Yeşil sömürgecilik
"Neo-kolonyal bir politikayla karşı karşıyayız. 'Gelişmemiş' dünya yok edilerek küresel dengesizlikler pekiştiriliyor."
Çevirmenin notu: Avrupa’nın Rus enerji kaynaklarına uyguladığı ambargo nedeniyle içinden geçtiği enerji krizi, bu kışın ılık geçmesi nedeniyle beklenen şiddette yaşanmadı. Kıta, bu seneyi çıkarabilecek ve önümüzdeki kışı da kurtarabilecek düzeyde yeterli gaz rezervine sahip. Ayrıca son bir yılda Avrupa’nın tüketim alışkanlığı da tümden değişti. Diğer yandan “iklim değişikliğiyle mücadelenin” Amerikan oligarkları açısından başka bir avantajı daha var: Hindistan ve Brezilya gibi gelişmekte olan ülkeler daha az fosil yakıt tüketmeye razı olursa, bu onların iktisadi kalkınmasının altını oyacak, zira “alternatif enerji kaynakları” denilen şeyler çok daha pahalı. Rusya’nın Avam Kamarası olan Duma’nın İktisadi Politikalar Komisyonu Başkanı ve Adil Rusya partisi milletvekili Mihail Delyagin’den kısa bir değerlendirme.
Batı, “yeşil sömürgecilik” ile kendi kendini nasıl yok edecek?
Mihail Delyagin — 14 Mart 2023
Geçtiğimiz kış yaşlı Avrupa için ılık bir kış oldu. Ve pek çok tahminin aksine, ucuz Rus boru hattı gazından pahalı Amerikan sıvılaştırılmış gazına geçiş yapmasına rağmen dondurucu soğuklarla karşı karşıya kalmadı.
Fakat bu yalnızca şans eseri hava koşullarından değil, aynı zamanda Avrupa ekonomisinin değişen yapısından da kaynaklanıyor. Enerji yoğun, çevreyi kirleten endüstriler “üçüncü dünyaya” veya Bismarck’ın tabiriyle “kurtarılamayacak ülkelere” taşınıyor. Batı, en yüksek katma değere sahip, teknolojik açıdan en gelişmiş, ticari açıdan en kârlı ve çevreyi en az kirleten sanayileri elinde tutuyor.
Gelişmiş ülkeler bunu yaparken az gelişmiş rakiplerine [ekonomilerinin yapısı gereği zaten ikincil, esasen sömürge konumunda tutulan] ilave sistemsel zararlar vermenin ustaca bir yolunu buldu. Bu amaçla küresel bir “iklim sahtekarlığı” ile sadece ticari anlamda değil, idari ve siyasi olarak da bu ülkelerin kalkınmalarına engel oluyorlar. “Yeşil histerinin” ve defalarca kez ispatı yapılmış sahtekarlıklara dayanan “küresel ısınma” hakkındaki sızlanmaların bir parçası olarak enerji yoğun endüstrilerin yeni bir karbon vergisine tabi olması gerekiyor.
Böylelikle gelişmiş ülkeler, önce az gelişmiş enerji yoğun sanayilere yöneliyor, onların ürünlerini yok pahasına satın alıyor, sonra da bu ülkeleri — hem Rusya’ya karşı benzeri görülmemiş kapsamda bir saldırganlıkla küresel enerji piyasalarını istikrarsızlaştırarak hem de ilgili sanayilere ek cezalar uygulayarak — vurmaya başlıyorlar.
Esasında neo-kolonyal bir politikayla karşı karşıyayız. “Gelişmemiş” dünya yok edilerek küresel dengesizlikler pekiştiriliyor. Ancak nihayetinde bu, bumerang gibi eski “moda” ülkelere, özellikle de Avrupa’dakilere dönecek.
Sonuçta [enerji tüketicilerine odaklanan] Uluslararası Enerji Ajansı, 2040 yılında ihtiyaç duyulan petrolün yüzde 45’inin [Rusya’nın Vostok petrolü haricinde] bugün yeni, gelişmemiş sahalardan gelmesi gerekeceğini öngörüyor. Batılı Greta elitlerinin getirmek için heveslendiği, geleneksel enerji üretiminin ve enerji yoğun endüstrilerin sistematik olarak bastırılması zaten kaçınılmaz olan enerji krizini daha da kötüleştirecek.