Yeşiller'in son kongresinde konuşulanlar: Rusya, Ukrayna ve inghimasi diplomasisi
Avrupa’nın en büyük savaş çığırtkanı Alman Yeşilleri, 14 Ekim’de kongre düzenleyerek yeni döneme ilişkin politikaları ele aldı.
Bonn’da toplanan 800 delege, ezici çoğunlukla Ukrayna’ya silah tedarikinin artırılması yönünde oy kullandı. Fakat delegeler arasında birkaç çatlak ses de çıktı ve kararı partinin “pasifist geleneğinden kopuş” olarak değerlendirdiler.
Aynı zamanda Avrupa Parlamentosu üyesi olan Sergey Lagodinsky, parti amblemine atıfta bulunarak Ukraynalıların “kendilerini ayçiçekleriyle savunamayacaklarını” söyledi.
İran asıllı parti lideri Omid Nouripour ise Almanya’nın Kiev yönetimine mümkün olan her şekilde yardım etmesi gerektiğini savunarak, “Çünkü bu silahların hayat kurtardığını görüyoruz” yorumunu yaptı.
Nouripour, ayrıca “Bunun bir barış partisi açısından kolay olmadığını biliyorum ama barışı elde etmek de kolay değil” ifadelerini kullandı. Partinin eski Eş Genel Başkanı ve şimdinin Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock da “Aslında orada savaş olmaması gerekirken savaşın buraya kadar geldiğini görüyoruz. İşte bu yüzden bu sorumluluğu üstleniyoruz” açıklamasını yaptı.
Rusya ve Çin
Kongrede Yeşiller, Rusya ve Çin’i bir kere daha düşman ilan ettiler ve mantıklı sonucun, mümkünse bu ülkelerle ilişkileri tümden kesmek olduğunu ifade ettiler.
Bu amaca Rusya’ya sekiz ayrı yaptırım paketi uygulanmasıyla büyük ölçüde erişseler de aynı politikanın Çin’i de kapsayacak şekilde genişletilmesinin oluşturduğu risk Almanya için çok daha büyük.
Rusya’dan enerji tedarikinin azaltılması yüzünden gaz kıtlığının şiddetlenmesi ve enflasyonun çift haneye fırlaması söz konusu oldu; Berlin’in en büyük dış ticaret ortağı Çin’e sırt çevirmesi hemen hemen her alanda arz ve tedarik sıkıntılarına neden olacak.
Yeşiller’in şu anki talebi, Almanya’nın tümden inghimasi diplomasisine geçmesi.
Kuzey Akım
2019 yılından bu yana Avrupa Parlamentosu’nda bulunan ve öncesinde de AB Dış İlişkiler Servisi sözcüsü olarak görev yapan Yeşiller vekili Viola von Cramon-Taubadel, göz dolduran bir konuşma yaptı:
“[…] Dış ve güvenlik politikamıza tüm düzeylerden; bölge, eyalet, federal düzeylerinden ve tabii ki Avrupa düzeyinden hiç bu kadar destek almamıştık. Herkese çok teşekkürler! Ve dürüst olmak gerekirse: Avrupalı politikacılar olarak diğer Avrupa ülkelerinde, burada veya komşularda, Gürcistan, Moldova veya her nerede olursak olalım, övgüler başta Annalena’ya gitmeli elbette. Herkesçe takdir ediliyor.”
Partilerin kendi konferanslarında kendi bakanlarını övmesi alışılmadık bir durum değil. Ancak Alman halkının Yeşiller’i ya da bakanlarını ne kadar umursadığı da önemli bir soru.
Cramon-Taubadel, şöyle devam etti:
“Kişisel dönüm noktamı bir hafta önce yaşadığımı itiraf etmeliyim. Dezenformasyonla Mücadele Komisyonu ile birlikte Washington’daydık ve önceki sabah asansördeyken Robert’in [Ekonomi ve İklim Koruma Bakanı Robert Habeck] Kuzey Akım-2 boru hattının nihayet sonunu getirdiğini öğrenir öğrenmez Polonyalı meslektaşlarımla bir beşlik çaktım.
PiS [Polonya’da iktidardaki Hukuk ve Adalet Partisi] de dahil olmak üzere Polonyalı meslektaşların bizi kutladığını, Almanya’daki Yeşilleri kutladığını söylemeliyim: ‘Çok teşekkürler, nihayet anladınız. 16 yıl önce mümkün olmayanı mümkün kılıyorsunuz ve bunun için bu federal hükümete, Robert ve Annalena’ya çok teşekkürler.’”
Dikkat edilmeli: 26 Eylül’de sabotaja maruz kalarak kullanılamaz hale gelen Kuzey Akım 1 ve 2 boru hatlarından bahsediyor. Habeck’in sabotajla bir ilgisi var mı? Söylenene göre öyle.
Hanımefendinin övgüsüne mazhar olan PiS, son zamanlarda İkinci Dünya Savaşı’daki kayıplarından ötürü tazminat ödenmesi talepleriyle gündemde olan, Almanya’nın kıtadaki en azılı düşmanlarından biri.
Üstüne “woke” Yeşiller’in LGBT, göçmen ve kürtaj karşıtı neo-faşist bir partiyi yakın dost olarak görmesi, “beşlik çakması” çok dikkat çekici.
Almanya’nın ayağa düşüşü
Almanya artık tüm boru hatlarını kaybettiği için enerjide Polonya’ya bağımlı hale geldi. Berlin, artık Varşova’dan gaz dilenmek zorunda kalacak. Zira Polonya, artık Avrupa’nın ana enerji sevkiyat arteri olma yolunda.
Polonya, Kuzey Akım sabotajıyla eş zamanlı olarak açılışını yaptığı Baltık Hattı ile doğrudan Norveç’ten gaz alıyor, ABD’den alınan LNG için terminal inşa etti ve üstüne, Rusya’dan Avrupa’ya Belarus üzerinden gaz tedarikinin yapıldığı Yamal-Avrupa gaz boru hattını kontrol ediyor.
Son gelişmelerle birlikte Almanya, enerji hususunda kaderini Polonya’nın ellerine teslim etti, ki Varşova’daki neo-faşist idarenin de en büyük emellerinden biri buydu ve Yeşiller manzaradan epey memnun.
Kuzey Akım boru hatlarının infilak etmesi Alman ekonomisinin, özellikle enerji yoğun ağır sanayinin de infilak etmesi anlamına geliyor ve Yeşiller bundan da memnun.
Kendi ülkesinin çıkarlarına bu kadar açık şekilde karşı çıkan, hatta kendi varoluşunu hedef alan bir terör saldırısını kutlayan bir parti, normal bir ülkede çoktan terör listesine girmişti.
Alman Ceza Kanunu’nun 140. maddesi suçu ve suçluyu övmeyi cezai yaptırıma tabi tutuyor ama Cramon-Taubadel hakkında herhangi bir yargı süreci başlatılmadı. Çok ilginç, işi sadece Donbass’tan haber geçmek olan gazeteci Alina Lipp’in kabahati neydi ki?