Martin Indyk ile söyleşi: Hamas neden saldırdı ve İsrail neden şaşkınlık içinde?
"İsraillileri 1973'te yenilmez olduklarına, Orta Doğu'da süper güç olduklarına, çok güçlü oldukları için Mısır ve Suriye'nin kaygılarına artık dikkat etmeleri gerekmediğine inandıran şey kibirdi."
Çevirmenin notu: Yine notlardan biriyle takdimi yapayım (yeni bir şey yok). Aşağıda tercümesi verilen makale The Economist’in Orta Doğu muhabiri Gregg Calstrom’un imzasıyla Unherd’de yayımlandı.
Hamas’ın silahlı kolu El Kassam Tugayları, 7 Ekim sabahı İsrail’e karşı “Aksa Tufanı” adını verdiği bir operasyon başlattığını ve ilk aşamada işgal altındaki topraklara 5 bin roket ve havan fırlattıklarını açıkladı. Devamında Gazze sınır hattındaki yerleşimlere sızmaların olduğu yönünde haberler gelmeye başladı; İsrail, “savaş durumu alarmı” verdi.
Yakın zamandaki gelişmelere değinmek faydalı olabilir; geçen haftalarda Suriye’nin Arap Birliği’ne resmen dönüşü sağlandı. Yıllar sonra Suudiler ve İran, Çin’in arabuluculuğuyla aralarındaki minyatür Soğuk Savaş’a son verdiler. Bunun tarihi bir hadise olduğuna şüphe yok. Nitekim bu gelişmenin başta Suriye ve Yemen olmak üzere vekalet savaşlarının yaşandığı coğrafyalarda uzun vadeli etkileri olacak. Söz konusu gelişmelerin, belki de Biden’ın deyimiyle “ABD’nin en büyük yatırımı” olan İsrail’in tarih sahnesinden çekilmesiyle sona ereceğini düşünmek hüsnükuruntu mudur bilemiyorum ama koşullar olgunlaşmaya başlıyor gibi görünüyor.
Hamas neden saldırdı ve İsrail neden şaşkınlık içinde? Martin Indyk ile söyleşi
Justin Vogt
7 Ekim 2023
Filistinli Hamas örgütü, 7 Ekim Cumartesi sabahı İsrail’e eşi benzeri görülmemiş ölçekte sürpriz bir saldırı gerçekleştirdi: binlerce roket fırlattı, İsrail topraklarına militanlarını sızdırdı ve sayısı bilinmeyen rehineler aldı. En az 100 İsrailli öldü ve 1400 kişi yaralandı; İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ülkesinin “savaşta” olduğunu ilan etti. İsrail kuvvetlerinin karşılık vermesi üzerine yaklaşık 200 Filistinli öldürüldü ve yaklaşık 1600 Filistinli yaralandı.
Foreign Affairs, bu durumun İsrail, Filistinliler ve bölge açısından ne anlama geldiğini anlamak için Council on Foreign Relations’ta ABD-Ortadoğu Diplomasisi alanında Lowy Distinguished Fellow olan Martin Indyk’e sordu. Indyk, ilki 1995-1997 yılları arasında ve ikincisi 2000-2001 yılları arasında olmak üzere iki kez ABD’nin İsrail Büyükelçisi olarak görev yaptı. Ayrıca 2013-2014 yılları arasında ABD Başkanı Barack Obama’nın İsrail-Filistin müzakereleri özel temsilcisi olarak görev aldı. Daha önce Başkan Bill Clinton’ın özel kalemi ve Ulusal Güvenlik Konseyi’nde Yakın Doğu ve Güney Asya işlerinden sorumlu kıdemli direktör ve ABD Dışişleri Bakanlığı’nda Yakın Doğu işlerinden sorumlu dışişleri bakan yardımcısı olarak görev yaptı. Indyk, cumartesi öğleden sonra Genel Yayın Yönetmeni Justin Vogt ile görüştü. Aşağıdaki söyleşi uzunluk ve anlaşılırlık açısından düzenlenmiştir.
***
Bazı gözlemciler bugünkü olayların İsrailliler üzerinde 11 Eylül saldırılarının Amerikalılar üzerinde yarattığı etkiye benzer bir etki yarattığını belirttiler. Ancak İsrailliler son yıllarda çok sayıda şiddet olayına maruz kaldılar, elbette Filistinliler de öyle. Bunu farklı kılan nedir?
Bu İsrail açısından tam bir sistem hatasıydı. İsrailliler, sofistike casusluk aygıtlarıyla Filistinlilerin tam olarak ne yaptıklarını detaylı olarak bilmeye alışkınlar. Gazze ile sınırın İsrail tarafındaki yerleşimler arasına oldukça pahalı bir duvar inşa ettiler. Hamas’ın büyük bir saldırı düzenlemekten caydırıldığından emindiler, cesaret edemezlerdi, zira ezilirlerdi, zira Filistinliler, Hamas’a bir savaşa daha neden olduğu için karşı cephe alırlardı. İsrailliler ise Hamas’ın artık farklı bir modda olduğuna inanıyordu: her iki tarafın da yaşa ve yaşat anlaşmasından faydalanacağı uzun vadeli bir ateşkese odaklanmıştı. Gazze’den İsrail’e her gün yaklaşık 19 bin Filistinli işçi geçiyordu ve bu da ekonomiye fayda sağlıyor ve vergi geliri yaratıyordu.
Fakat tüm bunların büyük bir aldatmaca olduğu ortaya çıktı. İnsanlar şok içindeydi ve tıpkı 11 Eylül’de olduğu gibi, “Nasıl olur da ayak takımı bir grup terörist bunu başarabilir? Nasıl olur da güçlü İsrail istihbaratını ve güçlü İsrail Savunma Kuvvetlerini alt edebilirler?” Bu soruya henüz iyi cevaplar bulamadık ama eminim ki bunun bir nedeni de kibirdi, yani İsrail’in salt gücün Hamas’ı caydırabileceğine ve ülkenin uzun vadeli sorunlarla uğraşmak zorunda olmadığına dair inancıydı.
Hamas neden şu anda bu tür bir saldırı gerçekleştirmeyi tercih etti? Stratejik mantık neydi?
Sadece tahminde bulunabilirim, açıkçası hala şoktayım. Ama bence şu anki bağlamı göz önünde bulundurmalısınız. Arap dünyası İsrail ile hesaplaşıyor. Suudi Arabistan İsrail ile ilişkilerini normalleştirmekten söz ediyor. Bu muhtemel anlaşmanın bir parçası olarak ABD, İsrail’e Hamas’ın düşmanı olan Filistin Yönetimi’ne taviz vermesi konusunda baskı yapıyor. Dolayısıyla bu Hamas ve İranlı destekçileri için tüm süreci bozmaya yönelik bir fırsattı ve bence geriye dönüp bakıldığında her ikisi için de son derece tehditkardı. Hamas’ın İran’dan emir aldığını düşünmüyorum, ancak koordinasyon içinde hareket ettiklerini ve devam etmekte olan ve Arap halkları arasında büyük destek kazanan ilerlemeyi sekteye uğratma konusunda ortak bir çıkarları olduğunu düşünüyorum. Amaç, İsrail ile barış yapan ya da yapma ihtimali olan Arap liderleri utandırmak ve İsrail’i askeri yenilgiye uğratabilecek olanların Hamas ve İran olduğunu ispat etmekti.
İsrail ile Suudi Arabistan arasında barış anlaşması ve ABD’nin Suudi Arabistan’a güvenlik garantisi vermesine ilişkin müzakereler devam ediyor. Büyük olasılıkla Hamas ve İran’ın temel motivasyonlarından biri bu anlaşmayı bozmaktı, zira bu anlaşma onları tecrit etme tehdidi barındırıyordu. Bu da en azından yakın vadede Hamas’ın umutlarını yok etmek için çok iyi bir yöntemdi. Filistin meselesi yeniden gündeme geldiğinde ve Orta Doğu’daki Araplar İsrail’in elindeki Amerikan silahlarının çok sayıda Filistinliyi öldürdüğünü gördüklerinde, bu çok güçlü bir tepkinin fitilini ateşleyecektir. Ve [Suudi Arabistan Veliaht Prensi] Muhammed bin Selman gibi liderler bu tür bir muhalefete karşı durma konusunda son derece isteksiz olacaklardır. Bunu yapması için ayağa kalkması ve halkına “Bu yol doğru değil. Benim yolum Filistinlilere, sefalet getirmekten başka bir şey yapmayan Hamas’ın yönteminden çok daha fazlasını kazandıracaktır.” Bence bu tür bir krizde herhangi bir Arap liderden bu tür bir cesaret beklemek çok fazla.
İsrail hükümetinin önünde şu anda ne gibi alternatifler var?
Bunu daha önce beş kez yaşadılar ve ortada net bir oyun kitabı var. Orduyu harekete geçiriyorlar, havadan saldırıyorlar, Gazze’ye zarar veriyorlar. Hamas liderliğinin başını kesmeye çalışıyorlar. Ve eğer bu Hamas’ın roket fırlatmayı durdurması ve rehineleri serbest bırakmak için müzakerelere başlaması açısından işe yaramazsa, o zaman İsrail’in Gazze’ye topyekûn işgali ile karşı karşıya kalacağımızı düşünüyorum.
Şimdi bu iki sorun ortaya çıkarıyor. Birincisi, İsrail nüfusun yoğun olduğu bölgelerde savaşacak ve ülkenin yüksek teknolojili Amerikan silahlarıyla vereceği sivil kayıplara karşı uluslararası tepkiler kınamayı ABD ve İsrail’e kaydıracak ve İsrail’e durması yönünde baskı yapacak. İkinci sorun ise, eğer İsrail geniş çaplı bir savaşta başarılı olursa, Gazze’nin sahibi olur ve şu sorulara cevap vermek zorunda kalır: Nasıl çıkacağız? Ne zaman çekileceğiz? Kimin lehine çekileceğiz? Unutmayın, İsrailliler Gazze’den halihazırda 2005 yılında çekilmişlerdi ve geri dönmek istemiyorlar.
Netanyahu ile onlarca yıldır kişisel ve profesyonel düzeyde tanışıyor ve iş yapıyorsunuz. Nasıl bir yöntem seçmesini bekliyorsunuz?
Bilinmesi gereken ilk şey, savaş söz konusu olduğunda ihtiyatlı davranmakla gurur duyduğudur. Geniş çaplı savaşlar başlatmamaya epey dikkat ediyor. Dolayısıyla bence ilk tercihi hava kuvvetlerini kullanarak Hamas’ı ateşkesi kabul edecek kadar cezalandırmak ve ardından rehinelerin iadesi için müzakere etmek olacaktır. Başka bir deyişle, statükoya geri dönüş: Hamas’ı durdurmak için ABD, Mısır ve Katar’ı kullanmaya çalışarak elde etmeye çalışacağı şey bu olacak. Eğer bu işe yaramazsa ki ben yarayacağından şüpheliyim, o zaman başka alternatifleri değerlendirmesi gerekecek.
Bunun işe yarayacağından neden şüphe ediyorsunuz?
Çünkü Hamas’ın maksadının İsrail’in büyük bir misilleme yapmasını sağlamak ve çatışmayı tırmandırmak —Batı Şeria’da ayaklanma, Hizbullah saldırıları, Kudüs’te ayaklanma— olduğundan korkuyorum.
Başka bir deyişle Hamas, İsrail’in statükoyu eski haline getirmeyi amaçlayan muhtemel tepkisine boyun eğmeyecek mi?
Doğru. Tırmanma açısından en yakından izlenmesi gereken taraf Hizbullah. Eğer Filistinlilerin can kaybı sayısı artarsa, Hizbullah da savaşa katılmak isteyecektir. İsrail’in ana kentlerine yağdırabilecekleri 150 bin roketleri var ve bu sadece Gazze’de değil, Lübnan’da da topyekûn bir savaşa yol açacaktır. Ve buna herkes sürüklenecektir.
Diğer yandan Suudi Arabistan, Mısır, Ürdün ve İsrail ile Abraham Anlaşmalarını imzalayan ülkeler —Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn—, tamamının olayların yatışmasında ve ateşkesin sağlanmasında çıkarı var, zira bu durum ne kadar uzun sürerse İsrail ile ilişkilerini sürdürmeleri o kadar zorlaşacak.
İsrail’deki mevcut siyasi istikrarsızlık buradaki karar alma süreçlerini etkileyecek mi?
Bence tüm bunlar şimdilik bir kenara bırakılmalı. Bu henüz bilinmeyen boyutlarda derin bir kriz. Ve başbakan sadece yurttaşları koruma konusunda değil, yaşananların sorumluluğundan kaçma konusunda da gerçek bir sorunla karşı karşıya. Ve bunu nasıl yapabileceğini de kestiremiyorum. Bu yüzden çatışma yoluyla kendini kurtarmanın bir yolunu bulmak zorunda. Koalisyonundaki aşırılıkçı, aşırı sağcı üyelerin ayak diremelerini göze alamaz, zira İsrail’i çok kötü bir yere götüreceklerdir. Bu yüzden ya onlar üzerinde kontrol sahibi olmalı ki bunu henüz yapamadı ya da onları uzaklaştırmalı. Muhalefet lideri [Yair] Lapid bugün Netanyahu’nun Likud partisi, Lapid’in partisi ve [muhalefet lideri] Benny Gantz’ın partisinin yer alacağı dar kapsamlı bir olağanüstü hâl hükümetine katılmayı teklif etti. Netanyahu bunu aşırılık yanlılarını bir kenara itmenin, sorumluluk göstermenin ve ülkeyi bir araya getirmenin bir yolu olarak görebilir.
Bunun, Arapların 1973 Yom Kippur Savaşı’nı başlatan İsrail’e yönelik sürpriz saldırısından 50 yıl sonra, neredeyse bugün gerçekleşiyor olması dikkat çekici.
Bu dikkat çekici ve tesadüf değil. Yom Kippur savaşının Araplar nezdinde bir zafer olarak görüldüğünü hatırlayalım. Mısır ve Suriye İsrail ordusunu gafil avlamayı, Süveyş Kanalı’nı geçmeyi başarmış ve Golan Tepeleri’ne ilerlemişti, öyle ki pek çok İsrailli İsrail’in sonunun geldiğini düşünmüştü. Nihayetinde İsrail bu savaştan galip çıkmış olsa da, ilk günlerin zaferi Arap dünyasında hala kutlanıyor. Dolayısıyla Hamas’ın 50 yıl sonra aynı şeyi yapabileceğini göstermesi, Arap dünyasındaki konumunu güçlendirecek ve 50 yıl boyunca İsrail’in yanında yer alan ülkelere ve liderlere karşı büyük bir meydan okuma olacaktır. Hamas’ın oldukça farklı bir düşman olduğunu da belirtmek gerek. 1973 yılında [Mısır Cumhurbaşkanı] Enver Sedat, İsrail ile barış yapmak için savaşa girmişti. Hamas ise İsrail’i yok etmek ya da onu zayıflatmak için elinden geleni yapma hedefli bir savaş başlattı. Hamas’ın İsrail ile barış yapmak gibi bir niyeti yok.
İsraillileri 1973’te yenilmez olduklarına, Orta Doğu’da süper güç olduklarına, çok güçlü oldukları için Mısır ve Suriye’nin kaygılarına artık dikkat etmeleri gerekmediğine inandıran şey kibirdi. Aynı kibir son yıllarda, pek çok kişi İsraillilere Filistinlilerle ilgili durumun sürdürülemez olduğunu söylediğinde bile kendini tekrar göstermişti. Sorunun kontrol altında olduğunu düşünüyorlardı. Fakat şimdi, tıpkı 1973’te olduğu gibi tüm varsayımları yerle bir oldu. Ve bununla yüzleşmek zorunda kalacaklar.