Polonya Ukrayna'yı yutacak mı: "IV. Rzeczpospolita" projesi ne kadar gerçekçi?
"Polonya, Amerikalılar için en iyi alternatif. Polonyalıların Rus düşmanı oldukları kadar Alman düşmanı olmaları da ABD'nin işine geliyor."
Çevirmenin notu: Varşova, Ukrayna’nın batı topraklarına [ya da tarihsel adıyla Galiçya bölgesine] talip. Bunu ilk dile getiren Moskova olmuştu ve ilk etapta ciddiye alınmamıştı. Fakat hem kamuoyu önünde hem de “kapalı kapılar ardında” bu konunun ciddi biçimde tartışıldığı ve parçalanmakta olan Ukrayna’nın akıbetine dair fikirlerin müzakere edildiği fark ediliyor. Moskovskiy Komsomolets gazetesi muhabiri Marina Perevozkina, Kaliningrad merkezli Rubaltic.ru portalının yayın yönetmeni Aleksandr Nosoviç ile söyleşmiş; Nosoviç, Moskova’nın hiçbir zaman sindiremediği Batı Ukrayna’nın Polonya’ya ilhak edilmesiyle Rusya’nın herhangi bir sorunu olmadığı değerlendirmesini yapıyor. Nosoviç, ayrıca ABD’nin Almanya’nın lokomotifi olduğu Avrupa’nın bağımsız politikalar izlemesine karşı Polonya’yı yeni dönemde bölgesel bir güç haline getirmeye çalıştığını ifade ediyor.
Polonya Ukrayna’yı yutacak mı: “IV. Rzeczpospolita” projesi ne kadar gerçekçi?
Marina Perevozkina — Moskovskiy Komsomolets
8 Nisan 2023
“Polonya’nın emelleri Batı Ukrayna ile sınırlı değil.”
Kiev rejiminin başı Zelenskiy, bu hafta Varşova’ya yaptığı ziyarette Polonya ile Ukrayna’yı tek bir devlet olarak birleştirme planlarını açıkladı. Gelecekte aralarında siyasi, iktisadi ve tarihsel hiçbir sınırın kalmayacağını söyledi. Bu tür açıklamalar ilk kez yapılmıyor: Polonya Cumhurbaşkanı Andrzej Duda, 2022’e iki ülke arasında sınır kalmayacağını belirtmişti ve Slovak analist Dalibor Rohac da Ukrayna ve Polonya’nın yakın zamanda bir konfederasyon halinde birleşmesinden söz ediyor.
Rusya, Polonya’nın eylemleri için biraz daha farklı bir algoritma öngördü. 2022’nin kasım ayında Rus Dış İstihbarat Servisi Başkanı Sergey Narışkin, Varşova’nın Kiev’e yaptığı yardımların karşılığı olarak Batı Ukrayna’nın neredeyse tamamını ilhak edeceğini açıklamıştı. Bu senaryoda Polonya’nın ödülü Lvov, İvano-Frankovsk ve Ternopol oblastlarının büyük kısmı olabilir. Bazı analistlere göre Romanya ve Macaristan gibi diğer ülkeler de “Ukrayna pastasından” pay isteyebilir. Ukrayna parlamentosunun geçen yıl Polonyalılar ve Ukraynalıların haklarını eşitleyen bir yasayı kabul ettiğini de hatırlatmakta yarar var. Benzer bir yasa daha önce Polonya’da da kabul edilmişti.
Puşkin’in Onegin’i, miras umuduyla ölümcül bir hastanın başucunda koşuşturan akrabaların “alçak kurnazlığını” zekice anlatır. Bugün Ukrayna kendisini şaka yollu hastalanmamış böyle bir “amca” rolünde buluyor. Miras büyük bir şey değil; bir kısmı çarçur edildi, bir kısmı ipotek edildi. Ama geriye bir şeyler kaldı. Asıl önemli olan Avrupa standartlarına göre geniş topraklar, verimli araziler, humuslu toprak. İşgal sırasında Alman faşistlerinin periyodik olarak Almanya’ya götürdüğü çernozyom. Aslında biriktirilecek bir şey var. Şaşırtıcı olmayan bir şekilde, akbabalar ve çakallar yarı canlı Ukrayna’nın etrafında dolaşıyor ve hepsi birer ısırık kapmayı bekliyor. Elbette ki “Avrupa’nın sırtlanı” Polonya da bundan azade değil.
Polonya’nın görünmez sancıları var, yüzyıllardır kayıp imparatorluğunun geniş topraklarının hayalini kuruyor. 1569’da Lublin Birliği’nden doğan ve Polonya Krallığı ile Büyük Litvanya Dükalığını birleştiren devlet olan Rzeczpospolita iki yüz yıldan fazla sürdü. Zirve döneminde 990 bin kilometrekarelik bir alana ve 12 milyonluk bir nüfusa sahipti [karşılaştırma yapmak gerekirse, aynı dönemde İspanya’da 7,5 milyon, Britanya’da 5 milyon insan yaşıyordu]. Günümüz Polonya’sının yüzölçümü 312 bin 679 kilometrekare. Teoride Polonya, Slav dünyasının merkezi, en büyük Doğu Avrupa imparatorluğu haline gelebilirdi. Yani Rusya’nın yerini alabilirdi. Ancak kartlar farklı şekilde açıldı.
1795 gibi erken bir tarihte dünya haritasında Polonya diye bir ülke yoktu. Sanki Yüce Tanrı onu bir silgiyle silmiş gibi ortadan kaybolmuştu. Öyleydi ve sonra yok oldu. O zamanlar dedikleri gibi, “üç kara kartal beyaz olanı parçaladı”; Polonya, Rus İmparatorluğu, Avusturya ve Prusya arasında bölündü. Son üç ülkenin ulusal sembolleri siyah kartal iken Polonya’nınki beyazdı.
Tarihçiler hala Polonya’yı neyin yok ettiğini tartışıyor. Ben şahsen hiç şansı olmadığına inanıyorum. Şimdi de yok. Polonyalılar bir imparatorluk kurabilecek ve bunu devam ettirebilecek bir ulus değil. O ulusal karaktere, o zihniyete sahip değiller. Ruslar gerçekten de emperyal bir ulus ama Polonyalılar değil. Burada, İkinci Dünya Savaşı da dahil Polonya’nın yaşadığı tüm talihsizliklerin ana nedeni olan meşhur “Polonyalı kibrini”, etnik azınlıkları hor görmelerini ve şu anda popüler olan “bıdlo” kelimesinin Rusçaya Lehçeden geçtiği gerçeğini hatırlayabiliriz.1
Fakat SSCB’nin çöküşünden sonra Amerikalılar, Polonya’nın eski büyüklüğünü yeniden canlandırma işini ciddiye almış görünüyorlar. Peki nedir bu: Yeni Polonya-Litvanya Topluluğu, “denizden denize Polonya”, artık Polonyalı milliyetçilerin rövanşist bir hayali değil de hakiki bir jeopolitik proje mi?
Siyaset bilimci ve Doğu Avrupa ilişkileri uzmanı Aleksandr Nosoviç, “Modern Polonya’nın anayasası zaten bu devlet ‘üçüncü Rzeczpospolita’ olarak tanımlıyor. Polonya sınırını geçtiğinizde, ülkenin Lehçe’deki resmi adı olan ‘Rzeczpospolita Polska’ tabelasını görürsünüz. Polonya tarih yazımında 1918’den 1939’a kadar olan dönem ‘II. Rzeczpospolita’ olarak anılır. Jarosław Kaczyński liderliğindeki Polonya yönetimi, ‘III. Rzeczpospolita’yı başarısız bir proje olarak gördü ve iktidar partisi Hukuk ve Adalet’in (PiS) IV. Rzeczpospolita’yı inşa ettiğini ilan ettiler” diyor.
Herkesin aklındaki asıl soru şu: Hangi sınırlar dahilinde?
Bu “IV. Rzeczpospolita”nın sınırlarına gelince, resmi olarak bir Batı bloku ülkesi olan Polonya, Avrupa’da savaş sonrası sınırlarını korumak için mücadele ediyor. Nüfuz alanını sadece iktisadi ve insani müdahaleler yoluyla doğuya doğru genişletmeye çalışıyor. SSCB’nin dağılmasından sonra Polonya’nın Ukrayna’daki yumuşak güç çalışmaları bu tür faaliyetlere örnek teşkil eder. Çünkü aslında Batı Ukrayna, iki savaş arası dönemde Polonya vilayeti olan Galiçya ve Volın oblastları, ortak iş teşebbüsleri, kâr amacı gütmeyen kuruluşlar, çeşitli gençlik programları, öğrenci değişimleri ve Polonya’ya çalışmaya giden Ukraynalı misafir işçiler aracılığıyla Polonyalıların sistematik kontrolü altında.
Aynı çalışma Belarus’ta da yapıldı ve Minsk’te birkaç “renkli devrim” teşebbüsüyle sonuçlandı. Başarısızlıkla sonuçlanan Belarus Maydan’ının ardında büyük ölçüde Polonya medyası ve kâr amacı gütmeyen kuruluşları vardı. Yani Polonya, iktisadi ve insani nüfuzunu arttırma pahasına doğudaki toprakları yumuşak ve gayri resmi bir şekilde ele geçirmeyi nüfuz alanını genişletmenin ana yöntemi olarak seçti. Polonya’nın sınırlarının Batı Ukrayna’yı da kapsayacak şekilde resmi olarak genişlemesine gelince, Rusya Federasyonu bu konuda konuşmaktan çok hoşlanıyor zira bunun gerçekleşmesi Rusya’nın işine geliyor. Ancak Polonya’nın hedefleri her zaman çok daha büyük oldu.
Tüm Ukrayna’yı “yutmak” mı istiyorlar?
Polonya kendisini resmi olarak bağımsız bir devlet olarak kalacak olan Ukrayna üzerinde bir protektora2 olarak idealize ediyor. Bu devlet, Varşova'nın daimî bir tehdit kaynağı olarak gördüğü Rusya ile Polonya arasında bir tampon görevi üstlenecek. Bu tampon Ukrayna, Karadeniz'e erişim de dahil tüm kaynaklarını kullanacak olan Polonya tarafından fiilen kontrol edilecek. Polonya diplomasisine göre ideal olan bu yapılanmada Polonya, "denizden denize" bir imparatorluk olan I. Rzeczpospolita'nın sınırlarını yeniden tesis edecek. Orta Çağ'da Rzeczpospolita Ukrayna, Belarus, Litvanya ve Moldova'nın bir kısmını kapsıyordu.
Batı Ukrayna’nın ilhak edilmesinin Rusya Federasyonu’na ne gibi faydalar getireceğini düşünüyorsunuz?
Rusya Federasyonu, batıdaki yeni sınırlarının meşrulaştırılmasından faydalanıyor. Yeni topraklarını artık kimse Rusya toprağı olarak tanımıyor. Romanya, Polonya ve Macaristan da Ukrayna’yı paylaşırsa, Rusya için çok daha az sorunun olduğu farklı bir uluslararası durum ortaya çıkar.
Yurtsever halkımızın bir kısmı, Rusya’nın eski SSCB topraklarının tamamını kontrolü altına alması gerektiğini, aksi takdirde Ukrayna’nın geri kalanının daimî bir tehdit kaynağı olacağını düşünüyor. Bu korkular haklı mı?
Evet, böyle bir görüş de mevcut. İktidar çevrelerinin belli bir bölümünün görüşü de bu. Ama bu tartışmalı bir mesele. Batı Ukrayna’yı bünyesine kabul etmenin Rusya Federasyonu için kârlı olmayacağı yönünde bir bakış açısı var. Tıpkı SSCB’nin Batı Ukrayna ve Baltık ülkelerini sindiremediği gibi Rusya Federasyonu da bunu sindiremez. Rus makamlarının bazı temsilcilerinin Polonya’nın Ukrayna’dan bir parça almayı beklediğine dair süregelen açıklamalarına bakılırsa onların bakış açısına göre bu iyi bir takas olacak.
Eğer Ukrayna’nın Polonya tarafından ele geçirilmesi gibi bir plan yoksa, Foreign Policy’ye konuşan American Enterprise Institute’ten Dalibor Rohac’ın Ukrayna ve Polonya’nın çatışma sona erdikten sonra tek bir federal ya da konfederatif devlet oluşturabileceği yönündeki açıklamalarının doğruluğu ne?
Bu uzmanın ve kuruluşunun adını ilk kez duyuyorum. Bu tür argümanlar özellikle Rusya Federasyonu’nda sık sık duyuluyor. Ancak Batı’da ve Polonya’da bu tür fikirler açıktan dile getirilmemeye çalışılıyor. Resmi olarak Avrupa’da tanınmış sınırları ihlal eden ve saldırgan olan Rusya. Ve hepsinin statükoyu korumak için mücadele ettiği ve nüfuz alanlarının yeniden tanımlanmasına karşı çıktığı iddia ediliyor. Sadece uçtaki insanlar bu tür açıklamaları açıktan yapabiliyor.
Bu tür fikirlerinin olduğunu ama bunları kendilerine sakladıklarını mı söylüyorsunuz?
Aynen öyle.
Lukaşenko son konuşmasında Batı’nın Polonya’yı silahlandırmasına dair pek çok olgudan söz etti. Bu konuda bilinenler neler?
Bu konuyla alakalı tüm bilgiler açık ve Polonya bunu saklamıyor. Varşova resmi olarak 2030 yılına kadar Avrupa’nın en büyük askeri gücü olmayı hedefliyor. Avrupa’nın en büyük ordusunu inşa ediyorlar ve bu ordu Alman ordusunun büyüklüğünü geçecek. Polonya’nın Batılı müttefiklerine verdiği ana mesaj, gelecekteki tarihsel rolünün Avrupa’nın sınırlarını “Doğu’dan gelen tehditlere” karşı savunmak olacağı. Elbette “Doğu’dan gelen tehditler” ile öncelikle Rusya, ikinci olarak da uzun vadede Çin kastediliyor. Ve eğer daha küresel düşünürsek, Rus-Çin ittifakı. Aslında bu Polonya’yı militarize ediyor, konvansiyonel silahlarını, özellikle de tank gibi muharebe silahlarını artırıyor. Aynı zamanda Polonya diplomasisi ABD’yi, Polonya’yı nükleerleştirmeye ikna etmeye çalışıyor. Yani Amerikan nükleer silahlarını Almanya’dan Polonya’ya nakletmeye. Üstelik son zamanlarda bunun sadece Almanya’dan olmayacağı konuşuluyor. Avrupa’daki Amerikan üslerinde yaklaşık 150 nükleer bomba var. Almanya’da, İtalya’da ve Amerikalıların İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra yerleştikleri diğer bazı ülkelerde. Polonya diplomasisi, bugün ülkeye yönelik ana tehdit Rusya’dan geldiği için tüm bu nükleer bombaların kendi topraklarına taşınması gerektiğini iddia ediyor. Elbette söz konusu olan Amerikalıların Polonya’ya nükleer silah nakletmesi değil, sadece bu silahları Polonya topraklarında depolaması ve muhafaza etmesi. Potansiyel savaş alanına daha yakın olanlar Belarus ve Kaliningrad oblastı. Bunlar Polonya’nın askeri planları. Varşova bunları hiç gizlemiyor. Militarizasyon misyonu açıkça ifade ediliyor. Polonya kendisini NATO’nun doğu kanadı olarak görüyor ve bu sayede Avrupa’nın önde gelen siyasi gücü haline geleceğini, ABD için Fransa ve Almanya’dan daha güçlü ve daha değerli olacağını düşünüyor.
ABD’nin kendi planları hakkında konuşalım. Polonya’yı gerçekten Avrupa’nın yeni merkezi haline getirmek istiyorlar mı?
Evet, kesinlikle. Ve Amerika’nın bu faaliyetleri sadece Rusya Federasyonu’na karşı değil, aynı zamanda Almanya’ya karşı da yürütülüyor. Polonya’yı Avrupa’da lider güç olarak görmeyi tercih ediyorlar. Bunun nedeni ilk olarak, Almanya’nın dümende olduğu Avrupa Birliği’nin ABD’ye iktisadi bir alternatif ve denk bir rakip haline gelebilmesi. Bu durum Obama yönetimi tarafından bir tehdit olarak algılandı. ABD buna karşı mücadele etmeye başladı ve AB’nin iktisadi gücünü çeşitli yollarla zayıflatmaya çalıştı. Obama döneminde Transatlantik Ticaret Ortaklığı projesi vardı. Trump ise Almanya’yı daha fazla askeri harcama yapmaya zorlayarak Alman ekonomisi üzerindeki yükü artırdı ve rekabet gücünü zayıflattı. Biden’ın üçüncü bir yaklaşımı daha var: Avrupalıları Ukrayna’yı desteklemeye zorlamak. Avrupa, Ukrayna’yı ABD’den çok daha fazla destekliyor. İkinci neden ise Almanya’nın başını çektiği, Avrupa’nın zaman zaman ABD’nin himayesinden çıkmaya ve bağımsız politikalar izlemeye çalışması. Bunun en canlı örneği 2003 yılında Almanya ve Fransa’nın Irak savaşına karşı çıkmaları. Müttefiklerinden birinin buna karşı çıkması ABD için kabul edilemez bir durum. Bu nedenle iktisadi bağımsızlığa yatkın ülkeler olarak Almanya ve Fransa’nın ABD tarafından altı oyuldu ve oyulmaya da devam edecek. Bu arada Japonya da öyle olacak. Son olarak ABD’nin Almanya ve Japonya’ya yönelik politikasını açıklayan üçüncü neden, bu ülkelerin İkinci Dünya Savaşı’nda ABD’ye karşı savaşmış olmaları. Almanya’nın aleyhine kilit bir Avrupa gücü olarak şekillenmekte olan Polonya, Amerikalılar için en iyi alternatif. Polonyalıların Rus düşmanı oldukları kadar Alman düşmanı olmaları da ABD’nin işine geliyor.
ABD’nin bu politikası ne ölçüde Brzezinski ve ekolünün ve Polonya diasporasının etkisine dayanıyor?
Brzezinski’nin öğrencilerinin şu anda orada etkili olduğunu söyleyemem. Aksi söz konusu. Polonya diasporasının etkisi de çok abartılıyor. ABD bunu yapıyor zira bu onların faydasına ve çıkarlarına uygun. Bu ince ve pragmatik bir siyasi hesap.
SSCB’nin çöküşünden bu yana Polonya her zaman başarılı piyasa reformlarının örneği olarak gösterilmiş ve hatta bir “Polonya mucizesi”nden söz edilmişti. Bunun sebebi ne?
Polonya 2004 ile 2009 yılları arasında AB’ye girmesinden bu yana 130 milyar euro aldı. Bu aslında Polonya’nın ekonomik mucizesinin tamamı. Elbette Polonyalı liderlerin kabiliyetleri de tümüyle yadsınamaz, zira Polonyalılar başkaları gibi bu parayı zimmetine geçirebilecekken yollara, altyapıya, sanayiye, ülke ekonomisinin şu anda kendini oldukça güvende hissetmesini sağlayan stratejik yapılara yatırdı. Fakat bu devasa yatırımlar olmasaydı, hiçbir şey olmazdı. Polonya bu parayı kazanmadı; bu para aslında gökten zembille indirildi. Polonya’nın iktisadi başarısından söz ederken göz önünde bulundurulması gereken bir faktör daha var: Ukrayna’dan gelen ucuz iş gücü. Milyonlarca Ukraynalı Maydan’dan sonra Polonya’ya akın etti ve orada Rusya standartlarına göre bile çok düşük ücretlerle çalıştı. Polonya standartlarına göre ise bu neredeyse bedava iş gücüydü. Sovyet sonrası coğrafyada başka hiçbir ülke, Polonya’nın Ukraynalı misafir işçiler sayesinde aldığı dopingi almadı.
Polonya’nın Rusya’ya yönelik politikası “tarihsel komplekslerinden” ne ölçüde etkileniyor?
Polonyalılar, Rusya ile ilişkilerinin tarihinden bahsederken “tarihi rekabet” terimini kullanıyorlar. Hatta bununla gurur duyuyorlar ve Polonya’nın bir zamanlar Rusya gibi büyük bir ülkeyle eşit düzeyde olduğunu vurguluyorlar. Polonyalılar Kremlin’de ziyafet verirken, Polonyalı kraliçelerini Moskova’da tahta oturturken vs. Bu tarihi rekabeti kaybetmeleri — hem de ezici bir skorla — ayrı bir konu. 19. yüzyılda Varşova halihazırda Rus İmparatorluğu’nun bir taşra kentiydi, taşra bölgesinin merkeziydi. Elbette Doğu Avrupa Ovası rekabetindeki yenilgilerinin bu tarihsel acısı Varşova’nın doğu politikasını büyük ölçüde belirliyor.
Polonya’nın amacı Rusya’yı zayıflatmak ve hatta parçalamak mı?
Evet, kesinlikle. Polonyalı elitler bunu hiçbir zaman gizlemediler. Zayıf bir Rusya’nın Avrupa’nın güvenliğinin teminatı olacağına inanıyorlar. Ve çökmüş bir Rusya Avrupa’ya mutluluk verecek. Burada katı bir tarihsel süreklilik var. Zira iki savaş arası Polonya, “II. Rzeczpospolita”, Piłsudski’nin3 Polonya’sı, doğrudan eski Rus İmparatorluğu halklarının kurtuluşunu hedefliyordu. Ulusal kurtuluş hareketlerini, SSCB’deki ayrılıkçı hareketleri ve Rusya İmparatorluğu’nun SSCB’nin bir parçası olabilecek tüm eski bölgelerinde Rus karşıtı hareketleri harekete geçirmeye çalışan “Promethean” bir hareketti. Rus tarihçiler tarafından yakın zamanda yapılan bir çalışma, Polonya istihbarat teşkilatlarının iki savaş arası dönemde doğudaki tüm çalışmalarının bu fikirlere dayandığını öne sürüyor. Sadece komşuları Ukrayna ve Belarus topraklarında değil, Ermenistan, Azerbaycan ve hatta Orta Asya’da da milliyetçi ve ayrılıkçı hareketlerin peşine düştüler. Dolayısıyla Varşova’nın şu anda izlediği ve Batı merkezlerinde çalışan Polonyalı uzmanlar tarafından desteklenen yöntem, Polonya için geleneksel. Varşova’nın Polonya ve Almanya’nın müttefik olabileceğine inandığı 1930’larda, İkinci Dünya Savaşı’nın arifesinde, iki ülkenin istihbarat teşkilatları SSCB’de ortak çalıştı.
Polonya’nın Batı Ukrayna topraklarına girmesi ne kadar olası? Orada Rusya Federasyonu’na karşı savaşmak üzere özel birlikler oluşturulduğuna dair bilgiler var mı?
Polonya devletinin Ukrayna’ya resmen asker sokması ihtimali artık zayıf. Bunun kısa vadede gerçekleşmesi de pek mümkün değil. Polonyalı gönüllüler söz konusu olursa bu iyi saklanmış bir sır. Polonyalılar, Ukrayna Silahlı Kuvvetleri safında savaşan paralı asker sayısı bakımından tartışmasız lider konumunda. Polonya basını da son haftalarda Polonya halkını, Polonyalıların Ukrayna’daki çatışmalara katılımının oldukça önemli olduğu ve Polonyalıların orada ciddi kayıplar verdiği gerçeğine dikkatle hazırlamaya başladı.
Polonya’daki “Rus tehdidi” algısı ne kadar gerçekçi? Toplumun ne kadarı buna inanıyor?
Halk buna kesinlikle inanıyor, çünkü korkutulmuş durumda. Polonya’nın bu bölgedeki resmi propagandası kesinlikle mutlak, orada alternatif bir görüş yok. Evet, halk Putin’in Ukrayna’dan sonra Polonya ve Baltık ülkelerine gideceğinden emin. Siyasi sınıfa gelince, gerçekten korkmuş olabilirler ama bu korkuyu mümkün olduğunca açık hale getirmeye ve Polonya için mali ve askeri yardım, Polonya için tercihler ve Varşova’ya daha fazla ilgi göstererek NATO müttefiklerine aksettirmeye çalışıyorlar. Polonya, Baltık ülkeleri ve Romanya için Rusya’dan samimi bir şekilde korkmak ve bu korkuyu satıp siyasi amaçlar için kullanmak birbirine ters düşen şeyler değil.
Rusya Federasyonu’nun Polonya ile doğrudan karşı karşıya gelme olasılığı nedir?
Böyle bir ihtimal mevcut. Bu aşamada, öncelikle Baltık Denizi bölgesinde Polonya’nın da katıldığı fazla sayıdaki NATO tatbikatı ile ilgili. Yani Kaliningrad oblastı kıyıları boyunca Rus karasuları yakınında ve bu bölgenin kara sınırlarına yakın deniz tatbikatları. Tatbikatlarda düzenli olarak meydana gelen kazaların yaşanma olasılığı yüksek.
Lukaşenko Polonya’nın işgalinden endişeli. Bu ne kadar olası?
Rusya ile Belarus arasındaki askeri ittifakın söz konusu olduğu bir dönemde Polonya’nın Belarus’u doğrudan işgal etmesi muhtemeldi. Bu dönem 2015 ile 2020 yılları arasıdır. Özel harekatın başlamasından, Belarus topraklarında bir Rus askeri birliğinin konuşlandırılmasından ve özellikle de taktik nükleer silahların konuşlandırılması kararından sonra Polonya’nın müdahale olasılığı önemli ölçüde azaldı.
Rusça: быдло, Lehçe: bydło. Geri kalmış, incelik ve kültürden yoksun, “sığır” anlamına gelen ve genellikle Slav kökenliler için kullanılan aşağılayıcı kelime. (ç.n.)
Himaye veya protektora, uluslararası ilişkilerde bir devletin bir başka devleti tek taraflı olarak koruma altına alması uygulamasına verilen isim. (ç.n.)
Tam adı Józef Klemens Piłsudski. İkinci Polonya Cumhuriyeti’nin ilk devlet başkanı (1918-1922). Ülkenin ulusal sembolü. (ç.n.)