Suriye'de revize edilmiş Libya senaryosu devrede
"Yerel veriler Libya'nın batısında yaşananlara benzer bir senaryonun Suriye'de de uygulanmaya başlandığını gösteriyor."
Son haftalarda yaşananlardan sonra AKP’nin rolüne ya da bundan sonraki yıllarda Suriye’de izleyeceği ajandaya dair derli toplu bir değerlendirmeye ihtiyaç var. Türkiye, kuşkusuz Beşar Esad’ın düşmesiyle Heyet Tahrir eş-Şam (HTŞ) üzerinden Suriye’de stratejik bir nüfuz kazandı. Ankara, “yeniden inşa projelerinde” aslan payını kaparken, Suriye’nin bazı bölgelerinde askeri üsler kurma ve enerji projelerini genişletme planlarını sürdürüyor. Rusya’nın Suriye’deki etkisi kıyı bölgeleriyle sınırlıyken, ABD, SDG aracılığıyla petrol bölgelerini kontrol ediyor. El-Ahbar gazetesinin incelemesine göre bu durum, Türkiye’ye Suriye üzerinde daha geniş bir hareket alanı sağlıyor. AKP, aynı zamanda Akdeniz’de deniz sınırları anlaşmaları yaparak enerji arama çalışmalarını güçlendirmeyi de hedefliyor. AKP’nin iktisadi ve stratejik hamleleri arasında Suriye pazarına nüfuz etme, düşük kaliteli ürünleri yayma ve petrol ile enerji projelerinde iş birliği kurma yer alıyor.
Son günlerde Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un Suriye’de Libya senaryosunun uygulanmasına yönelik endişelerini dile getirmesi üzerine, ülkenin ikiye bölünmesi ve Türkiye’nin Libya’nın batı kısmı üzerindeki mutlak kontrolü gibi konular gündeme geldi. Fakat, sınırları doğrudan Suriye ile komşu olan Türkiye’nin hareket alanının daha geniş olması nedeniyle, yerel veriler Libya’nın batısında yaşananlara benzer bir senaryonun Suriye’de de uygulanmaya başlandığını gösteriyor.
Beşar Esad hükümetinin düşüşünden sonra, Ahmed eş-Şaraa liderliğindeki Heyet Tahrir eş-Şam (HTŞ) örgütünün Şam’a ulaşmasının ardından, Türkiye, çeşitli muhalefet gruplarıyla birlikte Suriye’ye stratejik bir müttefik olarak büyük bir nüfuz kazandı. Özellikle HTŞ ile olan ilişkisi sayesinde Türkiye, güney komşusu üzerinde benzeri görülmemiş bir etki sahibi oldu. Bu durum, Türkiye’nin ülkenin akıbetini şekillendirme konusunda —ister gelecek liderlerin isimlerini belirleme isterse de “yeniden inşa” başlığı altında birçok projeyi hayata geçirmek yoluyla Suriyeli mültecilerin geri dönüşüne zemin hazırlama konularında— müdahalede bulunmasına olanak tanıyor.
Rusya, emekli General Halife Hafer’in kontrolündeki doğu Libya’da etkiliyken, Suriye’de durum farklı görünüyor. Amerika Birleşik Devletleri, Kürtler tarafından kontrol edilen Suriye Demokratik Güçleri (SDG) üzerinden Suriye’nin doğusundaki petrol bölgelerine hâkim olurken, Rusya’nın varlığı Suriye kıyısındaki iki üsle (Hmeymim Hava Üssü ve Tartus Deniz Üssü) sınırlı kalıyor. Bu durum, Suriye’de dengelerin farklılaşmasına yol açıyor; özellikle Donald Trump ABD başkanı olduktan ve Suriye’de olup bitenlerle ilgilenmediğini ilan ettikten sonra, Ankara’ya Suriye toprakları üzerinde daha geniş bir kontrol sağlama imkânı doğuyor.
Bu bağlamda, Türkiye’nin Suriye’de pek çok bölgeye askeri üsler kurmasını sağlayacak anlaşmalar imzalanma ihtimali konuşulmaya başlandı. Ayrıca, iki ülke arasında deniz sınırlarının belirlenmesi de gündemde; bu da Ankara’ya Akdeniz’de petrol ve doğalgaz arama operasyonlarında daha fazla özgürlük tanıyacak. Özellikle Ankara’nın Mısır, İsrail ve Libya ile imzaladığı anlaşmalar, Libya’nın deniz yetki alanına yaklaşık 16 bin 700 kilometrekare eklemesi gibi, Türkiye’nin bölgedeki stratejik konumunu güçlendiriyor. Ayrıca, Türkiye’nin Suriye petrol boru hatları ile bağlantı kurma planları, bölgedeki petrol hatlarının ana bağlantı noktası olarak Türkiye’nin rolünü pekiştiriyor ve ülke, Avrupa’ya petrol geçişinde önemli bir kapı görevi görecek.
Türkiye’nin elde ettiği bu ilerlemelerin yanı sıra, yeni Suriye rejiminin açıkladığı iktisadi politikalar (serbest ekonomi), Türkiye’ye geniş bir pazar sunuyor. Esad hükümetinin düşüşünden bu yana, özellikle düşük kaliteli Türk ürünleri Suriye pazarına sızmaya devam etti; bu durumun, savaş yıllarındaki büyük sanayi yıkımı ve korumacı ekonomik programların eksikliği nedeniyle devam etmesi muhtemel görünüyor.
Yeni açıklamalarda, Türkiye’nin Şam Büyükelçi Vekili Burhan Köroğlu, Türkiye’nin resmî kurumlarında Suriye’ye giriş için acil adımlar atıldığını ve yeniden inşa projelerinin araştırılmaya başlandığını duyurdu. Köroğlu, Türkiye hükümetinin “Suriyeli kardeşlerine, halklarının beklentilerini karşılayacak doğru bir yönetim kurulmasına destek olacağını” belirtti. Ayrıca, Türkiye bayrağının Şam Büyükelçiliğine asılmasının, yeni Suriye rejimini tanıdıklarını dünyaya göstereceğinin altını çizdi. Köroğlu, Türkiye’nin Suriye’de uzun bir yol olduğunu kabul etse de Türkiye’nin enerji ve altyapı projeleri üzerine yapacağı birçok önemli ziyaretin olduğunu ve bu projelerin Elektrik Üretim Tesislerini destekleme veya yeni enerji santralleri kurma gibi iş birliği olanaklarını kapsadığını ifade etti.
Öte yandan, Türkiye Enerji Bakanı Alparslan Bayraktar, Türkiye’nin Suriye’ye elektrik tedarik etmeyi ve enerji altyapısını güçlendirmeyi hedeflediğini açıkladı. Bayraktar, yeni Suriye liderliği ile petrol ve doğalgaz projelerinde iş birliği yapma ihtimalini de dile getirdi. Türkiye’nin Suriye’de petrol ve doğalgaz kaynaklarını kullanarak ülkenin yeniden inşasını desteklemeyi planladığını belirten Bayraktar, bu kaynakların istikrarı ve yeniden inşayı artırmak için ortak şekilde nasıl değerlendirilebileceğini araştıracaklarını söyledi.
Son yıllarda, Türkiye, kuzey Suriye’deki nüfuzunu benzeri görülmemiş bir şekilde artırdı. Türkçe’nin okullarda zorunlu hale getirilmesi, Türk lirasının kullanılmasının dayatılması ve yeni yönetimin tüm Suriye topraklarında dolaşımını sağlamak gibi stratejik hamleler gerçekleştirdi. Ayrıca, kuzey Suriye’ye yüksek fiyatlarla petrol ve elektrik tedarik edilmesi, bölgede pek çok karışıklığa yol açtı; ki bunlar da Türkiye’nin Suriye’deki gelecekteki hedeflerinin küçük bir yansıması olabilir.
İç Suriye’de ise, Askeri Operasyonlar İdaresi, “rejim hainleri” olarak adlandırılan unsurları kovalamak için güvenlik operasyonları yürütmeye devam ediyor. Silahını teslim etmek isteyenlere birkaç saat verildi. Suriye medya organları, Şam’ın çeşitli bölgelerinde yoğun askeri varlık gösteren Askeri İdareye bağlı askerlerin görüntülerini yayımladı. Hama, Humus ve Tartus köylerine güçlendirmelerin ulaştığını ve burada kesintili çatışmaların sürdüğünü gösteren görüntüler de paylaşıldı. Öte yandan, başlıca şehirler iki gündür güvenlik açıklarının ardından istikrara kavuşmaya başladı; Halep’te bir Alevi türbesine yönelik saldırıyı protesto eden gösterilerin ardından, sivil ve dini etkinlikler bölgedeki durumu yatıştırmaya yardımcı oldu.
Çöküş ve sonrası — 1
"Bölgedeki mevkidaşları, Fidan'ın HTŞ liderinin dönüşüm sürecini bizzat yönettiğini, onu Ebu Muhammed el-Colani aşamasından Ahmed eş-Şaraa aşamasına taşıdığını ifade ediyor."