Yeşiller ne kadar yeşil?
Almanya’da Yeşiller’in halka en çok yalan söyleyen parti olması yeni bir olgu değil. Fakat Yeşiller, halihazırda parti tüzüğünün başına yazdığı hedeflerinden de sapıyor.
Yeşiller, ilk olarak “iklim koruma” hedefini pas geçti; parti, Rusya’dan alınan boru hattı gazını terk etme çağrılarıyla kömür tedarikçilerine altın çağı hazırlamakta. Boru hattı gazının yerini ise ABD’den tedarik edilecek sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) alacak ve bunun metan emisyonlarını artırdığı da bilinen bir şey.
Ve partinin hedeflerindeki bu sapmalar, kaçınılmazdı.
Tankerle taşınan gazın yüzde 10’undan fazlası kaybolur; nakil sırasında ortaya çıkan metan emisyonlarının yanında gazı sıvılaştırma ve ardından gaz haline dönüştürme sürecinde ciddi miktarda enerji harcanır.
Kuzey Akım-2’nin iptal edilerek yerine LNG’nin konulması, dile getirilen hedefe ulaşma konusunda makul bir yöntem değil.
Buna rağmen 2019’da tüm kameraların önünde Bundestag’da LNG’nin sübvanse edilmesi lehine oy kullanılar. Ve bugün, Kuzey Akım-2’nin iptaliyle neticelenen süreçte alternatif olarak LNG’yi gösteriyorlar.
Yeşiller şimdi bir adım daha ileri giderek “çevrecilik” hedefini de geride bırakıyor. Yeşillerin ambargo uygulamak istediği Rus petrolünü ikame etmesi için şimdi, Schleswig-Holstein Wadden Denizi Milli Parkı’ndaki petrol üretimini artırmaya bile razılar.
Ancak Wadden Denizi ekolojik olarak çok hassas bir alan ve orada yaşanacak herhangi bir kaza sonrası yaşanacak zararın epey büyük ve telafi edilemez olacağı muhakkak. Çünkü Wadden Denizi’ndeki hızlı akıntı, petrolü bir yandan Kuzey Denizi’ne taşıyacak ve hatta deniz tabanına yayacak. Ayrıca Wadden Denizi’nde çıkarılacak olan petrol, ülkedeki talebin sadece yüzde 0,1’ini karşılayabilir. Dolayısıyla orada petrol üretimini genişletmek için nesnel bir gerekçe yok.
Trafik lambası hükümetinin koalisyon anlaşmasında Kuzey Denizi’ndeki petrol üretiminin durdurulmasını öngörmüş olması şimdi pek kâle alınmıyor. İlginçtir, şu an aksini SPD ya da Hür Demokrat Parti (FDP) değil, Yeşiller talep ediyor. Ve Alman ekonomisi, Rus petrolünün yerini alacak kadar üretim yapabilecek durumda da değil.
Tüm bunlar olurken şimdi Alman çevre örgütleri Yeşiller’le kavga etmeye hazırlanıyor, Der Spiegel’de bu konuyla alakalı uzun bir makale mevcut.
Savaş partisi
Şu an inanması güç ama Yeşiller bir zamanlar NATO’dan çıkma çağrısı yapan bir partiydi. Bugünkü manzara, Joschka Fischer’in partiyi 1990’larda Amerikancı hizaya getirmesiyle oluşmaya başladı.
Yeşiller’in bugünkü liderliği bütünüyle ABD tarafından finanse edilen ve yönlendirilen think-tank kuruluşlarıyla yakından ilişkili. Bununla beraber Yeşiller, Washington neo-con’larının ajandasına sadık olmasına rağmen seçimlerde büyük bir sahtekarlığa başvurarak silah ihracatının yasaklanması çağrısında bulunmuştu:
“Diktatörlüklere, insan haklarını kötüye kullanan rejimlere ve savaş bölgelerine silah ve silah ihracatı yasağı konusunda kararlıyız. Almanya’ya silah ihracat kontrol yasasını sunacağız. Bunu istiyor musunuz? O zaman Yeşiller’e oy verin!”
Bu söze itimat eden düz vatandaşlar şimdi gözlerini ovuşturup olana bitene tekrar bakmakta… Çünkü Yeşiller, savaş bölgesine sınırsız silah tedarikinin en büyük destekçisi.
Sadece bu da değil, Yeşiller geçenlerde savaş vurguncuları için özel vergi getirilmesi çağrısında bulundu ama en büyük savaş vurguncuları olan silah tekellerini dışarıda tuttu.
Ukrayna’ya teslim edilmesi planan Marder tankları, şu dönemde her şeyden evvel Alman silah sanayisinin kamuyu soymak için var gücüyle çalıştığının ispatı. Ukrayna’nın bunları alacak parası yok; silahlar hibe edilecek ve para ya Alman vergi mükelleflerinin cebinden ya da Brüksel’in kasasından çıkacak. Ürdün, bu tankları 2016’da satın aldığında birim fiyatları 890 bin euro’ydu. Şu an ise Ukrayna’ya gidecek tankların her biri 1,5 milyon euro değerinde.
Alman Savunma Bakanlığı’nda devasa yolsuzlukların döndüğü ise artık bilinen bir şey, müdahale edilmeyeceği de belli. Yeşiller ise silah tekellerinin cebini doldurmak için var gücüyle çalışıyor.
Yeşiller’in kalifiye kadro problemi
Neticede Yeşiller’in ilkesiz bir parti olduğu aşikâr. Fakat Yeşiller, başka bir nedenden dolayı istisnai bir parti. Şu anda partinin önde gelen kadroları, eğitimsiz ve mesleki tecrübeden yoksun. Ama partinin başındalar.
Parti liderleri şu anda Ricarda Lang ve Omid Nouripour. Her ikisi de üniversiteyi yarıda bırakmış olmalarıyla biliniyorlar. Lang, hukuk fakültesini yarıda bıraktı ve tek özelliği, parlamentonun ilk biseksüel mensubu olması.
Nouripour ise filoloji, felsefe, sosyoloji ve iktisat eğitimi aldı, ancak derslerinin hiçbirini tamamlamadı. Partinin başına geçmesinde göçmen olması ve adanmış bir Amerikancı olması etkili olabilir.
Neyse ki Yeşiller’in eski eş başkanları ve Dışişleri ile Ekonomi Bakanlığı’na getirilen Annalena Baerbock ve Robert Habeck, eğitimini tamamlamış. Ancak bu makamlara gelmek için gereken eğitim ve tecrübeye sahip değiller.
Habeck’in mesleki tecrübesi çocuk kitapları yazmakla sınırlı ve Baerbock’un London School of Economics’ten eğitim aldığı şeklinde kuyruklu bir yalanı mevcut. Baerbock’un İngilizcesi pek iyi değil, 2000-4 döneminde Hamburg Üniversitesinde kamu hukuku ve yan dal programıyla siyaset bilimi okurken aynı zamanda London School of Economics’te yüksek lisans mezunu olmuş. Lisans eğitimini bitirmeden oraya nasıl kabul almış ve mezun olmuş, şaibeli.
Baerbock, Alman Marshall Fonu üyesi ve Heinrich Böll Vakfı’nın Avrupa ve Transatlantik Danışma Kurulu'nda da aktif. Bununla beraber Berlin-Taipei Parlamento Dostluk Çemberi'nin başkan yardımcısı. Ukrayna ihtilafındaki saldırgan açıklamalarının ve miğferini, hücum yeleğini kapıp Donbass temas hattında arz-ı endam etmesinin gerekçesi burada.
Yugoslavya’nın tarumar edilmesindeki en büyük paydaşlardan biri olan Fischer’ın mirasçılarından daha azı beklenemezdi.