"Rusların Avrupa'da istenmeyen adam ilan edilmelerinden pek de hoşnut olduklarını sanmıyorum"
"Rusya'nın yapamayacağı şey Çin'e olan askeri ve iktisadi bağımlılıklarını azaltmak, Batı ile bir tür yumuşama ilişkisine geri dönmek."
Çevirmenin notu: 1916 ve 1917’de Batı cephesi korkunç derecede kanlı bir çıkmaza girerken ve Rusya’da devrim yaşanırken, Avrupalı şahinlerin arasından barış çağrısında bulunan muhalif sesler yükselmeye başlamıştı. Ve tüm bu ülkelerde bu sesler de “ihanet” ve “teslimiyet” suçlamalarıyla susturulmuştu. Sonuç, üç büyük Avrupa devletinin yıkılması, galiplerin (ABD hariç) geri dönülmez bir şekilde sakat kalması ve İkinci Dünya Savaşı’nın temellerinin atılması oldu.
Yüz altı yıl sonra, bugün çok az tarihçi barışı savunanları “utanç verici” ya da onları eleştirenleri haklı olarak tanımlayacaktır. Bundan yüz yıl sonra tarihçilerin, Ukrayna’da barışı savunanlara karşı yürütülen bugünkü cadı avı hakkında ne söyleyecekleri az çok tahmin edilebilir. Aşağıda tercümesi verilen podcast yayınında CIA’in eski Rusya analisti George Beebe, artık kangrene dönüşen Ukrayna ihtilafının gidişatını ele alıyor.
George Beebe: Ukrayna’da savaş devam ederken diplomatik açılım arayışları
Background Briefing with Ian Masters
25 Nisan 2024
Tekrar hoş geldiniz, ben Ian Masters ve backgroundbriefing.org adresinden 7/24 ulaşabileceğiniz Background Briefing’e şimdi Quincy Institute for Responsible Statecraft’ın Hibe Stratejisi Direktörü George Beebe konuk oldu. Son kitabı The Russia Trap: How Our Shadow War with Russia Could Spiral into Nuclear Catastrophe (Rusya Tuzağı: Rusya ile Gölge Savaşımız Nasıl Nükleer Felakete Dönüşebilir?)
Bize katıldığın için teşekkürler George. Başkan Biden, Ukrayna’ya 61 milyar dolarlık yardım paketini imzaladı ve silahların çok yakında yola çıkacağı taahhüdünü verdi. Senin de belirttiğiniz gibi, bu 61 milyar doların büyük bir kısmı ABD’nin stoklarını yenilemeye gidiyor, ki bu stokların bir kısmının Avrupa’da olduğuna inanıyorum, oldukça fazla tükenmiş durumdalar, değil mi? Yakın zamanda İsrail adına kullanılan Patriot bataryalarının sayısından bahsetmiyorum bile. Peki geriye ne kaldı? NATO ülkeleri ve özellikle Baltık ülkeleri stoklarını gerçekten tüketti mi? Ve bunun sonucunda NATO ve ABD’nin hazırlık durumu nedir?
Bence tehlikeli bir durumdayız. Rusya’nın işgalinden sonraki ilk birkaç yıl içinde Ukraynalılara vermek üzere envanterden çok sayıda teçhizat aldık ve bunların çoğu gitti. Kullanıldı ya da imha edildi ve elimizde pek bir şey kalmadı. Yani Kongre, tamam, işte biraz para, Ukrayna’ya bir sürü malzeme gönderin ve gelecek hafta ya da gelecek ay gelsin demiyor. Bunların çoğunun üretilmesi gerekecek. Bu da zaman alacak. ABD’nin askeri üretimini epey büyük ölçüde ya da hızlı bir şekilde artıracak kapasitesi pek yok. Burada kapasitemizin gerçek sınırları söz konusu.
Dolayısıyla bu yeni yardım paketi bir dereceye kadar işe yarayacaktır. Rusların gelecek hafta ya da gelecek ay Ukrayna hatlarını aşma ihtimalini en aza indirmeye yardımcı olacağını düşünüyorum. Bu en iyi ihtimalle bir bekleme eylemi. Ukraynalıların bu savaşta atabilecekleri topçu mermisi miktarı arasındaki çok büyük uçurumu kapatmayacak. Ukrayna’nın, Rusya’nın saldırılarına karşı kendisini müdafaa etmek için ihtiyaç duyduğu hava savunma kabiliyetini sağlamayacak, buna son dönemde son derece etkili bir şekilde kullandıkları süzülen bombalar da dahil. Ve bu, Ukrayna ile Rusya arasındaki muazzam insan gücü eşitsizliğini telafi edemez. Ukraynalılar şu anda dünyadaki en düşük doğum oranlarından birine sahip.
Savaştan kaçan milyonlarca insanı kaybettiler. Varilin dibini kazıyarak insanları savaşmak için ön mevzilere getirmeye çalışıyorlar. Yani bu, Ukrayna’nın batısında yaşayan herkes için oldukça tehlikeli bir durum.
Görünüşe göre 155 mm’lik mermi üreten sadece bir Amerikan fabrikası var ve sanırım Ukrayna’ya yardım eden eski Sovyet, Varşova Paktı ülkelerinden 20 mm’lik Sovyet mühimmatı neredeyse tükendi. Bahsettiği gibi süzülen bombalar görünüşe göre oldukça yıkıcı. F-16’lar geldiğinde fazla bir şey yapabilecekler mi bilmiyorum. F-16’lar esasında oldukça savunmasızlar, değil mi? Yani, bunun mucizevi bir silah ya da mucizevi bir tedavi olduğuna dair bir his var. Bundan emin değilim. Ne dersin?
F-16’lar süzülen bombaları vuramaz, bu bir. İkincisi, Ukrayna’ya tedarik edilmesinden söz ettiğimiz F-16’ların sayısı, Rusların sahip olduğu üstün sayılarla gerçek anlamda mücadele etmek için gerekli olanın yakınında bile değil. Rusların envanterinde binden fazla uçak var.
Ukraynalıların envanterinde ise yüzün üzerinde uçak var. Ukrayna topraklarına yirmi-otuz tane F-16 konuşlandırmak bu durumu değiştirmeye pek yaramayacaktır. Üstelik bu uçak, Ukrayna’nın savaşacağı koşullara çok da uygun bir uçak değil.
Tek kanatlı bir avcı uçağı. Kalkış ve iniş için aşağı yukarı bozulmamış bir piste ihtiyaç duyuyor. Eğer motoruna enkaz girerse, tamir edilene kadar bir süre çalışamaz hale gelir. Ukrayna’daki hava alanlarının çoğu Sovyet döneminden kalma. Pek iyi durumda değiller ve F-16’nın ihtiyaçlarına uygun değiller.
Peki, F-16 yardımcı olacak mı? Evet, biraz. Savaşın gidişatını gerçekten önemli bir şekilde değiştirecek mi? Bence cevap hayır, değiştirmeyecek.
O halde durum, bu yardım paketinin yenilgiyi önleyeceği ama Ukrayna’yı herhangi bir şekilde zafere taşımayacağı şeklinde mi?
Bence zaman kazandırmayı amaçlıyor. Bence Washington’un beklentisi, Rusların bu yıl Ukrayna’yı ezmesini engelleyebilirsek, 2025 ve 2026’da matematik bizim açımızdan daha iyi işlemeye başlar, topçu mermisi üretimimizi, Patriot füzeleri üretimimizi vs. artırabiliriz ve sonra, bilirsiniz, Ukrayna bir veya iki yıl içinde yeni bir taarruz ile Ruslara bir kez daha saldırabilecek bir konumda olabilir. Fakat bence bu çok riskli bir strateji ve gereğinden fazla iyimser, zira Ukrayna’nın insan gücü sayısı şu anda son derece korkunç görünüyor.
Ve Ukraynalıların bunu değiştirmek için yapabilecekleri pek bir şey yok. Evet, insanları askere alma yaşını düşürüyorlar ama bunun sosyal ve siyasi sonuçları da yok değil. Ukrayna’nın genç erkekleri askere alma konusunda bu kadar isteksiz olmasının bir nedeni de bu. Ayrıca Ukrayna’yı terk eden ve şu anda Avrupa’da olan askerlik çağındaki Ukraynalı erkeklere konsolosluk hizmeti vermeyi reddetmek gibi şeyler de yapıyorlar. Ama bence bu, Ukrayna’nın insan gücü durumunun ne kadar çaresiz hale geldiğini gösteriyor. Ve Batı’dan gelecek hiçbir yardım paketi bunu değiştirmeyecek.
Bunu gerçekten değiştirecek tek şey ABD’nin ya da NATO’nun Ukrayna’da çok sayıda muharip birlik bulundurmaya istekli olması olacaktır ve neyse ki bu, tırmanma tehlikesi nedeniyle göz ardı edeceğimizi söylediğimiz bir şey. Doğru, ancak Fransa Cumhurbaşkanı Macron bunun gerekli olabileceğini öne sürmüştü.
Bence bu da yine Batı’da bu savaşın gidişatına ilişkin artan karamsarlığa işaret ediyor. Rusların Ukrayna’da bir çöküş yaratabileceğine dair endişeler giderek artıyor, dolayısıyla insanlar doğal olarak şu soruyu soruyor: Peki bu konuda ne yapabiliriz? Cumhurbaşkanı Macron’un da söylediği gibi, açıkça tartışılan konulardan biri de Batılı güçlerin sahaya inmesi ihtimali. Şimdiye kadar buna karşı çok fazla tepki geldi. Benim tahminim Macron’un bu sözleri, Fransız güçlerini bu savaşın bir parçası olarak Ukrayna’ya göndermeye yönelik ciddi bir niyetten ziyade siyasi etki yaratmak için söylediği yönünde. Ancak yine de taraflardan biri gerçek bir zafere ne kadar yaklaşırsa, iki taraftan birinin gerilimi tırmandırma tehlikesi de o kadar artar. Buna savaşın başlarında, Rusya’nın savaşı kaybediyor gibi göründüğü ve gerilimin tırmanma ihtimalinin Rusya nezdinde büyük ölçüde belirdiği zamanlarda şahit olmuştuk. Şimdi Batı’da bunun tam tersi bir dinamiğe şahit oluyoruz.
Peki bu noktada Ukrayna’nın ve onu destekleyen NATO ve ABD’nin elinde herhangi bir koz var mı? Açıkçası Putin bu paketin oylanmayacağını umuyordu. Donald Trump’ın, Kongre’deki Putin yanlısı grup olarak nitelendirdiği gruba bu paketi ertelemeleri için baskı yaptığı ya da onları teşvik ettiği de bir sır değil ama şimdi bu gerçekleştiğine göre herhangi bir kozu var mı? Çünkü günün sonunda, uzun zamandır bir tür diplomatik strateji ya da en azından tam olarak net olmasa da var olan askeri stratejinin bir tür diplomatik stratejiye bağlanması çağrısında bulunuyorsunuz. Peki burada Ukrayna ve destekçilerinin elinde ne gibi bir koz var?
Bence elimizde bir koz var ama bu savaşa bakış açımızı genişletmeli ve elimizdeki kozu sadece askeri terimlerle değerlendirmemeliyiz. Şu anda savaş alanında üstünlük Rusların elinde. Bence ABD’nin kozu savaş alanından ziyade daha geniş jeopolitik ve iktisadi oyun alanında. Ruslar muhtemelen Ukrayna’da savaş alanında istediklerinin çoğunu elde edebilirler.
Muhtemelen hak iddia ettikleri ama henüz işgal ve kontrol etmedikleri toprakları ele geçirebilirler. Muhtemelen Ukrayna’yı birkaç yıl boyunca askeri bir savaş gücü olarak etkisiz hale getirecek kadar yıpratabilirler. Yapamayacakları şey ise Avrupa güvenliğinde kabul gören bir role sahip olmak. Yapamayacakları şey, Çin’e olan askeri ve iktisadi bağımlılıklarını azaltmak, Batı ile bir tür yumuşama ilişkisine geri dönmek ki bu da oldukça aşırı bir hal aldı.
Ve sadece Ukrayna’daki savaşı kazanarak, Avrupa’da NATO ile bir tür uzun vadeli askeri çatışmadan kaçınamazlar ki bu da Rusya ekonomisinin çoğu Rus’un görmek isteyeceğinden çok daha fazla militarize olmasını gerektirecektir. Yani bunlar, kullanmayı tercih etmemiz halinde Batı’nın elinde koz olan konular. Ancak bunu kullanabilmenizin tek yolu Ruslarla görüşmeye istekli olmanızdır.
Şimdiye dek isteksiz davrandık. Bu da şu anlama geliyor: Bu savaşı, Rusya’nın çok daha büyük nüfusu ve daha büyük askeri üretim kabiliyeti nedeniyle giderek artan avantajlara sahip olduğu savaş alanında askeri bir çekişmeye indirgedik. Bunun bizim çıkarımıza olduğunu düşünmüyorum. Bence üzerinde müzakere ettiğimiz konunun kapsamını genişletmeliyiz. Bunu yaparken de Ruslara karşı daha fazla kozumuz olan alanlardan faydalanmalıyız.
Putin’i cesaretlendiren şey nedir? Bir anlaşma yapmakla ilgilendiğine dair herhangi bir belirti vermişe benzemiyor. Ukrayna’yı küçümsüyor ve ülkeyi bir garnizon devletine dönüştürüyor gibi görünüyor, özellikle de her türlü muhalefeti bastırıyor. Ekonomi çok fazla zarar görmüyor gibi görünüyor, hatta yaptırımlara rağmen Rusya ekonomisinde bir miktar büyüme var, Hindistan ve Çin petrolünü satın alıyor, onu teşvik eden nedir, kazanacağını düşünüyor değil mi?
Sahip olduğu cesaret ve söylediklerinize bir miktar itiraz edebilirim, Putin de dahil olmak üzere Ruslar defalarca müzakerelere açık olduklarını ifade ettiler, ancak bu müzakerelerin sadece Ukrayna ile iki taraflı olması gerektiğine inanmıyorlar. Ukrayna’yı Washington’un vekili olarak görüyorlar ve vekille konuşmazsınız, kararları veren şahsın arkasındaki şahısla konuşursunuz ve Ruslar bunun Washington olduğuna inanıyor. Dolayısıyla onlarla müzakere etmeye hazır olduklarını söylüyorlar. Biz kendimiz müzakere etmeyi reddettiğimiz sürece, eğer gerçekten blöf yapıyorlarsa, aslında Rusların blöfünü görmemiş oluyoruz. Bence “tamam, madem görüşmek istiyorsun, hadi görüşelim,” demek bizim çıkarımıza. O zaman tam olarak nerede olduklarını ve bu konuda elimizde ne tür bir koz olduğunu daha net bir şekilde görebileceğiz.
Fakat müzakere konusunda, askeri teşvikler açısından Ruslar momentumun kendi taraflarında olduğunu ve rüzgârın da kendilerinden yana estiğini düşünüyorlar. Ancak Rusya’yı görüşmeye teşvik eden daha büyük jeopolitik ve iktisadi meseleler. Rusların Avrupa’da istenmeyen adam ilan edilmelerinden pek de hoşnut olduklarını sanmıyorum. Ve Ukrayna’daki savaşı kaybetmeyeceklerini anladıkları bir duruma ne kadar yaklaşırlarsa, Rusya halkının, “tamam, hadi Avrupa ile normal ilişkileri olan normal bir ülke olmaya geri dönelim, daha az garnizon devleti olalım ve Çin ve küresel Güney ile ilişkilerde daha az izole olalım,” demesi yönünde o kadar büyük bir itici güç olacağını düşünüyorum.
Kremlin’de neler olup bittiğini öğrenmemiz çok zor olsa da bugün Savunma Bakan Yardımcısının yolsuzluktan tutuklandığını öğrendik. Slovaklar arasında bir tür ayrışma var mı, hizipler var mı, endişelenmesi gereken enternasyonalistler var mı? Biliyorsunuz, şimdi Finlandiya ve İsveç NATO’ya katılıyor, bu iyi görünmüyor, NATO ülkelerinin savunma envanterlerini geliştirmesiyle bir silahlanma yarışı yaşanacak, katı militaristlerin aksine, bu bizim tartıştığımız bir şey.
Haklı olduğunuzu düşünüyorum. Bu biraz belirsiz ve net olarak öğrenemiyoruz. Geçmişte Batı ile daha pragmatik, iş dünyasına benzer bir ilişkiyi savunan grupların yanı sıra ABD ile hiçbir anlaşmanın mümkün olmadığına ve ABD’nin Rusya’ya stratejik bir yenilgi tattırarak dünyanın büyük güçleri saflarından ayrılmasına ve nihayetinde zaman içinde fiziksel olarak dağılmasına yol açacağına inanan sabit fikirliler de oldu. Ancak bu belirsizliğe rağmen, pragmatistleri var oldukları ölçüde güçsüzleştirmenin ABD’nin çıkarına olmadığını söyleyebilirim. Ve şu anda, görüşmeyi reddetmek ve sabit fikirli olanların “hey, biz haklıyız, ABD [Rusya ile] görüşmeyecek ve sadece bizim tamamen aşağılanmamız ve yenilmemizle ilgileniyor,” demelerine imkân tanıyacak şekilde davranmak, bizim çıkarımıza değil. Pragmatistlerin, “bakın, ABD ile diplomasi olanaklarını araştırmalıyız,” diyebilecekleri bir durumu benimsemeliyiz. Şu anda bunu yapmaya istekli değiliz ama bence bunun değişmesi gerekiyor.
George Beebe, bugün burada bize katıldığınız için çok teşekkür ederim. CIA’de Rusya Analizleri Direktörü ve Beyaz Saray’da Başkan Yardımcısı Dick Cheney’in Rusya Danışmanı olarak yaklaşık 25 yıl hükümette görev yaptı. Son kitabı The Russia Trap: How Our Shadow War with Russia Could Spiral into Nuclear Catastrophe (Rusya Tuzağı: Rusya ile Gölge Savaşımız Nasıl Nükleer Felakete Dönüşebilir?) gölge bir savaşın nasıl nükleer bir felakete dönüşebileceğini anlatıyor. Kısa bir istasyon molası vereceğiz ve azınlık yönetiminin Amerikan demokrasisinin altını oyan yapısal bir hastalık olduğunu ve Trump’ın Cumhuriyetçi Partisi’nin ABD demokrasisinin altını oyduğunu açıkça ortaya koymasıyla nasıl daha da kötüye gittiğini ve Trump’ın Cumhuriyetçi Partisi’nin seçimlerde rekabet etmektense hile yapmayı tercih ettiklerini açıkça ortaya koymasıyla nasıl daha da kötüye gittiğini inceleyeceğiz.