Şansölye Scholz ve Almanya'nın unutulan banka yolsuzlukları
Alman ana akım medyası, Merkel’in halefi Olaf Scholz’un karıştığı banka yolsuzlukları hakkında uzun bir zamandır üç maymunu oynuyor.
Scholz, Hamburg Belediye Başkanı olarak görev yaptığı süre boyunca, kamunun bankalarca çift haneli milyarlarca euro dolandırıldığı Cum Ex skandalının asli unsurlarından biriydi. 2016’da Scholz’un, Hamburg’daki Warburg Bank’ın şaibeli hisse senedi anlaşmalarıyla hazineden aldığı 47 milyon euro’luk vergi iadelerini zamanında geri istemediği öğrenilmişti. Devamında çorap söküğü gibi çok sayıda bankerin ödemedikleri vergilerin tazmini için hisse senedi anlaşmaları imzaladığı ortaya çıkmıştı. Bu yolla hazineye uğratılan zarar tahminen 7 milyar euro civarıydı.
Bu epeydir herkesin aşina olduğu bir hakikat; ancak asıl mesele, Bundestag’da vakanın incelenmesi için kurulan soruşturma komisyonunun, Scholz’un yolsuzluktaki belirleyici rolünü görmezden gelmiş olması.
Şansölye Scholz ve Hamburg eyalet hükümetinin o zamanki maliye bakanı ve şimdiki belediye başkanı Peter Tschentscher (SPD) başta olmak üzere yolsuzluğun baş aktörleri, masum oldukları konusunda hala ısrar ediyorlar.
Bundestag’daki soruşturma komisyonuna gelinecek olursa; Alman siyasetinin alışıldık bir geleneği olarak bu komisyonlardan genelde bir şey çıkmaz, ki zaten varlık gerekçeleri de budur. Politikacılar suç işlediğinde ya da en azından bu yönde bir şüphe doğduğunda Bundestag derhal toplanır, savcıya soruşturma izni verilmez ve ardından siyasilerin siyasiler hakkında karar alacağı bir komisyon kurulur. Ve “ciddi suistimaller” tespit edilse bile netice alınmaz. Yıllar sonra konu her ne ise üzerine bir rapor hazırlanır ve halka, “Çok talihsiz bir durumdu ve bir daha asla yaşanmayacak” türünden sözler verilir.
Bundestag’ın soruşturma komisyonları, diğer tüm burjuva iktidarlarında olduğu gibi, politikacıların kovuşturmadan kaçmak için icat ettiği enstrümanlardan biri.
Scholz, seçim dönemi ve medyadaki sükunet hali
Geçen yılki seçim döneminde Alman medyası, şansöyle koltuğunu kapma şansı olan üç partiye; SPD, CDU ve Yeşiller’e oynadı. Medya, ilk önce maske meselesi yüzünden CDU’nun ibret-i alem olsun diye halka açık bir törenle boynunu vurdu.
Maske olayında CDU’lu vekiller, Sağlık Bakanlığı’yla iş yapmak isteyen şirketlerden rüşvet aldılar. Medya bunu skandal olarak andı ama kimse, Almanya’da milletvekillerine rüşvet vermenin yasal olduğundan bahsetmedi. CDU’nun adayı Armin Laschet, medyadan epey bir dayak yedikten sonra saf dışı kaldı.
Yeşiller 2021’in ortalarında anketlerde önde giderken eşbaşkan Annalena Baerbock’un kitaplarındaki intihaller ortaya çıktı; Laschet kadar olmasa da medyada afişe edildi ve şansölye olma şansını elden kaçırdı.
Seçim döneminde medyadan darbe almayan tek parti SPD’ydi. Scholz hakkında olumsuz hiçbir yoruma yer verilmedi, hatta tam aksine sakin ve sağduyulu bir tür “Merkel Jr” portresi çizildi. Bu dikkate değer, zira yazılacak bir yığın vukuatı vardı.
Seçim döneminde Cum Ex soruşturma komisyonu, Scholz hakkında kritik sorular sordu ama medya, nazikçe görmezden geldi. Scholz’un, Warburg Bank’ın yüz milyonlarca euro vergi kaçırmasındaki rolü konuşulmadı.
Maliye Bakanlığı ve Jörg Kukies
Ayrıca Scholz, Hamburg’dan Berlin’e taşındıktan sonra bile bankerlerin işini görmeye devam etmişti. Maliye bakanlığı döneminde Scholz, Jörg Kukies’i finans piyasasından sorumlu müteşar olarak atadı.
Jörg Kukies kim? Federal hükümette görev almadan evvel Goldman Sachs’ın Almanya ve Avusturya şubesinin yönetim kurulu eşbaşkanıydı.
Yani kurda kuzu emanet edilmişti. Goldman Sachs’ta milyonlar kazanan Kukies, aynı zamanda KfW Bankengruppe yönetim kurulu başkan vekili, KfW IPEX-Bank GmbH denetim kurulu üyesi, Avrupa İstikrar Mekanizması direktörü, Avrupa Finansal İstikrar Aracı direktörü, Federal Finans Piyasası İstikrar Ajansı yönetim kurulu başkanı ve Avrupa İmar Bankası başkan yardımcısı olarak görev yapmıştı.
Kukies’in finans piyasası düzenlemelerinde muazzam bir gücü vardı. Esasında Alman banker lobisi, kendi adamını Maliye Bakanlığı’nda kritik bir mevkiye getirmeyi başarmıştı.
7 Aralık 2021’de Der Spiegel’de konuya dair “Scholz’un en önemli danışmanı olarak Jörg Kukies: Eski Goldman bankerinin başbakanlığa giden sarp yolu” başlıklı bir haber çıktı.
Haber, tabloid gazeteciliğin en pespaye örneklerinden biri ve şöyle başlıyor:
“Jörg Kukies, gelecekte, çok sevdiği FSV Mainz 05’in ev sahibi olduğu maçları muhtemelen çok daha az izleyecek. Kaçınılmaz olarak yeni işiyle ilgili özel meseleleri olacak, ailesine daha az vakit ayıracak ve aynı zamanda stadyum ziyaretleri de daha kısa olacak. Daha geçen cumartesi eşi ve kızıyla birlikte stadyumdaydı ve takımının VfL Wolfsburg’u 3-0 yenmesinden ötürü mutluydu”.
Haberin ikinci yarısında Kukies’e övgüler dizilmiş:
“[…] 52 yaşındaki Kukies, iş yerinde de detaylara oldukça özen gösteriyor. Genellikle kafasında, işinde çokça bulunan önemli göstergeler vardır. Gelecekte bunlardan birkaçını daha ezberlemesi gerekecek. Zira Şansölye’nin ekonomi danışmanı olarak yalnızca uluslararası zirvelere hazırlık yapmakla kalmayacak, aynı zamanda federal hükümetin tüm ekonomik, mali ve bütçe politikasından da sorumlu olacak”.
Haberin en önemli kısmı ise şu:
“[…] Ayrıca Kukies; istek, fikir veya endişelerini başbakana iletmek isteyen yerel işletmeler için ilk temas noktası. Yeni görevle Kukies, yeni hükümetteki en önemli kilit pozisyonlardan birini üstleniyor”.
Yani denmiş ki, artık “yerel işletmeler” şansölyeyle doğrudan bağlantısı olan bir irtibat kişisine sahip. Adına “yerel işletme” dedikleri aslında lobiciler. Dolayısıyla Almanya’da lobi faaliyetlerine bir kapı daha aralandı. Ayrıca Spiegel’den ana odağın muhtemelen bankacılık lobisine yoğunlaşacağını öğreniyoruz.
Wirecard ve Kukies
Wirecard skandalını da anımsatmak önemli. Birkaç yıl önce şirketin bilançosundaki 1,9 milyar euro’dan fazla paranın buhar olduğu ortaya çıkmıştı ve şirket, 3,2 milyar euro değerindeki borçlarının ortaya çıkmasından sonra haziran 2020’de iflas başvurusu yapmıştı.
Seçim döneminde savcılık, Scholz’un idaresindeki maliye bakanlığının alt dairelerinde detaylı bir tahkikat yürüttü. Alman medyasının buna karşı gösterdiği refleks, “rakiplerinin Scholz’un ayağını kaydırmaya çalıştığı” yönündeydi.
Wirecard skandalının kilit isimlerinden biri kimdi? Jörg Kukies. Spiegel’in haberinde konudan şöyle bahsedilmiş:
“Wirecard skandalındaki rolü tamamıyla tartışılamaz değil. Kukies, esas şüphelilerden birinin 50. doğum gününe katıldı ve daha sonra kamu bankası KfW’yi iflas etmiş şirkete kredi vermeye ikna etmeye çalıştı”.
Bu karıncanın belini incitmeden yazılan şey, Spiegel’in Scholz ve Kukies’in yediği nanelerden bahis açılan son haberi.
Bir Rus ya da Çinli müteahhidin, hükümet için önemli inşaat projelerinde kilit bir aktör haline geldiğini varsayalım. O zaman cümle Batı medyası, yolsuzluk ve adam kayırmacılıktan bahsediyor olacaktı.
Şimdi tüm bunlar, Ukrayna’da tetiklenen savaşın kaldırdığı toz bulutu içinde çoktan kayboldu gitti.