Hamas'ın saldırısı İsrail için ne anlama geliyor?
"Bu saldırının ölçeği o kadar büyük ki, statükoya yaklaşan herhangi bir şeye geri dönmek Hamas için zafer gibi görünecektir."
Çevirmenin notu: Hamas’ın silahlı kolu El Kassam Tugayları, 7 Ekim sabahı İsrail’e karşı “Aksa Tufanı” adını verdiği bir operasyon başlattığını ve ilk aşamada işgal altındaki topraklara 5 bin roket ve havan fırlattıklarını açıkladı. Devamında Gazze sınır hattındaki yerleşimlere sızmaların olduğu yönünde haberler gelmeye başladı; İsrail, “savaş durumu alarmı” verdi. Gerilim devam ederken düşünce kuruluşu Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi (CSIS) araştırmacıları Daniel Byman ve Alexander Palmer, İsrail’in elindeki zor alternatiflere değinmiş.
Hamas’ın saldırısı İsrail için ne anlama geliyor? Netanyahu’nun elinde kötü seçeneklerden başka bir şey yok
7 Ekim 2023
İsrail’e yağan binlerce roket Tel Aviv ve diğer kentlerin siluetini aydınlatırken, ülkenin şu anki önceliği Hamas’ın Gazze Şeridi’nden yaptığı ani ve yıkıcı saldırılara karşı kentlerini ve askeri üslerini korumak. İsrail, militanların kökünü kazımaya, daha fazla sızmayı önlemeye ve halkını bombalayan roket ve havan toplarını susturmaya çalışacak.
Hamas’ın saldırılarının boyutu ve İsrail’in şaşkınlığı göz önüne alındığında, bu işlerin hiçbiri kolay olmayacaktır. İsrail başarılı olsa bile Hamas’ın zayıflatılması ve böyle bir saldırının tekrarlanmaması için bundan sonra ne yapması gerektiği konusunda zor seçimlerle karşı karşıya kalacaktır. İsrailli liderlerin Hamas ve diğer düşmanlara karşı caydırıcılığı yeniden tesis ederken şiddetin Batı Şeria’ya yayılmasını engellemesi, ülkenin son dönemdeki diplomatik kazanımlarını koruması ve devam eden rehine durumunu yönetmesi gerekiyor.
Gazze ikilemi
Belki de en büyük soru Gazze Şeridi konusunda ne yapılacağı. Hamas’ın 2007’de bu Filistin eksklavında iktidarı ele geçirmesinden bu yana İsrail, geçmiş krizler sırasında İsrailli siyasetçilerin harekete geçme çağrılarına rağmen burada büyük ölçekli, uzun vadeli kara harekatlarından kaçındı. Nitekim 2018’de İsrail, Hamas ile ateşkes görüşmeleri yaparken İsrail Savunma Bakanı Avigdor Lieberman protesto amacıyla istifa etti. Fakat İsrailli askeri liderler haklı olarak Hamas’ı Gazze Şeridi’nden söküp atmanın zor olacağına dikkat çekti. Hamas’ın Gazze’de hastaneler, camiler, okullar ve gençlik gruplarının yanı sıra polisle de derin bağları var.
Son çatışmalardan önce İsrailli liderler, ara sıra düzenlenen hava saldırıları ve iktisadi baskının Hamas’ın dengesini bozduğunu ve İsrail’e karşı büyük bir tehdit oluşturamadığını iddia edebiliyordu. Artık bu argümanın pek bir ağırlığı kalmadı. İsrail Gazze Şeridi’ne ateş yağdırmaya devam edebilir ama bunun Hamas’ın iktidarını sarsmak açısından çok az faydası olacaktır. Buna ek olarak, uluslararası (ve özellikle ABD) kamuoyu şu anda İsrail’e sempati duysa da Hamas’tan önemli bir karşılık gelmeden geçen her bombardıman günü İsrail Savunma Kuvvetleri harekatlarına verilen uluslararası desteği erozyona uğratacaktır.
Kısa vadede İsrail, ordusunu Gazze Şeridi’nin tamamını ya da bir kısmını işgal etmek üzere göndererek Hamas’a karşı bazı kazanımlar elde edebilir. İsrail kuvvetleri Gazze’ye girerek Hamas’ın halk üzerindeki kontrolünü bozabilir. Bölgedeki Filistinlileri sorgulayabilir, Hamas’ın her düzeydeki yetkililerini gözaltına alabilir ve başka yollarla bilgi toplayabilirler. Ayrıca çok sayıda alt kademe Hamas mensubunu öldürebilir ya da yakalayabilir, tünelleri ve askeri malzeme depolarını imha edebilir ve şeritten İsrail’e sızma yollarını kesebilirler. Tüm bu adımlar Hamas’ı zayıflatacak ve İsrail’e yönelik kısa vadeli tehdidi azaltacaktır.
Fakat İsrail, Hamas’ı zayıflatmayı başarsa bile kara harekâtı büyük riskler taşıyor. Bölgenin yoğun kentsel arazisi İsrail kara kuvvetleri açısından kayda değer bir engel teşkil ediyor ve sivil kayıplar için muazzam bir potansiyel yaratıyor. Örneğin 2014 krizi, İsrail kuvvetlerinin Koruyucu Hat Harekâtı sırasında Gazze Şeridi’nin sadece birkaç kilometre içine girmesine rağmen 66 İsrail askeri, altı İsrailli sivil ve 2 binden fazla Filistinlinin (çoğu sivil) ölümüyle sonuçlanmıştı. Hamas ayrıca bölgenin büyük bölümünde tüneller kazmış durumda ve bunları ani saldırılar düzenlemek ve daha fazla İsrail askerini rehin almak için kullanabilir ve mevcut siyasi felaketi daha da büyük bir kabusa dönüştürebilir.
İsrail, Gazze Şeridi’ni yönetecek başka Filistinliler bulabilirse Hamas’ın etkisini uzun vadede ortadan kaldırabilir. Ancak İsrail, Filistin tarafında güvenilir bir siyasi ortaktan yoksun. Filistin Yönetimi’nin lideri Mahmud Abbas ve yandaşları Hamas’tan nefret ediyor ve Hamas’ı Batı Şeria’da acımasızca bastırmış olsalar da Filistinliler nezdinde kayda değer bir siyasi destekten yoksunlar. Yaygın yolsuzluk, yaşlanmış ve dokunulmazlığı kalmamış bir liderlik ve İsrail’le yıllarca süren işbirliği Filistin Yönetimi’nin itibarını zedeledi. Dahası, Filistin Yönetimi liderleri İsrail tanklarının üzerine binerek Gazze Şeridi’nde iktidarı ele geçirmek istemiyorlar ki bu da ellerinde kalan yıpranmış milliyetçi kimliği de yok eder. Tüm bunlar Hamas’ı devirecek bir kara harekatının İsrail’i Gazze Şeridi’ni yönetmek zorunda bırakacağı, Gazze Şeridi’nin zorlu iktisadi durumu ve düşmanca nüfusuyla baş etmek zorunda kalacağı anlamına geliyor.
Gazze Şeridi’nde uzun sürecek bir savaş İsrail için diplomatik açıdan da yıkıcı olacaktır. Suudi Arabistan ile ilişkilerini normalleştirmeye çalışan İsrail, Riyad’ın Filistin meselesinde sadece göstermelik tavizler istemesini bekliyordu. Suudi Arabistan yönetimi, Filistin konusu geri plandayken, kendi ülkelerindeki ve Müslüman dünyasının genelindeki kamuoyunun başka meselelere odaklanacağını umarak böyle bir yaklaşım benimsemiş olabilir. Fakat şiddet olayları devam ederken Suudi Arabistan bu konuda zayıf görünmeyi göze alamazdı. Cumartesi günü Suudi Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklama, diplomatik sıkıntıların artacağının habercisi niteliğindeydi ve mevcut şiddet patlamasından İsrail’in “devam eden işgali, Filistin halkının meşru haklarından mahrum bırakılması ve kutsallarına karşı sistematik provokasyonların tekrarlanması” sorumlu tutuldu.
Yine de tüm bu sorunlara rağmen, İsrailli liderler hala içeri girmek zorunda hissedebilirler. Bu saldırının ölçeği o kadar büyük ki, statükoya yaklaşan herhangi bir şeye geri dönmek Hamas için zafer gibi görünecektir. İsrailli politikacıların kısa vadeli düşünme mazisi var ve halkın tutkusu yüksek.
Batı Şeria’da yeni bir şey yok
İsrail ayrıca, özellikle Gazze’ye kara harekâtı düzenlemesi halinde, Batı Şeria’nın nispeten sakin kalmasını sağlamaya çalışacaktır. İsrail’in Gazze Şeridi’ndeki önceki askeri harekatları Batı Şeria’da geniş çaplı gösterilere yol açmıştı. Batı Şeria halihazırda kargaşa içinde ve Üçüncü İntifada’nın patlak vermesinden söz ediliyor. Hem 2021 hem de 2022’de bölgede yüksek düzeyde şiddet yaşandı ve 2023 daha da kötü olma yolunda ilerliyor; bu yıl şimdiye dek yaklaşık 200 Filistinli İsrail eliyle öldürüldü. Şiddetteki bu artışın bir kısmı Filistin Yönetimi’nin zayıflığından kaynaklanıyor ama İsrail yerleşimlerinin genişlemesi ve sakinleri tarafından sıradan Filistinlilere karşı tekrarlanan katliamlar gerilimi büyük ölçüde artırdı.
Hamas’ın Gazze Şeridi’nden gerçekleştirdiği saldırılardan kaynaklanan şiddet ve İsrail’in buna verdiği karşılık alevleri daha da körüklüyor. Hamas’ın başarısı halihazırda öfkeli olan Filistinlilere ilham veriyor ve İsrail’e bedel ödetebileceklerini gösteriyor. Daha da önemlisi, İsrail’in tepkisi çok sayıda Filistinlinin ölümüne yol açacaktır (Filistin Sağlık Bakanlığı’na göre şu ana kadar yaklaşık 200 kişi öldü ve bu sayı kesinlikle daha da artacaktır). İsrailliler ve uluslararası toplumun büyük bir kısmı çatışmayı Hamas’ın başlattığına inansa bile bu yeni şiddet dalgası Filistinlilerin duygularını alevlendirecektir.
Rehineler sorunu İsrail’in tepkisini daha da zorlaştırıyor. Hamas’ın kaç rehine aldığını kimse bilmiyor (ve casusları aktif olduğu sürece daha da fazlasını ele geçirebilir), ancak Hamas “onlarca” rehine aldığını iddia ediyor. Rehinelerden bazıları Gazze’ye kaçırılmış olabilir, diğerleri ise İsrail’deki Filistinli militanlar tarafından tutuluyor olabilir. Rehineler Hamas’ın eline muazzam bir koz veriyor ve İsrailli liderler için bir kâbus anlamına geliyor. İsrail’in özel harekât kuvvetleri son derece yetenekli olsa da, küçük hatalar bile ters giden bir baskında çok sayıda masumun ölümüne yol açabilir. Rehine alma aynı zamanda devam eden bir drama — terör uzmanı Brian Jenkins’in bir zamanlar ifade ettiği gibi “tiyatro” — ile sonuçlanır; bu da konuyu gazetelerin ön sayfalarında tutar, dehşete düşmüş rehineler, korkmuş aileler ve sempatik bir kamuoyu harekete geçilmesini talep eder.
Rehineler askeri harekatları da zorlaştırıyor. Stratejik düzeyde Hamas, İsrail’in Gazze Şeridi’ne girmesi ya da Hamas’ın iktidarını tehdit etmesi halinde rehinelerin hayatlarını tehdit edebilir. Taktiksel düzeyde, bölgedeki binalarda ya da savaşçıların elinde olası İsrailli rehinelerin varlığı, İsrail’in her askerî harekâtında İsrailli sivillerin ya da askeri personelin öldürülme riski olacağından harekatları çok daha zor hale getirir.
Caydırıcılığın yeniden tesis edilmesi
İsrail’in önündeki en büyük zorluklardan biri caydırıcılığı nasıl yeniden tesis edeceği —Hamas ve diğer düşmanlarını ödeyecekleri bedel çok yüksek olacağı için İsrail’e bir daha saldırmamaları gerektiğine ikna etmek— ve bunu ahlaki açıdan kabul edilebilir ve başta ABD olmak üzere diğer ülkelerin desteğini sağlayacak bir şekilde nasıl yapacağı olacaktır. İsrailli yetkililer, mevcut şiddete verilecek yumuşak bir yanıtın Hamas’ı yeniden saldırmaya teşvik edeceğinden ve Hizbullah, İran ve diğer düşmanların İsrail’i zayıf göreceğinden endişe edeceklerdir.
Uluslararası hukuktaki orantılılık ilkesi İsrail’in aşırı kayıplardan kaçınmasını ve Hamas’tan gelen tehdidi durdurmaya odaklanmak için askeri tepkisini hafifletmesini gerektirir. Öte yandan caydırıcılık mantığı genelde Filistin tarafının orantısız kayıplar vermesini gerektirir. İsrail kayıplar konusunda son derece hassas olduğu için eşit sayıda ölüm İsrail’in gözünde ülkeleri için bir kayıptır. Hakikaten de Hamas, Hizbullah ve diğer sözde direniş grupları, Yahudi devletinin uzaktan güçlü görünen ama özünde kırılgan bir “örümcek ağı” olduğuna inanarak İsrail’den daha fazla fedakârlık yapabildikleri için kendileriyle gurur duyarlar. Bu mantığa göre, caydırıcılık Hamas’ın bile gözünü korkutacak kadar yüksek zayiat seviyeleri gerektiriyor.
Caydırıcılığın uzun vadede işe yaraması için Hamas’ın İsrail karşıtlığına dayanan siyasi meşruiyetini sürdürecek başka seçeneklere ihtiyacı var. Caydırıcılık sadece bir düşmanı aksi takdirde yapabileceği düşmanca bir eylemden caydırmayı içerir. Fakat düşman başka seçeneği olmadığına inanırsa, caydırıcılık çok daha zor olur. Teorik olarak İsrail, Hamas’a Gazze Şeridi'ni yönetmesi için daha fazla özgürlük verebilir ve Filistin siyasetinde daha büyük bir rol teklif edebilir. Ancak bu tavizler Hamas’ı daha da güçlendirebilir ve öfkeli bir İsrail’in böyle bir riske girme olasılığı her zamankinden daha az.
İsrail savaşa hazır mı?
"Statüko hiç bu kadar kırılgan görünmemişti ve bundan sonra yaşanacaklar kanlı olacak."