Polonya, Ukrayna'ya karşı ikili oynuyor
"Dayanışma dayanışmadır, ancak Ukraynalı rakiplerinden hiç hazzetmeyen kendi çiftçilerinin çıkarları Varşova için daha önemlidir, özellikle de Polonya'da parlamento seçimlerine aylar kalmışken."
Çevirmenin notu: Hububat anlaşması ve Ukrayna tahılının Doğu ve Güney Avrupa ülkeleri üzerinden ihracı yerli rençberler açısından hiç de iyi olmadı. Ukrayna’dan ithal edilen tahıl, kısmen Polonya, Romanya ve Macaristan gibi komşu ülkelere gidiyor ve tarım üreticileri, depoların dolması ve dolayısıyla fiyatların düşmesiyle kendi mahsullerini satmakta zorluk çektiklerini belirtiyorlar. Polonya’da günlerdir protestolar var ve seçimler yaklaşırken, hem de Brüksel destekli ve kentli orta sınıfın temsilcisi olan ana muhalefet Sivil Platform’un (PO) hit kazandığı bir ortamda, mevcut iktidar partisi Hukuk ve Adalet’in (PiS) seçmen tabanını oluşturan çiftçilerin ve kırsal kesimin kazan kaldırması ciddi bir hadise. Bu nedenle PiS, oylarını kurtarmak uğruna can dostu Ukrayna’yı satmış gibi görünüyor.
Polonya, Ukrayna’da ikili oynuyor: Varşova, Kiev’e keskin dişlerini gösteriyor
Mihail Rostovskiy — Moskovskiy Komsomolets
20 Nisan 2023
Ve Güney Kore, çıkarların akıllıca bir şekilde nasıl dengeleneceğine dair emsal oluşturdu.
Polonya, Avrupa Birliği’nin Ukrayna’ya karşı ilave ekonomik yaptırımlar uygulamasını önerdi; yalan gibi görünen ama kesinlikle doğru olan bir haber. RİA Novosti haber ajans, Krakow merkezli yetkili radyo istasyonu RMF FM’in şu ifadelerini aktardı: “Polonyalı yetkililer, Ukrayna’dan sadece hububat değil, diğer ürünlerin ithalatının da yasaklanmasını teklif etti… Polonya yumuşak meyveler, yumurta, kümes hayvanları, şeker ve balı da listeye dahil etmek istiyor”. Hem Varşova hem de Kiev’in “Rus saldırganlığının tezahürü” olarak nitelendirdikleri şeye karşı ortak mücadeledeki “dayanışması” buraya kadarmış.
Dayanışma dayanışmadır, ancak Ukraynalı rakiplerinden hiç hazzetmeyen kendi çiftçilerinin çıkarları Varşova makamları için daha önemlidir, özellikle de Polonya’da parlamento seçimlerine aylar kalmışken…
Ukrayna açısından bu durum yalnızca saldırgan değil, aynı zamanda aşırı onur kırıcı. Fakat bunu — belki de sessizce olmasa da — yutacaklardır. İlk olarak sebebi, başka alternatifleri olmaması; tarım ihracatını Rusya’ya yönlendirmek imkânsız! İkincisi Polonya tarafından kurulan şu hiyerarşi; sen ve ben, Kiev, eşitiz, ama ben, Varşova, çok daha eşitim! Bu, Kiev’deki siyasi seçkinlerin hem tarihsel geleneklerine hem de tıynetine tümüyle uyuyor. Ve Ukrayna balının acı akıbetinden ziyade bu hakikat, özel harekâtı da göz önüne alarak derinlemesine düşünmeyi hak ediyor.
Ukrayna’daki mevcut ihtilafın temel nedeninin mevcut Kiev yönetiminin tam bağımsızlık ve özerklik arzusu olduğu genel kabul görüyor.
Bu saçmalık. Hakikat tektir. Bu hususu Rusya, Ukrayna ve Polonya’ya komşu bir ülke olan Belarus üzerinden açıklayayım.
Moskova ile Minsk, artık çok yakın bir ilişki içinde hareket ediyor. Ancak Aleksandr Lukaşenko, elinde neredeyse hiçbir koz kalmamış gibi göründüğü bir durumda bile bağımsız bir aktör olarak kalabiliyor. Çok kabaca ve net bir şekilde ifade etmek gerekirse Bat’ka1 Kremlin’in altında değil, yanında. Lukaşenko organik olarak birine tabi olma, kendini başkasının yanında yok etme güdülerine sahip değil. Kendisini denetleyecek birine ihtiyacı yok. O kendi kendisinin patronu, ülke büyüklüğünde bir “kolektif çiftliğin” başı.
Öte yandan Kiev’deki siyasi seçkinler, bir patrona ve üzerlerinde “iyi bir barona” ihtiyaç duyuyor. Bu durum ülkenin modern tarihindeki en trajik rolü ifade eder.
1991 yılının ağustos ayına kadar Kiev için “iyi (ya da nispeten iyi) baron” rolü Moskova tarafından oynanmıştı. Fakat o ay yaşanan çalkantılı siyasi hadiselerde bu “baron” kendini tasfiye etti, “baronluk” iddiasından vazgeçti ve tebaasını (sadece Ukraynalıları değil) kendi kaderlerine terk etti.
Birdenbire hür ve bağımsız bir aktör haline gelen ve bu statüsünü korumak isteyen biri nasıl davranır? Umutsuzca manevralar yapar ve bu manevralar aracılığıyla zorlu ama istikrarlı bir çıkar dengesi yaratır.
Güncel haberlerden bu tür manevralara birkaç örnek. Güney Kore Devlet Başkanı Yoon Suk Yeol, Reuters’a verdiği mülakatta Kiev’e silah tedarik etmeleri ihtimali hakkında şunları söyledi: “Sivillere yönelik geniş çaplı saldırılar ya da harp kanunlarının ciddi şekilde ihlal edilmesi gibi uluslararası toplumun tahammül edemeyeceği bir durum belirirse, sadece insani ya da mali yardım konusunda ısrarcı kalmamız zor olacaktır.” Sonuç gürültü, hengâme ve ses getiren çirkin bir skandal olur; çirkin ama tümüyle Güney Kore liderinin amaçlarına uygun.
Gündemden bir haber daha; Yoon Suk Yeol, 24-29 Nisan tarihleri arasında ABD’ye resmi bir ziyaret gerçekleştirecek. Konuklara “konuklarla” gitmek âdettendir, özellikle de ev sahiplerinizden bir şeyler istiyorsanız. Güney Kore Devlet Başkanı da Amerikalı müzakere ortaklarından çok şey istiyor.
Bildiğimiz üzere ABD, şu anda korumacılık güdüyor ve kendi pazarını yabancı rakiplerden koruyor. Güney Kore ekonomisinin önem düzeyi yüksek bazı sektörleri, kendisi için çok önemli olan Rusya pazarını kaybederek halihazırda zarar görmüş olan yerli otomotiv endüstrisi de dahil olmak üzere, şimdi bu “koruma” altına girebilir. Dolayısıyla Seul makamları manevra yapıyor. Devlet Başkanı, söyleşilerinde Ukrayna’ya silah konuşlandırma planlarından iftiharla söz ediyor. Aynı zamanda Moskova’ya tüm kanallardan bu planların varsayımsal nitelikte olduğu bilgisi aktarılıyor.
Peki Amerikalılar enayi yerine mi kondu? Pek sayılmaz. Burada kimin enayi olup olmadığını söylemek aslında epey zor. Evet, Güney Kore Ukrayna’ya silah tedarik etmiyor. Ama stratejik müttefiki ve ortağı ABD’ye aktif olarak silah sağlıyor. Ve devamında bu silahlarla ne yapılacağını söylemek zor. Ya “tamamen Amerikan malı” olacaklar ve direkt Ukrayna’ya yollanacaklar. Ya da “tamamen Kore malı” silahlar, ABD’deki cephanelikleri doldurmak için kullanılırken Ukrayna’ya tümüyle Amerikan malı silahlar gönderilecek. Ve bu sinizm değil. Bu uluslararası politikanın ta kendisi.
Aynı politikanın bir başka örneği. Kremlin’in internet sitesinde Orta Asya’daki eski Sovyet cumhuriyetlerinin liderlerinin Rusya Devlet Başkanı ile görüşmelerinde Rusya’ya karşı dostane duygularından nasıl coşkuyla söz ettiklerini okursunuz. Aynı zamanda, ABD’nin bu cumhuriyetlerden Rusya’ya yapılan sevkiyatlardaki “yaptırım açıklarını” kapatmak için bu vasal devletlere gönderdiği denetim misyonları da daha az coşkuyla karşılanmıyor. Coşkunun ne zaman daha samimi olduğunu kim bilebilir!
Büyük Amerikalı yönetmen Stanley Kubrick bir keresinde şunu söylemişti: “Büyük devletler her zaman haydut gibi davranır, küçük devletler ise namuslu kadınlar gibi” (orijinal alıntıda daha güçlü bir kelime kullanılmıştır). Ben bu ifadeye katılmıyorum, kesinlikle katılmıyorum! Aynı Kubrick’in içgörülü bir başka gözlemi daha var: “Evrenle ilgili en korkunç gerçek düşmanca olması değil, kayıtsız olmasıdır”. Başka bir deyişle, yaşamak istiyorsanız nasıl döneceğinizi bilmek zorundasınız. “Evren” ya da “evrendeki” herhangi biri bunu sizin yerinize yapmayacaktır.
Bugünün Ukraynası da “dönmeye” devam edebilir ve — Güney Kore ve Orta Asya ülkeleri örneğini izleyerek — kendisini büyük güç çekişmelerinin arenasına dönüştürmeyebilirdi. Fakat Kiev, çıkarlar dengesini korumak yerine bu dengeyi tamamen yok etmeyi seçti; kendisini NATO’nun bir uzantısı haline getirdi. Sonuç: Kremlin harekete geçmekten başka çaresi olmadığına karar verdi. Aslında “nazik Polonyalı baron” o kadar da nazik ve gönlü bol değildi. Ve zaman geriye alınabilen bir şey değil.
Belarus Devlet Başkanı Aleksandr Lukaşenko’nun lakabı. (ç.n.)