Spartalılar kaybetmişti
"ABD ordusunun bu proto-faşist şehir devletine duyduğu hayranlık kötü bir tarihe dayanıyor."
Çevirmenin notu: Aşağıda tercümesi verilen makale, Foreign Policy’de antik Roma ekonomisi ve askeriyesi konusunda uzman tarihçi Bret Devereaux’un imzasıyla yayımlandı. Devereaux, Amerikalıların, özelikle de Amerikan ordusunun Spartalı motiflerini kullanmasının, “Hür Dünya’nın” öncüsü olduğu iddiasındaki bir devletin kurumlarının buna başvurmasının doğru olmadığına işaret ediyor. İlginç bir şekilde, ABD’nin yakın geçmişi ve son yıllarda hegemonik gücünün gerilemesi ışığında Sparta’dan pek de farklı olmadığı kanaatine varmak yanlış olmuyor. Makale, Sparta siyaseti, askeriyesi ve yaşam tarzını detaylandırırken ister istemez bugünkü Amerikan siyaseti, askeriyesi ve yaşam tarzının panoramasını çıkarıyor.
Spartalılar kaybetmişti
Bret Devereaux
22 Temmuz 2023
ABD ordusunun bu proto-faşist şehir devletine duyduğu hayranlık kötü bir tarihe dayanıyor.
Atinalı tarihçi Thucydides, bir keresinde Sparta’nın etkileyici tapınaklardan ya da anıtlardan, burayı terk edilmiş halde bulan gelecek nesiller bir zamanlar büyük bir güç olduğuna inanmakta zorlanacakları kadar yoksun olduğunu belirtmişti. Ancak fiziksel anıtlar olmasa bile Sparta’nın anısı modern ABD’de oldukça canlı. Popüler kültürde Spartalılar filmlerde başrol oynuyor ve en büyük video oyunu serilerinin pek çoğunun kahramanı olarak yer alıyor. Spartalı markası engelli yarışları, fitness ekipmanları ve ateşli silahları tanıtmak için kullanılıyor. Sparta aynı zamanda, 6 Ocak 2021’de ABD Kongre Binası’nı basan aşırı sağ mensupları da dahil olmak üzere, siyasi bir miting sloganı haline geldi. Sparta artık yok, ama Sparta’nın yüceltilmesi —Spartaganda gibi— canlı ve iyi durumda.
Daha da kaygı verici olan ABD ordusunun Spartalı olan her şeye duyduğu sevgi. ABD ordusunun bir Spartan Tugayı (Sloganı: “Sparta Yaşıyor”) ile Spartan Görev Gücü ve Spartalı Savaşçı tatbikatları bulunurken, Deniz Piyadeleri Spartan Trident kıyı tatbikatları düzenliyor; Spartalıların kıyı harekâtlarında epey kötü oldukları düşünüldüğünde tuhaf bir seçim. Bu tür resmi isimlendirmelerin ötesinde, resmi olmayan medya da düzenli olarak ABD askeri personeli ile Spartalılar arasında karşılaştırmalar yapıyor.
Amerikan askerlerini Spartalı savaşçılar olarak hayal etme eğiliminin büyük bir kısmı Steven Pressfield’in halen düzenli olarak askeri okuma listelerinde yer alan tarihi kurgu romanı Gates of Fire’dan geliyor. Kitap Spartalıları aşırı militarize bir toplumun özgürlüğü cesurca savunan üstün savaşçıları olarak sunuyor (etnik olarak yabancı bir “ötekine” karşı, çizgi romanda ve daha sonra 300 filminde daha açık bir şekilde ortaya konan bir özellik). Bu vizyondaki Sparta, erkekçe savaş erdemlerinin geliştirilmesine dayanan radikal eşitlikçi bir toplum. Ancak Sparta’nın bu imajı neredeyse tamamen yanlış. Sparta toplumu, özellikle demokratik bir toplumda, öykünülmeye ya da övülmeye kesinlikle layık değil.
Öncelikle, Spartalıların askeri mükemmellik konusundaki şanının, yakından incelendiğinde büyük ölçüde bir serap olduğu ortaya çıkar. Sparta’nın üstün savaşçılık şanına rağmen, Sparta ordularının bilhassa diğer Yunan şehir devletleri gibi akran rakiplere karşı savaş kazanmaları kadar kaybetmeleri de muhtemeldi. Sparta, Peloponez Savaşı’nda Atina’yı yendi ama bunu Pers parasını kabul ederek yaptı ve yaklaşık bir asır önce Ege’de, Plataea ve Salamis’teki Yunan zaferlerinin kapattığı Pers nüfuzunun kapısını yeniden açtı. Plataea ve Mantinea’daki ünlü Sparta zaferlerine Pylos, Arginusae ve nihayetinde Leuctra’daki yenilgiler eşlik etti. Sparta’nın Atina’ya karşı kazandığı zaferden sadece 33 yıl sonra Thebes tarafından alınan Leuctra’daki son yenilgi, Sparta’nın gücünü kalıcı olarak kırdı ve Sparta’yı bir daha asla toparlanamayacağı ikinci sınıf bir güç konumuna düşürdü.
Sparta klasik dönemdeki en büyük Yunan şehir devletlerinden biriydi, fakat anlamlı siyasi hedeflere ulaşmak için mücadele etti; Sparta’nın yurt dışındaki silahlanmasının sonucu çoğunlukla başarısızlık oldu. Sparta özellikle lojistik konusunda zayıftı; Atina Doğu Akdeniz’de ordu bulundurabilirken, Sparta Yunanistan içinde bile bir orduyu sahada tutmakta çok kez zorlandı. Hakikaten de Sparta, Peloponez Savaşı’nın ilk aşaması olan Archidamian Savaşı’nın (M.Ö. 431-421) tamamını, Sparta’dan karadan 150 milden daha az ve en yakın dost büyük liman ve pazar olan Korint’ten yürüyerek sadece birkaç gün uzaklıktaki Attika’da uzun süreli faaliyet göstermekten kaynaklanan temel lojistik sorununu çözmekte başarısız olarak geçirdi.
Spartalılar en iyi ihtimalle taktiksel ve stratejik olarak yaratıcı değillerdi. Sparta taktiksel olarak falanksı, yani yakın düzen kalkan ve mızrak düzenini kullanıyordu. Ancak hoplit falanksının unsurları popüler kültürde sıklıkla Spartalılara özgü olarak sunulsa da bu oluşum ve teçhizatı Yunanlar arasında daha erken olmasa da en azından beşinci yüzyılın başlarından itibaren yaygındı. Falanksın ötesinde yeni taktikleri, birleşik silahları ve deniz harekatlarını denemekte yavaş kalan Spartalılar yenilikçi değillerdi. Bunun yerine, Spartalı liderler askeri sorunlarını sürekli olarak hoplit savaşlarıyla çözmeye çalıştılar. Spartalıların hoplit savaşlarıyla dostluğa zorlama çabaları, Korint Savaşı sırasında Korint’i Sparta önderliğindeki Peloponnesos Birliğine katılmaya zorlama çabalarının başarısız olması gibi, özellikle başarısız oldu.
Sparta’nın askeri vasatlığı, şehir devletinin son derece askerileşmiş bir toplum olarak popüler ünü göz önüne alındığında açıklanamaz gibi görünüyor ama modern araştırmalar bunun da çoğunlukla bir serap olduğunu gösterdi. Sparta’nın yurttaş erkek çocuklarını yetiştirme sistemi olan ve popüler kültürde sıklıkla yoğun bir askeri eğitim kampına benzetilen agoge, aslında hiçbir silah eğitimi ya da askeri talim içermiyordu ve öncelikle silah ya da taktik becerisinden ziyade itaat ve uyum aşılamak amacıyla tasarlanmıştı. Bu itaati aşılamak için, büyük oğlanlar küçük oğlanları şiddetle denetlemeye teşvik edildi, bunun sonucunda da Sparta vatandaşları yetişkinliklerinde bile anlaşmazlıkları yumruklarıyla çözmeye meyilli oldular ki bu eğilim onları tahmin edilebileceği gibi kötü diplomatlar haline getirdi.
Fakat Sparta’nın askeri performansı Yunan komşularından ne daha iyi ne de daha kötü, basit anlamda vasat olsa da Sparta siyaseti onu modern özgür bir toplumdaki vatandaşlar veya askerler için son derece kötü bir örnek haline getiriyor. Modern akademisyenler, antik Sparta’nın Spartalı vatandaşların yaşamları üzerinde devletin benzersiz tiranlığını ne ölçüde uyguladığını tartışmaya devam ediyorlar. Fakat Sparta vatandaşları Sparta’daki insanların sadece küçük bir azınlığını temsil ediyordu, vatandaş statüsündeki kadınlar da dahil olmak üzere (oy kullanamayan veya makam sahibi olamayan) muhtemelen hiçbir zaman yüzde 15’i geçmedi. Bunun yerine, Sparta’daki insanların yüzde 65 ila 85 arasındaki büyük çoğunluğu köleleştirilmiş helotlardı (Nüfusun geri kalanı Sparta’nın vatandaş olmayan alt sınıflarının şaşırtıcı dizisiyle sınırlıydı). Bu rakam şaşırtıcı, diğer antik Akdeniz devletlerinden ya da örneğin halkının üçte biri köleleştirilmiş olan ve haklı olarak köle toplumu olarak adlandırılan antebellum Amerikan Güneyi’nden çok daha yüksek.
Antik kaynaklar helotların tüm Yunanistan’da en kötü muamele gören köleler olduğu konusunda hemen hemen hemfikir; helotluk Atinalı köle sahiplerinin vicdanını sarsan bir kurumdu. Sparta’yla işbirliği yapan Atinalı Critias’ın Sparta’da “özgürlerin en özgür, kölelerin ise en köle olduğu” şeklinde bir espri yaptığı söylenir ki bu çoğunlukla köleleştirilmiş bir toplum hakkında (ve Critias’ın bunu bir övgü olarak görmesi hakkında) şaşırtıcı bir ifade. Plutarkhos, Spartalıların helotları çeşitli şekillerde aşağıladığını ve küçük düşürdüğünü aktarırken, Atinalı hatip Isocrates, Sparta hariç Yunanistan’ın her yerinde köleleştirilmiş insanları öldürmenin suç olduğunu savundu. Hem kişi başına en çok köleye hem de kölelere en kötü muameleye sahip olan Sparta, muhtemelen tüm antik dünyadaki en az özgür olan toplumdu.
Spartalılar da bilhassa Yunanların özgürlüğünün iyi temsilcileri değillerdi. Popüler kültürde 300 gibi filmlerle motive edilen yerleri, Spartalıları Yunanların özgürlüğünü genişleyen Pers İmparatorluğu’na karşı savunma çabalarının başına koysa da Sparta, Perslere karşı her zaman bu kadar da karşı değildi. Atina donanmasıyla başa çıkamayan Sparta, Peloponez Savaşı sırasında kendi donanmasını inşa etmek için Pers parasını kabul etmiş ve Atina’yı küçük düşürme karşılığında İyonya Yunanlarını Pers egemenliğine satmıştı. Bu savaş Spartalılara Yunanistan’da kısa süreli bir hegemonya kazandırdı ama Spartalılar bunu çabucak çarçur ederek Korint’teki eski müttefikleriyle savaşa girdiler.
Bu savaşı da kazanamayan Sparta, “Kral Barışı” adı verilen ve Sparta’yı Perslere meydan okuyabilecek daha büyük Yunan ittifaklarının ortaya çıkmasını engellemekle görevli Perslerin Yunanistan’daki yerli işbirlikçisi haline getirme karşılığında Pers kralına daha fazla Yunan şehir devleti satan bir barışı dayatmak için tekrar Pers’e yöneldi. Yunan bağımsızlığının savunucusu olmaktan çok uzak olan Spartalılar, fırsat verildiğinde Pers egemenliğine sadece pencerelerini değil kapıları da açtılar. Ayrıca Büyük İskender’in Perslere karşı düzenlediği sefere katılmayı da reddettiler; bunun üzerine İskender ilk zaferlerinin ganimetlerini “Spartalılar hariç tüm Yunanlara” adayarak onlarla alay etmişti.
Sparta, özgürlüğü savunan süper savaşçılardan oluşan bir toplumdan ziyade, en zengin toprak sahibi sınıf olan Spartalıların, yoksul yurttaşlarının büyük çoğunluğunu köleliğe indirgemeyi başardığı ve perioikoi olarak adlandırılan geri kalanları siyasi katılımdan veya yurttaşlıktan dışladığı bir yer olarak daha iyi tanımlanabilir. Spartalı yurttaşların küçük bir azınlığı tüm gelirlerini kölelerin emeğinden elde ediyordu ve yasal olarak herhangi bir üretken iş yapmaları ya da ticaretle uğraşmaları yasaklanmıştı.
Ve zamanlarını çileci askeri eğitimle geçirmek yerine, boş zamanlarını pahalı, aristokratik Yunan eğlencelerinin tamamını —avlanmak (antik dünyada bir geçim aracı olmaktan ziyade zenginler için bir eğlence), bol bol yemek yemek, para biriktirmek, Olimpiyat takımlarını finanse etmek, at tımar etmek vb— yaparak geçiriyorlardı. Ksenophon ve Plutarkhos gibi Yunan yazarlar sürekli olarak Sparta’nın kemer sıkma ve eşitlikçiliğinin altın çağının uzak geçmişte var olduğunda ısrar ederler ama her yazar, bu altın çağı daha da geçmişe iter ve her halükârda arkeoloji bize bunun asla böyle olmadığını söyler.
Ve bu lüks yaşam tarzı Spartalılar için bariz biçimde son derece önemliydi zira diğer tüm hırslarını bu uğurda feda etmeye hazırdılar. 400’lü yılların başlarından itibaren Spartalı ailelerin miras ve evlilik yoluyla varlıklarını pekiştirip servetlerini artırmasıyla birlikte, askeri ve sosyal yaşamın önemli bir parçası olan karışıklıklara katkıda bulunabilecek kadar zengin toprak sahibi olmakla tanımlanan Sparta vatandaşlarının nüfusu azalmaya başladı. M.Ö. 480’de 8 bin olan Sparta vatandaşı sayısı 418’de 3 bin 500’e, 394’te 2 bin 500’e ve 371’de sadece 1500’e düştü. Vatandaşlık hakkı kazanan Spartalıların sayısındaki düşüş, Sparta ordusu için mevcut insan gücü üzerinde feci etkiler yarattı ve Sparta’nın stratejik hedeflerinin birer birer çökmesine neden oldu. Yine de IV. Agis (M.Ö. 245-241) ve III. Kleomenes’in (M.Ö. 235-222) düşüşü durdurma çabaları tam da Sparta siyasi sisteminin, değişmek için çok az teşviki olan zenginler dışındakilere siyasi söz hakkı tanımaması nedeniyle engellendi.
Sparta, özgür bir devletin liderleri için ilham kaynağı olamaz. Sparta devlet kisvesi altında bir hapishaneydi ve insan deneyiminin toplamına acı çekmek dışında pek bir şey katmıyordu. Hiçbir Amerikalı, hele hele herhangi bir ABD askeri, bir Spartalı gibi olmayı arzulamamalı.
Amerika'da rejim değişikliği?
"Amerika'da rejim değişikliği yaşanıyor. Mevcut liberal yönetici sınıf savaşmadan ayrıcalıklarından vazgeçmeyecektir."