Ukrayna'nın "çetin kışı" ve kaybedip de geri alamayacakları: Rusya neden elektrik dağıtım hatlarını vuruyor?
25 Ekim’de Washington Post gazetesi, Rus kuvvetlerinin Ukrayna’nın elektrik şebekelerini hedef alan saldırılarına dair etraflı bir değerlendirme yayımladı.
Rusların 10 Ekim’de başlattığı saldırıların hedefinde ne olduğunu anlamaları iki haftadan uzun sürse de makalede doğru gözlemler var:
“[…] Rusya’nın Ukrayna’nın enerji altyapısına dönük mevcut saldırıları o kadar sistemli ve yıkıcı ki [Beyaz Saray] yönetim yetkilileri, bu saldırıların Ukrayna’nın elektrik şebekesine en fazla zararın hangi hedefler seçilerek verileceğini tam manasıyla bilen enerji uzmanları tarafından yönetildiğini söylüyor.”
Moskova, söz konusu maksadını ilk kez 20 Ekim’de Rusya Savunma Bakanlığı’nın yayımladığı basın bülteninde resmi olarak beyan etti:
“Rusya Federasyonu Silahlı Kuvvetleri, gün boyunca [19-20 Ekim] Ukrayna’nın askeri komuta ve enerji sistemlerine yüksek hassasiyetli uzun menzilli hava tabanlı silahlarla saldırmayı sürdürdü. Hedef alınan tüm nesneler vuruldu.”
Kiev’in feryatları 14 Ekim’de başlamıştı bile. Ukrayna’nın en zengin oligarkı Rinat Ahmetov’a ait elektrik şirketi DTEK’in genel müdürü Maksim Timçenko, basına verdiği demeçte şunları söylemişti:
“[…] Bu saldırılar, elektrik üretmemizi engellemek adına üretim tesislerini değil, dağıtım şebekelerini hedef alıyor. Açık şalterler ve trafolar vuruluyor, böylece elektrik üretebilen istasyonlar birleşik güç sistemine bağlanamıyor. Yani ana hedefler, Ukrenergo’nun [devlete ait elektrik dağıtım şirketi] yüksek gerilim trafo merkezleri ve termik santrallerdeki güç dağıtım ekipmanları. Bunun ardındaki taktikler neler? Sovyet döneminden beri birleşik enerji sistemleri kuruyorduk, böylelikle sistemin bir bölümündeki üretim akışlarından biri kesintiye uğradığında diğer yerini alıyordu. Dolayısıyla her şey döngüsel ve tek bir sistem içinde çalışıyordu. Sanıyorum ki Rus ordusu, enerji sistemine nasıl maksimum zarar verebilecekleri konusunda elektrik mühendislerine danışıyor.”
Ukrayna tarafı reaksiyon göstermekte yavaş değil ama Batı öyle.
Polonya’ya sığınmacı akışları
Ukrayna’daki son kamuoyu yoklamalarından halkın [Kiev Uluslararası Sosyoloji Enstitüsü’nün 21-23 Ekim tarihleri arasında telefon görüşmeleriyle gerçekleştirdiği ankete göre Kiev’de yüzde 89’u, Lviv’de yüzde 69’u] Rusya’ya karşı savaşın sürdürülmesini istediği yönünde sonuçlar çıksa da sığınmacı hareketliliğinin arttığı görülmekte.
10 Ekim saldırılarıyla birlikte Ukrayna’dan Polonya’ya sığınmacı akışında artış söz konusu. Geçen aylarda Polonya’ya kaçıp da evine geri dönenlerin sayısı, Ukrayna’dan kaçanlardan daha az.
Polonya Sınır Muhafızlarının paylaştığı verilere göre 1 ile 29 Ekim arasında toplamda 695 bin 700 Ukraynalı sınır geçti ve bu sayı günlük ortalama 23 bin 990’a tekabül ediyor. 11 ile 16 Ekim arasında günlük giriş 25 bin ila 26 bine yükseldi.
1 ile 29 Ekim arasında toplamda 677 bin 200 Ukraynalı Polonya’dan Ukrayna’ya geçti ve bu sayı da günlük ortalama 23 bin 352’ye denk geliyor. 11-16 Ekim arasında bu sayı ilk gün 17 bin 300’dü ve altı gün boyunca ortalama 18 bin 33 olarak kaydedildi.
Bu trend Almanya, Çekya, Avusturya ve Macaristan’a göç akışının artacağına işaret.
Kiev’in kaybedip de geri alamayacakları
Görüldüğü kadarıyla Rusya’nın hedefi şu an için Kiev ve Lviv ile Polonya’nın Przemyśl kentindeki demiryolu terminali arasında askeri teçhizat sevkiyatı yapan trenlere elektrik sağlayan şebekeyi imha etmek değil. Rus kuvvetleri, Kiev’den doğuya, Dinyeper Nehri kıyılarına ve Harkov ve Odessa cephelerine sevkiyat yapan trenlere elektrik sağlayan şebekeleri vuruyor.
Kiev’deki keşler kulübünün Batı’dan belli ki “ne kadar gerekirse o kadar” destek alacağını bilen Moskova, Washington, Varşova ve Berlin’e savaşı sürdürmeye isteyip istemediklerine artık bir karar vermeleri gerektiği mesajını veriyor.
Fakat diğer yandan bu üç ülkenin Ukrayna’ya sunacaklarının bir sınırı var. Savaşın “son Ukraynalıya kadar” devam edeceği çok büyük bir laftı, gıda ve mühimmat sevkiyatları için yakıt ve elektriğin daha ne kadar yeteceği muamma. Lojistik meselesi, 10 Ekim’den sonra Batı için baş ağrıtıcı bir sorun haline gelmeye başladı.
NATO doğrudan savaşa dahil olmayacaksa, bu vekalet savaşını sürdürmenin pek mümkünatı yok gibi görünüyor.
Diyelim ki silah ve mühimmat akışı sürsün, yeni silah sistemlerini kullanmaları için halihazırda Britanya ve İspanya’da sürdüğü gibi Ukraynalı askerlere eğitim sunulmaya devam etsin ve nakit akışında da aksama olmasın.
Bunlar kısa zaman içinde çözülebilecek meseleler olsa da yıkılan altyapı para ile çabucak düzeltilebilecek bir şey değil.
Boris Rojin’in “Colonel Cassad” Telegram kanalında yayımladığı video durumu iyi resmediyor. Videoda görülen yolcu ve yük treni kombinasyonu elektrikle değil, dizelle çalışıyor. Vagonlarda Slovenya’nın tedarik ettiği modernize edilmiş 28 adet T-55 tankı var.
Öte yandan Ukrayna Enerji Bakanı German Galuşçenko, 21 Ekim’de Alman Der Spiegel dergisine verdiği mülakatta şu ifadeleri kullandı:
“Elektrik ve ısınma ihtiyacını karşılamak için her şeyi yapıyoruz. Bu kış son derece zor olacak, bağımsızlık tarihimizin en zoru.”
Galuşçenko, ayrıca enerji tüketiminin şimdiden yüzde 10 oranında düştüğünü ve Almanya’nın onarım ekipmanları, jeneratörler ve transformatörler gönderdiğini kaydetti:
“Büyük ölçekli füze saldırıları göz önüne alınırsa yardımın devam etmesine ihtiyacımız var. Enerji tesislerini Rus füzelerinden ve insansız hava araçlarından korumak için Ukrayna’ya hava savunma sistemleri lazım.”
Galuşçenko’nun açıklamasından hemen sonra 22 Ekim ile 27 Ekim arasında gerçekleşen saldırıların ülkede tüketimi daha da düşürdüğü de not edilmeli.
DTEK genel müdürü Timçenko ise Galuşçenko’nun açıklamasına ilave yapıyor; üretimde kapasite kaybının yüzde 30 oranında olduğunun doğru olup olmadığı sorusuna şu yanıtı vermiş:
“Kesinlikle bakanın açıklamasına itiraz etmek istemiyorum. Ama bu farklı şekillerde algılanabilir. Bağlantı sistemlerini kaybettiğimiz doğru. Yani üretim istasyonlarıyla bağlantımız yoksa dediğim gibi enerjinin tüketiciye ulaştırılması sürecinde kapasitenin yüzde 30’unu kaybetmişiz demektir. Neden art arda elektrik kesintileri uygulandı? Çünkü üretilen elektrik şebekelere ulaştırılamadı.”
Ukrayna ordusu muvaffak olur mu?
Ukrayna Silahlı Kuvvetleri şimdi Herson’daki taarruzu sürdürüyor; eylülden bu yana çeşitli kazanımları oldu ve yeni taarruzlara hazırlık yaptıklarını iddia ediyorlar.
Timçenko, Rus kuvvetlerinin Ukrayna’nın elektrik santrallerini üretim yapabilecek kapasite tutmayı ama şebekeye bağlanan hatları koparmayı ve ülkenin batısı ile güney ve doğusu arasındaki tedarik hattını bloke etmeyi amaçladığını teyit ederek şunları söylüyor:
“Ukrayna’da kışı atlatmak ve normal operasyon için yeterli kapasite mevcut. Sorun, bu enerjinin tedarikine olanak sağlayan altyapıya yapılan saldırılar ve verilen hasarlar. Bir çeşit Armagedon ile her şeyin aksayacağı bir duruma düşeceğimize ve/veya nihayetinde tamamen karanlıkta kalacağımıza inanmıyorum. Bu senaryo bana inandırıcı gelmiyor. Her şey mümkün, ancak bu zorluklarla sürdürülebilirlik açısından nasıl performans gösterdiğimize ve sistemin nasıl performans gösterdiğine bağlı olarak başa çıkabileceğimize inanıyorum.
Ukrayna hava savunma kuvvetlerine çok güveniyorum. Böylesine büyük bir saldırıya rağmen füzelerin yüzde 50’den fazlası düşürüldü. Bunlar biz ve ordu açısından bu tür durumlarla nasıl başa çıkılacağıyla alakalı açık dersler.”
Moskova, ABD ve NATO’nun Ukrayna’ya hava savunma sistemleri konusunda elinden gelen yardımı sunduğunun farkında olsa gerek; fakat stoklar tükeniyor ve Amerikan silah şirketlerinin üretimde zamanla yarıştığı bir durum söz konusu ve teslimatların gecikeceği açık.
Ve Ruslar, görece ucuz ve üretimi kolay insansız hava araçlarını — İran yapımı Şahid-136’lar — çoğu vurulsa da önden bilerek gönderiyor. Burada belli bir fayda-maliyet hesabına gidildiği görülüyor; bu, Ukrayna’nın uçaksavar füze stoklarını tüketmek için ideal bir yöntem.
Ukrayna hava savunmasının şarjörü tükendiği anda daha pahalı ve tahrip gücü yüksek seyir ve balistik füzeleri devreye giriyor.
Pentagon, Kiev yönetimine NASAMS tedarikini hızlandırmayı planladığını duruyor ama ortada Ukraynalı personelin kısa vadede yeterince eğitilememesi, üretim ve tedarik sorunları mevcut.
Bu vaziyet Kiev’in müzakere masasına oturması veya oturtulmasında itici güç olabilir.
"Bu vaziyet Kiev’in müzakere masasına oturması veya oturtulmasında itici güç olabilir."
İtici güç olamadı...