Rusya Federasyonu AŞ'de her şey yolunda mı?
Mihail Delyagin: Yasalar oligarkların istekleri ve sözlü vaatleri doğrultusunda çıkarılıyor
İngilizce basını takip edenler ya da Rus Telegram kanallarına aşina olanlar Rus ordusundaki kovulan subaylara dair bilgilere vakıftır. Haberlere konu olan subayların tamamı, öyle ya da böyle Sergey Surovikin ile bağlantılıydı ve Savunma Bakanı Sergey Şoygu’nun Ukrayna’daki “özel harekâtı” yürütme biçimini sert dille eleştirmişlerdi.
Batı basının bunu aktarırken sevindirik olmasına şaşmamalı, Rusya’nın Ukrayna’da yenilmekte olduğu ve komuta kademesindekilerin beceriksizliğinin söz konusu olduğu savını doğrulayan bir tablo var.
Aslında tam tersi, son derece yetkin bir kadro var. Yazar bunu dalkavukluk yapma amacıyla söylemiyor; savaşan her orduda görülmesi normal olan ve Rus genelkurmayının da epey başarılı yönettiği bir süreç var.
Meze olarak New York Post gazetesinde 15 Temmuz’da yer bulan şu habere değinmek fena olmayabilir:
Rusya Savunma Bakanlığının üst düzey subaylarını tasfiye etmeye devam ettiği bildirilirken Moskova, geçtiğimiz hafta iki generali görevden aldı ve bu durum Vagner paralı asker örgütünün başarısızlıkla sonuçlanan kalkışmasının ardından askeri liderlikte şiddetlenen bir kargaşaya işaret ediyor.
Belarus haber kanalı Charter97’ye göre Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu, bu hafta Tula Hava İndirme Tümeni Komutanı Tümgeneral Vladimir Seliverstov’u kabul etti.
Rus yayın organı VChK-OGPU’ya göre Moskova’ya sınır olan Tula oblastının valisi Aleksey Dyumin, Bahmut’taki çatışmalara katılan Seliverstov’a sahip çıkmaya çalıştı ama başarılı olamadı.
Seliverstov’un kovulduğu haberi, Tümgeneral İvan Popov’un Rus hükümetine karşı yüksek zayiat oranları ve topçu desteğinin yetersizliği hakkında sorular yönelttiği ve Vagner Grubu şefi Yevgeniy Prigojin’in geçen ayki kısa süreli kalkışmadan önceki haftalarda yayınladığı bazı tiratların temalarını yansıtan bir tiradın ardından görevden alınmasından günler sonra geldi.
48 yaşındaki Popov, Rus siyasetçi Andrey Gurulyov tarafından yayımlanan bir ses kaydında, 58. Birleşik Silahlı Kuvvetinin başındaki görevinden eleştirilerine misilleme olarak kovulduğunu iddia etti.
Kayıtta “Sizin adınıza, şehit düşen silah arkadaşlarım adına yalan söylemeye hakkım yoktu, bu yüzden var olan tüm sorunları özetledim,” dedi.
Tümgeneral Vladimir Seliverstov, Tula 106. Hava İndirme Tümeni komutanlığı görevinden alındı.
“Ukrayna ordusu cephede saflarımızı yaramadı ama kıdemli şefimiz bizi arkadan vurdu, en zor ve yoğun anda ordunun kafasını acımasızca kesti,” diye ekledi.
Popov ayrıca görevden alınmasını onaylayanın Şoygu olduğunu söyledi.
“Görünüşe göre kıdemli şefler benden bir tür tehlike sezmişler ve sadece bir gün içinde savunma bakanından bir emir uydurup benden kurtuldular,” diye konuştu.
Britanya Savunma Bakanlığına göre Popov’un kovulması Rus subayların Moskova’nın üst düzey yöneticilerine karşı giderek artan bir kızgınlık duyduğuna da işaret ediyor.
Bakanlık, cumartesi günü yaptığı istihbarat güncellemesinde “Popov’un yorumları, pek çok subayın üst düzey askeri yönetime karşı ciddi bir hoşnutsuzluk beslediğine dikkat çekiyor,” ifadelerine yer verdi.
Bakanlık, “Astlardan gelen doğrudan eleştirilerin Savunma Bakanı Sergey Şoygu ve Genelkurmay Başkanı General [Valeriy] Gerasimov için giderek artan bir sorun haline gelmesi muhtemel,” diye ekledi.
Rusya’nın geçtiğimiz hafta içinde iki generalini daha kaybederek savaşta ölenlerin sayısını 10’a çıkarması, üst düzeyden gelen tepkilere neden oldu.
BBC’nin haberine göre Rus komutanlar arasında 11 Temmuz’da Ukrayna’nın işgal altındaki güney kıyısındaki Berdyansk’ta komutanların kaldığı bir otele düzenlenen saldırıda hayatını kaybeden Korgeneral Oleg Tsokov da bulunuyor.
Tsokov, Rusya’nın güney askeri bölgesinin komutan yardımcısıydı ve devlet tarafından işletilen Rossiya-1 medya kanalı, Britanya tarafından Ukrayna’ya tedarik edilen bir Storm Shadow füzesi tarafından öldürüldüğünü bildirdi.
Tsokov’un bilgilerinin kasten Kiev’e verildiğine dair bir iddia da dolaşıyor. Pek inandırıcı değil.
NY Post’un dayandığı kaynak VChK-OGPU. Bu; ordu, Kremlin ve hiper zengin oligarklar arasında olup bitenler hakkında ilginç bilgiler paylaşan bir Telegram kanalı.
Kanalın iddiaları arasında en çarpıcı olanı seçelim; söylenene göre Surovikin ve Prigojin, Suriye’de birlikte savaşırken dost oldular ve orada çok sayıda ganimeti cebe indirirken bu dostluk iyice pekişti. Açığa çıkanlarla kendini teyit eden bir bilgi olarak cebe koyalım. Hatırlayanlar varsa Rusya’nın 2016’da başlayan Suriye harekâtı geleneksel bir askeri müdahale gibi değil, Blackwater ya da Dutch East Indies faaliyeti gibi yürütüldü. (Gerekçesi ve aldığı sonuç, yani cihadist grupların başının ezilmesi ayrı konular.)
Bunun nedeni Rusya’nın bir şirket, yani eldeki bu duruma itiraz edenleri —çoğunlukla ana akım sol ve sağcı “hurra milliyetçileri” — bastıran ve vurgunlarını meşrulaştırmak adına “liberal değerler” maskesinin arkasına saklanan casus takımlarını kullanan bir holding şeklinde yönetilmesi. Nihayetinde Rusya AŞ, Suriye ile bir anlaşma yapmıştı, karlı olduğu kesin.
Afrika’da da durum benzer şekilde, karlı güvenlik sözleşmelerini ve ham madde tekellerini güvence altına almak için düşman şirketlere karşı savaşıyorlar. Şu anda bile savaş devam ederken, Afrika’ya daha fazla Rus askerinin konuşlandırılacağı açıklanıyor. Vagner, Bahmut kuşatmasının en kötü günlerinde bile Afrika harekatları için asker kiralamayı bırakmadı. Rus oligarklar oradaki faaliyetlerini Üçüncü Dünyacılığa ve Ortodoksluğa başvurarak meşrulaştırıyorlar.
Prigojin veya Konstantin Malofeev gibi ikinci sınıf oligarkların evde sorun yaratmamaları için kirli dünyaya gönderildiklerini anlamak zor olmasa gerek.
Prigojin’in Suriye’ye gitmesinin nedeni de buydu; burada büyük bir kâr elde etmeyi ve Surovikin gibi yetkilileri kendi grubuna katmayı başardı. Fakat şimdi Prigojin’in Kremlin ile yaptığı anlaşma Surovikin ve Şoygu’yu eleştiren diğer subaylar için geçerli değil gibi görünüyor. Kendi başlarının çaresine bakmak zorunda bırakılıyorlar. “Askeri analiste” dönüşen Donetsk Halk Cumhuriyetinin eski savunma bakanı İgor Strelkov’un hapse tıkılması da bu bağlamda değerlendirilse yerinde olur.
Aşağıda tercümesine yer verilen makale, Rusya’nın solcu Svobodnaya Pressa gazetesinde yayımlandı. Rusya’nın Avam Kamarası Duma’nın İktisadi Politikalar Komisyonu Başkanı ve Adil Rusya milletvekili Mihail Delyagin, makalesinde yukarıdakiyle ilintili başka bir konuyu açıklıyor.
Yeni bir vahşet turu, hukukun ilgası
Mihail Delyagin
11 Temmuz 2023
Yasalar oligarkların istekleri ve sözlü vaatleri doğrultusunda çıkarılıyor
Devlet Dumasının 2022 yılı sonuna kadar büyük şirketlerin fahiş karlarının vergilendirilmesine ilişkin tasarıyı ilk okumada kabul etmesi, Prigojin’in 24 Haziran’daki “kalkışmasının” sonuçlarını takiben yetkililerin son derece açık sözlü eylemlerini göz önüne alındığında bile şok edici bir izlenim bırakıyor.
“Adalet Yürüyüşüne” katılanlara karşı açılan ceza davası, isnat edilen suçun tamamlanmamış olması nedeniyle kapatıldığından bu eylemler hukukun tamamen ortadan kalktığı hissiyatını yarattı. Tek başına bu ifade mevcut mevzuata aykırı (bırakın uçak ve helikopterlerin mürettebatıyla birlikte yok edilmesini, bu tür ciddi suçlara yeltenmek bile cezalar gerektiriyor); çok daha doğal bir mekanizma olan affın neden uygulanmadığı ise muamma.
Belki de bunun nedeni, belli bir zaman sonra siyasi güç dengesindeki bir değişiklikten sonra ceza davasının yeniden açılması olasılığını muhafaza etmekti; belki de hiç kimse, af kapsamında kapatılmadan önce ceza davasıyla ilgili herhangi bir cılız soruşturma başlatmak dahi istemedi (bu davada kaçınılmaz olarak ortaya çıkacak gerçeklerin aşırı kabus gibi olması nedeniyle); belki de “Adalet Yürüyüşüne” katılanların affedilmesi, eylemlerinin suç niteliğini hukuki olarak sabitlemiş olması nedeniyle Rusya Devlet Başkanı’nın, sadece iki hafta sonra Peskov’un hakkında yetersiz bilgi verdiği özel askeri şirket Vagner’in Komutanlar Konseyi ile görüşmesini aksatmış olması mümkün.
Bununla birlikte 24 Haziran trajedisini “halının altına süpürmek” için devlet tarafından seçilen hukuki düzlem, dışarıdan bakıldığında hukukun tamamen ortadan kalktığı izlenimini veriyordu.
Fakat bu durumda, yetkililerin insani açıdan anlaşılabilir iyi bir gerekçesi vardı: bazı şahıslarda sadece fizyolojik değil, aynı zamanda entelektüel (hukuk dahil) işlevleri de felç eden doğal korku.
Prigojin’in “kalkışmasının” olağanüstü doğası, toplum nezdinde, devletin kalkışmanın sonucundaki eylemlerinin olağanüstü cehaletini haklı çıkarıyor gibiydi.
Muhtemelen tam da toplumu her türlü yanlış anlamadan kurtarmak ve hukuk kurumunun lağvedilmesini kristal berraklığında sabitlemek için, egemen bürokrasi Devlet Dumasının “fahiş kâr” yasasını kabul etmesini sağladı (şu ana dek ilk okumada, ancak hızlı bir şekilde kabul edileceğine şüphe yok).
Özü resmi olarak oldukça makul: Geçen yıl vergi sistemindeki kusurlar nedeniyle (Maliye Bakanlığının ağzı köpürerek ısrar ettiği ve bugüne dek ısrarını sürdürdüğü şekilde) emtia ihracatçıları, Rusya’ya yatırım yapmayı akıllarının ucundan bile geçirmemelerine sebebiyet veren dünya piyasalarındaki dalgalanmalar sayesinde devasa fahiş karlar elde ettiğinden, bu fahiş kârların bir kısmı devlete iade edilmelidir.
Hükümet sözcüleri, Thatchercı özelleştirmenin etkilerini gidermek için getirilen İngiliz usulü “talih kuşu vergisine” (yani kazanılmamış servete) bile atıfta bulundular.
Ancak bu durumda ne özelleştirmenin sonuçlarını ne de 90’ların liberal sömürgeci mantığıyla finansal spekülasyonu, sermaye kaçışını ve hammadde ihracatını teşvik ederken katma değer ve teknoloji üretimini bastırmaya yönelik yetersiz vergi yapısını düzeltmekten söz ediyoruz.
İktidardaki Rus offshore aristokrasisi ve onun bürokratik hizmetkârları, gayet doğal gerekçelerle, vergi ve gümrük sistemlerinin gecikmiş normalleşmesini prensipte düşünmeyi bile reddediyorlar. Ne de olsa bu normalleşme, Rusya’nın üretimine yapılacak yatırımları finansal spekülasyonlardan, hammadde ve sermaye ihracından daha kârlı hale getirebilir!
İktidardaki liberal parti, eksiklikleri gidermek yerine, oligarklardan bir defaya mahsus yardımlarla bütçeye yama yapmayı tercih ediyor ve özellikle bir defaya mahsus vergilerle düzenlenen yepyeni bir bir defaya mahsus vergi ödemeleri kategorisi getiriyor.
Bu durum, sadece vergilerin değil, tüm yasal düzenlemelerin en önemli hukuki ilkesi olan öngörülebilirliği ortadan kaldırıyor.
Dahası: Hükümet, özel bir değişiklikle, Vergi Kanununun temel şartı olan verginin mükellef tarafından anlaşılabilir olması mecburiyetini bir defaya mahsus vergiler hilafına iptal ediyor!
Bu değişikliğin maddi önemi abartılamaz: pratik nedeni acı verici bir şekilde şeffaf olsa da, kelimenin tam anlamıyla hukukun ilgasıdır.
Sonuçta, Duma milletvekilleri tarafından doğrudan bakanlara neden böylesine saçma ve cahilce kararları yasa şeklinde kabul ettirdikleri sorulduğunda, bakanlar defalarca dürüst ve açık bir şekilde bunların oligarkların (elbette resmi referans “girişimciler”di) talepleri olduğunu ve en üst kademedeki kendini beğenmiş bürokratlar olarak bunlara uymaya cesaret edemediklerini söylediler.
Dolayısıyla, belki de bu durumda, oligarklar uygun bir PR için “bar masasından” belirli bir miktar para çekmeye karar verdiler ve vahşi bürokratların (pek çoğu zaten mevzuat bilgi sistemi prosedüründen geçmek için zamana sahipti) bunu resmi olarak nesnel bir şema biçiminde doğru bir şekilde resmileştirememesi, Vergi Kanunundan tek seferlik vergilerin bu şekilde anlaşılabilir olması mecburiyetini kaldırmaya zorladı.
Aynı hipotez, devletin neden 300 milyar rublelik bir kereye mahsus vergiye ihtiyaç duyduğundan başlayarak diğer pek çok tuhaflığı da açıklıyor ki bu rakam bir yandan bu yıl beklenen bütçe açığının yüzde 5’inden daha az, diğer yandan da bütçede âtıl duran rezervlerin yüzde 2’sinden daha az.
Bu aynı zamanda, tamamen mali açıdan bakıldığında, siyasi açıdan en etkili sektörlerin —petrol, doğalgaz ve kömür— “fahiş kâr vergisinden” muaf tutulmasının neden tamamen anlaşılmaz olduğunu da açıklıyor. Duma’daki Maliye Bakanlığı temsilcisinin, bu sektörlerdeki büyük şirketlerin (örneğin bednam Gazprom) “halihazırda ek vergilere tabi olduğu” yönündeki resmi gevezeliği, her zamanki gibi herhangi bir somut veriyle teyit edilmeden, resmi cevaplara aşina olunduğunda her zamanki neşeli şaşkınlığa bile neden olmuyor.
Bu verginin oligarklar tarafından Maliye Bakanlığına ciddi bir şeymiş gibi gösterilmeye çalışılan basit bir sadaka olarak algılanması durumu alışkanlık haline getiriyor.
Son olarak, bir yasa tasarısının sözüm ona “mali ve iktisadi gerekçesi”, yalnızca resmi yasa tasarılarının gerekçelerinin tamamen hayali olduğunun değil, Maliye Bakanlığının eylemlerinin gerekçelendirilmesi zaruretini boş ve anlamsız bir formalite olarak gördüğünün de ek bir kanıtı.
Bu hiçbir hesaplama içermiyor (bu belgenin doğası gereği mali ve iktisadi gerekçelendirmede gerekli) ve bütçenin bu tasarıdan 300 milyar ruble alacağını açıkça belirten iki satıra indirgenmiş.
Aynı zamanda, görülebildiği kadarıyla ne hükümet ne de Birleşik Rusya partisindeki tek bir kişi bile bu mucizevi açıklamayı, vergi ödemesinin erken, yani 2023 gibi erken bir tarihte yapılması durumunda reel oranının yüzde 5, 2024’te yapılması durumunda ise şimdiden yüzde 10 olacağını açıkça belirten tasarı metniyle karşılaştırmadı.
Dolayısıyla, yasa metnine dayanarak, hangi mükellefin ne zaman ödeme yapacağını tahmin etmek mümkün olmadığından, ek bütçe gelirlerinin miktarını hesaplamak ilke olarak imkânsız. Doğru bir tahmin ancak unutulmaz Semibankirşçina1 yıllarında olduğu gibi Rusya’yı hala yöneten oligarşi ile perde arkasında yapılan anlaşmalar temelinde ve büyük olasılıkla sadece bu oligarşinin doğrudan irade beyanı temelinde mümkün.
Bununla beraber böyle bir irade beyanının yanı sıra hükümet temsilcilerinin eylemlerini haklı göstermek için “adalet” kelimesini cezasız bir şekilde kullanmaları, aklıselime doğru atılmış önemli bir adımı temsil ediyor.
Bu adımların aynı hızda ve aynı biçimde atılması halinde, kolaylıkla devrime yönelik adımlara dönüşebilecekleri doğru.
Semibankirşçina (Rusça: семибанкирщина) ya da yedi banker, 1996-2000 yılları arasında Rusya’nın siyasi ve iktisadi hayatında önemli bir rol oynayan yedi güçlü Rus oligarktan oluşan gruptu. İç ihtilaflara rağmen grup, 1996 yılında Devlet Başkanı Boris Yeltsin’in yeniden seçilmesi hedefinde ortaklaşmış ve daha sonra onu ve ekibini perde arkasından başarılı bir şekilde yönetmişti. (ç.n.)