Yüzyılın dolandırıcılığı: İklim değişikliği, yeşil dönüşüm ve büyük sermaye
"Evlerde ve işyerlerinde doğalgaz kullanımını yasaklama çabasının iklim değişikliğinden ziyade sınıfsal bir mesele olduğu aşikâr."
Çevirmenin notu: Aşağıda tercümesi verilen makale, Amerikalı gazeteci ve yazar Robert Bryce’ın Substack bülteninde yayımlandı. Şu aralar yaz aylarında olmamız sebebiyle hava sıcaklıklarının artması karşısında iklim değişikliğine dair felaket tellallığının arttığı görülebilir. Medya, akademisyenler ve uzmanlar, var gücüyle panik örgütlüyor.
“Parayı takip et” prensibi meseleleri anlamak açısından son derece faydalı bir yaklaşım. Nitekim İklim değişikliğiyle mücadele milyar dolarlık bir iş. Kendilerini iklim değişikliğiyle mücadeleye adayan Amerikan oligarkları, şimdiye dek Breakthrough gibi şirketlere doğrudan veya bu amaç için özel olarak kurulmuş yatırım fonları aracılığıyla milyarlarca dolar bastı.
Ve büyük meblağlardan bahsediyoruz; zira yalnızca Avrupa Birliği resmi ortağı Breakthrough Energy olan Yeşil Mutabakat kapsamında iklim değişikliğiyle mücadeleye 1 trilyon euro yatırım yapma niyetinde.
İklim değişikliğiyle mücadelenin Amerikan oligarkları açısından başka bir avantajı daha var: Hindistan ve Brezilya gibi gelişmekte olan ülkeler daha az fosil yakıt tüketmeye razı olursa, bu onların iktisadi kalkınmasının altını oyacak, zira “alternatif enerji kaynakları” denilen şeyler çok daha pahalı.
Dünya pazarlarında rakiplerin zayıflamasının oligarkların çok sevdiği ve istediği şey olduğu tartışma götürmez. Güçlü rakipleri kimse istemez.
Gaz yasaklarının ardındaki milyarderler
Robert Bryce
26 Ocak 2023
Gaz sobalarının yasaklanması da dahil olmak üzere hidrokarbon karşıtı kampanyaları finanse eden milyarderlerin riyakarlığı. Doğalgaz yasakları iklim değişikliğinden ziyade sınıfsal bir meseledir.
Climate Imperative Foundation, adını hiç duymadığınız en yeni ve en zengin hidrokarbon ve doğalgaz karşıtı grup.
Climate Imperative ne kadar zengin? Guidestar’ın son raporuna göre, grup ilk tam faaliyet yılında 221 milyon dolar gelir elde etti (Guidestar, gelirin “brüt gelir” olduğunu söylüyor). Bu, üç yıldan daha az bir süredir faaliyette olan Climate Imperative’in, kendisini “ülkenin en büyük ve en etkili taban çevre örgütü” olarak tanımlayan Sierra Club’dan daha fazla para kazandığı anlamına geliyor. Guidestar’a göre Sierra Club, son raporlama yılında 180 milyon dolar topladı. Climate Imperative ayrıca son raporlama yılında yaklaşık 130 milyon dolar toplayan Rocky Mountain Institute’den de daha fazla para topluyor. Karşılaştırma için bu grupları kullanıyorum zira ülke genelinde gaz karşıtı girişimleri destekliyorlar. Onlara birazdan geleceğim.
Eski medya kuruluşlarının neredeyse hiç dikkatini çekmeyen Climate Imperative’in ortaya çıkışı birkaç nedenden ötürü önemli.
İlk olarak, “her şeyi elektrikli hale getirme” ve evlerde ve işyerlerinde doğalgaz kullanımını yasaklama çabasının —ki buna gaz sobaları da dahil— dünyanın en zengin insanlarından bazıları tarafından finanse edilen, yıllar süren ve cömertçe finanse edilen bir kampanyanın parçası olduğunu gösteriyor.
İkinci olarak, kötü niyetli aktörlerin fazlaca abartılan “enerji dönüşümünü” nasıl engellediğine dair sayısız iddiaya rağmen, Climate Imperative’in bütçesinin büyüklüğü, STK-şirket-endüstriyel-iklim kompleksinin hidrokarbon ve nükleer yanlısı gruplardan çok daha fazla paraya sahip olduğuna dair daha fazla kanıt sunuyor. Sahiden de hidrokarbon karşıtı STK’lar (ki bunların çoğu aynı zamanda katı bir şekilde nükleer karşıtı) çok fazla paraya, medya desteğine ve ivmeye sahip. Aşağıdaki grafikte de görülebileceği üzere, en büyük beş hidrokarbon karşıtı STK şu anda bağışçılarından yılda yaklaşık 1,5 milyar dolar topluyor (Tüm veriler Guidestar’dan alınmıştır.) Bu miktar, hidrokarbon ya da nükleer yanlısı en büyük beş kâr amacı gütmeyen derneğin topladığı miktardan yaklaşık üç kat daha fazla.
Üçüncüsü, evlerde ve işyerlerinde doğrudan doğalgaz kullanımının yasaklanması iklim için daha kötü olabilir. Doğru okudunuz. Gazı doğrudan yakmak, tüketicilerin yakıtta bulunan enerjinin yaklaşık yüzde 90’ını kullanmasını sağlar. Gazı dolaylı olarak kullanmak —elektriğe dönüştürerek ve daha sonra bu elektriği bir ısı pompası, soba veya su ısıtıcısına güç sağlamak için kullanarak— yakıttaki enerjinin yarısından fazlasını boşa harcar. Bu noktaya Glenn Ducat, Blue Oasis No More: Why We’re Not Going to “Beat” Global Warming and What We Need To Do About It adlı muazzam yeni kitabında dile getiriliyor. Ducat, Argonne Ulusal Laboratuvarında ve iki elektrik şirketinde çalışmış doktoralı bir nükleer mühendis: “Konut, ticari ve endüstriyel müşterilerin doğalgaz yakması en az iki kat daha verimli ve fosil yakıtlardan üretilen elektriği kullanan proseslerin yaklaşık yarısı kadar karbondioksit yayar. Elektrik şebekesi tamamen karbonsuz hale gelmeden önce proses ısısı uygulamalarını elektriğe dönüştürmek karbondioksit emisyonlarını artıracaktır.” (Vurgular orijinalindedir.)
Climate Imperative’i gözlemlemeye 2021’in sonlarında, Axios’un “iklim hareketinin emektarları yeni ve büyük bir vakıf kuruyor” başlıklı bir haber yayımlamasıyla başlamıştım. Axios, yeni grubun “beş yıl boyunca yıllık 180 milyon dolarlık bir bütçeye sahip olmasının planlandığını” bildirmişti. Bu rakam dikkatimi çekti. Burada beş yıllık bütçesi 1 milyar dolar olarak planlanan yeni bir grup vardı ve Axios bunu haber yapan tek medya kuruluşuydu.
Grup, internet sitesinde her şeyi elektrikli hale getirme çabasının çalışmalarının ana odağı olduğunu açıkça belirtiyor ve “zorunlulukları arasında yenilenebilir enerjinin hızlı ölçeklendirilmesi, binaların ve ulaşımın yaygın elektrifikasyonu, fosil yakıt altyapısının genişlemesinin durdurulması, büyük endüstriyel kaynaklardan kaynaklanan kirliliğin azaltılması ve en büyük kaynaklardan kaynaklanan emisyonları azaltmak için ekonomi çapında yollar” olduğunu söylüyor. İnternet sitesinde, aralarında Building Decarbonization Coalition ve American Lung Association’ın da bulunduğu bir grup Climate Imperativei’n bazı hibe sahipleri listeleniyor.
Axios, bu San Francisco merkezli vakfın “2020 baharında hibe vermeye başladığını” belirtmişti. Haberde ayrıca grubun başkanlığını iki eski Sierra Club yetkilisinin —Bruce Nilles ve Mary Anne Hitt— yaptığı da kaydedilmişti. Nilles on yıldan fazla bir süre boyunca grubun Beyond Coal kampanyasını yönetti. Climate Imperative’in danışma kurulunda EPA’nın eski üst düzey yetkililerinden Margo Oge ve Colorado’nun eski valisi Bill Ritter yer alıyor.
Climate Imperative parayı nereden buluyor? Cevap muhtemelen yönetim kurulunda saklı. Altı kişilik yönetim kurulunun en tanınmış isimleri Silikon Vadisi girişim sermayedarı John Doerr ve Apple’ın merhum CEO’su Steve Jobs’ın dul eşi Laurene Powell Jobs. Diğer yönetim kurulu üyeleri arasında Anita Bekenstein, Sanjeev Krishnan, Greg Nelson ve George Pavlov yer alıyor. Grubun finansmanı hakkında bilgi sahibi olan bir kaynak, bu hafta bana paranın büyük kısmının Doerr ve Jobs’tan geldiğini söyledi. Forbes dergisi, Doerr’in net servetinin 12,7 milyar dolar olduğunu tahmin ediyor. Forbes, Jobs’ın net servetini ise 17,7 milyar dolar olarak veriyor. Diğer yönetim kurulu üyelerinin hiçbiri Forbes’un Amerika’nın en zenginleri listesinde yer almıyor.
Gaz sobalarını şeytanlaştırma çabası 2020’nin başlarında, Climate Imperative’in start almasıyla hemen hemen aynı zamanda başladı. O yıl Sierra Club, gaz sobalarının “solunum yolu hastalıklarıyla bağlantılı olduğunu ve gaz sobalı evlerde yaşayan çocukların astım olma olasılığının yüzde 42 daha fazla olduğunu” iddia etti. Bu iddianın kaynağı, yenilenebilir enerji destekçisi Amory Lovins tarafından kurulan Colorado merkezli kâr amacı gütmeyen Rocky Mountain Institute tarafından hazırlanan bir makaleydi.
Gaz sobalarının hava kalitesinin düşmesine neden olduğuyla ilgili iddiaları destekleyen bir makale yayımlayan ilk eski medya kuruluşlarından biri The Atlantic oldu. Ekim 2020’de “Kill Your Gas Stove” başlıklı bir makale yayımladı. Tesadüf olabilir ama The Atlantic’in sahibi Laurene Powell Jobs. The Atlantic’in 2018’de “How the Gas Oven Changed Humans’ Relationship With Fire,” başlıklı bir yazı yayımlaması ve “ateşi isteğe göre açıp kapatabilmenin ‘insanın mutfakta mutlu olmasına en büyük katkılardan biri’ olduğunu” belirtmesi de ilginç.
Rocky Mountain Enstitüsü, 2020 yılından bu yana gaz karşıtı mücadelesini sürdürüyor. Bu ayın başlarında, grubun çocukluk çağı astımlarının yüzde 12,7’sinin gaz sobalarından kaynaklandığını iddia eden bir makale yayımlamasının ardından bir dizi haber yapıldı. Bu makalenin yazarlarından biri olan Talor Gruenwald, RMI’da çalışıyor. Gruenwald, aynı zamanda kendisini “evlerimizi, işyerlerimizi ve toplumlarımızı elektriklendirmeye odaklanmış, kâr amacı gütmeyen lider elektrifikasyon kuruluşu” olarak tanımlayan San Francisco merkezli Rewiring America’da da araştırma görevlisi (Rewiring America Form 990 yayımlamıyor. Sponsorluğunu 2021 yılında 273 milyon dolar gelir elde eden Windward Fund üstleniyor).
Fakat RMI’ın astım iddiaları incelemeye dayanmıyor. Konuyla ilgili belki de en açıklayıcı analiz, 2013 yılında Lancet Respiratory Medicine dergisinde yayımlanan ve 47 ülkede yarım milyon okul çocuğunu birkaç yıllık bir süre boyunca inceleyen bir çalışma. Bu çalışma, çocukların anneleri tarafından doldurulan anketlere dayanıyor. Araştırma ne buldu? “Pişirme yakıtı olarak gaz kullanımı ile astım semptomları veya astım teşhisi arasında bir ilişki olduğuna dair hiçbir kanıt tespit etmedik.”
Dahası, RMI makalesinin yayınlanmasından sadece bir iki gün sonra, grup astımla ilgili iddiasını geri çekti ve bir RMI yetkilisi Washington Examiner'a çalışmanın çocukluk astımı ile doğal gaz sobaları arasında "nedensel bir ilişki varsaymadığını veya tahmin etmediğini" söyledi.
RMI elektrifikasyon ajandasını hayata geçirmek için parayı nereden buluyor? Paranın bir kısmı Amazon milyarderi Jeff Bezos’tan geliyor. Bezos Earth Fund, 2020 yılında RMI’a 10 milyon dolar verdi ve bu paranın “evlerden, ticari yapılardan ve diğer binalardan kaynaklanan sera gazı emisyonlarını azaltmak ve RMI’ın kilit eyaletlerdeki ortaklardan oluşan bir koalisyonla mevcut çalışmalarını artırmasını sağlamak” için kullanılacağını duyurdu. Proje, “tamamen elektrikli yeni inşaatları savunarak 2040 yılına kadar tüm ABD’deki binaları karbonsuz hale getirmeye odaklanacak...”
Bezos aynı zamanda, New York’taki Indian Point nükleer santralinin erken kapatılmasındaki rolüyle utanmadan övünen Natural Resources Defense Council’in de büyük bir destekçisi. NRDC, 2020 yılında Bezos Earth Fund’dan aldığı 100 milyon dolarlık hibeyi öven bir basın açıklaması yayımladı. Paranın “NRDC’nin eyalet düzeyinde iklim çözümlerini ve mevzuatı geliştirmesine yardımcı olmak ve petrol ve gaz üretimini azaltmaya odaklanan politika [ve] programlara neşter atmak için kullanılacağı” belirtildi (Vurgu sondadan eklenmiştir).
Sierra Club, Beyond Carbon projesine 500 milyon dolar bağışta bulunan eski New York Belediye Başkanı Michael Bloomberg’in Bloomberg Philanthropies’inin en önemli faydalanıcılarından biri oldu. Bu taahhüt, 2019 yılında “iklim değişikliğiyle mücadele için yapılan en büyük hayırsever bağışı” olarak kabul edildi. Sierra Club, Bloomberg’in bağışlarının başlıca yararlanıcılarından biri oldu. Yaklaşık iki yıl önce bir Sierra Club çalışanı bana Bloomberg’den yılda yaklaşık 30 milyon dolar aldıklarını ifade etti. Grup, internet sitesinde Beyond Carbon girişimindeki rolünü “2030 yılına kadar tüm yerli kömür santrallerinin kapatılması ve gazın bir geçiş yakıtı olarak kullanılmasının durdurulması hedefiyle ABD’deki en büyük iklim kampanyası” olarak nitelendiriyor (Vurgular sonradan eklenmiştir).
Geçtiğimiz ağustos ayında Sierra Club, Çevre Koruma Ajansından tüm doğalgaz araçlarının federal düzeyde yasaklanmasını talep etti. Grup, Kaliforniya’da yasakların kabul edilmesini sağlamada başarılı oldu. Grubun internet sitesine göre, eyaletteki 69 mahalle şu anda “gazsız bina taahhütlerini veya bina elektrifikasyon kodlarını kabul etmiş durumda.” Eylül ayında Kaliforniya Hava Kaynakları Kurulu, eyalette 2030 yılına kadar doğalgazla çalışan tüm ısıtıcıların ve su ısıtma cihazlarının satışının yasaklanmasına karar verdi. Ayrıca New York City ve Seattle yeni inşaatlarda gaz kullanımını yasakladı. Massachusetts de en fazla 10 belediyenin gazı yasaklamasına imkân verecek yeni bir tedbiri uygulamaya koyuyor.
Bezos, Bloomberg, Doerr, Jobs ve diğer cebi dolu bağışçılardan gelen para, STK-şirket-endüstriyel-iklim kompleksinin nükleer enerjiyi destekleyen kuruluşlardan kolayca daha fazla harcama yapabileceği anlamına geliyor. Mesela Nuclear Energy Institute, en son Guidestar rakamlarına göre, son raporlama döneminde yaklaşık 143 milyon dolar brüt gelir elde etti. Bu arada, American Petroleum Association, American Gas Association, Western States Petroleum Association ve Society of Petroleum Engineers da dahil olmak üzere hidrokarbon üreticilerini ve dağıtıcılarını destekleyen en büyük derneklerin toplam brüt gelirleri 400 milyon doların altında.
Son iki husus. Birincisi, milyarderlerin şaşırtıcı miktarlarda hidrokarbon tüketirken hidrokarbon kullanımını azaltma çabalarını finanse etmelerindeki riyakarlık. Vanity Fair’de 2020 yılında yayımlanan bir habere göre Michael Bloomberg’in sadece New York eyaletinde sekiz evi var ve “ayrıca Londra, Florida, Colorado ve Bermuda’da da birkaç mülkü olduğu bildiriliyor.” Dolayısıyla Bloomberg’in on evi olabilir. Bu evlerin kaçında gaz sobası var? Çılgın bir tahminde bulunacağım ve birden fazla olduğuna bahse gireceğim. Vanity Fair’e göre, Bloomberg’in New York Belediye Başkanıyken “hafta sonlarını Bermuda’daki evinde geçirdiği” ve “özel jetlerle gidip geldiği” biliniyor. Peki bu özel jetleri neyle çalışıyor? Tahmin yürütüyorum ama muhtemelen organik kinoa değildir.
Jetlerden bahsetmişken, Forbes geçtiğimiz günlerde Jobs’ın saatte yaklaşık 500 galon jet yakıtı yakan bir Gulfstream G650’ye (liste fiyatı yaklaşık 66 milyon dolar) sahip olduğunu bildirdi. Jobs, jetiyle dolaşmadığı zamanlarda 120 milyon dolarlık Venüs adlı yatında da vakit geçiriyor. Bezos’un iki Gulfstream G-650ER’ye sahip olduğu bildiriliyor. Bezos, Glasgow’daki 2021 iklim toplantısına uçtuktan sonra, Bezos Earth Fund’dan bir temsilci, Business Insider’a her şeyin yolunda olduğunu zira milyarderin “yenilenebilir uçak yakıtı kullandığını ve uçuşlarından kaynaklanan tüm karbon emisyonlarını dengelediğini” dile getirdi.
Bu cümle hidrokarbon karşıtı girişimleri finanse eden milyarderlerin riyakarlığını özetliyor: Bezos, Bloomberg, Jobs ve diğer uber-zengin, hiper-mobil seçkinler özel jetleri ve mega-yatları için “dengeleyici” alabilirler ama varoşlarda yaşayanların akşam yemeği pişirmek için gaz sobası kullanmalarına izin verilemez, zira RMI’dan Talor Gruenwald’ın ifadeleriyle, “Gaz sobası emisyonları iklim krizine kayda değer ölçüde katkıda bulunuyor.” Breakthrough Institute’ten Alex Trembath’ın kısa süre önce belirttiği gibi, gaz sobalarının ABD’deki toplam gaz kullanımının sadece yüzde 0,4’ünü oluşturduğunu unutmamak gerekir.
Burada söz konusu olan son riyakarlık ise gaz yasaklarının geriletici niteliği. Hakikaten de doğalgazın yasaklanmasının tüketiciler açısından daha yüksek maliyet anlamına geleceği aşikâr. Geçtiğimiz mart ayında Federal Sicilde Enerji Bakanlığı, konut enerji maliyetlerine ilişkin yıllık tahminini yayımladı. BTU başına elektrik maliyetinin doğalgazdan yaklaşık 3,5 kat daha fazla olduğu tespit edildi. Ayrıca doğalgazın, gazyağı, propan ve kalorifer yakıtı gibi yakıtların yarısından daha az maliyetle, açık ara en ucuz ev içi enerji biçimi olduğu saptandı.
Bu da doğalgazı yasaklama çabalarının pratikte yoksullara ve orta sınıfa yönelik bir enerji vergisi olduğu anlamına geliyor. Kısa süre önce yapılan mülakatta iklim politikaları nedeniyle eyalete dava açan Latin gruplardan oluşan bir koalisyon olan The 200’ü temsil eden Kaliforniya’da çalışan avukat Jennifer Hernandez, bana şunları söyledi: “Doğalgaz, evlerde uygun fiyatlı enerjinin son kaynağı. Ve bu iklim aşırıcıları buna tahammül edemiyor.”
Geçtiğimiz ekim ayında Enerji Bakanlığı, Kış Yakıtları Genel Görünüm Raporunda doğalgazın ev sahipleri için en ucuz enerji türü olduğuna dair daha fazla kanıt sundu. Bakanlık, bu kış elektrikle ısınmanın doğalgazla ısınmaya göre yaklaşık yüzde 46 daha pahalıya mal olacağını tahmin ediyor. Bu rakamlar, zorunlu elektrifikasyonun tüketiciler için daha yüksek enerji faturaları anlamına geleceğini gösteriyor. Zorunlu elektrifikasyonun yükünü düşük ve orta gelirli Amerikalılar çekecek, zira harcanabilir gelirlerinin daha büyük bir yüzdesini zengin tüketicilere kıyasla enerjiye harcamak zorunda kalacaklar.
Sonuç olarak, evlerde ve işyerlerinde doğalgaz kullanımını yasaklama çabasının iklim değişikliğinden ziyade sınıfsal bir mesele olduğu aşikâr.
Geçtiğimiz birkaç ay boyunca Climate Imperative’in liderleri Mary Anne Hitt ve Bruce Nilles’e vakfın fon tedarikçileri, fon verdikleri kuruluşlar, nükleer enerji konusundaki tutumları ve her şeyi elektrikli hale getirme kampanyalarının düşük ve orta gelirli tüketiciler üzerindeki potansiyel maliyet etkisi hakkında sorular sorduğum birkaç e-posta gönderdim. Bu hafta Hitt’e bir e-posta gönderdim. Kendisi yanıt vermedi.
Benzer soruları Building Decarbonization Coalition’ın direktörü Panama Bartolomy’e de gönderdim. Cevabı şöyle oldu: “Sorularınıza yanıt vermeyeceğim.”