Harvard hükümeti, olağanüstü hal ve Kişinev nümayişi: Moldova'da hal ve gidişat
Son on yıl içinde Ukrayna ile aynı olmasa da benzer süreçlere tabi olan Moldova, şu anda adım adım NATO karakoluna dönüşüyor.
Kişinev, geçen aylarda sınır anlaşmazlıkları nedeniyle AB üyelik kriterlerini karşılamamasına rağmen aday üye yapıldı. Ve “tarafsızlık” statüsü ülke anayasasında yer almasına rağmen mevcut Moldova hükümeti, Brüksel’deki karargaha askeri yığınak için göz kırpıyor.
Olağanüstü hal rejimi
Ülkenin neoliberal restorasyonu Kiev Maydanı gibi değil, yumuşak geçişle sağlandı. Önce ABD’de eğitim almış olan ve Açık Toplum Vakfı ile ilişkilerini kendisi de gizlemeyen Maya Sandu, 2020’nin bahar aylarında devlet başkanlığına seçildi. 2021 genel seçimlerinde de Sandu’nun Eylem ve Dayanışma Partisi (PAS) yüzde 53’lük bir oy oranına erişerek parlamentodaki 101 sandalyenin 63’ünü kazandı ve Natalya Gavrilica liderliğinde tek partili hükümet kuruldu.
Bu kabinenin birçok üyesi Batılı ülkelerdeki STK’larda çalıştı veya bu STK’lardan sağlanan fonlarla eğitim aldı. 2 Haziran’da istihbarat teşkilatı başkanlığına atanan Aleksandr Mustyatse bunlardan biri ve mevcut hükümet, halk arasında “Harvard hükümeti” olarak anılmakta.
Son birkaç yılda Sandu ve hükümetinin Batı taraftarı tutumu sert itirazlarla karşılaştı ve ülkede mayıs ayından bu yana düzenli olarak gösteriler yapılıyor.
Mayıs ayının sonunda ana muhalefetteki Sosyalist Parti’nin lideri ve eski Devlet Başkanı İgor Dodon önce tutuklandı, ardından ev hapsine alındı.
Devamında medyaya sansür dayatmaları gelmeye başladı. Ülke, 2021’in sonundan, yani Sandu ve PAS’ın iktidarı tek başına ele geçirmesinden bu yana olağanüstü hal ile yönetiliyor ve bu kapsamda hükümet, basına istediği kısıtlamaları uygulamakta serbest.
NATO’nun yeni forvet oyuncusu Sandu, ceza sahasının boş kalmasıyla yeni goller peşinde koşmaya başladı. Halihazırda hem Transdinyester bölgesinde kontrolü zor yolla ele geçirmeye çalışıyor hem de ülkenin anadilini inkâr ederek Moldovaca diye bir dil olmadığını, özünde bunun Rumence olduğunu iddia ediyor.
Sandu ve ekibi, neoliberal restorasyonun öncüleri olmasının yanında son 30 yıldır Moldova’yı ilhak etmeye çalışan ve bunu hiçbir zaman gizlemeyen Romanya devleti adına çalışıyor.
Protestolar
Rusya yaptırımları sonrasında elektrik ve doğalgaz maliyetleri Moldova’da da yükseldi ve bu kriz, hükümet tarafından kasıtlı olarak getirildi.
Kişinev, geçen yılın sonbahar aylarında Gazprom ile ucuz doğalgaz alımında anlaştı ama ödemeleri zamanında yapmadı. Şimdi hükümet AB ülkelerinden gaz ve elektrik alıyor ki bu alternatif çok daha pahalı.
Bu yılın yazına gelindiğinde gıda, gaz, elektrik, kamu hizmetleri, benzin ve motorin fiyatları kat kat arttı; enflasyon 1990’lardan bu yana ilk kez yıllık bazda yüzde 34’e ulaştı.
Ki Moldova, Avrupa’nın en yoksul ülkeleri arasında ve bu kışa yaygın işsizlik, elektrik ve doğalgaz kesintileri ve Transdinyester’de savaş riskiyle giriyor.
Son aylarda yapılan anketler, iktidar partisinin popülaritesinin keskin şekilde düştüğünü gösteriyor; nüfusun yüzde 75’i Gavrilica kabinesinin performansından hoşnut değil.
Geçen yıl başbakan yardımcılığından istifa eden Vladislav Kulminskiy de kabinenin taze kana ihtiyacı olduğunu söyledi. PAS’ta Sandu’nun yerine aprti başkanlığı koltuğuna oturan Meclis Başkanı İgor Grosu da hükümette değişiklik yapılması gerektiğini kabul ederek, bazı bakanların göreven alınması gerektiğini dile getirmişti.
Mayıs ayında eski Devlet Başkanı Dodon tutuklandı ve vatana ihanet, yolsuzluk gibi ciddi suçlamalarla karşı karşıya kaldı. Eski Meclis Başkanı Zinayda Greceanii ve ana muhalefetteki Sosyalist Parti’nin milletvekillerinin neredeyse yarısı hakkında dava açıldı.
Daha sonra basın, görevden alınan Başsavcı Aleksandru Stoianoglo’dan, Sandu’nun Dodon ve diğer muhalefet liderlerinin tutuklanması talimatı verdiğini öğrendi.
Stoinaglo, özel bir komisyon tarafından göreve seçilmişti. Sandu ve hükümetin ajandasına itirazları nedeniyle geçen yıl tutuklanmıştı; Stoianoglo’nun Batı medyası ve Kişinev’deki AB misyonunun eski başkanının kendisi hakkında karalama kampanyası yürüttüğüne dair bilgi vermek üzere olduğu basın toplantısından 20 dakika önce ofisinin polis baskınına uğraması da dikkat çekiciydi.
Şu anda İsrail’de olan ve 1 milyar dolarlık vurgunla “yüzyılın hırsızlığı” davasında yargılanan isimler arasındaki dolandırıcı banker İlan Şor’un partisi tarafından organize edilen ve Komünist Parti de dahil olmak üzere çeşitli siyasi güçlerin katıldığı protestolar eylül ayında yoğunlaştı.
Partiler, hükümetin istifasını talep ederek, Milli Selamet Komitesi’nin kurulduğunu ilan ettiler.
Eylülde binlerce kişinin katıldığı mitingin ardından göstericiler, parlamentonun önündeki meydanda çadır kampı kurdu. Ancak birkaç hafta sonra polis protestoculara saldırarak kampı dağıttı.
Amerikan elçisinin açıklamaları
Kişinev’de protestolar büyüdükçe ABD’nin Moldova Büyükelçisi Kent D. Logsdon, cüretkar açıklamalar yapmaya başladı. Logsdon, parlamento binası önündeki polis saldırısının ardından Şor partisini “Kremlin operasyonlarına katılmakla” suçladı. Logsdon, ayrıca parti liderlerinin yaptırım listesine alındığını aktardı.
Aradan geçen bir hafta sonra hükümetin enerji kriziyle başa çıkmak için kurduğu acil durum komitesi parlamentoyu feshetti ve ABD Hazine Bakanlığı’nın yaptırım listesine aldığı şahısların banka hesaplarının dondurulmasına ilişkin değişiklikleri onayladı.
Şor, daha sonra “hükümete ne yapacağını yapması gerektiğini söylemekten çekinmeyen” büyükelçinin sınır dışı edilmesi çağrısında bulundu.
Şor, öteden beri kayda değer bir seçmen tabanını elinde tutuyor. Aynı şekilde dolandırıcılıktan yargılanan, şu anda İstanbul’da olan kaçak oligark ve eski Demokrat Parti lideri Vladimir Plathotniyuk, yakın zaman önce ABD’in desteğine nail isimler arasındaydı. O da ABD Hazinesinin yaptırım listesine girdi.
Joe Biden başkan yardımcısı olarak görev yaparken Plahotniyuk halihazırda dolandırıcılıktan hüküm giymişti ve Biden, Plahotniyuk ve ortağı eski Başbakan Vlad Filat liderliğindeki hükümetinin yaptıklarını “başarı hikayesi” olarak nitelendirmişti.
Zamanında Plahotniyuk’un hüküm giymesi, ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Victoria Nuland’ı rahatsız etmemişti. Hatta Plahotniyuk kaçtıktan sonra ilk kucak açan Washington olmuştu.
Plahotniyuk, 2019 seçimlerinin ardından partisi iktidarı kaybettikten sonra ABD Büyükelçisi ile görüşerek ABD’ye yol aldı. Ve Plahotniyuk’un “yüzyılın hırsızlığı”ndaki en büyük suçlu olduğunu vurgulayan Moldovalı savcıların iade talebi ABD tarafından reddedildi.
Plahotniyuk’un bir sonraki rotası İstanbul oldu ve iade talebini Türkiye de geri çevirdi.
Bununla birlikte mevcut Moldova hükümeti, yolsuzluk skandallarının üzerine gitmeye pek niyetli değil. Zira Sandu da dahil olmak üzere şu anki politikacıların çoğu o sırada hükümetteydi.
Kısa süre önce iki yıllık sessizliğini bozan ve basına konuşan Plahotniyuk’un da ima ettiği şey buydu ve yakında “Harvard hükümetinin” hatalarını düzeltmek için siyasete döneceğini açıkladı.
İktidar partisi mecliste çoğunluğa sahip ve muhalefetin şu zamana dek Gavrilica hükümetini devirme girişimleri başarısız oldu. Hükümeti devirme taraftarı olan partiler, Şor partisiyle ortaklık kurmaya — İlan Şor’un mazisi nedeniyle — soğuk bakıyorlar. Bununla beraber muhalefet oluşumları; Sosyalistler, Yurttaş Kongresi, Liberal Demokrat Parti, Kişinev Belediye Başkanı İon Ceban ve eski Başbakan İon Çiku’nun yer aldığı Selamet Komitesi oluşturuldu.
Ülkenin akıbeti, şimdilik sokaktaki protestocuların örgütleyeceği bir “tersten Maydan” ile belli olacak gibi görünüyor.