Ted Kaczynski, teknoloji ve travma
"Kaczynski'nin sanayi toplumu distopyası delilikten çok uzakta, sağlam kökler buldu."
Çevirmenin notu: Önceki hafta hücresinde intihar eden Unabomber'a dair kısa bir yorum.
Hiç bu kadar alakalı olmamıştı: Ted Kaczynski, teknoloji ve travma
Henry A. Murray'in hesabını vermesi gereken çok şey var. Harvard psikoloji akademisyeni, 1959 ve 1961 yılları arasında, aynı derecede ilkesiz akademisyenlerden oluşan bir ekibin lideri olarak, yirmi iki üniversite öğrencisi üzerinde CIA tarafından finanse edilen ve etik olmayan bir deneyin yürütülmesinden sorumluydu. Söz konusu şahıslara takma isimler verilmişti. "Lawful" olarak adlandırılan genç bir figür, bilhassa matematiksel açıdan kabiliyetli Theodore John Kaczynski'ydi.
Deneylerin ana konusu, Murray'in "şiddetli, kapsamlı ve kişisel olarak taciz edici" saldırılar olarak nitelendirdiği stresin etkilerini incelemekti. İdealler ve inançlar saldırıya uğradı; egolar un ufak edildi. Murray için bu doğaldı. CIA'in öncülü olan Stratejik Hizmetler Ofisi (OSS) için psikolojik tarama testleri tasarlayarak kendini geliştirmişti. Bu, Yetenekli Üniversiteli Erkekler Arasında Kişisel Gelişimin Çok Biçimli Değerlendirmeleri olarak bilinen şeye dair mükemmel bir hazırlıktı.
Kaczynski, deneyin üst ucunda yer aldığı için pek de hoşnut değildi. Ağustos 1998'de avukatı Michael Mello'ya, "Murray'in araştırmasına katılmam için ikna edildim ya da baskı gördüm," demişti. Diğer deneklerle birlikte onun da, daha yaygın olarak Nuremberg Yasası olarak bilinen deney etiği ihlalinin kurbanı olacak kadar kandırıldığı tartışılmaz.
Alman toplama kampı doktorlarının yargılandığı Nürnberg Savaş Suçları Davası'nın ardından hazırlanan yasa, bilgilendirilmiş rızanın önemini vurguluyordu. Yasayı formüle etmekten sorumlu yargıçlar, "İnsan öznenin gönüllü rızası kesinlikle esastır," dediler. Ayrıca denek, "herhangi bir zorlama, hile, aldatma, baskı unsurunun müdahalesi olmaksızın özgürce seçim yapabilecek şekilde konumlandırılmalıdır..."
Kaczynski'nin daha iyi şeylere yöneldiği söylenemez ama bunlar, kesinlikle daha büyük şeylerdi. Kötü şöhret açısından, Amerika Birleşik Devletleri'nin teknoloji takıntılı yeraltı dünyasındaki konumu, cinayet ve sakat bırakma çabalarıyla güvence altına alındı. En sevdiği yöntem: 16 tanesi hedeflediği kurbanlara ulaşan bombalı paketlerdi. Üç kişi öldü, 23 kişi yaralandı.
Kaczynski'nin fikir dünyasının ana ilkelerinden biri, sanayi toplumu ve onun tezahürü olarak adlandırdığı devletin suç ortağı temsilcilerine yönelikti. İktidara, onun yöntemlerine ve bürokratlar ve planlamacılar tarafından kullanılmasına eleştirel yaklaşmak bir yana, bu toplumun mensupları uğursuz bir davranış kontrolü ajandasının emir subayları ve savcılarıydı.
Gerçek ve kasten hedef alınan kurbanların profilleri, zaman zaman düzensiz ve dağınık, gerçek bir meyve salatası halindeydi; mühendislik, psikoloji, genetik ve bilgisayar bilimi akademisyenleri; Kaliforniya Ormancılık Derneği Başkanı; bir bilgisayar mağazası sahibi; bir reklam yöneticisi; American Airlines'ın 444 sefer sayılı uçağı ve United Airlines Başkanı.
Sanayi Toplumu ve Geleceği başlıklı manifesto, birleştirici temasında namlularını teknolojinin rolü üzerine çeviriyor. "Sanayi Devrimi ve sonuçları, insan ırkı için bir felaket olmuştur," diye başlayan vahim giriş, şöyle devam ediyor: "Bu, gelişmiş ülkelerde yaşayan bizlerin yaşam beklentisini büyük ölçüde artırmış olsa da, toplum istikrarsızlaştırılmış, yaşam 'tatmin edici' olmaktan çıkarılmıştır. İnsanlar 'aşağılamalara' ve 'yaygın psikolojik acılara (Üçüncü Dünya'da fiziksel acılara da)' maruz kalmıştır. Tabiat da acı çekmiştir."
Kaczynski'nin yazıları üzerine düşünen James Ley, onun teknoloji anlayışını "elde edilebilecek herhangi bir özel yasa ya da siyasi düzenlemenin ötesinde, özgürlük üzerindeki nihai kısıtlama" olarak değerlendiriyor. Muhafazakârlar teknolojiyi kucaklayarak kendi ideallerinin yok edilmesine göz yumdukları için aldanıyorlar; solcular ise odadaki fille, yani teknolojik köleleştirmenin nitelikleriyle ilgilenmeden yalnızca iyileştirme hedefleri peşinde koşuyor.
Gözetim kapitalizminin, amansız veri madenciliğinin ve Mark Zuckerberg'in hüküm sürdüğü bir alanda, bu manifestonun akıllardan çıkmayan bir yanı var. Manifesto, özgünlüğün en parlak eseri olmayabilir ama vizyonu çağdaş ve güncel. Teknolojik toplum sistematik olarak baskı yapar; düzenlenemez. Kaczynski'ye göre bu korkunç cin ancak şişeden çıktıktan sonra yok edilebilir.
Kaczynski, yetkililere ve küçümsediği teknolojik devlete meydan okuyarak neredeyse yirmi yıl boyunca kaçabildi. Teknolojiyi yok edecek güçleri toplamaktan aciz olduğu için teknolojiden kaçındı ve Aldous Huxley'in Cesur Yeni Dünya'sındaki Vahşi'nin rustik bir versiyonu, "medeniyeti yiyen" ve böylece kendi kötülüğünü yiyen adam haline geldi.
Montana Lincoln civarında bir kulübede yaşıyordu, her anlamda şebekelerden uzak bir yerdi: elektrik, televizyon, telefon yoktu. Bisikletle dolaşıyordu. Doğada yenilenmeye ilgi duyuyordu. Yiyecek bile toplamıştı. Bu, kendi deyimiyle "sanayi öncesi kent" kavramını romantize etme yoluydu; burada "19. yüzyıl sınır sakini" "değişimi kendi seçimiyle kendisi" yaratabilirdi. Buna karşın "modern insan" için değişim "dayatılmıştı."
Tecrit edilmesine rağmen gururu çok güçlüydü, tanınma ihtiyacı onu tüketiyordu. New York Times ve Washington Post'un 35 bin kelimelik manifestosunu yayımlaması için gösterdiği çabalar onu harap etti. Kardeşi David ve baldızı, yazarın kendisi olduğunu anlayınca onu teşhis ettiler. FBI, David'in sağladığı mektup ve belgelerle noktaları birleştirerek 3 Nisan 1996'da Kaczynski'yi yakaladı.
Sahne, Unabomber'ın tıbbi bir ilgi odağı haline gelmesi için hazırdı. Duruşmada, kardeşinin idam cezası almasından korkan David ve avukatlar, psikopatolojik gerekçeleri tercih etti. Onu yıkan şey Murray'in deneyleri mi olmuştu? Avukatlar, Harvard tecrübesinin paranoid şizofreninin tuğla ve harcını sağladığı argümanını öne sürdüler. Müvekkilleri inatçı bir öfkeyle başka türlü düşünmeleri için yalvardı. Terörü ilkeli ve rasyoneldi, dünya görüşü manifestosunda ana hatlarıyla belirtilmişti. Tıbbi hastalık ve rahatsızlığı öne sürmek, patolojikleştirme gündemine teslim olmak demekti; bu da onu deli ve dolayısıyla bir düşünür olarak gayri meşru kılacak bir şeydi.
Kaczynski'nin sanayi toplumu distopyası delilikten çok uzakta, sağlam kökler buldu. Ve bunun arkasındaki güçler, ister sayısız sosyal ağ, ister veri açlığı çeken platformlar, isterse de yapay zekâ ve onun üretken özelliklerine ilişkin giderek artan tartışmalar olsun, hepimizi ilgilendiriyor.
İflas
Çevirmenin notu: Bir şeylerin değişmekte olduğunu inkâr eden neredeyse yoktur. 1991’de Sovyetler’in ortadan kalkmasıyla mutlak hegemon haline gelen Kuzey Amerika’nın artık düşüşte, Çin, Rusya, Hindistan ve İran gibi aktörlerin yükselişte olduğu ve son bir yılda Washington ve müttefiklerinin dünyanın en büyük emtia tedarikçisi Rusya’yı tecrit etmeye dönü…