Uzatılan tahıl anlaşması: Ruslar saati Türkiye'deki seçimlere göre kurdu
"Şimdi Türkler — Erdoğan'lı ya da Erdoğan'sız — Rusya'ya, Rusya'nın onlara borçlu olduğundan daha fazla borçlu."
Çevirmenin notu: Türkiye, Ukrayna, Rusya ve BM arasında 22 Temmuz 2022’de İstanbul’da imzalanan hububat anlaşmasının uzatılması süreci tartışmalı geçti. Kiev ve Ankara, anlaşmanın metinde belirtilen hükümler dikkate alınarak 120 gün uzatıldığını, Moskova ise aynı gerekçeyle 60 gün uzatıldığını duyurdu. Anlaşma daha önce 19 Kasım 2022’den itibaren 120 gün süreyle uzatılmıştı. Rus tarafı, anlaşmanın işlemediğini ve üzerinde mutabık kalınan hükümlerin uygulanmadığını vurguladı. Fakat Ruslar, 14 Mayıs’taki seçimleri de gözeterek bir ayarlama yapmış gibi görünüyor zira anlaşmayı sonlandıracakları tarihi 17 Mayıs olarak belirlemiş oldular. Vasiliy Stoyakin, “Erdoğan seçilirse anlaşma tantana yapmadan uzatılır, muhalefet gelirse duruma bakılır, mutabık kalınamazsa yeni anlaşma müzakere edilir” diyor.
Moskova Türkiye'yi borçlu konumuna getiriyor
Vasiliy Stoyakin — Vzglyad
19 Mart 2023
Son zamanların en önemli uluslararası mutabakatı olan tahıl anlaşması uzatıldı. Fakat anlaşmanın [Rusya’nın iddia ettiği gibi] 60 gün mü yoksa [Kiev rejiminin iddia ettiği gibi] 120 gün mü uzatıldığı sorusu kamuoyunda büyük tartışmalara eden oldu. Bu hakikaten de prensip meselesi ve nedeni şu.
18 Mart tarihinde “tahıl anlaşması” uzatıldı. Daha sonra derhal anlaşmanın ne kadar süreyle uzatıldığı tartışılmaya başladı. Ukrayna ve Türk medyası 120 gün derken, Rusya Dışişleri Bakanlığı 60 gün diyor.
Dışişleri Bakanlığı’nın tutumu, 13 ve 16 Mart tarihli yazışmalarla belgelendi. Bu yazışmalarda ilgili tüm taraflara Rusya’nın anlaşmayı 60 gün uzattığı belirtiliyor.
Rusya’ya karşı çıkanlar Karadeniz Tahıl Girişimi metnine işaret ederek 120 günlük otomatik bir uzatma öngörüyor. Eğer anlaşma 60 gün uzatılırsa tüm taraflarca kabul edilen ek bir anlaşma olması gerektiğini savunuyorlar. Anladığımız kadarıyla böyle bir mutabakat yok ve olması mümkün değil, zira Ukrayna buna kategorik olarak karşı çıkıyor.
Peki Rusya Dışişleri Bakanlığı yalan mı söylüyor? Hayır, sadece kendisini diplomatik bir dille ifade ediyor, ki bu dil yaklaşık olarak Rusça ama tercüme edilmeye muhtaç.
Uzatmanın arifesinde Rusya Dışişleri Bakanlığı, anlaşmanın işe yaramadığını belirtti. Nedenleri şöyle:
— “Şimdiye dek anlaşmanın imzalanmasından sekiz ay sonra pratikte ‘paketin’ yalnızca bir kısmı — Ukrayna’ya gıda ihracatı — uygulanıyor. Bu da ilan edilen insani hedeflerden çok uzak parametrelerde icra ediliyor. Aslında Ukrayna’nın ticari tahıl ihracatına hizmet ediyor olmamız söz konusu”;
— “Kiev, tamamıyla siyasi gerekçelerle Togliatti-Odessa amonyak boru hattının yeniden faaliyete geçmesine engel olmayı sürdürüyor. İlgili hükümler her iki İstanbul anlaşmasında da belirtildi, amonyak sevkiyatı Ukrayna’nın gıda ihracatı ile eş zamanlı olarak başlayabilir”;
— “Tarım ihracatımızın normalleştirilmesine ilişkin BM-Rusya Memorandumunun uygulanmasında ilerleme sıfıra doğru gidiyor”.
2 Mart tarihli bu beyan, esasında eleştirilere verilecek tüm yanıtları içeriyor; anlaşma işlemiyor, imzalanan belgeler uygulanmıyor. Ölüyü diriltmeye çalışmak anlamsız, buna 120 günlük otomatik uzatma maddesi de dahil.
Ama Rusya ölü anlaşmayı uzattı, değil mi? İşe yaramasa da yeniledi.
Tahıl anlaşmasının uzatılmasında Rusya’nın doğrudan ve maddi bir çıkarı yok ama Türkiye ve Çin’in var. İstatistiklerin gösterdiği üzere Rusya açısından işlemese bile bu iki ülke anlaşmanın baş menfaatçileri. Aynı zamanda bu iki ülke de Rusya’nın önemli dış politika ortakları.
Çin’in durumu özel, biz daha ziyade Türkiye ile ilgilenelim. Türkiye, Ukrayna’dan ihraç edilen tüm tahılın yüzde 10’undan fazlasını alıyor [ve bu tahıl, kısmen un olarak geri dönüyor, Türkiye’nin ithal hammaddeye bağımlı güçlü bir un değirmeni endüstrisi var].
Türkiye, ikili politikası nedeniyle hiçbir şekilde Rusya’nın müttefiki değil.
Bir yandan Ukrayna’ya silah tedarik edip Kırım’ı Rusya’nın parçası olarak tanımıyor. Diğer yandan Rusya’nın yaptırımların etkisini yumuşatmasını sağlayan “paralel ithalatın” bir kısmı Türkiye üzerinden yapılıyor. Bu arada Türkiye lideri Erdoğan, Moskova ile Kiev arasındaki diyalog teşebbüslerine aracılık ediyor.
Türkiye, şüphesiz Rusya’nın yalnızca ortağı değil, aynı zamanda rakibi [özellikle Kafkasya ve Orta Asya’daki etkisi açısından]. Fakat Rus liderliği Erdoğan’a sempati duyuyor. Ve bu yalnızca insani bir sempati meselesi değil.
Bu esas olarak siyasi davranış biçimiyle alakalı. Erdoğan, hayalet gibi bir ideolojik söylemden [eşcinseller, siyahlar, Greta Tunberg] değil, anladığı şekliyle Türkiye’nin çıkarlarından yola çıkıyor. Bu yüzden öngörülebilir ve makul. İdeolojik motivasyona sahip Avrupa devletleri, kendi çıkarlarına aykırı hareket ediyor ve anlaşmalara, anlatıya uyduğu ölçüde sadık kalıyor.
Erdoğan’ın genel anlamda ve özellikle şubat ayındaki yıkıcı depremin ardından “tahıl anlaşmasına” çok ihtiyacı var. Türkiye için bu anlaşmanın uzatılması net bir kazan-kazan anlamına geliyor.
Bu arada Türkiye’deki cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk turu 14 Mayıs’ta gerçekleştirilecek. 17 Mayıs’ta 60 günlük süre sona eriyor. Rus tarafının bir sonraki hamlesi, komşusunun mevcut siyasi gündemine bağlı olacak.
Halihazırda ilişkilerin sürdüğü Erdoğan kazanırsa Rusya Dışişleri Bakanlığı, hiçbir şey olmamış gibi sakin bir biçimde Rusya’nın anlaşmayı 60 gün daha uzattığını açıklar. Ve bu anlaşmalara tümüyle uygun olur.
Eğer Erdoğan’ın kazanamayacağı ihtimali belirirse Rusya anlaşmadan çekilir. Bunun gerekçeleri 2 Mart tarihli açıklamada belirtildi. İlgili tüm taraflar Rusya’nın anlaşmayı sadece 60 gün uzatma niyetinde olduğu konusunda uyarıldı. Artık anlaşma Rusya olmadan yürümez, yeni bir anlaşma müzakere etmek zorunda kalınacak.
Ancak Rusya’nın öyle ya da böyle Türkiye’nin tarafsız kalmasından çıkarı var ve Türkiye’nin de Rusya ile işbirliğinden çıkarı var. Bu sebepler Erdoğan’sız da geçerli. Dolayısıyla muhalefetin kazanması durumunda Rusya, muhalefetle müzakere etmeye çalışacak. Ve Erdoğan’ın dış politikasının devamlılığı sağlanırsa anlaşma yine uzatılabilir. Bir başka husus da anlaşmaya varmanın zor olması; şu ana dek Türk muhalefeti esas anlamda “Sultan”dan nefret etme hususunda birleşmiş durumda.
Öyle ya da böyle Rusya, Türkiye’deki siyasi durum üzerindeki etkisini sürdürüyor. Ve şimdi Türkler [Erdoğan’lı ya da Erdoğan’sız] Rusya’ya, Rusya’nın onlara borçlu olduğundan daha fazla borçlu.
Hayır, tabii ki de bu anlaşmanın yalnızca Türkiye’ye değil, Rusya’ya da fayda sağlamasını isteriz ama… Siyaset mümkün olanın sanatı. Şimdi biz Türkiye’yi etkiliyoruz, yarın da Türkiye bizim desteğimizi arkasına alarak Ukrayna’yı etkiler.