketi” olması dikkat çekici... İlk bakışta bunun bir devlet kuruluşu olduğunu düşünebilirsiniz. Fakat Matroskin’in de dediği gibi, mümkün değil. Stratejik hammaddelerin çıkarılmasına sıkı sıkıya bağlı olan ve bunları Kazakistan’ın ihtiyaçları için değil, büyük beyaz kardeş Büyük Britanya’nın ihtiyaçları için gönderen sıradan bir anonim şirkettir. Fakat, politik doğruculuk duygusuyla, son derece komik bir İngiliz olan Neil Longfellow’u Asyalı görünümlü bir adam olan Arman Arguingazin ile değiştirdiler. Gizlendiklerini sanıyorlardı.
Gizlenmek aslında tamamen İngilizlere özgü bir şeydir. Gandhi’nin tariflerine göre İngilizler Hindistan’dan süpürgeyle kovulurken iyi bir ders aldılar ve şimdi sadece saklanmakla kalmıyor, aynı zamanda kılık da değiştiriyorlar.
Uluslararası Hazar Konsorsiyumu, Anglosaksonların kılık değiştirmeyi nasıl sevdiklerinin canlı bir emsali. Bu şirket Hazar sahanlığının Kazak sektörünü yönetiyor. Sahiplik yapısı çok yoğun: British Gas, Agip, British Petroleum (BP), Stat Oil, Mobil, Total Energies, Shell ve KCS (Kazakhstan Caspian Shelf) iddiasız bir isimle OKIOC (Offshore Kazakhstan International Operating Company) adında bir şirket kurarak Batılı şirketlerin çalışmalarını ulusal çatı altında yasallaştırdı.
“Sorarlarsa biz jeologuz”
Ve burada da öyle. İngilizler Kazak jeologlar gibi davrandılar ve kötü olan her şeyi aktif olarak ihraç ettiler ve iyi olanı da dolandırıcılıkla aldılar ve ihraç ettiler. Batı, paravan offshore şirketleri aracılığıyla petrol sahalarını çoktan süpürdü ve birkaç on yıldır sağıyor. Şimdi sıra nadir toprak metallerinde. Kazak gazeteci Anastasya Ahmetova, araştırmalarında buna dikkat çekiyor. Yorumunda doğru bir şekilde şu gözlemi yapıyor:
“Kolektif Batı’nın yeni Afrika’sı haline geliyoruz. Ve sonra, petrolde olduğu gibi, dirseklerimizi ısıracağız.”1
Batı’nın şu anda Rusya tarafından Afrika’nın dışına itildiğini belirtmek gerekir. En dikkat çekici şey ise Afrika halklarının bunun için bize teşekkür etmesi, ancak komşularımızın onlara sadece soyulduklarını söylediğimizde bile bizi “işgalci-saldırgan” olarak azarlamasıdır.
İngilizler onları soyarken dikkat çekmemenin dahiyane bir yolunu buldular. Cizvit ilkesini hatırlayın: Düşmanınızı yenmek istiyorsanız, onun çocuklarını eğitin. Yeni sömürgeciler de Kazaklardan mankurtlar yetiştirmeye karar verdiler.
Bu amaçla kurulmuş bir Kazak-İngiliz Teknik Üniversitesi var. Bu üniversite, Başbakan Tony Blair’ın nezaretinde 2000 yılında açıldı. Eski SSCB’de buna benzer eğitim kurumları hatırlıyor musunuz? Aklımıza böyle bir şey gelmiyor. Bu, Kazak fosil yakıtlarına en üst düzeyde ilgi gösterildiği anlamına geliyor.
Bu üniversite İngiltere ile aktif olarak öğrenci alışverişinde bulunuyor ve aslında şu anda bile İngilizlerin hammadde ihracatını yönetmek için Asya’nın sıcak arka bahçelerine gitmelerine gerek yok, büyük bir avantaja sahip olan sadık bir nesil yetiştirdiler.
Bu arada, İngilizler Kazakları oldukça açık ve resmi bir şekilde yerli olarak nitelendiriyor. Fakat ifadeyi biraz yumuşatıyorlar, “yerli kabileler” kulağa daha hoş geliyor. Anastasya Ahmetova’ya göre Kazatomprom’un raporlarında İngilizlerden bu şekilde bahsediliyor.
Kontrol araçları
Anglosaksonlar, basit biçimde sadece toprak altı kaynaklarını satın alarak ve eğitim süreçlerine katılarak hareket etselerdi kendilerini kandırmış olurlardı. Yatırımlarından emin olmak için kaldıraç gücüne sahip olmak gerekir.
Dedikleri gibi, iyi bir söz ve bir tabanca, tek başına iyi bir sözden çok daha etkilidir. Kazakistan’daki çeşitli STK’lar böyle bir tabanca işlevi görüyor. Makul işaretler altında tek bir amaç güdüyorlar; kontrol. Her alanda kontrol.
Kazakistan’daki sivil toplum pazarının nasıl organize olduğunu basit rakamlarla anlatalım. Ülkede 16 binden fazla kâr amacı gütmeyen STK resmi olarak faaliyet gösteriyor.
Bunların;
Yüzde 14,7’si, sosyal açıdan savunmasız insanların desteklenmesi,
12,9’u fiziksel kültür ve sporun geliştirilmesi,
11,3’ü insan hakları faaliyetleri,
8,6’sı gençlik ve çocuk girişimlerine destek,
7,1’i eğitim ve bilim,
4,4’ü sağlığın korunması ve sağlıklı yaşam tarzlarının teşvik edilmesi,
3,9’u kültür ve sanatın geliştirilmesi,
3,3’ü çevrenin korunması alanlarında faaliyette.
Kazakistan’daki STK’ların kamusal hayatın neredeyse tüm alanlarını kontrol ettiğini göstermek için bu konu üzerinde ayrıntılı olarak durmuştuk. Neredeyse tüm bu ofis ve büroların ana yapıları Usaid ya da Soros Vakfı gibi Batılı devler.
İktidar yapıları uygunsuz davranmaya başlarsa, kontrol altındaki kamu kuruluşları aracılığıyla halk protestoları başlatmak için gerçek kaldıraçlar var. Aslında bunu saklamıyorlar da.
Rusya’dan ayrılması istenen Usaid adlı böyle bir maskaralığı hatırlıyor musunuz? Açıkça “Kazakistan’a 700 milyon dolardan fazla yatırım yaptığını” yazıyor. Biliyor musunuz? Yatırım diyorlar. Bunlar engelliler için yapılan hayırsever bağışlar değil. Her yatırımcı kâr elde etmeyi umarak yatırım yapar. Ve bunu elde ediyor ve elde etmeye de devam edecekler. Soros Vakfı 100 milyon dolar daha yatırdı. O da tanınmış bir hayırsever.
Karanlık planlar, açık hedefler
Bu insanların nasıl çalıştığını anlamak için sadece bir kuruluş örneğine bakalım; İngiliz Çatışmayı Önleme ve Güvenlik Yardımı Vakfı’nın bir şubesi. İlk olarak, bu isim hakkında ne düşünüyorsunuz? Hemen bu adamların yasal BM barış gücü yapılarının yerine geçtiği fikrine kapılıyorsunuz. Ve vakfın finansmanının —dikkat!— bir milyar pound olduğu hakikatini de eklerseniz, herhangi bir istikrarsızlığın yaşanması pek garip gelmez.
Ancak asıl mesele, vakfın tam da bu istikrarsızlığı organize etmek üzere tasarlanmış olması. Aslında sadece tek bir güvenlikle ilgileniyorlar: Birleşik Krallık’ın güvenliği. Geri kalan ülkeler de sadece buna payanda olmalı. Ne pahasına olursa olsun. Bu vakıf, Kazakistan’daki İngiliz Büyükelçiliğine bağlı olarak açık bir şekilde çalışıyor ve tüm STK’larla doğrudan iş birliği yaparak sadece projelerini finanse ediyor ve maaşlarını ödüyor. Bir işverenin çalışanından talimatları yerine getirmesini talep edebileceğini açıklamama gerek var mı? Öyle de yapıyorlar.
Usaid’in bir başka ofisi de kitle iletişim araçlarıyla ilgileniyor. Fakat Kazakistan’da Kazaid olarak adlandırılıyor. Daha geçen yıl finansmanı 15 milyon dolardan 50 milyon dolara çıkarıldı. Ne için? Liberal basını, blog yazarlarını ve gerekirse yeni siyasi hareketleri finanse etmek için.
Kamuoyu bu şekilde yaratılıyor. Tüm bu hareketlerin tek bir amacı var: Anglosaksonların bölgeye hâkim olması ve Rusya’nın saf dışı bırakılması.
Tortu
Batı’nın etkisini ve mevcut durumu hafife almak çok basit bir şey anlamına geliyor; Ukrayna’da yaşadığımız şeyin aynısı. Orada da Ukrayna’nın nasıl olup da bize karşı kullanılacağını düşünmüştük. Ama yaptılar ve bize karşı çevirdiler. Aynı şey Kazakistan’da da yaşanıyor. Kazakistanlı bir gazeteci olan Anastasya Ahmetova durumu en iyi şekilde değerlendiriyor:
“Batı’nın gerçek casusları uzun zamandır bakanlık koltuklarında, Senato’da, Meclis’te ve Cumhurbaşkanlığı aygıtında bulunuyor. Bu insanlar yüzünden uzmanlar, Kazakistan yönetimini örnek bir komprador sömürge yönetimi olarak adlandırıyor.”
Eğer Kazak yetkililer bizim düşmanımızsa, kontrollü medya aracılığıyla kamuoyunun doğru yönde yönlendirilmesi için daha ne kadar bekleyebiliriz? “Turuncu” Yuşçenko’nun 2006 yılında Ukrayna’da iktidara geldiği zamanı hatırlıyor musunuz? Sekiz yılın ardından Donbass’ta savaş başladı, bu da kaçınılmaz olarak özel askeri harekata yol açtı.
Kolektif Kazak Yuşçenko Kazakistan’da halihazırda iktidarda. Peki özel askeri harekata ne kadar kaldı?
Çoğu zaman telafisi mümkün olmayan bazı başarısızlıklara öfkelenmek, pişman olmak anlamına gelen Rusça deyim. (ç.n.)