Crocus City Hall saldırısı ve Rusya'nın göçmen problemi
"Göç politikasında her türlü diasporaya sıfır tolerans gösteren katı bir düzen olmadan, hiç kimse bunun tekrarlanmayacağını garanti edemez."
Çevirmenin notu: Aşağıda tercümesi verilen not, Komsomolskaya Pravda muhabiri Aleksandr Kots’un Telegram kanalında yer buldu. Kots deneyimli bir savaş muhabiri ve böyle kritik anlarda, sis bulutu dağılmamışken, asgari duygusallıkla en mantıklı değerlendirmeleri çıkaran isimler arasında.
Herkes saldırıda NATO ile devam eden ilan edilmemiş savaşın dinamiklerine işaret ederken çok az insan, Rusya’nın işgücü açığını kapatmak için başlattığı göçmen işçi kampanyasına dikkat çekiyor. Kontrolsüz göç hadisesi, Rusya’da başta Ortodoks Kilisesi ve turbo sağcı Dugin-Malofeev ekibinin uzun zamandır hedefinde.
Nitekim Tsargrad televizyonu, Crocus City Hall saldırısına ilişkin makalelerinden birinde şunları kaydetmiş:
“Crocus’taki terör saldırısının failleri Ukrayna’ya kaçmaya çalıştı. Gözaltına alındıklarında yaptıklarını itiraf etmeye başladılar. Kendilerine ne kadar ödeme yapıldığından bahsettiler. ‘Vaizleri’ nasıl dinlediklerini anlattılar. Yaşananlar hakkında daha fazla bilgi edindikçe, korkunç hakikat ortaya çıkıyor.
Bize karşı ikinci bir cephe açıldı; arkamızdan terör saldırıları tertip ediliyor. Crocus’taki terör saldırısı, Orta Asya’dan gelen ‘işçi’ göçmenlerin Rusya’nın ulusal güvenliğine yönelik oluşturduğu tehdide ilişkin en karanlık uyarıları gerçeğe dönüştürdü.
Sivillere yönelik katliamın CIA ve Ukrayna güvenlik kurumları tarafından organize ve finanse edildiğine dair hiçbir şüphe olmamalı. Bu konuda çok fazla delil var; teröristlerin saldırı mahallinden güneye değil, batıya doğru kaçmaya çalıştıklarını hatırlamak yeterli.
Bununla birlikte, faillerin Tacikler, yani, hükümetimizin mali bloğundaki lobinin ve iş insanlarının Rusya ekonomisinin kurtuluşu olarak bıkıp usanmadan bahsettikleri ‘çalışkan göçmenler’ olmaları da tesadüf değil.
Ancak gerçekte, Orta Asya’dan gelen göç akını, tam da terör hücreleri için üreme alanı ve Rusya’nın güvenliği için sürekli bir tehdit oluşturmak amacıyla büyük ölçüde aynı Batılı istihbarat kurumları tarafından yaratıldı. […]
Göçmen tehdidinin üstesinden gelinebilir ve gelinmelidir. Şu anda, kelimenin tam anlamıyla bir saat bile kaybetmeden mevzuatın değiştirilmesi gerekiyor. Orta Asya ülkelerinden Rusya’ya girişler son derece zorlaştırılmalıdır. Bir vize rejimi gereklidir.
Devlet yetkilileri ve kolluk kuvvetleri tüm yasa dışı göçmenleri gözaltına almak, sınır dışı etmek ve yenilerinin gelişini durdurmak için tüm tedbirleri almalıdır. Aynı zamanda terörist, aşırıcı ve İslamcı yeraltı örgütlerine karşı da şiddetli bir mücadele başlatılmalıdır.
Aynı zamanda, bu terör saldırısının planlayıcılarına ve faydalanıcılarına karşı askeri ezici misilleme saldırıları hazırlanmalı ve gerçekleştirilmelidir.”
Gazeteci Andrey Medvedev de Telegram kanalında şunları yazmış:
“Ukrayna askeri istihbaratının ve başta MI6 olmak üzere Batılı istihbarat teşkilatlarının Moskova’daki korkunç terör saldırısını gerçekleştirmek için neden göçmenleri seçtiği büyük ölçüde bariz. İngilizler hakkında iki nedenden dolayı eminlikle yazıyorum. El yazısı çok farklı ve ayrıca Ukrayna Ana İstihbarat Müdürlüğü’nün (GUR) himaye eden MI6’dir. GUR’u yerel şube olarak da düşünebilirsiniz.
İngilizler, sömürgeci mazileri nedeniyle, etnik çatışmaları körükleme konusunda çok ciddi profesyonellerdir. Hindistan-Pakistan, Pakistan-Afganistan, İran-Irak, Kıbrıs’taki Türk-Yunan savaşı. Tüm bu çatışmalar İngiliz projeleridir. Evet, bu aslında Arabistanlı Lawrence’ın hikayesi.
Ukrayna istihbarat kurumlar on buçuk yıldır İslamcı radikallerle aktif bir şekilde çalışıyor. Hizb’ut Tahrir, kaçak İçkeryalılar ve Suriyeli militanlar; tüm bunlar uzun zamandır Kiev’de. Demek istediğim, düşman Müslüman çevrede çalışma becerisine sahip. Yine de neden göçmenler?
Çünkü şimdi bu terör saldırısının ikinci kısmı başlayacak. Her türlü Telegram kanalı, sosyal ağlar aracılığıyla düşmanımız, açıklayıcı bir şekilde, Rusya devletinin göç süreçleriyle başa çıkamayacağı ve bu nedenle kalkın yoldaşlar, gidin ve bir şeyleri parçalayın temasını pompalamaya başlayacak.
Ve bir şeyi diğerinden ayırmak önemli. Göç politikasıyla ilgili bariz sorunlarımız olduğu bir hakikattir. Bu en üst makamlarda bile kabul ediliyor. Örneğin bakanlar, valiler, Kırım Başkanı… Farkında olabilirsiniz ya da olmayabilirsiniz ama işte bir örnek: Muhtemel teröristlerin elebaşısı Rusça bilmiyor. Rusya'da çalışma iznini nasıl aldı? Diğer piçler de neredeyse hiç Rusça bilmiyor. Ama buradaki soru sadece onlar için mi? Yoksa onlara bu izinleri ve diğer belgeleri verenlere mi? Yani mesele göç değil —açıkça söylemek gerekirse— göçü çevreleyen yolsuzluk. Sorun birilerinin yasaları çiğnemek istemesi değil, Rusya’da onlara bunu yapmaları için yardım edenlerin olması.
O yüzden düz ve soğuk kavramlarını birbirine karıştırmayalım. Göç politikasıyla ilgili sorunlarımız [özellikle de benim kişisel sorunlarım] ayrı bir hikâye. Ancak düşmanlarımızın şu anda sallamaya çalıştığı, tamamen başka bir şey. Bilmediğimiz insanlara vatandaşlık vermeyi durdurma, asayişi yeniden sağlama, sözüm ona ‘diasporaların’ rolünü yeniden değerlendirme taleplerimiz kesinlikle doğru. Ancak düzeni yeniden tesis etmesi gereken devlettir, kanun uygulama becerisine ve şiddet tekeline sahip olan da devlettir. Başka hiç kimse değil. Biz Ukrayna değiliz. […]
Bu nedenle, genel manada varılan sonuçlar basittir. Teröristler milliyetlerine bakılmaksızın yok edilmelidir. Göç politikası ciddi bir şekilde ele alınmalıdır. Asayişi yeniden tesis etme sürecinin uzun olacağı açık olsa da.”
Meseleyi yorumlarken, bu boyutu ıskalamamak faydalı olur. Rusya’nın halihazırdaki demografi problemi ve göç sorunu, ileride çok fazla baş ağrıtacağa benziyor.
Crocus City teröristleri hangi uyruktan?
23 Mart 2024
Bildiğiniz üzere tutukluların hepsi Tacikistanlı. Son 15 yıldır hakkında yazdığım şey gerçekleşti. Ne zaman Rusya’nın, etnik kökenler arası gerilimlere dayalı sosyal patlamaların yaşandığı kentlerine iş seyahati yapsam, bunun er ya da geç patlayacak bir zaman mayını olduğu konusunda uyarıda bulundum. Bir “renkli devrimden” korkumuz yok. Ancak Avrupa’daki çokkültürlülük örneği, zayıf göç politikasının büyük çalkantılara yol açabileceğini gösterdi.
Rusya’da uzun yıllardır neredeyse hiç kontrol edilmeyen göç akışı ve yeni gelenlerin asimile edilmesine yönelik çalışmaların eksikliği şimdiden gettoların, ülke altyapısının [kendilerine ait kuaför ve dişçilerden yeraltı mescitleri ve MMA kulüplerine kadar] ve kapalı alt kültür ve şebeke hareketlerinin oluşmasına yol açtı. Tüm bunlar paralel yasal, mali ve hukuki gerçeklikler içinde var oluyor. Fakat bu dünya bizimkiyle sistematik olarak çakışıyor.
Başta Orta Asya İslamcı aşırıcılığı vardı. Güvenlik kurumları güney cumhuriyetlerinden yeni gelenler tarafından tertip edilen terör saldırılarını düzenli olarak engelledi ve Vahhabilerin hücrelerini tasfiye etti. Ardından bodrum katlarındaki spor salonlarından çıkıp sokaklarda yerlilere zorbalık yapan ebu-haydut “kültürü” geldi. Aynı zamanda, göç ortamının çok örgütlü olduğu ve kendini savunmak için çok hızlı bir şekilde ayağa kalktığı [kitlesel olarak ayağa kalktığı] anlaşılmalı.
Ve sonra düşmanın istihbarat teşkilatları bu büyük, telkine müsait kategoriyle ilgilenmeye başladı. Kotelniki’deki kolluk kuvvetleri baskınlarından sonra Moskova’daki göçmen yürüyüşlerini hatırlıyor musunuz? Ya da Odintsovo’daki yürüyüşü? Tüm bunlar düşman tarafından Telegram kanalları aracılığıyla başlatıldı. Kiev zayıf noktalarımızı biliyor ve toplumda gerilen sinirlere ustaca oynuyor.
Bu ortamda casusları yaratılması an meselesiydi. Bu hikayedeki en korkutucu şey ise yeni motivasyon seviyesi. Ukraynalı psikolojik harpçıların açıkça beyinlerine kazıdıkları dini tonlar kesinlikle mevcut. Fakat bunlar özel kuvvetlerle birlikte kendilerini havaya uçurmayı tercih edecek ideolojik teröristler değillerdi. Basit ve anlaşılır tezler ve biraz ruble ile birkaç yüz kafiri öldürdükten sonra nasıl yaşayacakları açıklanan açgözlü paralı askerlerdi.
Elimizde yeterince telkine müsait ve kontrol edilebilir malzeme var. Mahaçkale havaalanında Yahudilerin aranmasını hatırlayın [Telegram üzerinden aynı Ukrayna Devleti Özel İletişim ve Bilgi Koruma Teşkilatı (CIPSO) operasyonuydu], bu arada yerli din adamları bunu sadece kınamakla kalmamış, hatta “baskının” artması çağrısı yapmıştı. Ve röle kabinleri ve asker toplama merkezleri sizin ve benim gibi Slavlar tarafından ateşe verildi. Darya Trepova da bunun canlı bir örneğidir. Ancak yeni gelenlerin sorunu gri, kötü kontrol edilen bir bölgede var olmalarıdır. Ve burada, elbette, bir günde bir sipariş sorunu çözmeyecektir. İşgücü göçünü, yasalara saygılı ve çalışkan göçmenlerin lehine gri bölgeden çıkarma konusunda sistematik bir çalışmaya ihtiyacımız var.
Düşman yeni kabiliyetlerini gösterdi ve biz de bu yeni gerçeklere göre hareket etmeliyiz. Göç politikasında her türlü diasporaya sıfır tolerans gösteren katı bir düzen olmadan, hiç kimse bunun tekrarlanmayacağını garanti edemez. Burada uyruk önemli değil. Önemli olan, böyle bir şeyin kapalı bir ortamda hangi koşullar altında büyüdüğü.