Heysem Menna ile mülakat
"İsrail, Suriye dosyasına tüm Suriye'den bir ülke ve halk olarak kurtulma açısından yaklaşıyor ve Netanyahu'nun düşüncesi, Rabin'in bir zamanlar Gazze Şeridi için dilediğinden farklı değil."
Suriye'deki vekalet savaşını yakından takip edenlerin aşina olduğu isimlerden biri olan ve anti-emperyalist Suriyeli muhalif hukukçu Dr. Heysem Menna, el-Ahbar gazetesine verdiği mülakatta, Suriye sahilindeki katliamları, nefret söylemi ve radikal grupların eylemlerinin bir sonucu olarak değerlendiriyor ve Ruanda soykırımına işaret ediyor. Menna, el-Nusra Cephesi/Heyet Tahrir eş-Şam'ın (HTŞ) Alevi düşmanı söylemlerinin, İbn Teymiyye'nin fetvalarına dayandığını anımsatıyor. Yeni anayasa taslağını "diktatörlük inşası" olarak nitelendiren Menna, Suriye'deki yeni yönetimin şeffaf olmayan uygulamalarını ve deneyimsiz kadrolarına dikkat çekiyor. İsrail'in Suriye'yi bölme politikası ve uluslararası toplumun yetersiz tepkisi, Suriye halkı ve bölge açısından büyük bir tehdit kaynağı oluştururken Menna, birlik ve beraberlik çağrısı yapıyor.
Heysem Menna: Nefret söylemi, cinayet ve zulüm siyasetinin doğrudan sonucudur
Velid Şarara, el-Ahbar
18 Mart 2025
“Cinayet kelimelerle başlar.” Suriye sahillerinde yaşanan korkunç katliamlar, bu acı gerçeği bir kez daha teyit etti. Bu gerçeği, uzun yıllara dayanan mücadelesi ve dünya çapında insan hakları suçları ve ihlalleri üzerine pek çok soruşturmaya katılan bir hukuk uzmanı olarak Dr. Heysem Menna da çok iyi biliyor. Bu soruşturmalar arasında Ruanda'daki soykırım suçlarına ilişkin soruşturma da bulunuyor. Bu katliamların arka planını ve Suriye ile bölgenin geleceği üzerindeki muhtemel sonuçlarını ve yansımalarını ele almak üzere el-Ahbar gazetesi, Suriye'deki milli demokratik muhalefetin en önde gelen isimlerinden biri olan ve her türden diktatörlüğe karşı duruşuyla tanınan Dr. Menna ile bir mülakat gerçekleştirdi. Bugün İskandinav İnsan Hakları Enstitüsü-Heysem Menna Vakfı'nın başkanlığını yürüten Menna, demokratik değişim, insan hakları, İslam, İslami hareketler ve Batı hegemonyası politikaları üzerine onlarca eser kaleme aldı. Son eseri ise Adalet veya Vahşet: Filistin için Evrensel Bir Mahkeme [العدالة أو التوحّش: من أجل محكمة عالمية لفلسطين] adını taşıyor.
Suriye sahillerinde gerçekleştirilen katliamların gerçek arka planı nedir?
Baştan başlamak istiyorum, özellikle Suriye sahillerinde yaşananlar bana Ruanda'daki soykırımı hatırlatıyor. Fransa hükümeti bu ifadeyi kullanmayı o kadar geciktirmiş ve yaşananları zaman ve mekanla sınırlayarak kendisini ve Vatikan'ı mesul tutulmaktan o kadar uzak tutmaya çalışmıştı ki... İnsan hakları örgütleri sayesinde bu yalan kısa ömürlü oldu ve 25 yıl sonra Fransa, suça ortaklığından dolayı özür diledi.
Suriye'nin de imzaladığı “Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesinde" (ki bu sözleşme, benim ve çocukluk arkadaşım, yoldaşım Dr. Abdülaziz el-Hayr'ın doğum yılına denk geliyor. Abdülaziz el-Hayr, bilmeyenler için, köklü bir Alevi ailesine mensuptur; Kardaha'da dedikleri gibi şeyh ailesi. Kendisi, 2012'den beri eski rejimin Hava İstihbarat Şubesi tarafından gözaltında kaybedilmiştir), bu sözleşmede soykırım, milli, etnik, ırksal veya dini bir grubu, sırf bu kimliklerinden dolayı kısmen veya tamamen yok etme niyetiyle işlenen aşağıdaki fiillerden herhangi biri anlamına gelir:
A) Grubun mensuplarını öldürmek.
B) Grubun mensuplarına ciddi bedensel veya ruhsal zararlar vermek.
C) Grubu, maddi varlığını kısmen veya tamamen ortadan kaldırmayı amaçlayan yaşam koşullarına kasıtlı olarak maruz bırakmak.
Bugün, Alevi inancına mensup Suriyeli erkek ve kadınların sırf bu kimliklerinden dolayı öldürülmesi hadisesiyle karşı karşıyayız. Ancak el-Nusra Cephesi'nin seferberlik ve propaganda aygıtına dönecek olursak, bu aygıtın Bilad'uş Şam'da Alevi varlığına karşı mücadele unsurlarından beslendiğini görürüz. Bu durum, örgütün kuruluşundan bu yana değişmedi ve Bağdadi'den ilk kopuşu veya el-Kaide'den ikinci ayrılışı da mezhepçi nefret söylemini yayma konusunda hiçbir şeyi değiştirmedi. Ebu Musab es-Suri'nin Şam'da Sünniler, Nusayrilik, Haçlılık ve Yahudilik Karşısında [أهل السنّة في الشام في مواجهة النصيرية والصليبية واليهود] adlı kitabı, “cihat” yavrularına öğretilmeye devam ediyor ve İbn Teymiyye'nin din ve mezhepleri tekfir eden fetvaları beşikten mezara kadar ders olarak okutuluyor.
2014 yılında, Ahrar eş-Şam hareketi lideri, Suriye devrimi saflarında tehlikeli bir akımın yükselişine karşı uyarıda bulunduğunda ve herkesten "Devrimci Şeref Sözleşmesini" imzalamasını istediğinde, el-Nusra Cephesi bu sözleşmeyi reddetmişti. Cephe'nin cevabından şu alıntıyı yapıyorum:
“Sözleşme metni, bu bildiriyi imzalayan grupların, rejim sembollerini ve suçlularını intikam ve öç almadan uzak, adil bir yargılamaya sunmak istediğini belirtiyor. Bu ise, şeriatın ağır mürtetlerin İslam'da kılıçtan başka bir şeyi hak etmediğine dair kararına aykırıdır. Rejim tağutları, onların sembolleri ve dayanakları, şeriatın güç yetirildiğinde öldürülmelerini emrettiği ağır mürtetlerdendir: ‘Onları Kâbe'nin örtülerine yapışmış bulsanız bile öldürün!’ Şeriatın kararlaştırdığı meşru bir öç alma ve intikam vardır. Şam halkının intikamını almamak ise, apaçık bir hüsrandır.”
Yeni Evkaf Bakanı, en önemli camileri, çoğu Suriyeli olmayan ve İslam'ı sadece üç "T" (tahrim [haram kılma], tekfir [kafir ilan etme], tefcir [patlatma]) üzerinden anlayan vaizlere teslim etti. Bu durumda, herhangi bir kontrol noktasında Suriyeli veya Suriyeli olmayan bir güvenlik görevlisi, sürücüye "Sünni misin, Alevi mi?" diye sorabiliyor. Devlet memurları, mezhepsel kimlikleri nedeniyle işten atılıyor. Heyet Tahrir eş-Şam'ın (HTŞ) bilimsel modeli olarak kabul ettiği İdlib Üniversitesi'nin internet sitesinde şu ifadeler yer alıyor:
"Mekabis [Alevi inancına mensup kişilere verilen bir isim] mezhebinin mensupları: Büyükleri, Hama katliamlarında halkımızı öldürüp mallarını çalarak yer aldı; gençleri, devrim katliamlarında bizi öldürüp mallarımızı çalarak yer aldı; küçükleri ise bize yeniden musallat olduklarında, katil ve gaspçı asıllarına geri döndüler. Bu onların fıtratıdır ve pislikten yaratılmışlardır, istisnasız. Büyüklerine saygı göstermeyin, küçüklerine acımayın ve gücünüz yettiğince birliklerini dağıtın. Onlara haklarını ancak Şeyhülislam İbn Teymiyye vermiştir."
Ve, Şam'daki bir caminin Mağribli imamı, Şam'ın Sünni olmayanlardan temizlenmesi çağrısında bulundu.
Peki, vahşet ateşini körüklemek için daha ne gerekiyor? Suriye ordusuna mensup kişilerin kalıntılarından oluşan bir grup, suç dolu ve aptalca bir operasyon gerçekleştirerek bir dizi asayiş görevlisini kaçırdı. Bunun üzerine, topyekûn bir mezhebe karşı genel seferberlik ilan edildi. Irkçı ve mezhepçi söylemlerle dolu olanlar, sivillerden intikam almak için harekete geçti...
Dün teyit ettiğim liste 2100 sivil şehide ulaştı, fakat sahilde çalışan ekibimiz henüz nihai sayıya ulaşamadı. Bunu, evlerin yağmalanması, soyulması ve yakılması olayları izledi ve yirmi binden fazla insan hayatlarını kurtarmak için Akkar'a, Alevi olmayan komşu şehirlere ve Hmeymim üssüne sığınmaya başladı.
Suriye'deki yeni yönetimin biri ilan edilen, diğeri ise başkanı ve ekibinin ideolojik kanaatlerine uygun, yeniden gözden geçirdiklerini iddia ettikleri iki ajandası mı var?
Bir ajanda, iki ajanda veya üç ajanda, mesele bu değil. Mısır'daki Cihad Hareketi, yolunu ve ilkelerini değiştirdiğinde gözden geçirmeler yaptı. Modern partiler, ister sol ister sağ olsun, gözden geçirmeler veya öz eleştiriler yapar. El-Nusra Cephesi/HTŞ bugüne kadar yaptığı hiçbir eylemin öz eleştirisini sunmadı. Bilakis, HTŞ'nin şeriatçıları arasında, tavırlarında sebat ettikleri için iktidara geldiklerine dair derin bir kanaat var.
Yüz gündür işlerin nasıl yürüdüğünü bir düşünelim: Ordu, polis ve güvenlik güçlerinin feshedilmesi ve HTŞ liderlerinin imzayla başkomutan olarak atanması, askeri liderlerin (ehil ve söz sahibi olarak kabul edilerek!) cumhurbaşkanını seçmek için toplantı yapması, Ulusal Diyalog adı verilen ve seçilenlerden 24 saat içinde katılmaları istenen bir organizasyon yapılması (ki bu tiyatro onlara sadece istişari sıfatı veriyor), ehliyet, dürüstlük veya deneyime sahip olmayan bir grubun, Şura Konseyine sunulup düzeltildikten sonra yayımlanacak anayasal ilkeler yazmakla görevlendirilmesi… Hayatlarında yerel, bölgesel veya uluslararası bir soruşturma komisyonunda bulunmamış şahıslardan bir soruşturma komisyonu oluşturulması! Ve kişisel sitelerinde ve sosyal ağlarda nefret söylemi devam eden kişilerden bir sivil barış komitesi… Bu sadece aptallık veya deneyimsizlik mi? Sayın Hakan Fidan'ın vesileli vesilesiz tekrarladığı gibi, İdlib'de yedi yıllık başarılı deneyim nerede?
Suriyelilerin kayda değer bir kesimi, özellikle İsrail'in Suriye'nin bölünmesini teşvik eden resmi politikası ve Amerika'nın bu konudaki büyük suç ortaklığı ışığında, şu anda yaşananların ve durumun ülkenin parçalanması yönünde gelişme ihtimalinin tehlikesini hissetmiyor mu?
Kayda değer bir kesimi mi? Suriye'de anlattığımız yeni yandaşlar ve yağcılar arasında bile, parçalanma, bölünme, taksim ve iç savaş tehlikesini hissetmeyen tek bir Suriyeli bile var mı? İsrail, Suriye dosyasına tüm Suriye'den bir ülke ve halk olarak kurtulma açısından yaklaşıyor ve Netanyahu'nun düşüncesi, Rabin'in bir zamanlar Gazze Şeridi için dilediğinden farklı değil: "Keşke deniz yutsaydı…" Suriye halkı her zaman Filistin davasının yanında olmuştur, bu nedenle dinci Siyonist proje için kronik bir endişe kaynağıdır. Amerika hala, özellikle Türkiye ile ilişkilerinin geleceği ışığında, ihtimalleri inceliyor. Asıl mesele, Katar hariç Arap ülkelerinin yaşananları anlamaması ve Suriye'deki herhangi bir demokratik dönüşümün onları hiçbir şekilde ilgilendirmemesi. Dolayısıyla, Suriye ordusu ve güvenlik güçlerinin kilit noktalarına yerleştirilen kapalı ideolojik bir grubun varlığını en son onlar hissedecektir.
Suriye'deki çatışma ve bölünme projelerinden, Suriyelilerin çoğunluğuna ek olarak, bölgede ve dünyada kimler zarar görüyor ve olayların gidişatını etkileme güçleri ne kadar?
Soruya rasyonel bir cevap vermek gerekirse: Herkes. Fakat jeopolitik vizyonlarda irrasyonellik çağında yaşıyoruz.
Yeni Suriye Anayasa Bildirgesi hakkındaki tutumunuz nedir?
Pinochet'in anayasasını ve Kuzey Kore anayasasını okudum, her ikisini de diktatörler yazmıştı, daha doğrusu kötü niyetli diktatörlükler. Yüz gündür akıllıca bir karar veya Suriye'deki diktatörlük inşasını biraz makyajla örtme girişimi bekliyorum, ancak Libyalı kardeşlerimizin dediği gibi... Allah'tan başka galip yoktur. Yani eğer Alemlerin Rabbi emanetini alır ve cumhurbaşkanı ölürse anayasal bir çıkış yolu kalır mı?
Yarın (bugün 18 Mart) Deraa'da "Özgürlük ve Onur Devrimi" olarak adlandırdığınız şeyin on dördüncü yıl dönümünü kutluyorsunuz. Ülkenin ve insanların içinde bulunduğu acınası durumu gördüğünüzde bugün hangi duygulara kapılıyorsunuz?
Bugün kutlama yapmayacağız, ne Nevruz'da ne de bu yılki Ramazan Bayramı'nda, Suriye sahilindeki toplu katliamların şehitleri için yas tutacağız. Kaybettiğimiz mücadelecilere bakıyorum: Maan el-Avdat, Muhammed Abdürrezak eş-Şaraa, Adnan Vehbe, Abdulaziz el-Hayr, Salah el-Avdat, Mahir Tahan, Mişel Tamo, İyas Ayyaş, Raca en-Nasır, Gıyas Matar, Cihad Şelhub, Halil Matuk, Razan Zeytune, Vail Hammade, Semira el-Halil, Nazım Hammadi, Mazin el-Dabbağ... Suriye halkının her kesiminden ve bölgesinden isimler... Onlarla yüzleşmek için El Kaide tutukluları Sednaya Hapishanesinden nasıl çıkarıldı, onlardan sonra çatışmalar nasıl mezhepçileşti ve radikalleşti... Ve dünya, anavatanına karşı nasıl komplo kurdu... Fakat bu şehitlerin ortaya koyduğu temel fikirler hâlâ karşımızda dimdik duruyor. Düşen rejimin yıkılış günü, düğün nihayete ermedi ve gelin (Suriye) deveden indirilip güpegündüz tecavüze uğradı. Her rengiyle diktatörlükten kurtuluş görevi hâlâ karşımızda duruyor, nifak, parçalanma ve iç savaş tehlikeleri güncel. Önümüzdeki zorluk hala şu: Ya hep birlikte öleceğiz ya da hep birlikte Suriyelilerin Suriye'sinde yaşayacağız.
HTŞ yönetiminin anayasa bildirgesi
"Cumhurbaşkanının dini İslam'dır ve İslam hukuku, yasamanın ana kaynağıdır"