Ukrayna'ya Leopard tedariki, Almanya'ya dost kazığı
Alman Handelsblatt gazetesi, 4 Şubat’ta Berlin’in Ukrayna’ya sunmayı taahhüt ettiği 14 modern Leopard 2 tankına ek olarak yaklaşık 160 adet Leopard 1 tankı daha tedarik edebileceğini bildirdi:
“Ukrayna, Alman stoklarından 160 adede kadar Leopard 1 ana muharebe tankı alabilir. Endüstri çevrelerinin Handelsblatt’a aktardığı bilgiye göre Rheinmetall ve FFG şirketleri mevcut araçlarının büyük bir bölümünü onarabilir ve bunları Ukrayna’ya ihraç edilebilir hale getirebilir. […] Federal hükümet, cuma günü Ukrayna’ya bir teslimatın onaylanacağını doğruladı, ancak herhangi bir ayrıntı vermedi.”
Bu durum Almanya’yı Ukrayna’ya muharebe tankı tedarik etme konusunda açık ara birinci sıraya koyuyor ama mesele bununla da kalmıyor.
Scholz’u nasıl kandırdılar?
Alman Şansölyesi Olaf Scholz, Ukrayna’ya tank tedariki konusunda ABD’den baskı gördüğü son birkaç ayda “Almanların tek çaba gösteren taraf olmayacağını” söylemişti.
“Müttefikler” bunu ciddiye aldı ve aralık ayında Washington yönetimi, Kiev’e zırhlı araç gönderme kararı aldı. Aynı karar, ocak ayının başlarında da Fransa’dan da geldi ve Scholz’un 40 Marder tankı teslim edileceğini duyurması tüm bunlardan üç gün sonra gerçekleşti.
Ardından Scholz, Leopard 2 tedariki konusunda, Polonya’nın son kullanıcı sözleşmesini aradan çıkarmasına dair baskı altına girdi. Scholz, aynı şeyi tekrar etti ve “müttefiklerin” Ramstein’da düzenlediği toplantıda konu tatlıya bağlandı.
Toplantıdan birkaç gün sonra ABD Başkanı Biden, Kiev’e 31 Abrams tankı tedarik edeceklerini, Fransa da 30 Leclerc tankı göndereceğini duyurdu; Berlin’in Leopard göndermeyi kabul ettiğini duyurması tüm bunlardan birkaç saat sonra gerçekleşti.
Scholz, Bundeswehr stoklarından 14 modern Leopard 2 tankının teslimatına izin verdi.
Fakat Scholz çok kötü kandırılmıştı; ABD bir gün sonra elinde gönderebilecek kadar Abrams tankı olmadığını, teslimatın bir yıl sürebileceğini açıkladı.
Aynı şekilde Fransa da birdenbire elinde Kiev’e verebilecek hiç tanık kalmadığını fark ediverdi. Buna tankların bakımının zor olması gerekçe gösterilerek “değmez” denildi.
Madrabaz ortaklar yan çizerken Scholz, Ukrayna’ya 14 modern Leopard 2 tankının yanında 160 Leopard 1 tedarik edecek.
Hatta Almanya’dan Polonya ile beraber son kullanıcı sözleşmesinde muafiyet talep eden Finlandiya da geri adım attı. Finlandiya, tank tedarikinin en azından ülke resmi olarak NATO’ya katılana kadar erteleneceğini söyledi.
Ayrıca elinde 240 civarında tankı bulunan Helsinki, NATO’ya girdikten sonra bile çok az sayıda tank teslim etmeyi planlıyor.
Ve Şansölyenin aslında tam da istemediği şey gerçekleşti, Almanya Savunma Bakanlığı teslimat iznini çoktan verdi.
Berlin’in yakarışı
Bloomberg’in haberine göre Berlin, şimdi de NATO ortaklarına bağlayıcı taahhütler vermeleri için yalvarmaya başladı:
“Tank tedarikinin paylaşılması konusunda müttefiklerle yapılan görüşmelerden şu ana kadar pek bir sonuç çıkmadı. Görüşmeler gizli olduğu için isminin açıklanmasını istemeyen bir Alman hükümet yetkilisine göre, Almanya’nın yanı sıra sadece Portekiz de en modern tanklarını göndermek üzere somut bir teklifte bulundu, ancak kaç tane göndereceğini belirtmedi.
Danimarka, Norveç, Finlandiya ve Hollanda gibi AB üyesi ülkeler, tankları gönderebileceklerini belirttiler, ancak henüz net bir taahhütte bulunmadılar. Polonya, Leopard 2’nin eski bir versiyonundan 14 adet tedarik edeceğini, fakat bunun için Almanya’dan yedek parçalara ihtiyaç duyacağını belirtti. Gelgelelim bu parçalar artık üretilmiyor.”
Görünen o ki, diğer Batılı ülkeler ocak ayında acilen ihracat izni istedikleri tankları Ukrayna’ya gönderme konusunda elini korkak alıştırıyor.
Diğer yandan Batı basını Berlin’i silah sevkiyatı konusunda çok az şey yapmakla eleştirirken, aslında tam tersi bir durum söz konusu.
Son gelişmelerle beraber Almanya, Ukrayna’ya diğer tüm Avrupa ülkelerinden daha fazla silah gönderen ülke haline geldi.
Cephane sorunu
Ukrayna’ya cephane yetişmeyeceği son bir yıldır hep söylenen şeydi. Geçen yılın mart ayında Batılı uzmanlar, Ukrayna’nın cephane tüketme hızı karşısında “şok olduklarını” ifade ediyordu.
Ve mevcut tüketim hızı, Batı’nın üretim kapasitelerini kat kat aşıyor.
Bunun yanında Kiev, halihazırda yapılan yardımlarla kayda değer bir askeri başarı elde edemediği için eninde sonunda mühimmat sorunun kapıyı çalacağına dikkat çekiliyordu.
Britanya Savunma Bakanı Ben Wallace’ın açıklamalarına bakılırsa bu noktaya artık gelinmiş:
“Rus ya da Sovyet savaşma tarzı, büyük topçu ateşi ile fazlaca ağır mühimmat kullanmaya dayalı. Biz Batı’da ve NATO’da asla bu şekilde savaşmıyoruz. Ukrayna kendini savunmak için fazla miktarda cephane kullanıyor. Kısmen bu sebeple onları Batı’nın savaş tarzına göre eğitiyoruz.”
Ukrayna ordusu günde 6 bin top mermisi kullanıyor ama Avrupa’nın yıllık üretim kapasitesi yalnızca 300 binle sınırlı.
Bu, Ukrayna ordusunun Avrupa’nın bir yılda ürettiği top mermisini 50 günde, yani iki aydan daha kısa sürede tükettiği anlamına geliyor.
İngiliz askeri analist Sean Bell, Sky News’e yaptığı açıklamada NATO’nun buna hazırlıksız olduğunu ve ittifak ülkelerinin stoklarının zaten büyük ölçüde boş olduğunu belirtmiş:
“Silah stoklarımızı boşalttık, savaşın uzun yıllar sürmesi tolere edilemez.”
Yakın vadede Kiev’in silah ve mühimmat tedarikinde ciddi sorunlar yaşayacağı aşikâr. Bu Rusların işini epey kolaylaştırır.
Scholz Ukrayna’nın yenileceğini öngörüyor
Vasily Stoyakin — Vzglyad
6 Şubat 2023
Almanya Başbakanı Olaf Scholz, ülkesinin Ukrayna’ya askeri yardım konusundaki tutumunun garipliğini izah etmek adına bir dizi açıklamada bulundu. Berlin, Kiev rejiminin silahlandırılmasına güya destek verirken, özünde yalnızca Washington’un muazzam baskısıyla tank tedarik etmeye karar verdi. Hem Alman liderin sözleri hem de Alman basını dikkatle incelendiğinde, Almanya’nın Zelenskiy’e teslim olmasını önerdiği anlaşılıyor.
Almanya’nın Ukrayna ihtilafındaki rolü epey muğlak görünüyor. Bir yandan sadece mevcut hükümet değil, bizzat Angela Merkel bile 24 Şubat 2022’den çok önce başlayan Ukrayna’ya desteği sevinçle bildiriyor. Öte yandan Almanya’nın Ukrayna’da [ve sadece Ukrayna’da da değil] Kiev’e silah sevkiyatı konusundaki tutumu “sabotaj” olarak nitelendiriliyor.
Şansölye Olaf Scholz, 5 Şubat’ta Bild’e verdiği mülakatta Almanya’nın tutumunu şu şekilde açıklıyor: “Müttefiklerimizle beraber Ukrayna’ya kendini savunabilmesi için kilit öneme sahip muharebe tankları gönderiyoruz. Her bir silah sevkiyatını dikkatle değerlendirdik ve başta Amerika olmak üzere müttefiklerimizle yakın koordinasyon içinde olduk. Bu ortak adımlar savaşın tırmanmasını önlüyor.” Scholz, aynı zamanda şunları söylüyor: “Tanklar, yeni otomobil alır gibi bayiden sipariş edilemez, zira ekipman hiçbir yerde ihracata hazır olarak bulunmaz. Devletin sanayi ile uzun vadeli tedarik sözleşmeleri yapması gerekir.”
Almanya’nın ihtiyatlı davranmasının iki sebebi var.
Birinci sebep siyasi ve askeri. Yardımların amacı Ukrayna’nın mağlubiyetini önlemekten ziyade “tırmanmayı” önlemektir ki bununla açıkça çatışmaların Ukrayna’nın müttefiklerinin topraklarına yayılması kastediliyor. Doğrusu bu mantık tuhaf görünüyor. Ukrayna’ya ne kadar çok silah verilirse, çatışmaların boyutu da o kadar büyür ve sözü edilen “tırmanma” olasılığı da o kadar artar. Fakat çatışmalar şimdilik sadece Ukrayna topraklarında kaldığı için plan işe yarıyormuş gibi görünüyor.
İkincisi, askeri ve iktisadi. 2021’in sonunda Bundeswehr’in elinde üç modifikasyondan oluşan 285 Leopard 2 tankı vardı ve bunların sadece 180 kadarı savaşa hazır durumdaydı. Bu arada Ukrayna Silahlı Kuvvetleri şefi Valeriy Zalujnıy, müttefiklerden 300 tank talep etmişti. Özel harekatın başlarında Ukrayna Silahlı Kuvvetlerinin sahip olduğu yaklaşık bin tanka ve Doğu Avrupa ülkelerinden alınan birkaç yüz tanka ne olduğunu açıklamaya ihtiyaç duymamıştı.
Ancak bu sorunun yanıtını muhtemelen Rusya Savunma Bakanlığı iyi biliyor; son açıklamalara göre hava saldırılarında 7 bin 737 Ukrayna tankı ve zırhlı aracı imha edildi. Ukrayna’nın yalnızca Almanya’ya değil [İspanya ve Polonya da işin içinde] ve kısmen modernize edilmiş Leopard 2’ye de değil, aynı zamanda elden çıkarılan Leopard 1 tanklarına da güvendiği açık.
Bu arada Scholz, Vladimir Putin’in Büyük Anayurt Savaşı senaryosunun yinelenmesine dair sözlerini [“Tekrar Almanların Leopard tanklarıyla tehdit ediliyoruz”] reddetti. Scholz’a göre bu, “Ukrayna’ya dönük saldırısını meşrulaştırmak için kullandığı bir dizi abartılı tarihsel karşılaştırmadan başka bir şey değil.” Fakat Almanya’nın Ukrayna’ya 14 adet yeni ve 88 adet eski modifike tankı tedarik edecek olmasının tesadüf olduğuna inanmıyoruz. 14/88 kombinasyonunun bir Nazi sloganı olduğu iyi biliniyor [“Heil Hitler!” harf sırası kodlu selamlama].
Scholz’a göre Almanya, Ukrayna’yı “korumak” adına elinden geleni yapıyor. Ama ilginç olan, Almanya’nın Zalujnıy’ın dile getirdiği gibi Ukrayna’nın ihtiyaçlarına göre değil, kendi askeri-politik ve askeri-iktisadi kaygıları doğrultusunda hareket etmesi. Başka bir deyişle Ukrayna’nın değil, Almanya’nın çıkarları söz konusu. Böylece Ukrayna’nın Batı için o kadar da önemli olmadığını kabul ediyorlar. Ve bu ülke amaçtan ziyade araç, Rusya ile karşı karşıya gelmek için bir araç.
Durumun böyle olduğu artık anlaşıldı ve hatta Ukrayna’nın prensipte yardıma ihtiyacı olmadığına dair bir gerekçe bile mevcut. Örneğin Alman Die Welt gazetesinde yayımlanan makalenin içeriği şu şekilde, başlık epey numunelik: “Kiev’in kazanması neden artık imkânsız sayılabilir?”
Yazı işleri ilk olarak şunu söylüyor: “Kiev, Moskova’nın başlangıçtaki yanlış hesaplamaları nedeniyle eline geçen kazanma şansını heba etti.” Prensipte “Ukrayna’nın zaferini” nasıl tahayyül ettikleri açıklanmıyor. Söylediklerine göre şansları vardı ama artık hiç yok. Şimdi… “Ukrayna’nın bu savaştan galip çıkması neredeyse imkânsız. Özellikle de Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy tarafından zafer gerçekten ‘Kırım da dahil olmak üzere işgal altındaki tüm toprakların kurtarılması’ olarak görülüyorsa.”
Bunun sebepleri belli. Birincisi gerilimin tırmanmasından korkan Batı, “Ukrayna’yı ancak derhal teslim olmak zorunda kalmayacağı ölçüde destekliyor.” İkincisi hava savunma sistemlerinde teslimat hacmi Ukrayna’nın enerji altyapısının tahrip edilmesini önlemek için yeterli değil.
Rusya’nın Ukrayna’nın enerji altyapısını yok etmeyi amaçlamadığını belirtmek gerek. Hedefler bariz biçimde askeri ve siyasiydi ve saldırıların yoğunluğundaki azalmaya bakılırsa bu stratejinin sona erdiği düşünülebilir [hedeflere ulaşıldığı varsayılabilir].
Üçüncüsü Rusya, az sayıda yüksek hassasiyetli sistemden müteşekkil Ukrayna savunmasını bastırmak için yeterli kaynağa sahip.
Dördüncüsü Ukrayna’da “en azından sekizinci seferberlik dalgası var, şimdiden 60 yaş üstü erkekler cepheye gönderiliyor.” Aynı zamanda “Moskova’nın neredeyse 30 milyonluk bir seferberlik rezervi mevcut.”
Beşincisi Rusya, bu ihtilaftan siyasi anlamda bir galibiyetle çıkabilir: “Ateşkes anlaşması ya da barış görüşmelerinin ardından [Ukrayna’nın] NATO üyeliği öngörülebilir bir gelecekte mümkün olmayacak ve Ukrayna’nın AB’ye katılımı [...] Kiev’in arzu ettiğinden çok daha uzun sürecek.”
Makalenin, Batı’nın Ukrayna’ya yeterince yardım sağlamadığı yönündeki tutumuna yönelik bir eleştiri gibi görünse de aslında amacı Ukrayna’nın topraklarının küçülmesiyle sonuçlanacak bir ateşkes sağlamayı amaçlıyor. Fakat öte yandan makalenin içeriği de Batı’nın tutumunu haklı çıkarır nitelikte: Rusya’nın kaynakları çok fazla ve “savaşı NATO topraklarına yaymamak” ille de “taviz vermek” anlamına gelmiyor.
Sholz’un vardığı sonuçlar, örneğin İsviçre gazetesi Neue Zürcher Zeitung’da yer alan ve ABD Başkanı Joe Biden’ın ocak ayının ortalarında CIA Direktörüne Moskova ve Kiev’e Ukrayna topraklarının yaklaşık yüzde 20’sini kaybetme koşuluyla barış yapma önerisiyle yaklaşma talimatı verdiği haberiyle doğrulanıyor. Hem ABD hem de Rusya elbette bu haberi yalanladı. Ama tortusu hala duruyor.
Almanya tabii ki Ukrayna konusunda her türlü öznel görüşünden caymış durumda. Scholz, silah sevkiyatına ilişkin kararların “konsensüs” ile alındığını ve bu “konsensüsün” Washington’da olduğunu açıkça ifade ediyor.
Fakat genel görüş, Alman okura Batı’nın Ukrayna’daki ihtilafı kazanamayacağı ve bu nedenle kaynaklarını boşa harcamamasının daha iyi olacağı yönünde. Görünüşe göre Alman liderliği, uzun zamandır kimsenin “Ukrayna’nın zaferine” inanmadığını biliyordu, bu yüzde hem geçen yıl hem de bu yıl Ukrayna’ya tank tedarik etmeyi inatla reddetti. Almanya’nın tutumu anca Fransa’nın sürece müdahil olması ve Emmanuel Macron’un Ukrayna’ya “tekerlekli tanklar” tedarik etme taahhüdü vermesiyle değişti. Öte yandan Almanya’nın tank teslimatları, ABD ve Britanya’nın benzer kararlarına denk gelmişti.
Bu arada dört farklı tipte nispeten az sayıda tankın gönderilmesi, sevkiyatın kendisinin askeri açıdan anlamsız sayılabileceğini açıkça gösteriyor. Ukrayna Silahlı Kuvvetlerinin daha fazla sayıda eski teçhizat [T-55’ler ya da Çin yapımı muadilleri] alması daha iyi olurdu. Az sayıda yüksek teknolojili tank, tedarik ve bakım açısından bir kâbus ve sadece taktiksel bir avantaj sunabilir. Fakat siyasi açıdan her şey yolunda; müttefikler birlik içinde ve Ukrayna’ya yardım ediyor. Eğer Ukrayna kaybederse bu müttefiklerin kabahati değil. Yardımları bakiydi…
Dolayısıyla özelde Almanya’nın, genelde de Batı’nın Ukrayna’ya sağladığı “yardım” esasen Batı’nın kendi siyasi ve iktisadi problemlerini çözmek için gerekli. Diğer yandan Ukrayna açısından, Rusya’nın şartları doğrultusunda barış yapma zarureti giderek daha fazla dillendiriliyor.