Barbie kadınların Fight Club'ıdır
"Kimin ve neyin görülmeye değer olduğunu ve kimin silikleşeceğini belirleyen bir dikkat ekonomisinde bir kadın nasıl başarılı olur?"
Çevirmenin notu: Aşağıda tercümesi verilen köşe yazısı, Unherd portalında Amerikalı feminist kültür eleştirmeni ve köşe yazarı Kat Rosenfield’in imzasıyla yayımlandı. Barbie ve Ken, renkli ve görünürde “muhteşem” olan Barbie Dünyası’nda hayatlarının en güzel zamanlarını geçirmektedirler. Ancak, gerçek dünyaya gitme şansı bulduklarında, kısa sürede insanlar arasında yaşamanın zevklerini ve tehlikelerini keşfederler. Film epey sükse yaptı ve aklıselim eleştirilerin sayısı internet ortamında son derece az görünüyor.
Barbie kadınların Fight Club’ıdır
Kat Rosenfield, Unherd
20 Temmuz 2023
Bu kadınlığın 2000’li yıllardaki Büyük Buhran’ı mı?
Barbie tam olarak kaç yaşında? Ürün olarak Barbie’den değil —gerçi 1959’daki doğuşu1 büyüleyici bir hikayedir— kişi olarak Barbie’den, karakter olarak Barbie’den, başka bir boyutta, “Barbie Dünyası”nda sonsuza dek sıcak pembe renkte var olan varlıktan bahsediyorum.
Kalıcı olarak hangi yaşa sabitlenmiş olursa olsun, epey başarılı. Mesleklerinin net olmayan listesi doktorluk, cankurtaranlık, haber sunuculuğunu içeriyor. Hem balerin hem de bale hocası olmuş. ABD ordusunun her kolunda ve çeşitli fast-food zincirlerinde kasiyer olarak çalışmış. Hatta dört kez başkanlığa adaylığını koymuş.
Yani, gençlerle ilişkilendirdiğimiz vasıfsız işlerde çalışacak kadar genç ama ülkenin en yüksek makamına (uygunluk 35 yaşında başlar) sahip olacak kadar yaşlı. O halde Barbie’nin yaşı da kimliği gibi: sonsuz kere değiştirilebilir ve bu da tümüyle nasıl aksesuarlandırıldığına bağlı. Sınıf ya da eğitime bakılmıyor. Yetişkin yaşamının dönüm noktalarına gelince, bazılarına kolaylıkla ulaşırken (Rüya Evi), diğerlerinin kalıcı olarak eşiğinde bekliyor (evlilik, çocuklar).
Değişmeyen tek şey silueti. Klasik Barbie hep aynı görünür: eşek arısı beli, yüksek topuklu ayakkabılar, inanılmaz derecede büyük plastik göğüsler.
Fakat Barbie ile ilgili en ilginç olan şey, sadece yaş, sınıf veya eğitimle değil, evlilik ve çocuk gibi yetişkin tuzaklarıyla da kısıtlanmamış olmasıyla, tüm bir kadın neslinin paradokslarını somutlaştırması. Barbie gibi, arketipik Y kuşağı da hem çılgınca başarılı hem de gelişimsel olarak bitmeyen ergenlik çağında sıkışıp kalmış durumda; daha az flört ediyor, daha geç evleniyor ve daha az çocuk sahibi oluyor. Barbie gibi onlar da kadınların erkekleri pek çok alanda gölgede bıraktığı bir dünyada yaşıyor, öyle ki sonradan akla gelen bir şey haline geliyorlar, nispeten yetersiz başarıları bir espri konusu ile ulusal bir kriz arasında bir şey. Ve Barbie gibi, onlardan da sadece seksi olması değil, önceki nesillerin yapamadığı bir şekilde —sadece bunu başaracak araçlar henüz yaygın olarak erişilebilir olmadığı için— sonsuza dek seksi olmaları bekleniyor.
Y kuşağı kadınlarının orta yaşa girişi, dış görünüş yönetimi işinde sahici bir devrimle paralel ilerledi; bu, düşük maliyetli botoks, on adımlı cilt bakım rejimleri ve sizi sadece yaşlanmamış değil aynı zamanda ürkütücü derecede pürüzsüz, Pixar çizgi filmi ile bebek arasında bir şey gibi gösteren Instagram fotoğraf filtreleri ile karakterize edilen bir devrim. İki şey doğru: son on yılda beden olumlamayı ve bunun kabulünü savunan oldukça görünür bir hareket doğdu ve ayrıca Batı toplumundaki kadınların istekleri, hiçbirinin aslında buna inanmadığını gösteriyor. Yeterli zaman, çaba ve parayla, kendini adamış bir kadının neredeyse sonsuza dek seksi olması artık mümkün; ayrıca hırslı kadınların muhtemelen bu taahhüdü yerine getirmeleri gerektiği, emeklilik maaşı ödemekle aynı nedenlerle kendi yüzlerine yatırım yapmaları gerektiği de giderek daha fazla anlaşılıyor.
Sonuç paradoksal: Ne kadar çok şey başarırsanız başarın, kadınlar için en büyük başarı işareti, çok fazla şey başarmaya gerek kalmayacak kadar genç görünmektir.
Beyaz perdeye adını veren bebeği canlandıran ve son zamanlarda Barbie söyleminin tüm ağırlığını mükemmel biçimli omuzlarında taşıyan aktris Margot Robbie’ye bakın. Ana akım medya kuruluşları Robbie’yi filmin tanıtımı sırasında daha “izanlı” bir şekilde giyinmediği için —yani fazla seksi olduğu için— alaya alırken, kendisi de internette “orta halli” olduğu için —yani bir ila on arasındaki seksilik skalasında orta halli olduğu için— gülünç bir şekilde olumsuzlandı. Bu olumsuzlama elbette bir grup internet Ken’inden geldi: mecazi anlamda erkekliklerinin olması gereken yerde mütevazı bir plastik şişkinlikten başka bir şey olmayan erkekler.
Robbie’nin bir şekilde aynı anda hem yeterince seksi olmama hem de ciddiye alınamayacak kadar seksi olma gibi iki zıt durumda bulunması dikkat çekici. Fakat 33 yaşındaki Robbie, (bazılarına göre) 25 yaşını geçtiği anda bir kadının seksapelinin aniden (ve tamamen mitolojik olduğu söylenmeli) düşmesini tanımlayan bir terim olan “duvara toslama” riskiyle karşı karşıya kalan kadınların yaş aralığında yer alıyor. Bunun nereden kaynaklandığını anlamak zor değil: kadınların erkeklerden daha başarılı olduğu bir dünyada, bir erkek bir kadına toplum için gerçek değerinin genç güzelliği ve doğurganlığı olduğu duygusunu aşılamaya çalışarak misilleme yapabilir. Bu varlık değeri uçurumdan aşağı düşmeden önce, şimdi, acilen, onu kabul edecek herhangi bir erkekle —özellikle de onunla— yuva kurmalıdır.
Bu adamlar yaşayan, nefes alan bir Barbie bebek mi istiyor? Yeni bir profesyonel seksi kız türü olan NPC yayıncıları2 için pazar onlar gibi görünüyor. Yüzü oynanmış bu genç kadınlar TikTok canlı yayınında performans sergiliyor, hayranları onlara sanal jeton göndermek için birkaç sentten bir dolara kadar herhangi bir yere ödeme yaparken sürekli tekrarlayan sohbet akışını sürdürüyor. Büyük bir takipçi kitlesine ve saatlerce performans sergileyecek dayanıklılığa sahip olanlar için, tek bir yayın oturumu onlara binlerce dolar kazandırabilir. Ortalama bir NPC yayıncısının hayran kitlesinin büyük ölçüde erkek olması, performanslarının cinsel olmayan bir kontrol fetişini tatmin ettiği teorisine yol açtı; tıpkı 27 yaşındaki Sophie Turner’ı görmenin nasıl kusma isteği uyandırdığını paylaşan muhafazakâr oğlanlar gibi, her şey, çırpınan erkeklerin kadınlar üzerinde dar bir şekilde de olsa yeniden tahakküm kurma girişimi.
Öte yandan, bu senaryolarda asıl güç kimde? Boş, poz veren bir kadınlık performansıyla para kazanan kadın mı, yoksa ekrana yapışmış adam mı? Bu kadınlardan birinin kadrajın dışında bir yerde bir çocuğu disipline etmek için karakterinden çıktığı bir video, bu personaların ne kadar hesaplanmış olduğunu ortaya koyuyor. Bir Disney prensesinin şarkının ortasında geğirmek ve sigara içmek için kısa bir süreliğine duraksadığını görmek gibi. Bir bakıma, NPC yayıncıları şifreyi çözmüş durumda: seksiler ama asla ciddiye alınmaması gereken karikatürize bir şekilde, yani, Barbie’nin daha fazlası olması gerektiğini kafamıza sokmadan önce bir zamanlar olduğu gibi. Rol model gibi bir şey.
Barbie orijinal sorunlu favori. O halde Barbie filmi bir nostalji ürününden çok daha fazlası; bir kurtuluş ya da en azından bir şans. Little Women’in kutuplaştırıcı uyarlamasıyla kadınların bin yıldır sevdikleri için kendilerinden nefret ettikleri bir hikâyeyi yeniden paketleyen Greta Gerwig’in yönetmenliğinde, Barbie’ye dair her şeyle olan toksik ilişkimiz için bize güçlendirme olmasa da en azından affetme sunuluyor. Gerwig, geçen hafta New York Times’a verdiği demeçte, “Barbie’nin hikayesi, Barbie’ye dair süregelen kavga. Ben bir şey yapıyorum ve o şeyi altüst ediyorum,” dedi. Elbette bu şey, Barbie markalı kadınlık ve filmde Robbie’nin Barbie’sinin kalbini kıran ve ona kadınlar için ne kadar kötü olduğunu açıklayan bir genç tarafından sıralanan feminist geleneklerle iyi belgelenmiş çatışması.
“Bir şey yapmak ve o şeyi altüst etmek,” 2023 dolaylarında Y kuşağı kadınlığının kötü bir tanımı değil. Orta yaş krizi çağına girerken “yetişkinliği” icat eden nesil için Barbie, nasıl çözeceğimizi bilmediğimiz tüm sorunların avatarı. Kimin ve neyin görülmeye değer olduğunu ve kimin silikleşeceğini belirleyen bir dikkat ekonomisinde akıllı bir kadın nasıl başarılı olur? Bugünlerde bir kızın yüzünün kabul edilebilir olmasa bile en azından sohbet konusu olmaması için ne yapması gerekiyor? Kadınlığı yıkıcı bir şekilde icra etmek, basit anlamda kadınlığı icra etmekten bu kadar farklı mı?
Gerwig bunu başarırsa Barbie, Y kuşağı kadın yazarların eserlerinde her yerde rastlanan imtiyaz kabulünün sinematik versiyonu olabilir: bir tür ritüel yanılabilirlik itirafı ve ardından sizi istediğinizi yapmakta özgür bırakıyor. Hatta Fight Club’ın3 X Kuşağı erkekleri ya da American Beauty’nin boomer kuşağı4 için yaptığını bu film de Y Kuşağı izleyicisi için yapabilir. Fukuyama’nın bir zamanlar “tarihin sonundaki can sıkıntısı” olarak adlandırdığı bir dönemde —11 Eylül’e daha yıllar vardı ve internet henüz emekleme aşamasındaydı— gösterime giren bu filmler, nihayet büyüyüp de azalan cinsel cazibenizin değil, kendi içsel amaçsızlığınızın duvarına çarpmanın esef verici durumunu ele alıyordu. Fight Club’ın ünlü monoloğunu hatırlayın, orta sınıf Amerikan erkeğinin kayıtsız endişesine bir övgü:
“Lanet olsun, bütün bir nesil benzin pompalıyor, garsonluk yapıyor ya da beyaz yakalı köleler. Reklamlar bizi araba ve kıyafet peşinde koşturuyor, ihtiyacımız olmayan şeyleri satın alabilmek için nefret ettiğimiz işlerde çalışıyoruz. Biz tarihin ortanca çocuklarıyız dostum; bir amacımız ya da yerimiz yok. Verecek büyük bir savaşımız yok, Büyük Buhran’ımız yok. Bizim büyük savaşımız ruhani bir savaş. Bizim Büyük Buhran’ımız hayatlarımız.”
Yaklaşık 20 yıl sonra, belki de Y kuşağı kadınlarının etraflarına —bize vaat edilenlere, istememiz söylenenlere— bakma ve sorma sırası geldi: Hepsi bu kadar mı?
Gerwig’in Barbie’si, diğer kadınları hayal kırıklığına uğrattığı fikriyle hesaplaşırken, varoluşsal bir kriz yaşıyor; bu kriz, Mattel’in Barbie’sinin daha feminist bir dünya için yeniden keşfedilmesini yansıtıyor. Meslekleri çeşitlilik arz ediyor olabilir ama 2015 yılında şirket Barbie bebek serisini daha fazla ten rengi, saç dokusu ve —ilk kez— vücut ölçülerini içerecek şekilde yeniledi. Bu imaj revizyonu, değişen bir kültürde yeni bir yer edinmek için yapılan bir uyum sağla ya da öl çağrısıydı ve işe yaramış gibi görünüyor. O halde nasıl oluyor da Barbie Dünyası’nın güzellik ve vücut standartları nihayet daha çeşitli hale gelecek şekilde genişlerken, gerçek dünyadaki kadınlar plastik cerrahların ofislerini aynı Instagram yüzlerinden olma isteğiyle dolduruyor?
İronik olan şu ki, Barbie beşinci başkanlık yarışını başlatmaya hazırlanırken, aynı zamanda kod yazıyor, dans ediyor ve balinaları kurtarıyor, Y kuşağı kadınları hala hepsine nasıl sahip olacaklarını anlamaya çalışıyor. Belli bir yaşa gelmiş kadınların görünmez olduğu bir dünyada, hem sonsuza dek s**ilebilir kalmanın toplumsal yükümlülüğünden kaçmak hem de görünür olmak mümkün mü? Gerwig’in Y kuşağı kadınlarının sorularına cevap verip veremeyeceğini zaman gösterecek ama umut vaat ediyor gibi görünüyor. Eğer Barbie eskimenin çekim gücüne karşı kendini yeniden yaratabiliyorsa, eğer kültürel ilgisinin ölmesine karşı öfke duyabiliyorsa, belki biz de yapabiliriz.
İlk Barbie bebeği, 1959 yılında Amerikalı sermayedar Ruth Handler tarafından tasarlandı ve oyuncak şirketi Mattel tarafından üretildi. Barbie, diğer aile üyeleri ve koleksiyon bebekleri de dahil olmak üzere bir Mattel bebek ve aksesuar markasının baş figürü oldu. Mattel, bir milyardan fazla bebek satarak Barbie’yi şirketin en büyük ve en kârlı serisi haline getirdi. (ç.n.)
Video oyunu terimleriyle NPC, oyuncu tarafından kontrol edilemeyen karakterlere verilen ad. İnternet jargonunda NPC hakaret olarak da kullanılıyor. Ancak NPC yayın trendinin bununla ilgisi yok. “NPC yayıncılığı” yapan yayıncıların, terimin yukarıda bahsedilen video oyunu anlamının robotik doğasını taklit ediyorlar. (ç.n.)
Dövüş Kulübü (orijinal adı: Fight Club), Chuck Palahniuk tarafından yazılmış aynı isimli romandan uyarlanan 1999 yapımı kült film. (ç.n.)
İkinci Dünya Savaşı ile Soğuk Savaş arasındaki dönemde doğanlara verilen sıfat. (ç.n.)