Moldova ve Transdinyester dosyası: Sona eren Rumenizasyon süreci ve NATO müdahalesine dair alametler
Belli ki Moldova, NATO’nun Rusya’ya karşı başlattığı savaşın bir diğer cephesi olacak. Odessa’dan Moldova Transdinyesterine kadar uzanan bölgenin çatışma sahası haline geleceğine dair yeni emareler var.
Rusya’ya sadık, Sosyalist Partili eski Moldova Devlet Başkanı İgor Dodon için geçen günlerde 30 gün tutuklama verildi ve hakkında “vatana ihanet” ve “yolsuzluk” suçlamalarıyla bir yargı süreci işletiliyor. Yolsuzluk, şu an İstanbul’da yaşayan dolandırıcı banker Vladimir Plahotniyuk ile arasındaki ilişkiyle açıklanmış.
Ukrayna ordusu ve ona bağlı milisler şu an güney ve doğuda yeteri kadar meşgul. Mariupol, Nikolayev ve Herson da Rusların elinde. Savaş, hızlı bir biçimde güneye taşınıyor. Ve içerideki sabotaj eylemleri de yıllardır izolasyona maruz kalan Transdinyester’in kazana dahil edileceğini göstermekte.
Rus askeriyesinin Ukrayna’ya girmeden çok önce buradaki çatışma riskini gözettiği muhakkak.
Transdinyester’in mazisi
Transdinyester, birinci ve ikinci dünya savaşları arasında ve sonrasında Sovyet kontrolündeydi. Sovyetler Birliği’nin dağılmasının hemen ardından Kişinev’de, 2014 Maydan’ı kadar karın ağrısı yaratan bir süreç olmasa da Ukrayna’daki benzer şekilde Rumen milliyetçileri iktidara geldi ve Transdinyester, tek taraflı bağımsızlık ilan etti.
Batı ve Romanya taraftarlarının Ruslara uyguladığı baskı, Ukrayna’dan çok da farklı değil. Ve 1992’de neticelenen, aslında bitmemiş olan savaşın gerekçesi yine buydu. O zamandan beri bölgedeki temas hattında 500 Rus barış gücü askeri konuşlu.
“Transdinyester” terimi, ilk olarak 1989 yılında Leonida Lari tarafından sağcı Moldova Halk Cephesi partisinin seçim sloganında kullanıldı. Bölgeye ilişkin ihtilafın başlangıç noktası ise, 1924’te Ukrayna Sovyetine bağlı olarak Moldova Özerk Sovyet Cumhuriyeti’nin kurulmasıydı.
Sovyetler, İkinci Dünya Savaşı’nda Moldova ÖSC’sinin ve Romanya’ya bağlı Besarabya’nın bir kısmını aldı. Bu kombinasyon, 1940’tan sonra Moldova Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti olarak anıldı. Ama Rumenler durumdan hoşnut olmadı.
1941’de Rumenlerin de içinde olduğu Mihver kuvvetleri Sovyetler Birliği’ni işgal etti ve Romanya, Dinyester ve Güney Bug nehirleri arasındaki tüm bölgeyi ele geçirdi; hatta Odessa’yı da başkenti yaptı.
1941-44 yılları arasında yaşanan işgalde tahminen 150 bin ila 250 bin arasında Ukraynalı ve Rumen Yahudi, Transdinyester’e sürüldü. Çoğu da Rumen devletinin cezaevlerinde ve toplama kamplarında idam edildi.
1944’te Kızıl Ordu tekrar bölgeye geldi; Sovyet makamları, Ruslara ve Yahudilere karşı işlenen suçların sorumlusu Rumenleri cezalandırmaya başladı.
Bu hadiselerden sonra bölgenin kafası uzunca bir süre rahattı. 1990’lara gelindiğinde, milliyetçilerle çatışma başladı. Transdinyester’i resmi olarak kuran hareket Yedintsvo’ydu (Birlik) ve talebi, hem Ruslar hem de Moldovalılar için eşit statüydü.
Transdinyester’in etnik yapısı ve dili, Moldova’nın geri kalanından farklı. Rusların ve Ukraynalı nüfusun çoğunluğunu oluşturuyor. Transdinyester ötesindeki birçok Moldovalı hala Rusçayı ana dil olarak konuşuyor.
Çatışmanın başlangıcı 1990’un ekim ayıydı. Sağcı Moldova Halk Cephesi, Gagavuzya’daki özerklik referandumunu durdurmak için silahlanma çağrısı yaptı. Moldova’nın bu diğer güney bölgesi, Rus ve Ukraynalı sayısının çok daha fazla olduğu bir yer.
Çağrıya karşılık, Transdinyester’de gönüllü milis gücü oluşturuldu. 1990’ın nisan ayında Moldovalı milliyetçi çeteler, Ruslara saldırdı ve Moldova’nın kolluk kuvvetleri, duruma müdahale etmeyi reddetti.
Münferit silahlı çatışmalar, 2 Mart 1992’de savaşa evrildi. Savaş o bahar boyunca, eski Sovyet 14. Muhafız Ordusu gelene kadar devam etti. Ardından temas hattına barış gücü konuşlandırıldı ve sorun geçici olarak çözüldü.
O zamandan beri Kişinev, Transdinyester üzerinde çok az etki sahibi ve 21 Temmuz 1992’de imzalanan ateşkes bugüne kadar korundu.
Ateşkes anlaşması dahilinde Transdinyester’in askerden arındırılmış bölgesinde Rus, Moldova ve Transdinyester temsilcilerinin bulunduğu Ortak Kontrol Komisyonu adından bir denetim mekanizması kuruldu.
Netice itibarıyla Transdinyester; kendi hükümeti, parlamentosu, ordusu, polisi, posta sistemi ve para birimi olan bağımsız bir cumhuriyet. Kendi anayasası, bayrağı, milli marşı ve arması da mevcut. Transdinyesterlilerin çoğu Moldova vatandaşlığına sahip ve birçoğunun Rus, Romanya veya Ukrayna vatandaşlığı da var.
Bu statükonun en büyük artılarından biri de Rumenlerin sürece hiçbir şekilde dahil edilmemiş olması.
Fakat durum değişiyor.
Yeni cephe
Yaklaşık 5 bin askerden müteşekkil ordusuyla Moldova’nın bu statükoya riayet etmesi gerekiyordu ki öyle de oldu. Çobasna’ya konuşlanan Rus barış gücü, 22 bin ton hacimli Doğu Avrupa’nın en büyük silah deposunu korumakla görevli.
Rus ordusu, burada patlak verecek çatışmayı göğüsleyecek güce ve teçhizata sahip. Ukrayna’daki savaşın Odessa’ya kayması durumunda Çobansa’daki üssün hızlı bir şekilde takviye edilmesi gerekecek.
Moldova karayla çevrili. Rusya’nın Çobansa’ya takviye götürmesi için ya risk alıp hava sahasını aşması ya da Karadeniz sahilinden bir koridor açması gerekecek. Üssün önemli olduğu net; oradaki silah deposunun Batı’nın eline geçmesi facia olacak.
Transdinyester’e ulaşmak, Rusya açısından Ukrayna’ya tam teşekküllü bir kıyı ablukası uygulamak için de gerekli. Mariupol başta olmak üzere çatışmaların yoğunlaştığı yerlere bakarak bunun sağlaması yapılabilir. Rusya’nın doğu tampon bölgesi genişlemekte; Odessa bölgesinin kalan güney kıyılarını, en azından Zatoka köprüsüne kadar kontrolü altına almaları gerekiyor. Dolayısıyla Transdinyester sınırı boyunca Romanya’ya kadar uzanan güney doğu-batı cephe hatlarının ele geçirilmesi, Moskova’nın mevcut askeri hedefi gibi görünüyor.
Moskova’nın Kişinev’den beklentisi tarafsız kalmasıydı, fakat tam aksi yaşandı. Nitekim Batılı paralı askerler, NATO’nun halihazırda Transdinyester’de olduğunu ve çatışmalar için hazırlık yaptıklarını ifade ettiler. Örneğin Kanada’nın paralı askerlerini ve subaylarını Ukrayna’ya Moldova üzerinden gönderdiği bilinen bir şey.
Palanca sınır kapısı, Odessa giden yol üzerinde buradan geçmek için Transdinyester toprağını çiğnemek gerekiyor.
Moldova’nın Rusya’yı doğrudan karşısına almasının gerekçesi belli. Washington ve Brüksel için Moldova düğümü geçen ve önceki yıldaki seçimlerle, Rumen asıllı Maya Sandu’nun önce devlet başkanı olup sonra partisi Eylem ve Dayanışma’nın (PAS) iktidara gelmesiyle çözüldü.
Araya eski bir yazıyla gireyim.
Moldova’da ‘Rumenizasyon’da sona doğru: Son seçimin sonuçları neler anlatıyor? — 14.07.2021
Moldova’da geçen hafta düzenlenen parlamento seçimlerinin sonuçları, geçen sene göreve gelen Batı yanlısı Devlet Başkanı Maya Sandu’nun lehineydi.
Romanya’nın Moldova’ya uzun bir zamandır ağır ağır nüfuz ettiği fark edilen bir durumdu. Rusya açısından bu tehdit hafife alınmasa da şimdiye dek görece sakin siyasi süreçlerin atlatıldığı görülmüştü.
Son seçimler, Batı ve Romanya yanlısı Eylem ve Dayanışma Partisi’nin (PAS) yüzde 53'lük bir oy oranına erişerek parlamentodaki 101 sandalyenin 63'ünü kazanmasıyla sonuçlandı. PAS’ın hükümeti kurmak için gereken 67 sandalyeyi elde etmek için İlan Şor’un [adı geçen yıllarda 1 milyar dolarlık bir banka dolandırıcılığı skandalına karışmıştı, ayrı bir yazıda değinilebilir] partisi ile ittifak kurması bekleniyor. Bunun yanı sıra Rusya’ya nispeten sadık Sosyalist Parti (PSRM) ve Komünist Parti (PCRM) ortaklığı, yaklaşık yüzde 27'lik bir oy oranına erişti ve 32 sandalye kazandı.
Yorumlar, genel anlamda eski Başkan İgor Dodon ve komünist Vladimir Voronin ittifakının mağlubiyetine odaklansa da Moldova’nın komşu ülkesi Romanya, mevcut süreçten en karlı çıkan taraf olarak öne çıkıyor.
Romanya’nın Moldova’ya yönelik müdahalesi, Devlet Başkanı Traian Basescu döneminde (2004–2014) başlamıştı. Basescu, 1939 Molotov-Ribbentrop Paktı ve Moldova Sovyetinin kurulmasının Rumen halkını böldüğünü iddia ediyordu. Basescu, Moldova’yı “Rumen toprağı” olarak andığı açıklamalarıyla biliniyordu ve iki ülke birleşmediği sürece Moldova’nın AB üyeliğini unutması gerektiğini savunuyordu.
Basescu’nun çabalarının ilk meyvesi, 2009 yılında Moldova’da yaşanan hükümet darbesiyle alınmıştı. Darbe sonrasında iktidara Batı ve Romanya yanlısı partilerin oluşturduğu bir koalisyon geldi. Başkent Kişinev’de yaşanan olaylarda yağmacıların Romanya bayrakları taşıdığı da görülmüştü. Darbenin tetikleyicileri, Rumen hükümeti ve STK’larıyla bağlantılıydı.
Devam eden yıllarda Moldova, ağırlıklı olarak AB ve Rumen yanlısı bir rota izlemeye başlasa da bu güçlerin ülke üzerindeki hesabı yarım kalmıştı. Ve “Rumenizasyon” son 10 yıl boyunca ağırdan alınarak sürdürüldü.
2013'te Romanya’nın etkisi altındaki Anayasa Mahkemesi, devletin resmi dilinin Moldovaca değil, Rumence olması yönünde karar aldı ve Basescu’nun da telkiniyle halka Romanya pasaportu dağıtılmaya başladı. Yakın tarihli resmi verilere göre yarım milyondan fazla Moldova vatandaşı Romanya pasaportu aldı.
İş sadece bununla sınırlı değildi; her yıl Moldova’dan binlerce öğrenci burs desteğiyle Rumen üniversitelerine alındı. Moldova’nın ilköğretim müfredatına Rumen tarihi eklendi.
Ancak bu adımlar Moldova’da çok önemli olmasa da gözardı edilemeyecek bir başarı yakalamıştı; 2004 nüfus sayımına göre halkın yüzde 2,2’si kendisini Rumen olarak görüyordu, bu rakam 2014’te yüzde 7’ye çıktı.
Son yıllarda, Romanya ile birleşme taraftarları, Batı yanlısı ve Rus karşıtı partilerin oluşturduğu ittifaklara dahil oldular; bir anket, 2015 yılından 2020'ye kadarbu fikri savunanların yüzde 17’den yüzde 33’e yükseldiğini söylüyor.
Alınan bu neticede Rumenlerin AB’den aldığı yardım, Rusya karşıtı yoğun propaganda ve Amerikan ve Alman vakıflarının etkisi de bulunuyor.
Öte yandan Romanya, AB’nin en yoksul ülkelerinden biri, durumu Doğu Avrupa’daki diğer köle devletlerden çok da farklı değil. 3 milyona yakın Romanya vatandaşı — çoğunluğu AB ülkeleri olmak üzere — yurt dışında çalışıyor. Ukrayna’ya benzer şekilde, Avrupa’nın önde gelen ucuz iş gücü depolarından birini teşkil ediyor.
Romanya’nın yalnızca sıradan bir Moldovalının Almanya’da iş bulabilmesine olanak veren pasaportu kıymetli. Bükreş’in Moldova’daki nüfuzunu artırması, geçen sene Dodon’un mağlup olduğu devlet başkanlığı seçimleri ve bu yılki parlamento seçimleriyle daha belirgin hale geldi. Bu süreç, netice olarak Rusya’nın etkisini Transdinyester ve Gagavuzya ile sınırlandırmayı amaçlıyor.
Sandu’nun Rusya ve Transdinyester’i hedef alan kararları
Seçimlerden sonra 7 Nisan 2021’de Moldova, Avrupa Sınır Ötesi Televizyon Sözleşmesi kapsamında Rus yayınlarını yasaklayan Görsel-İşitsel Medya Hizmetleri Yasası’nı kabul etti.
Daha sonra 14 Nisan 2022’de Ceza Kanunu’na, “askeri saldırganlık” sembollerinin kullanımına para cezaları getiren eklemeler yapıldı. Buna bayraklar, kurdeleler [Aziz George kurdelesi], rozetler dahil.
Beklendiği gibi bu yasaklar Moldova, Transdinyester ve Rusya arasında gerilime neden oldu.
Diğer yandan Dodon’a göre Moldova okullarında Rus dilinde eğitim veren okullarının artırılması kararı parlamentoda zemin kazanmıştı. Ancak Sandu yönetimi, bugüne dek “öğrenci yok” gerekçesiyle Rusça eğitim veren çok sayıda okulu kapattı.
Ve geçen ayki provokasyonlar…
Transdinyester'de yaşanan son hareketlenmenin detayları — 28.04.2022
Moldova’dan tek taraflı olarak bağımsızlığını ilan eden Transdinyester’deki Tiraspol’da pazartesi günü kimliği belirsiz kişiler Devlet Güvenlik Bakanlığı’na ateş açtı. Salı sabahı erken saatlerde ise Mayak köyündeki bir radyo merkezinde patlama meydana geldi. Parcani köyü yakınlarındaki bir askeri birimde de hareketlilik yaşandı. Bu olaylarda ölen ya da yaralanan yok.
Transdinyester makamları, akabinde terör tehdit seviyesini “kırmızı”ya yükseltti. Moldova Devlet Başkanı Maya Sandu Sandu, Yüksek Güvenlik Konseyi’ni toplantıya çağırdı. Kişinev’in yaşananlara dair beyanı, Transdinyester’de bir nüfuz mücadelesinin yaşandığı yönündeydi.
Kronoloji
25 Nisan akşamı Transdinyester Güvenlik Bakanlığı’na ait bir binanın önünde bir dizi patlama meydana geldi. Bu ilk olarak Transdinyester televizyon istasyonu TSV’nin Telegram kanalı tarafından bildirildi.
Transdinyester İçişleri Bakanlığı’na göre, 25 Nisan’da Moskova saatiyle 17.00 civarında, bakanlık binasına düzenlenen saldırıda taşınabilir tanksavar bombaatar kullanıldı.
Transdinyester Yüksek Konsey Başkan Yardımcısı Andrey Safonov, TASS’a yaptığı açıklamada, bölgede Kişinev tarafından bir “devralma planının” yürürlüğe konulduğunu iddia etti.
Transdinyester İçişleri Bakanlığı, salı günü kimliği belirsiz şahısların Grigoriopol bölgesindeki Mayak köyünde Rus radyo istasyonlarının da yayın yaptığı bölgesel bir radyo merkezini havaya uçurduğunu duyurdu. Patlamalar Moskova saatiyle 06.40 ve 07.05’de meydana geldi.
Transdinyester Güvenlik Konseyi, 3 saldırıyı teyit etti: Tiraspol’daki Güvenlik Bakanlığı binasına, Parcani köyü yakınlarındaki bir askeri birliğe ve Mayak köyü yakınlarındaki radyo kulesine.
Transdinyester lideri Vadim Krasnoselskiy’in basın sözcüsü, ek güvenlik önlemleri alınarak terör tehdit seviyesini “kırmızı”ya çıkardıklarını duyurdu. Krasnoselskiy, güvenlik yetkililerinin terör eylemlerini soruşturduğunu belirtti. Ayrıca Güvenlik Konseyi, 9 Mayıs Zafer Günü geçit törenini iptal etti.
Moldova ne diyor?
Moldova kanalı TV-8, Haberalma ve Güvenlik Teşkilatı Başkanı Alexandru Esaulenco’nun Transdinyester’deki hareketlilikten sonra acil toplantı kararı aldığını duyurdu.
Moldova Devlet Başkanı Sandu, salı günü Yüksek Güvenlik Konseyi’ni topladı.
Moldova hükümetine bağlı İskan Bürosu, bombardımanın Transdinyester’deki durumu “iç çekişmelere” bağladı. Muhalefetteki Moldova Sosyalist Partisi’nin Genel Sekreteri Vlad Batrincea, Facebook’tan yaptığı açıklamada, bölgedeki patlamaların ülkeyi silahlı çatışmaya sürükleme girişimi olduğunu söyledi.
Moldova Devlet Başkanı Sandu, Konsey toplantısının ardından “Edindiğimiz bilgilere göre gerilimi tırmandırma girişimleri [patlamalar], Transdinyester içindeki savaştan yana olan ve durumu istikrarsızlaştırmakla ilgilenen güçlerle alakalı, ancak bilgi toplamayı sürdürüyoruz” açıklamasını yaptı.
Moskova’nın tepkisi
Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, herhangi bir yorum yapmadan Transdinyester’deki gelişmelerin “endişe verici” olduğunu ve Kremlin'in durumu yakından izlediğini söyledi. Diğer yandan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile Moldova Devlet Başkanı Maya Sandu arasında konuya ilişkin temas kurulmasının planlanmadığını söyledi.
Alt parlamento kanadı Duma’daki BDT İşleri, Avrasya Entegrasyonu ve Yurtdışındaki Yurttaşlarla İlişkiler Komisyonu’nun başkanı Leonid Kalaşnikof, TASS’a verdiği demeçte patlamaların, Rusya’yı çatışmaya sürüklemek ve vatandaşlarını korumak için müdahaleye zorlamayı amaçlayan “rahatsız edici bir provokasyon” olduğunu belirtti. Kalaşnikof’un verdiği bilgiye göre bölgede yaklaşık 200 bin Rusya vatandaşı yaşıyor. Kalaşnikof, Batılı ülkelerden bir grup milliyetçinin patlamalarda parmağı olabileceğini de sözlerine ekledi.
Brüksel’in tepkisi
Avrupa Komisyonu Sözcüsü Eric Mamer, Avrupa Birliği’nin Transdinyester’deki durumu endişeyle takip ettiğini ve tüm şiddet eylemlerine son verilmesi çağrısında bulunduğunu kaydetti. Herhangi bir yorum yapmadı.
Transdinyester’deki mevcut durum
TASS’ın aktardığına göre Transdinyester’de kontrol noktalarında incelemelerin artırılması nedeniyle son günlerde trafik sıkışıklığı yaşanıyor. Görgü tanıklarına göre bölgedeki kasabalarda devriyeler düzenlenmeye başladı.
Safonov’a göre şu an için halk arasında panik hakim değil. Safonov, sınırdaki araç kuyrukları ve yoğun trafik, bölge halkının Paskalya tatilinde akraba ziyareti için Moldova’ya geçişler yapılmasıyla ilgili.
Sandu, mali konularda AB’ye biat etmiş durumda. Moldova’nın GSYİH’si 11,91 milyar dolar ve yıllık bütçesi de 3 milyar doların biraz üzerinde. Avrupa Komisyonu, nisan ayında Brüksel’in kredi ve hibe şeklinde Kişinev’e 150 milyon euro makro-finansal yardım sağlayacağını duyurdu.
Komisyon’un açıklamasında şunlar var:
“Yardım, Moldova’nın mevcut jeopolitik bağlamda direncinin güçlendirilmesine ve Uluslararası Para Fonu (IMF) programında tanımlanan ödeme dengesi ihtiyaçarının karşılanmasına katkıda bulunacaktır”.
Bu açıklama, Moldovalılara farklı bir yolla savaş ilan etmek anlamına geliyor. Ayrıca Brüksel’in de Sandu’nun kaydettiği ilerlemeden gayet memnun olduğunu da gösteriyor.
Moldova da artık tıpkı Polonya, Çek Cumhuriyeti ve Romanya gibi NATO ve AB’nin yağmasına açık bir ülke.
Spekülasyonlar
Ve ayrıca Romanya’nın Transdinyester’i geri alma arzusunu barındırdığı 8 bin Polonya askeriyle NATO’dan alacağı talimatla yerine getirmeye çalışacağı da açık.
SouthFront’un alıntıladığım makalesi, Polonya ve Rumen askerlerinden oluşan müşterek bir kuvvetin, “insani operasyon” ya da Kişinev’in talebi gibi makul bir bahaneyle Moldova topraklarına girmeyi planladığını söylüyor.
Geçen ayki provokasyonlar, Sandu’nun NATO’ya bu talebi götürmesi için yeterli gerekçeyi sağlamış oldu. Rumen ve Polonya kuvvetinin Moldova üzerinden Ukrayna’ya ulaşması, bahsi geçen 22 bin tonluk cephaneliğin tehlikeye girmesi anlamına gelecek.
Polonya ve Rumen birliklerinin Transdinyester’e ayak bastıkları anda kaydadeğer kayıplar yaşayacakları muhakkak. Burada doğrudan Rus-NATO savaşı söz konusu, bu da kıyamet senaryosu sayılır.