Suriye'deki deprem: Yardımlar nerede kaldı?
Maraş merkez üslü 7,7 ve 7,6 büyüklüklerindeki depremlerin Suriye’de Lazkiye, Hama, İdlib ve Halep’te yaşattığı yıkıma dair rakamlar dahi belirsiz.
Batı’dan yardım gönderecekler “ambargoyu delmemek” için ya da ambargoyu ilk delen taraf olarak emsal oluşturmamak için kılını kıpırdatmıyor.
8 Şubat’ta Suriye Cumhurbaşkanı Esad’ın danışmanı Buseyna Şaban, Sky News’e verdiği mülakatta, “Batı’nın depremin ardından Suriye hükümetine yardım etmediğini ve sadece yasadışı silahlı grupların kontrolündeki bölgelere yardım göndermeye hazır olduğunu” söyledi.
Şaban, “Batı, teröristlerin kontrolündeki bölgelere yardım sağlıyor ve Suriyelilerin çoğunluğunun yaşadığı bölgeleri umursamıyor” diye ekledi.
Hatta Batılı ülkeler; Rusya Çin, İran ve Kore’den giden yardımların “BM Güvenlik Konseyi kararlarını ihlal ettiğini” iddia ediyor.
Bahane edilen BMGK’nın 2254 sayılı kararı, fakat bunda insani yardımlar yaptırıma tabi tutulmuyor.
Ayrıca karar metninde “insani felaketler ve terör saldırıları ile karşı karşıya kalan ülkelere bu tür yardımların yapılması kabul edilebilir” ibaresi mevcut.
Esad’ın danışmanı Şaban, “Suriye halkının ıstırap çekmesine neden olan ve devlet kurumlarının depremin sonuçlarıyla başa çıkmadaki rollerini en iyi şekilde yerine getirmelerini engelleyen Batı’nın yasadışı iktisadi tedbirlerini tersine çevirme zaruretine” dikkat çekti.
9 Şubat’ta Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Bab el-Hava kontrol noktasının karşısındaki sınır kapısının [Cilvegözü] açık olduğunu ancak Suriye tarafında bazı yolların tahrip olması nedeniyle yardım teslimatını zorlaştırdığını duyurmuştu. Rus devlet ajansı TASS’ın aktardığına göre Bab el-Hava’daki [El Nusra’nın ardılı HTŞ’nin kontrolünde] yetkili şahıslar, yardımı işleme koymaya hazır olduklarını ama “alamayacaklarını” bildidi.
ABD’nin Sezar Kanunu parazit oluşturuyor
ABD, 2019’da Suriye’ye dönük ağır yaptırımları içeren Sezar Kanununu geçirdi. Bu kanun, ABD yönetimine Suriye hükümetine doğrudan ve dolaylı yardım sağlayan kişi ve kuruluşlara ve ayrıca ülkede faaliyet gösteren ve — Washington’a göre — Suriye, Rusya ve İran tarafından desteklenen çeşitli silahlı gruplara karşı kısıtlayıcı tedbirler uygulama hakkı veriyor.
Kanun, Şam’a karşı bugüne dek uygulanan en kapsamlı yaptırım paketi.
Yaptırımlar, yardımların ulaşmasının yanında altyapının restorasyonunu engellediği için kaçınılmaz olarak düz vatandaşı hedef alıyor.
7 Şubat’ta Suriye Dışişleri Bakanlığı, ABD yaptırımlarının depremin sonuçlarını ortadan kaldırma sürecini karmaşıklaştırdığını belirten bir açıklama yaptı. Bakanlık, depremle karşı karşıya kalan Suriyelilerin bazen çıplak elleriyle molozları temizlediklerini ya da enkazın altından yardım isteyen bir kişiyi kurtarmak için yetersiz araçlar kullanmak zorunda kaldıklarını vurguladı.
Molozları temizlemek ve enkazı kaldırmak için gereken teçhizat da yaptırımlar nedeniyle ülkeye giremiyor.
Bakanlık, arama kurtarma ekiplerinin ve sivil savunma birimlerinin çok katlı binaların enkazı altında kalan mağdurlara hızlı bir şekilde ulaşmak için gereken imkân ve araçlara sahip olmadığına da işaret etti.
Dolayısıyla iş iki kat daha uzun sürüyor. Ayrıca ülkeye yeterli ilaç ve tıbbi malzeme de giremiyor.
Washington’un yaptırımların insani yardım sağlanmasını engellemediği yönündeki açıklamalarını da yalanlayan Bakanlık, şöyle devam etti:
“ABD yönetimi yetkilileri, ‘Sezar Kanunu’ ve ekonomik yaptırımların Suriye’ye acil insani yardım sağlanmasına ve tıbbi malzeme tedarik edilmesine müdahale etmediğini söyleyerek uluslararası toplumu yanıltma girişimlerini sürdürüyor”.
BM ne diyor?
Suriye’nin BM Daimi Temsilcisi Bessam Sabbag, 7 Şubat’ta yaptırımların depremzedeler için Suriye’ye insani yardım ulaştırılmasını engellediğini tekrar etti:
“ABD ve Avrupa’nın yaptırımları nedeniyle pek çok kargo uçağı Suriye’ye inmeyi reddediyor. Yardım göndermek isteyen ülkeler bile yaptırımlar nedeniyle hava yoluyla kargo gönderemiyor. Bu nedenle tüm BM üye ülkelerini bu durumda yardıma çağırdık. Tüm Suriye yardıma muhtaç; aldığımız her şey tüm Suriyelilere ulaşacak, farklı gruplar arasında sınır çizmiyoruz”.
Bu görüş tek taraflı olarak Şam’a ait değil. BM’nin Suriye koordinatörü Mustafa bin el-Melih de aynı görüşü paylaşıyor:
“Suriye’ye yönelik yaptırımlar, milyonlarca dolarlık mali yardımın depremden etkilenenlere ulaşmasını engellediği için Suriye’deki insani faaliyetlere zarar verdi”.
Nitekim Lazkiye’deki Ceble devlet hastanesinden bir doktor El Meyadin’e şunu aktardı:
“Yaralıların fazla sayıda olması nedeniyle ekipman sıkıntısı ve sağlık personeli eksikliği çekiyoruz. Büyük çaplı tıbbi ekipman eksikliği nedeniyle depremde yaralanan çok sayıda kişi hayatını kaybetti”.

İdlib’e giremeyen tır ve trenler
Depremin en çok yıktığı yer İdlib ve Suriye Kızılay’ın hazırladığı tır ve trenler Serakib üzerinden bölgeye giremiyor.
10 Şubat’ta Suriye Kızılay’ın yüklediği 14 kadar trenin Serakib üzerinden İdlib’e geçmek için BM Misyonunu beklediği belirtildi.
Akşam saatlerine gelindiğinde BM, Halep Valisi Hüseyin Diyab’ın ilgili konudaki resmi talebine verdiği yanıtta İdlib’e yardım konvoyu sokulmasının karşı tarafın “lojistik gerekçeleri” nedeniyle ertelenmesini istedi.


Birleşik Arap Emirlikleri, depremin ilk gününden bu yana yardımların bölgeye alınması konusunda İdlib’deki silahlı gruplarla müzakere yürüttü ama 9 Şubat akşam saatlerinde teşebbüsün başarısız olduğu duyuruldu.
Suriye Silahlı Gruplar Koordinasyon Merkezi Başkanı Ömer Rahmun’un açıklaması ise şöyle:
“Rusya, depremin ilk gününden bu yana Türkiye’ye resmi kanallardan çağrı yaparak Hama ile İdlib arasındaki geçişlerin açılması, enkaz altında kalanların kurtarılması ve depremzedelere yardım ulaştırılması adına ağır iş makinelerinin geçirilmesini talep etti. Türkiye şimdiye dek Rusya'nın ilgili talebine yanıt vermedi”.