Kriz yakıtlı Bretton Woods düzeninin sonu?
"İnsan medeniyetini tehdit eden finansallaşmış küresel kapitalist sistemi dönüştürebilir, sona erdirebiliriz ve hayatta kalmak için bunu yapmak zorundayız."
Çevirmenin notu: The Case for the Green New Deal ve The Production of Money kitaplarının yazarı olan İngiliz iktisatçı Ann Pettifor’un yakın zaman evvel yayımlanan makalesi. Bugün Bretton Woods’un halefi olan krizle eş anlamlı küresel mali sistemin temelleri, krizlerinin sebepleri ve potansiyel çıkış yolları üzerine.
Finansallaşmaya karşı yeni uluslararası ekonomik düzen
Ann Pettifor — Progressive International
19 Ocak 2023
Ann Pettifor, kapitalizmin mali ve ticari sistemleri tarafından üretilen küresel eşitsizliklerin kökeninin, sermayeyi emeğe tercih eden iç politikaya dayandığını savunuyor.
1970’lerde dünyanın yoksul ülkelerinin liderleri ABD’nin emperyalist hırslarına meydan okuyordu. Güney devletleri, OPEC ülkelerinin 1973 yılında petrol fiyatlarını dört katına çıkarma kararıyla şevklenmişti. Yoksul emtia ihracatçıları, petrol tüketen kuzey üzerindeki güçlerini artırıyordu. Bunun üzerine Amerikalı diplomatları panik sardı. Bazı Avrupa devletleri tarafından da desteklenen G77’nin Yeni Uluslararası Ekonomik Düzen (NIEO) talebinin Atlantik ittifakının sonu anlamına geldiğini — haklı olarak — düşündüler.1 Endişelenmekte haklıydılar. Cezayir Cumhurbaşkanı Houari Boumédiènne, bir röportajında Amerikan emperyalizmine saldırdı ve Avrupalıları G77 ittifakına çekerek muhalefeti bölmeye çalıştı:
“[…] Birbirimizi tamamlıyoruz ve karşılıklı faydamıza olacak şekilde birlikte çalışabiliriz. Avrupa kendini bir yol ayrımında buluyor. Yavaş yavaş küresel bir rol üstlenmeye başlıyor. Eğer Amerikan emperyalizminin sadık müttefiki olmayı kabul ederse düşmanımız haline gelecektir, bunun yerine bunun yerine bağımsız bir rolü tercih ederse işbirliğimiz sayesinde büyük işler başarabilir.”2
Avrupa farklı bir yol seçti ve ABD emperyalizminin sadık müttefiki oldu.
G77 ve NIEO
G77 tarafından 1974 yılında başlatılan meydan okuma, 1 Mayıs Dünya İşçi Bayramı’nda Birleşmiş Milletler’de açıkça ortaya konuldu. O gün BM Genel Kurumu, “iktisadi dekolonizasyon” ve “kalkınma hakkı” çağrısında bulunan bir kararı kabul etti. 77 ülkeden oluşan grup, siyasi sömürgeleştirmenin yerini alan iktisadi sömürgeleştirmeden hayıflanıyordu. Kalkınmayı teşvik edecek ve müreffeh kuzeyden yoksul güneye zenginlik ve gücü yeniden dağıtacak bir yeni dünya düzeni kurulmasını talep ettiler.
Dünya İşçi Bayramı’nın seçilmesi tesadüf değildi. Emperyalist sermayenin egemenliğine meydan okumak üzere güneyli işçileri harekete geçirmeyi amaçlıyordu. ABD Başkanı Nixon’ın 1971 yılında mevcut uluslararası düzeni — Bretton Woods sistemini — yıkma kararının tek bir amacı vardı: Batı, özellikle de Amerikan sermayesinin dünya emekçileri, ama bilhassa güney emekçileri üzerindeki hakimiyetini yeniden tesis etmek.3 Bu küreselleşmiş ve kuralsızlaştırılmış bir finans sistemiyle, deflasyonist politikaların uygulanmasıyla, kamu varlıklarının özelleştirilmesiyle ve güneyin maden zenginliklerinin vahşi bir şekilde yağmalanmasıyla sağlanacaktı. Bu ciddi tehditlere karşılık veren G77, güneyin geniş anlamda emekçi olarak tanımlanabilecek milyonlarca yurttaşını — yüzde 99'u — savunacak bir Yeni Uluslararası Ekonomik Düzen talep etti.
1971’deki “Nixon Şoku” adı verilen tek taraflı karar, o dönemde tarihteki ten büyük devlet temerrüdüydü. ABD, söz verdiği gibi dış yükümlülüklerini altın olarak geri ödemeyi reddetti. Bunun yerine ABD Hazinesi, çok taraflı ve uluslararası işbirliğine dayalı Bretton Woods sabit döviz kuru rejimini tek para birimine dayalı bir sistemle değiştirmeyi teklif etti: Amerikan doları. Bu para birimi, ABD’nin kamu borcu olan hazine bonosu ile desteklenecekti. Bu karar, 1973’te tüm petrol satışlarının dolar üzerinden fiyatlandırılması kararıyla [petrodolar] birleştiğinde, ABD imparatorluğunun gelişen finansallaşmış sistemdeki gücünü ve küresel hakimiyetini pekiştirdi.
Bretton Woods’un halefi uluslararası sistem Wall Street ve City of London tarafından, yani dünyanın en zenginleri ve en güçlü alacaklıları tarafından bir araya getirilmişti. Bunlar daha sonra dünya sermaye piyasalarının sadık ve çoğu zaman acımasız eşik bekçisi olarak hareket edecek olan IMF tarafından temsil edilecekti. Yeni uluslararası sistemin temel maksadı, alacaklı varlıkların — Washington merkezli uluslararası finans kuruluşları, kuzeyin egemenleri ve bankalar, gölge bankalar, varlık yönetim fonları ve diğer borç verenler de dahil olmak üzere özel Wall Street ve City of London finans kuruluşları tarafından verilen krediler veya borçlar — değerini muhafaza etmekti. Bu amaca ulaşmak için ABD Merkez Bankası’nın Paul Volcker’i gibi merkez bankacıları, Wall Street ve diğer noktalardaki müttefiklerinin teşvikiyle temel amacı enflasyon tarafından aşındırılan devasa özel borç dağlarının değerini korumak olan deflasyonist politikaları benimsediler [ve benimsemeye devam ediyorlar].
Nixon’ın net hedefi gerçekleşti. Elli yıl sonra kontrolsüz küresel sermaye piyasaları dünya çapında emek ile sermaye arasındaki, güney ülkeleri ile kuzey ülkeleri arasındaki, alacaklılar ile borçlular arasındaki, dünyanın ihracatçıları ile ithalatçıları arasındaki ve hepsinden önemlisi yüzde 1 ile yüzde 99 arasındaki güç dengesini dönüştürdü. Küreselleşmiş mali sistem artık sermaye tarafından belirlenen koşullarda işlemiyor. Yüzde 1’in sermaye kazançları ile emeğin ücretleri arasında bir yeniden dengelenme yaşandı, birincisi hızla artarken ikincisi durgunlaştı.
Mali deregülasyon — özellikle de sınır ötesi sermaye akışları üzerindeki kontrollerine kaldırılması — dünyanın zengin milyarder sınıfının [Wall Street, Londra, Frankfurt ve Silikon Vadisi merkezli] dünya çapında hem insan hem de doğal kaynakları tekeline almasını, sömürmesini ve çıkarmasını sağladı. 1974’teki o meşum 1 Mayıs’tan bu yana yirmi birinci yüzyıl kapitalizmi küresel emperyalizme dönüştü ve önemli ölçülerde değişti. Susan K. Sell’in de belirttiği üzere bu sistemin temel özellikleri şunlar:
“Küresel ekonomide maddi olmayan varlıkların [örneğin fikri mülkiyet, hizmetler, türevler ve menkul kıymetler gibi finansal araçlar] büyük rolü; finansallaşmanın yükselişi, ekonomik büyümeden ziyade kâr arayışı ve küresel piyasalarda rekabet değil rekabetçilik arayışı.”4
Bretton Woods’un çöküşüyle birlikte sistem, uluslararası alacaklıların — hem kamu hem de özel rantiyelerin — gücünü ve hakimiyetini yeniden canlandırdı. Aynı zamanda devlet borçlularının, özel, ticari borçluları alacaklıların iflasından koruyan iflas prosedürlerine başvurmalarını da engelledi. Sonuç olarak dünya çapında emeğin getirisinin — ücretlerin — düşmesine ve durgunlaşmasına neden olundu.
Devletler, ekonomilerini tam istihdam ve ülke içinde refahtan uzak bir şekilde yeniden şekillendirmeye ve bunun yerine uluslararası rekabetçiliği [artan iç rekabetin aksine] ve ihracatın genişlemesini seçmeye sevk edildi. Bugün, küresel alacaklılar ve borçlular arasındaki mücadele, dünyanın ihracatçıları ve ithalatçıları arasındaki ticaret savaşlarıyla aksettiriliyor.
Klein ve Pettis’in Trade Wars are Class Wars [Ticaret Savaşları Sınıf Savaşlarıdır] adlı kitabında ileri sürdükleri gibi yeni sistemin amacı çift yönlü: Birincisi, büyük şirketlere ve yüzde 1’lik kesime — emtia, mal ve hizmet ihracatçıları ve dünyanın maden çıkarma endüstrileri — fayda sağlamak. İkincisi, düşük gelirli ülkeleri, uluslararası kamu ve özel kreditörlere olan borçlarını geri ödemek için gereken döviz gelirlerini elde etmek amacıyla ihracat sektörüne öncelik vermeye zorlamak. Klein ve Pettis’e göre hem zengin hem de yoksul ekonomilerin bu şekilde yönlendirilmesi şu sonuçlara yol açtı:
“Son birkaç on yılın sorunlarının kökleri... Yüzde 99’un gelirleri kesilirken veya durgun kalırken zenginlere ve kontrol ettikleri şirketlere yapılan büyük gelir transferlerine dayanıyor.”5
Diğer bir deyişle ticaret savaşlarının kökeni evdeki eşitsizlikten kaynaklanıyor. Ve halihazırda hâkim olan eşitsizlik düzeylerinin korkunç sonuçlar var. Zira gelirler toplu olarak ve göreli olarak düştüğünde bir bütün olarak toplum, kendi ekonomileri tarafından üretilen ürünlerden daha az satın alır ve kullanır. Bu da tüketim noksanlığına, noksan istihdama ve aynı zamanda sermaye, mal ve hizmetlerin aşırı üretilmesine yol açar. Sonuç; örneğin altın, şeker, kahve, kıyafet, çelik veya gaz fazlası oluşması. Bu fazlalıklarla ne yapılmalı? Açık, büyük ölçüde regüle edilmiş küresel ekonomide uluslar için tek çıkış yolu mevcut: Fazlalıklarını yurt dışına atmak. “Komşuyu dilendirmek” olarak da bilinen bu süreç iç ekonominin, ürünlerinin dampinglendiği ülkeleri mağdur ederken bile tam kapasite çalışmaya devam etmesini sağlar. Dahası bu sistem, işçilerin ücretleri kesilirken ve alım güçleri düşerken ya da durgunlaşırken bile ihracatçıları zenginleştirir.
Bu sistem ilk olarak iktisatçı J. A. Hobson tarafından anlaşıldı ve 1902’de yayımlanan Imperialism: A study adlı kitabında ana hatlarıyla izah edildi.6 Bu fikir, 1899 ve 1902 yılları arasında Güney Afrika'daki Boer Savaşı'nda Britanya'nın sömürgeci rolüne ilişkin doğrudan tanıklıktan doğdu. Çatışmayı Manchester Guardian'a haberleştiren Hobson, Boer Savaşı'nın Cecil Rhodes gibi zengin maden sahipleri ve ihracatçılar tarafından çıkarıldığını savundu. O ve City of London'daki müttefikleri, kendi pazarları olan Britanya'da yaşam standartlarını yükseltmek için yatırım yapmayı reddettiler ve yurt dışında "kârlı yatırım pazarları için mücadele etmeyi" tercih ettiler. Britanya imparatorluğunun genişlemesi, Britanya'nın başta mamul mallar olmak üzere "ihtiyaç fazlası" ürünlerinin Hindistan ve Güney Afrika gibi sömürgelere — bu ekonomilerinin zararına olacak şekilde — aktarılmasını sağladı. Hobson, 1902'de şunu savunmuştu:
“Yurt dışından gelen haraçlarla yaşayan bir ulus ve bu haraçların keyfini süren sınıflar, özel yatırımlarının alanını genişletmek ve mevcut yatırımlarını korumak ve geliştirmek için kamu politikasını, kamu hazinesini ve kamu gücünü kullanmak yönünde sürekli artan bir teşvike sahip.”
Günümüz emperyalizminin kazık kökünde hem güney hem de kuzey ülkelerindeki eksik tüketim yatıyor. Yurt içinde yatırım, tam istihdam ve işçiler için makul gelirler, yurt dışında elde edilen ihracat gelirleri — haraç — için feda ediliyor. Bu feragat, bugün Birleşik Krallık İhracat Finansmanı ve ABD İhracat Kredisi Garanti Programı gibi kuruluşlarda somutlaşan, zengin ihracatçılara yönelik vergi mükellefi destekli teşviklerin saptırılmasıyla birleşiyor; her ikisi de ihracatçılara ve yatırımcılara dış pazarlarda teşvik sağlayan ve onları piyasa aksaklıklarıyla ilişkili kayıplardan koruyan devlet destekli kurumlar. Bu tür kamu teşvikleri genelde yerli çiftçiler, üreticiler ve yatırımcılar için mevcut değil.
Eric Helleiner’in The Forgotten Foundations of Bretton Woods [Bretton Woods’un Unutulan Temelleri] adlı kitabında açıkladığı üzere 1944 yılında hem kuzey hem de güneyli iktisatçılar tarafından tasarlanan savaş sonrasının Bretton Woods sistemi, yirminci yüzyılın başlarındaki emperyalist savaşlara yol açtığını iddia ettikleri ticaret fazlalarının ve açıklarının ve mali dengesizliklerin oluşmasını önlemek üzere düşünüp tasarlayarak yola çıkmıştı.7
Sermayenin bu kazanımlarının sonuçları dünya emekçileri, düşük gelirli ülkelerin ekonomileri ve ulusların siyasi ve ekolojik güvenliği için facia oldu. 2022 yılında IMF, üyelerini “tehlikeli bir küresel borç yükü” konusunda uyarmak zorunda kaldı ve ülkelerin borç krizlerinin çözümü için “küresel bir işbirliği yaklaşımı” çağrısında bulundu. UNCTAD ekonomistlerinin de belirttiği gibi mevcut eğilim, mevcut uluslararası finans sisteminde uzun süredir devam eden asimetrileri ve sistemsel kusurları görünür kılıyor.
Hayatta kalma riskleri
1970’lerde G777, Yeni Uluslararası Ekonomik Düzen çağrısı yaparken bilim insanları atmosferdeki karbon stokunun iki katına çıkarılmasının küresel sıcaklıkları 3 santigrat derece artıracağını hesapladılar.8 O dönemde dünya atmosfere yılda 5 milyar metrik ton karbon salıyordu. Elli yıl sonra dünya, her yıl 10 milyar metrik ton karbon salıyor ve bunu yapılarak bazı bilim insanlarının "hızlandırılmış kıyamet" olarak nitelendirdikleri duruma davetiye çıkarılıyor. Yaşamın tahkimat sistemlerini korumak ve radikal ve acil bir dönüşümü başarmak için toplumlar, hem emtia piyasalarında enflasyonu tetikleyen spekülasyonu hem de toksik emisyonları körükleyen borç kaynaklı aşırı üretimi finanse etmek için trilyonlarca dolarlık kontrolsüz kredi vermek üzere tasarlanmış ve tertip edilmiş olan kapitalizmin küreselleşmiş, karbon yakan mali sisteminden kurtulmalı. Beşeriyetin hayatta kalabilmesi için artık finans tanrılarının iradesine boyun eğmeyi göze alamayız. Artık dünyanın yaşam tahkimat sistemlerini ve insan medeniyetini tehdit eden finansallaşmış küresel kapitalist sistemi dönüştürebilir, sona erdirebiliriz ve hayatta kalmak için bunu yapmak zorundayız.
Bkz. Mark Mazower, Governing the World: The History of an Idea. (2012) s. 311-317. https://academic.oup.com/ejil/article/25/2/599/406271?login=false
Mazower, s. 312. https://academic.oup.com/ejil/article/25/2/599/406271?login=false
Uluslararası sistemin “servet” olarak tanımlanan yüzde 1’in çıkarlarına yönlendirilmesi hakkında daha fazla bilgi için bkz. Geoff Tily, Haziran, 2020: From the Globalisation of Wealth to an Internationalism of Labour; Progressive Economy Forum tarafından yayımlanan kitap: Return of the State: Restructuring Britain for the Common Good; Patrick Allen, Sue Konzelman ve Jan Toporowski, Agenda Publishing, 2021. https://progressive.international/blueprint/4110ecaf-7e69-48eb-ab6a-f98559ddb78c-pettifor-the-nieo-against-financialisation/en/-https://cup.columbia.edu/book/the-return-of-the-state/9781788213295
Sell, S.K. 6 Kasım, 2020: What COVID-19 Reveals About Twenty-First Century Capitalism: Adversity and Opportunity. Development 63, 150–156 (2020). https://doi.org/10.1057/s41301-020-00263-z
Matthew Klein ve Michael Pettis, 2020, s. 3: Trade Wars are Class Wars: How Rising Inequality Distorts the Global Economy and Threatens International Peace. https://yalebooks.yale.edu/book/9780300261448/trade-wars-are-class-wars/
J. A. Hobson, 1902: Imperialism: A study. 2018’de Routledge tarafından yeniden basıldı. https://www.routledge.com/Imperialism-A-Study/Hobson/p/book/9781138644861
Güneyin Bretton Woods’a katılımı hakkında daha fazla bilgi için, bkz. Eric Helleiner’in 2014 tarihli kitabı Forgotten Foundations of Bretton Woods: International Development and the Making of the Postwar Order. https://www.cornellpress.cornell.edu/book/9781501704376/forgotten-foundations-of-bretton-woods/#bookTabs=1
Bkz. “Fear and Loathing on the Hockey Stick of Doom” Policy Tensor, 23 Mayıs, 2019. https://policytensor.com/2019/05/23/fear-and-loathing-on-the-hockey-stick-of-doom/