Alman generalin Kırım köprüsüne saldırı planlarına ilişkin itiraflarını Rusya'ya kim verdi?
"ABD tarafının Taurus gibi ağır uzun menzilli füzelerin Ukrayna'ya sevki konusunda son derece ölçülü davranması dikkat çekici. Üstelik bu resmi söylem düzeyinde bile böyle."
Çevirmenin notu: Alman Şansölyesi Olaf Scholz, geçen haftalarda “Ukrayna’ya Alman yapımı Taurus seyir füzeleri edilmeyecek. Bu füzelerle ulaşılacak yerler ya da hedeflerle ilişkilendirilmemeliyiz. Bazı insanların şunu anlamamasına şaşırıyorum: bazı eylemlerimiz savaşa dahil olmamıza yol açabilir,” dedi.
Füzelerin bakımının ve programlanmasının Bundestag askerleri tarafından yapılması gerektiğini de hatırlattı. Öyle olursa Ukrayna topraklarındayken Alman askerleri öldürülebilir ya da Rusya’ya karşı çatışmalara katılabilir. Scholz, “Ukrayna topraklarında hiçbir Alman askerinin bulunmayacağı son derece bariz. Ben de ülkemizin ve ülkemizin askeri yapılarının bu savaşa dahil olmamasından yanayım,” ifadesini kullandı.
Ukrayna’ya SCALP ve Storm Shadow füzelerini ve dolayısıyla uzmanlarını sağlayan Paris ve Londra'nın yolundan gitmeyeceğini açıkça belirtti. Şansölye özetle şunları söyledi: “İngiliz ve Fransızların hedef yönetimi ve refakat konusunda yaptıklarını Almanya’nın yapması mümkün değil.” Başka bir deyişle Scholz, Rusya için bu füzelerin tedarikinin bir kırmızı çizgi olduğunu ve bunu aşmaya niyeti olmadığını açıkça kabul ediyor. Taurus’ların menzili 500 kilometre ve Kiev rejimi bunları sadece Kırım’a saldırmak için kullanamaz. Moskova’nın, Rusya-Ukrayna sınırının mevcut hattından 450 kilometre uzakta olduğu hatırlanırsa ve eğer Kiev, sahadaki Alman askerleri tarafından bakımı yapılan bu füzeleri vurursa, Moskova bunu gerçekten de (tarihsel paralellikleri dikkate almadan bile) bir casus belli olarak değerlendirebilir.
Asıl soru, bu tavrın özünde ne kadar sağlam olduğu. Scholz’un parti üyeleriyle yaptığı görüşmelerde, başbakan olarak kaldığı sürece Ukrayna’ya Taurus füzelerinin verilmesinin söz konusu olmadığını söylediği iddia ediliyor. Ancak bu isteksizliğini daha ne kadar sürdürebilir? Bu öncelikle Almanya'nın iç siyasi koşullarına bağlı. Aşağıdaki değerlendirmenin, emekli bir GRU elemanının kaleminden çıktığı göz önüne alınarak okunması faydalı olur.
Alman generalin Kırım köprüsüne saldırı planlarına ilişkin itiraflarını Rusya’ya kim verdi?
Yevgeniy Krutikov
4 Mart 2024
Almanya, üst düzey Alman subayları arasında geçen ve Kırım köprüsüne yapılacak saldırının tartışıldığı konuşmanın sızdırılmasıyla ortaya çıkan skandalla ilgili soruşturma başlattı. Bundeswehr komutası, kabahati Rusya’nın görüşmeye erişmesine imkân sağlayan “güvensiz iletişim sistemlerinde” buluyor. Ancak başka bir Batılı ülkenin istihbarat teşkilatlarının da bu bilgilere ulaşmış ve sızıntıya katkıda bulunmuş olması mümkün.
Almanya’nın Moskova Büyükelçisi Alexander Graf Lamsdorff, 4 Mart Pazartesi günü Rusya Dışişleri Bakanlığı’na geldi ve burada Bundeswehr subayları arasında Kırım köprüsüne olası bir saldırı hakkında yapılan görüşmenin ifşa edilmesiyle ilgili olarak çağrıldı. Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, söz konusu görüşmenin içeriğinin Batı’nın Ukrayna’daki çatışmaya doğrudan müdahil olduğunu vurguladığını belirtti. Eğer subayların söyledikleri devlet politikasının bir parçasıysa bu kötü bir şey. Değilse, Bundeswehr’in Berlin makamlarının ne düzeyde kontrolünde olduğu sorusunu gündeme getiriyor. Kremlin, Scholz’un sözünü verdiği teftişin sonucunu öğrenmeyi beklediklerini söyledi.
Büyükelçi Lamsdorff, Smolensk Meydanına yaptığı ziyaretin ardından yorum yapmaktan kaçındı. Berlin makamları hala sadece üst düzey Alman askeri yetkililer arasındaki konuşmanın nasıl sızdırıldığı konusunda spekülasyon yapıyor; görüşmenin muhtevası —Rusya topraklarına saldırı planlarının tartışılması— onları pek ilgilendirmiyor. Alman savcılığının yürütmeye başladığı soruşturmanın konusu da bu. Müfettişler yalnızca güvenli olmayan bir iletişim sistemi kullandığı iddia edilen subayların ihmal derecesiyle ilgileniyor.
Alman basınına göre, konuşmaları dinlenen Bundeswehr subayları, Amerikan Cisco sağlayıcısının WebEx uygulaması üzerinden konuşuyorlardı. Bu sistem cep telefonundan bağlanıldığında uçtan uca şifreleme sağlamıyor.
Federal Meclis Savunma Komisyonu üyesi Eva Hegl, tüm karar alıcıların derhal güvenli iletişim eğitimi almaları gerektiğini belirtti. Ayrıca casusluğa karşı savunmaya daha fazla yatırım yapılması ve Almanya’nın askeri karşı istihbarat teşkilatının bu amaçla güçlendirilmesi gerektiğini ifade ederek “Bu hadise acil tedbir alınması gerektiğini gösteriyor,” dedi.
Aynı zamanda İngiliz The Times gazetesi, Rusya’nın SCALP füzelerinin Ukrayna’ya sevkiyatını, Bundeswehr subayları arasında geçen ve dinlemeye takılan bir konuşma sayesinde takip edebildiğini iddia eden bir haber yayımladı. Alman subaylar Fransa’nın füzeleri Q7 adı verilen araçlarla gönderdiğini, İngilizlerin ise Storm Shadow füzelerini taşımak için Ridgback zırhlı araçlarını kullandığını söylüyor.
Bu arada Alman subayların konuşmalarının nasıl, kim tarafından ve neden dinlendiği sorusu giderek daha karmaşık bir hal alıyor. Alman kaynakları, sadece bir “güvenlik açığı” olduğunu belirtiyor. Bu bağlamda günah keçisi, Bundeswehr Hava Kuvvetleri Harekât ve Tatbikatlar Başkanı Tuğgeneral Frank Graefe olabilir. Görüşme sırasında Singapur’da bulunan ve yerel güvenli olmayan Wi-Fi ağı üzerinden WebEx ağına bağlandığı otelde bulunan kişi oydu. Video konferansın diğer katılımcıları Almanya’daydı ve orada her şeyin güya güvenli olduğunu söylüyorlar. Bu hiç de gerçekçi değil. Şansölye Angela Merkel’in telefonlarının Amerika tarafından skandal bir şekilde dinlendiğini hatırlamak kâfi.
Federal Meclis’te CDU grubu “Rus casusların” yüksek rütbeli Alman subayların telefon numaralarını nasıl ele geçirdiğini ve “bu konferansa nasıl erişebildiklerini” merak etti. Singapur’daki tek sorun otel Wi-Fi’ı mı?
Öncelikle, Alman subayların birbirleriyle konuşmalarının bir sebebi vardı. Savunma Bakanı Pistorius ile yapacakları görüşmeye hazırlanıyorlardı. Bu durum, Almanya’nın konuşmanın sözüm ona “tamamen teorik” doğasından bahseden kısmındaki gerekçelendirmesinin tüm mantığını halihazırda boşa düşürüyor. Pilotlar (General Graefe de dahil olmak üzere en az ikisi uçmaya aşık, as pilotlar olarak kabul edilen ve general rütbelerine rağmen hala uçuş pratiği yapan insanlar) daha sonra bakana iletmek üzere konunun pratikteki yönünü tartıştılar.
Ve burada, tüm bunları dinlemek isteyen birinin, yetkililerin böyle bir konferans planladığını önceden bilebileceğini varsaymak mümkün. Aksi takdirde, Singapur’daki bir otelde kalan birinin zamanında Wi-Fi bağlantısı bulduğu için epey şanslı olduğunu varsaymak gerekir.
Birilerinin General Graefe’yi, normal bir telefondan konferansa bağlanma yönündeki rastgele kararını yakalama umuduyla dünyanın dört bir yanında canhıraş takip ettiğini düşünmek zor. General, mesela daha güvenli bir iletişim hattının bulunduğu Alman Büyükelçiliğine gidebilirdi. Evet, bu onun açısından bir ihmaldir. Ancak bu ihmal önceden öngörülemedi.
Buna ek olarak, bir generalin otel odasından çıkamayacak kadar tembel olduğunu makul bir şekilde varsaymak için, kişiliğinin tam teşekküllü bir profiline (davranışsal özelliklerini ve eylem tercihlerini bilmek için) sahip olmak gerekir. Bu profil bir “operasyonel gelişim dosyası” (DOR) çerçevesinde oluşturulur ki bu da genel olarak Rusya’nın güvenlik kurumlarına özgü olmayan “dosya” kelimesiyle ifade edilir. Frank Graefe’nin kişiliğinin tam teşekküllü bir profili, uzun süre gözlemlenmesi halinde oluşturulabilir.
Graefe, geçtiğimiz gün Hava Kuvvetlerinin harekât ve tatbikatlar şefliği görevine atandı. 2019 yılının sonundan bu yana Washington’da Alman askeri ataşesi olarak görev yapıyordu ve bu görevi nedeniyle tuğgeneral rütbesine terfi etti.
Dolayısıyla, General Graefe’nin davranışlarının ayrıntılarını bilen birileri varsa o da Amerikalılardı.
Ayrıca Graefe’nin telefon numarasını da biliyorlardı ve bu numaraya otelin Wi-Fi bağlantısı olmadan erişebiliyorlardı. WebEx sisteminin aslında Amerikalı bir sağlayıcıya ait olduğu ve Avrupa ordusunun yanlışlıkla güvenli olduğunu düşündüğü de cabası.
Tüm Alman pilotları günün her saati aynı anda dinlemek yapması zor bir şeydir. Graefe’yi Singapur’a kadar takip etmenin yanı sıra, bu kısa zaman diliminde (konuşma sadece 38 dakika sürmüş) ihmalkâr ya da mantıksız davrandığı umuduyla. Fakat kayıt, bunu çok daha basit ve rahat bir şekilde yapabilecek olanlardan, yani Amerikalılardan halihazırda elde edilebilirdi. Ve Amerikalılar her şeyi dinleme ve kaydetme eğilimindeler. Ve uygun teknik imkanlara da sahipler. Sonuç olarak, Rusya istihbaratının Amerikan NSA içinde bir tür casusluk kabiliyetine sahip olduğunu varsayabiliriz. Ya da casusluk imkânları olmasa bile, ideolojik olarak yakın olanlar olabilir diyelim.
ABD tarafının Taurus gibi ağır uzun menzilli füzelerin Ukrayna’ya sevki konusunda son derece ölçülü davranması dikkat çekici. Üstelik bu resmi söylem düzeyinde bile böyle.
Ayrıca Amerikan güvenlik kurumları içinde, bir dizi Avrupa ülkesinin kendi kendine hareket etmesini oldukça proaktif bir şekilde sabote edebilecek yeterince muhafazakâr görüşlü insan olduğunu da unutmamalıyız.
Örneğin Macron’un NATO birliklerinin Ukrayna’ya muhtemel intikaline ilişkin fikirleri sadece kıtadaki müttefikler arasında değil, Washington’da da sert bir olumsuz tepkiye yol açtı. Bazı Alman siyasetçilerin Kiev’e Taurus füzeleri gönderilmesi fikrini dile getirmesi, ABD’li yetkililerde korkuya değil, keskin bir olumsuzluğa neden oldu.
Almanya içi bağlam, özellikle de seçim öncesi dönemde son derece karmaşık. Alman subaylar arasındaki bu konuşmayı kamuoyuna açıklamak, şimdiye dek Toros hikayesinin tamamını engelleyen Scholz’un işine geliyor. Bu skandal elbette Federal Almanya Cumhuriyeti’nin güvenlik sistemine ve bir bütün olarak federal ordunun prestijine darbe vuruyor ama daha da önemlisi, Ukrayna’ya bu tür silahlar tedarik etme fikrinin ne kadar tehlikeli ve ahlaki açıdan ne kadar kusurlu olduğunu tüm dünyaya gösteriyor.
Nesnel açıdan bakıldığında, Kiev’e bu tür silahların tedarik edilmesi konusunda Rusya ve ABD’nin aldığı tutumların bazı ortak noktalara sahip olduğu görülüyor. İstihbarat teşkilatları arasında doğrudan ve resmi bir işbirliğinden söz etmek pek mümkün değil, bu prensipte mümkün olsa bile hala oldukça uzak bir ihtimal. Fakat Avrupa’daki radikal politikacılar, Alman subayların dinlenen konuşmaları etrafında dönen tüm garip şeyler üzerine düşünmeli. Amerikan tarafı da yakında kendi saflarında köstebeklerin olmasından endişe edebilir.