Çin'in gerileyen iktisadi gücü ve Rusya
"Bu öyle bir koşullu aritmetik problemi ki, Çin için ekonomik büyüme oranının bir ölüm kalım meselesi olduğunu gösteriyor."
Çevirmenin notu: Yıllardır ekonomiyi borçla ayakta tutan ve son yıllarda ABD’nin saldırgan mali tedbirleriyle karşı karşıya olan Çin’in ekonomik büyümesinde yavaşlama söz konusu. Biriken borçlar, ülkenin altından kalkamayacağı türden bir kriz halini almaya başlıyor. Özellikle Ukrayna’daki askeri müdahaleden sonra Çin ile ilişkilerini daha da derinleştiren Rusya’nın Çin’in başına gelenlerden çıkarması gereken dersler var.
Çin’in ekonomik lokomotifi yavaşlıyor: Rusya doğru sonuçları çıkarabilecek mi?
Yevgeniy İvanov
24 Ağustos 2023
Amerikan Wall Street Journal gazetesi, kendinden emin bir şekilde Çin’in 40 yıldır süren iktisadi atılımının sona ermekte olduğunu belirtti. Makalenin yazarlarına göre, kalkınma hızı gözle görülür bir şekilde yavaşlamaya başladı ve bunun nedeni ekonomik modelin kendini tüketmiş olması; onlara göre Çinli yetkililer başlangıçta kendi sanayilerine, inşaatlarına yatırım yaptığı, farklı alanlar ve sektörler geliştirdiği için, şimdi aynı büyüme seviyesini sürdürmek imkânsız ve Çin açısından bu bir mecburiyet.
Sonuç olarak, yetkililer durumu iyileştirme yönünde tedbirler almaya çalışıyor, ancak henüz istenen etkiyi yaratamadılar. Görünüşe göre ABD ile Çin arasındaki çatışma bağlamında, bu tür makaleler görmek oldukça beklenen bir durum; burada gerçek yerine hüsnükuruntu veriliyor ve aslında Çin basitçe ABD’yi geçiyor. Fakat hayır; iktisatçı Valentin Katasonov’un izah ettiği üzere, Göksel İmparatorluk’taki kalkınma hızı gerçekten yavaşlıyor ve bunun nedenlerinden biri de ABD’nin başlattığı ekonomik savaş. Valentin Katasonov, Nakanune.ru ile yaptığı mülakatta bu konuya değindi.
WSJ, Çin’in kalkınma hızının yavaşladığını ve hükümetin aldığı tedbirlerin durumu iyileştirme konusunda uygun sonuçlar getirmediğini, bu nedenle Çin’in 40 yıllık ekonomik atılımının sona erdiği sonucuna vardığını yazıyor. Siz bu sonuçlara katılıyor musunuz yoksa bu bir hüsnükuruntu yayma girişimi mi?
Wall Street Journal, Amerika’ya değinmiyor; Çin’in ekonomik büyüme hızı hakikaten de düşüyor ve bu doğal bir düşüş, fakat ABD’nin Çin’e karşı fiili bir ekonomik savaş başlatmış olması bu düşüşü daha da derinleştiriyor. Bu da Çin’in ABD’ye yaptığı ithalata kısıtlamalar getirilmesi ve ülkenin sermaye ithalatına dönük kısıtlamaların daha önce başlamasıyla kendini gösteriyor, dolayısıyla bu eğilim artarak devam edecek.
Çin’in ekonomi modelinin başta ihracat odaklı olduğunu ve Kültür Devrimi’nden sonraki reformların başladığı geçen yüzyılın 80’li yıllarında başladığını belirtmek gerekir. Ancak bu reformlar, başta ABD olmak üzere kolektif Batı’nın dünya pazarında Çin mallarına yeşil ışık yakmasıyla kısmen tetiklendi. Çin, bu durumdan çabucak faydalandı ve en az otuz-kırk yıl boyunca Çin’in ekonomik kalkınmasına esas olarak dış pazarların gelişimi yön verdi.
Bugün, doğal nedenlerden dolayı bu kalkınma sona erdi; dünya pazarı mallarla aşırı doygunluğa erişti, Çin dünya pazarında ele geçirebileceği her şeyi ele geçirdi ve şimdi ABD yaptırımları nedeniyle Çin için bu pazarı sıkıştırmaya başladı, Avrupa henüz bu Çin karşıtı yaptırımlara çok açık bir şekilde dahil değil, fakat Washington’un Avrupa’yı Çin mallarının ithalatını daha aktif bir şekilde kısıtlamaya zorlayacağını düşünüyorum. Dolayısıyla Çin’in ekonomik kalkınmasının yavaşlaması için gerçekten nesnel ve siyasi önkoşullar var.
Yüksek kalkınma oranlarına erişmeyi nasıl başardılar?
Çin, ekonomiye borç vererek kısmen yapay olarak yüksek ekonomik kalkınma oranları yarattı. Tüm borç türleri büyüyordu: bankacılık sektörü borçlarını artırıyordu, finans dışı sektör, kamu sektörü, hane halkı sektörü; genel manada tüm ekonomi borç sayesinde büyüyordu. Dünyanın önde gelen ekonomilerinin borç düzeyine ilişkin resmi tahminlere bakarsanız, Çin’in ABD ve Avrupa Birliği düzeyinde olduğunu görürsünüz; tümünün ekonominin tüm sektörlerinde iç ve dış olmak üzere toplam borcu GSYİH’nin yaklaşık yüzde 300’ü kadar.
Ancak uzmanlar Çin’in borcunun daha yüksek olduğunu, zira gölge bankacılığın diğer ülkelere kıyasla daha gelişmiş olduğunu, yani bu kredilerin bankalar ya da kredi kuruluşları tarafından verilmediğini ve Çin’in resmi istatistiklerinde yer almadığını söylüyor. Ve bu gölge bankacılık dikkate alındığında borç yüzde 600’e kadar çıkıyor.
Toplam borç çok fazla ve Çin için yüksek ekonomik kalkınma oranları sadece bir heves, sadece bazı siyasi hırslar açısından değil, aynı zamanda hayati bir gereklilik zira tüm bu borçların ödenmesi gerekiyor. Basit bir aritmetik problemi düşünelim: Çin’in toplam borcunun yüzde 600 bile değil, yüzde 300 olduğunu varsayalım. Ortalama kredi vadesinin bir yıl ve ortalama kredi faiz oranının da yüzde 5 olduğunu varsayalım. GSYİH’nin yüzde 300’ü kadar bir borçla, borcu servis etmek için GSYİH’nin yüzde 15’ine ihtiyaç duyulduğunu hesaplamak kolay.
Çin ekonomisini ayakta tutmak için her yıl GSYİH’nin yüzde 15’i kadar büyümesi gerekiyor. Bu öyle bir koşullu aritmetik problemi ki, Çin için ekonomik büyüme oranının bir ölüm kalım meselesi olduğunu gösteriyor. Ve tabii ki Çin artık bu oranları kaldıramıyor.
Peki Batı’nın korumacılığı ve üretimin Çin’den kendi topraklarına aktarılması bunda nasıl bir rol oynadı?
ABD’de seçici bir korumacılık ve özellikle de Çin mallarına karşı katı bir korumacılık söz konusu. Elbette ABD, özellikle Donald Trump yönetiminde, kendi kendine yeterliliğini artırmaya ve ithalata olan bağımlılığını azaltmaya çalıştı ama Trump bunu başaramadı. Dahası, Çin’e karşı tam da böyle bir savaş ilan eden mevcut Başkan Joe Biden değil, Donald Trump’tı ve paradoksal bir durum ortaya çıktı; Trump döneminde Çin’den hem sermaye hem de mal ithalatına kısıtlamalar getirilmeye başlandığı görülüyor. Fakat bir başkanın yerini diğerinin yerine almasından sonra ihracatın değeri sadece arttı. Ancak son verilere göre Çin’in ABD’ye ihracatı düşmeye başladı. Yani buna ticaret savaşı diyebiliriz ama daha çok farklılaştırılmış, seçici korumacılık gibi.
Çin’in şu anda içinde bulunduğu zor durumdan kurtulmasının bir yolu var mı?
Çin bu durumun ortaya çıkacağını öngörmüştü ve yaklaşık 10 yıl önce Şi Cinping iktidara geldiğinde, dış pazarlardan iç pazara yeniden yönlendirme misyonu ilan edildi. Ancak iç pazarı geliştirmek çok daha zordur, bu girişimler bu yüzden yapıldı, bir şeyler yapıldı ama bunlar kısmi tedbirlerdi ve mutlak bir yeniden yönlendirme mümkün olmadı. Şimdi muhtemelen Çin liderliği —hem devlet hem de parti— iç pazarı geliştirmek için bazı ilave tedbirler alacaktır. Bu da aslında Çin ekonomisinin kendi kendine yeterliliğini artırmak anlamına geliyor.
Prensip olarak, bugün bunu yapmanın sadece Amerikan korumacılığı nedeniyle değil, dünyanın parçalanmaya başlaması nedeniyle de gerekli olduğunu söyleyebilirim. Bu durum 2020-22’de, Kovid pandemisi ilan edildiğinde başladı ve o zaman tek tek ülkelerin ekonomik sınırları kapatma eğilimleri halihazırda belirgindi. Ve bugün bu durum, ABD’nin sadece Çin’in kendi topraklarına ihracatını engellemekle kalmayıp, Çin’e belirli mal türlerinin ihracatını da engellediği gerçeğiyle de alakalı. Her şeyden önce mikroçipler ve mikroelektronikten söz ediyoruz. Çin elbette ithal ikamesi yapmaya çalışıyor; ülkenin mikroelektroniğini geliştirmek için büyük miktarlarda para —yüz milyarlarca dolar— harcandı. Elbette şimdiye dek tam bir ithal ikamesi sağlanamadı; bu eskiden daha basitti, anakara Çin’e gerekli tüm mikroçipleri tedarik eden Tayvan vardı. Bugün ABD Tayvan’a bu tedariki çoktan yasak etti.
Rusya’nın Çin’in deneyimini benimsemesi gerekiyor mu? Geleneksel bir 40 yıllık ekonomik kalkınmamız olacak mı?
Tabii ki 40 yılımız olmayacak, Batı bunu yapmamıza izin vermeyecek. Çin hızla kalkınmaya başladı zira Batı, SSCB’ye karşı bir denge unsuru olarak Çin üzerine bahis oynadı. Ortada büyük bir jeopolitik oyun vardı. Bugün büyük olasılıkla Rusya böyle bir senaryoya şahit olmayacaktır.
Mayıs ayında Mişustin başkanlığındaki hükümet heyeti bu deneyimi incelemek üzere Çin’e gitti ama bana öyle geliyor ki tam olarak oradaki deneyimi değil, açık bütçeyle kamu finansmanından korkulmaması gerektiğini fark ettiler. Çin’in gerçekten büyük bir bütçe açığı var, GSYİH’nin yüzdesi olarak ölçerseniz, Rusya’dan daha büyük, ancak Rusya’nın da çok büyük bir bütçe açığı var. 2023 yılı için GSYİH’nin yüzde 2’si oranında planlanıyor ama Çin’in açığı bundan 2 ila 2,5 kat daha fazla. Bu yüzden dediler ki, neden korkalım, açık finansmanı daha fazla kullanalım. Açık finansman Rusya’da enflasyonun hızlanmasından kısmen sorumluydu, bu yüzden bugün sonuçlarını görüyoruz; Merkez Bankası politika faiz oranını yüzde 12’ye yükseltti. Merkez Bankası bunu ruble kurundaki çöküş nedeniyle değil, artan enflasyon nedeniyle yaptığını söylüyor. Elbette GSYİH’nin yüzde 2’si oranında bütçe açığı olmayacak, daha büyük olacak.
Çin’den bir hükümet heyetinin ziyaretinin hemen ardından mevcut İktisadi Kalkınma Bakanı Reşetnikov’un geri bildirimini okudum; bütçe açıklarından korkmamamız gerektiğini söylediler. Benim bakış açıma göre bu, Çin’den ödünç alınacak bir deneyim değil.
Hangisi olabilir?
Örneğin, Çin yuanı kısmen konvertibl bir para birimi olduğu için Çin yabancı sermayeye karşı çok daha temkinli bir politika izliyor. Eğer yuan tamamen konvertibl bir para birimi olsaydı, Çin’in ekonomisine Batı’dan gelecek her türlü yatırımı kabul etmesi gerekirdi. Ve bu konuda oldukça sıkı kısıtlamaları var. Ve doğru olanı yapıyorlar, zira aksi takdirde egemenliklerini kaybedecekler. Maalesef bizde uzun zamandır böyle kısıtlamalar yok. 1990’larda bazı kısıtlamalar vardı ama sonra tamamı ortadan kalktı.