Tatar Kızı ve banker çetesi: Rusya'da yerli sermaye imha sistemi nasıl çalışır?
Rusya’da Bill Clinton’ın şefaatiyle kurulan Yeltsin liderliğindeki talan rejiminin ardından 2000’lerde tüm iktisadi politikaların yerli sermaye temsilcileri ile iradesini tamamıyla Batı kapitalizmine devretmiş teknokratlar arasındaki güç dengesi üzerine kurulduğu bir hakikatti. Bu dengenin bozulmasına dair ilk işaretler, 2014’te Kırım’ın Rusya’ya bağlanmasından sonra Moskova’yı hedef alan ağır yaptırımlarla görüldü. 2 aydır devam eden Ukrayna harekatı ise artık yumrukların konuşmasına vesile oldu.
Putin’in Merkez Bankasının idaresini neden Rus halkından çok güç delisi Batı kapitalistlerinin menfaatlerini gözeten Elvira Nabiullina’nın kucağına verdiğini ya da Nabiullina’nın, Washington’un Rusya’nın döviz rezervlerine el koymasında oynadığı rolü görüp görmediğini sormak gerek.
“Tatar Kızı”, faiz oranlarını bir gecede ikiye katlayarak [yüzde 9’dan 20’ye] ekonomiyi uzun süreli bir resesyona sürüklemeyi göze aldı. Banka, şimdi de tefeci gibi çalışıp şişirilmiş oranda borçlar dağıtıyor.
Kimse borç almazsa kredi genişlemesi olmaz; kredi genişlemesi olmazsa da ekonomik büyüme olmaz. Ve eğer büyüme olmazsa da ekonomi, ticari yatırımların zayıfladığı, işsizliğin arttığı, yaşam standartlarının düştüğü ve dolayısıyla siyasi istikrarı tehdit eden bir çukura baş aşağı düşmeye başlar. Yolun sonunda şahit olunacak şey ise dev bir kemer sıkma çağı. Bunlar kötü para politikasının zincirleme etkileri. Ve Putin’in mevcut Merkez Bankası Başkanı’na güvenini koruduğu müddetçe Rusya’nın bekleyebileceği neticeler bunlar.
Sekteye uğrayan ekonominin Ukrayna’da harekatı sürdüren Rus ordusunun belini bükeceğini söylemeye gerek bile yok. Nabiullina, Rusya’yı 1941 Ekim’inden bu yana en büyük zorlukla karşı karşıya bırakacak. Kremlin’in eski ekonomi danışmanı ve halihazırda Avrasya Ekonomi Komisyonu’nun makroekonomik politikalardan sorumlu yetkilisi Sergey Glazyev, şunları söylüyor:
“Merkez Bankası’nın millileştirilmesinden bahsederken demek istediğimiz, onu ulusal menfaatlere uygun politikalara yönlendirmektir. Şu anda Merkez Bankası politikaları ulusal çıkarlara aykırıdır. Böyle bir politikanın kimin menfaatine izlendiğini görmekteyiz… Merkez Bankası, faiz oranlarını yüzde 20’ye yükselterek bankerleri ekonomide hakim kıldı. En pahalı ve kıt kaynağa, yani paraya sahip olmaları nedeniyle hangi işletmenin ayakta kalacağını, hangisinin batacağını ya da iflas edeceğini onlar belirliyor. Yükselen faiz oranları, tüm Rus ekonomisini bir avuç bankerin rehin almasına neden oluyor”.
Tanıdık gelmiş olması lazım. Merkez Bankası’nın krizleri, kendisini ve banker çetesini zenginleştirmek için fırsata çevirmesi, ilki teşkil etmiyor. 2008 krizi hatırlanacaktır.
Ancak bu vakada başka boyutlar da var ve devrede olan şey sadece şahsi menfaatler değil. Anatoliy Çubays ve Aleksey Kudrin gibi yağma dönemi aktörlerinin talebesi olan Tatar Kızı, Batı’nın jeopolitik çıkarlarına hizmet etmekte. Glazyev şunları söylüyor:
“[…] Rusya’ya dönük ilk yaptırım dalgasının ancak Merkez Bankası buna zemin hazırladıktan, yani ruble kurunu serbest düşüşe bıraktıktan sonra uygulandığını matematiksel ve kronolojik olarak ispatladım. Merkez Bankası bu absürt politikaya geçer geçmez Amerikalılar derhal yaptırımlar uyguladılar. Spekülatörleri rublenin çöküşüne ön ayak oldu, bu da enflasyonist dalgaya neden oldu ve Merkez Bankası, IMF’in talimatı üzerine, ekonomimizi tamamen felç edecek şekilde faiz oranını yükseltti. Bugün bu politikanın toplam zararı, 50 trilyon ruble üretilmeyen ürüne ve yaklaşık 20 trilyon ruble tamamlanmamış yatırıma ulaştı. Şimdi buna, 300 milyar dolar ederindeki dondurulan yurt dışı varlıkları da ekleyin — zarar budur”.
Nabiullina, rublenin savrulacağını bilerek dalgalı kur rejimini sürdürdü. Ve rublenin değeri düşer düşmez, IMF’in ekonomiye verilen zararı en üst düzeye çıkarmak için faizi mümkün olduğunca yüksek tutma yönündeki talimatları geldi.
Glazyev’in deyimiyle Nabiullina, “ekonomiyi tamamen felç eden çifte darbeyi” yönetti:
“[…] Ülkemizde genel manada tüm ulusal güvenlik sisteminin en zayıf noktası Merkez Bankası’dır. Düşmanın bilişsel silahı tarafından vurularak zombileştirilen para otoritelerimiz, düşmanın ihtiyacı olan neyse onu yapıyor”.
Devlet Duması Ekonomi Politikaları Komisyonu Başkan Yardımcısı Mihail Delyagin [Adil Rusya] ise şunları anlatıyor:
“Nabiullina, paragözlüğün sembolü. Gelişmeyi engelleyen, Rusya’yı tüm imkanlardan mahrum bırakan bir politikanın sembolü. Ulusal para biriminin istikrarını sağlama konusundaki anayasal yükümlülüklerini yerine getirmeyi reddediyor. Nabiullina, düşmanlarımıza 315 ila 400 milyar dolar arasında bir hediye verdi. 2013’te Nabiullina’nın atanması mali ve iktisadi bir felaketle eş anlamlıydı. Devlet Başkanı’ndan [Putin] destek alacaksanız ülkeyi yok etmeniz gerekiyor”.
Nabiullina’nın politikaları büyümeyi ve istihdamı baltalıyor. Ek olarak, Rusya’nın multi-milyar dolarlık rezervlerini New York’ta ve Londra’dakilerin ellerine bıraktı. Sırf bunun için bile kovulması gerekirken Putin, göreve devam etmesi yönünde karar kıldı.
Tatar Kızı, tek kişilik bir yıkım ekibi gibi çalışıyor. Glazyev şöyle devam etmiş:
“Bugün Merkez Bankası’nın yaptığına bakıyorum, düşmana fiilen yardım ve yataklık politikasını sürdürdüğünden hiç şüphem yok. Uluslararası spekülatörlerin ruble kurunu manipüle etmesine izin vererek makroekonomik istikrarı baltaladı. […] Merkez Bankası, faiz oranını yükselterek şu anda çok ihtiyaç duyulan, Rus ekonomisinin gelişimine ve iktisadi egemenliğin restorasyonuna hizmet edecek yatırımları fiilen öldürdü”.
Mevcut manzarada Rusya’nın savaşın gidişatını etkilemeyecek bir para politikasına ihtiyacı olduğu görülüyor. Glazyev, patlak lastiğin değiştirilmesi gerektiğinden bahsediyor:
“AB ithalatının yaklaşık üçte biri pazarımızı terk etti. Bunlar ithal ikamesi için büyük fırsatlardır. İşletmelerimizin bu pazarları geliştirmeye başladığını varsayarsak, yılda yüzde 15 oranında gelişiriz. Ama bunun için kredi gerekiyor. İthal ikamesi kredi olmadan olmaz. Üretim tesisleri kurmak, yeni teknolojilere hakim olmak, atıl üretim kapasitelerini tekrar işler kılmak için kredilere ihtiyacımız var. Bilimler Akademisi’nde uzun süredir bu türden bir gelişim stratejisi geliştiriyorduk”.
Rusya ağır yaptırımlara maruz kalıyor ve bu nedenle de ülkede artık mevcut olmayan şeylere yoğun talep var. Dolayısıyla yatırım, kalkınma ve istihdam potansiyeli, Merkez Bankası’nın “büyümeyi öldüren” para politikası nedeniyle komple çöpe gidiyor.
Ayrıca Nabiullina, yanlış zamanda yanlış şeyi yapmıyor. Şahit olunan manzara bir tür kaza değil. Nabiullina, zeki ve eğitimli bir kadın. Yaptığı şeyin fevkalade farkında. Glazyev şöyle devam ediyor:
“Artık ekonomik yaptırımlara yerli üretimde kayda değer artışlarla karşılık vermemiz gerekiyor. Bunun için üretim tesisleri var; insan gücü, hammadde, zihinler de var ama para yok. Şu anda devletin insanlara en basit verebileceği şey paradır. […] Para politikasını değiştirmezsek, bu melez savaşta hayatta kalmamız imkansız olacak.
[…] Parayı kullanmak ciddi bir sorumluluk getirir. Helikopterden para atmak bizim işimiz değil... Sıkı bir kontrol sistemine sahip, modern dijital araçlara dayalı olarak hedeflenmiş bir kredi emisyonundan bahsediyoruz. Ne yazık ki para otoritelerinin henüz aklı başına gelmedi ve makroekonomik istikrar için doğru politikayı uygulamaya başlamadılar”.
Şöyle bir şey var; Putin, mazisiyle bağını koparacak ve neoliberal politikaları terk edecek değil; Çubays ve Kudrin gibilerini bunca zaman yanında tutmasının nedeni de buydu. Fakat “çok kutuplu dünya düzeni” dedikleri fantezinin önündeki en büyük takoz şu anda Merkez Bankası ve başındaki kadın.
Glazyev, bu konuda şöyle yorum yapmış:
“ABD’nin saldırganlığının arttığını görüyoruz çünkü hegemonya kaybediyorlar. Sorun bu. Amerikan seçkinleri, dünya değiştiği için değişmek zorunda olduklarını kabul edemiyorlar. Artık Washington diktatörlüğü altında yaşamak istemiyoruz. Amerikan yönetimiyle doğrudan diyalog kurarak gerilimi aşmaya çalışıyoruz. Ne yazık ki, Amerikan müesses nizamı hala geçen yüzyılda, Soğuk Savaş döneminde yaşıyor. Yüzleşmemiz gereken asıl sorun bu”.