Rusya'nın savaş ekonomisine dair mülahazalar
Önceki hafta Rus parlamentosunun alt kanadı Duma, “hasımlar” listesindeki ülkelerde kayıtlı tüm şirketlerin aktiflerinin kamulaştırılması ile Ukrayna’daki askeri harekat bitene kadar oligarklar ve yabancı yatırımcılar arasında geçici bir anlaşma sağlayıp oligark modelini sürdürme arasında yapılacak tercihi görüştü.
Nihai karar henüz verilmedi. Rusya Devlet Başkanı Putin, 12 Nisan’da yaptığı açıklamada şunları söyledi:
“[…] Ortaya çıkan durumda en doğru kararın ekonomiyi bürokrasiden arındırmak ve yeni oluşturulan lojistik zincirlere dayalı yeni üretim noktalarının büyümesini sağlamak olduğunun da farkındayız. Bu bağlamda Rusya’da küçük ve orta ölçekli işletmelerin yükselişi, aşağıdan inisiyatif ve yeni liderlerin ortaya çıkması konusunda çok umutlu olduğumu söyleyebilirim”.
Ancak Putin, bu açıklamada 4 Nisan’da Alman SPD’sinin muadili RFKP’dekiler başta olmak üzere kimi vekillerin desteğini bulan, Kırım parlamentosunun Duma’ya sunduğu opsiyondan bahsetmedi.
Putin’in bu sözleri, iktidardaki Birleşik Rusya partisinin öngördüğü şekilde askeri harekat sonlanana kadar oligarklar ile yabancı yatırımcılar arasında pakt oluşturma yönünde karar kıldığına işaret ediyordu. Bu plan, Vneşekonombank (VEB) Başkanı İgor Şuvalov tarafından yürütülecek.
İki tasarı ya da plan arasındaki nüans, ilkinin “tek ülkede kapitalizm” modelini öngörmesi, ikincisinin ise oligark sisteminin bekasını teminat altına alması olarak öne çıkıyor. Ne Rus ana akım medyası henüz tehlikenin farkına varabildi, ne de New York ve Londra’nın süslü finans medyası konuya ayıkabildi.
Devlet tarafından finanse edilen Vzglyad gazetesinde konuya ilişkin çıkan haber ilgi çekici. “Kaçmakta olan Batılı işletmeler için mutlak yargı” başlıklı haber, Kırım parlamentosunun teklifinden evvel, Putin’in karar kıldığı ikinci opsiyonu detaylandırıyor.
Vzglyad’ın kaynak aldığı Moskovalı avukat ve lobiciler, Birleşik Rusya’nın teklifinde yer alan tedbirleri, ABD ve NATO’nun, Batılı şirketlere Rusya ile ticareti durdurmaları ve ülkedeki fabrikalarını ve yatırımlarını bırakmaları için uyguladığı yaptırımlara karşı “vatansever bir tepki” olarak gösteriyor. Özünde ise bu tasarı, kamulaştırma yetkisini 2000’lerden bu yana Şuvalov gibilerinin oluşturduğu bürokrat kadrosuna bırakıyor. Değişen hiçbir şey yok.
Ayrıca bu tartışmalar devam ederken uzun bir aradan sonra sesi unutulmuş biri medyada görünmeye başladı. Hakiki Yeltsin oligarkı ve Nornickel’in bağlı olduğu Interos şirketler grubunun hakim hissedarı Vladimir Potanin, yabancı şirketlerin satın alınmasından yana olduğunu dile getirdi.
RBK’ya mülakat veren Potanin, kamulaştırma uygulamasına karşı olduğunu belirterek, “Aslında, kamu parasını yabancı şirketlerde hisse satın almak için harcadığımız ortaya çıktı. Buna gerek yok” ifadelerini kullandı.
Potanin, Rosbank hisselerini, ülkeden çekilen Fransız bankası Société Generale’den (SocGen), Merkez Bankası Başkanı Elvira Nabiullina ile müzakere ettiği koşullar uyarınca satın aldı. Rosbank’taki hissesini 2006’da Potanin’den satın alan SocGen’in koşullarından biri, olası bir satışın da Rosbank’ın mevcut değerine göre fiyatlandırılmasıydı.
Potanin’in Nabiullina ile yaptığı anlaşmayla Rosbank’ın 500 milyon euro’luk borcu da kapatıldı. Reuters ajansına konuşan bir Fransız kaynak, “Sonuçta bunun en zengin oligarklardan birine muazzam bir hediye olması biraz üzücü” dedi.
Diğer yandan Kremlin Sözcüsü Dmitry Peskov, SocGen ile yapılan anlaşmanın, “diğer şirketlerin varlıklarını Rus alıcılara satabileceği anlamına gelip gelmediği” sorusuna, “Bu, Rusya’dan ayrılan belirli bir şirketin sahibinin kararına bağlı” dedi.
Bu plan, Rusya parlamentosunun üst kanadı olan Federasyon Konseyi Başkanı Valentina Matviyenko tarafından da destekleniyor. Matviyenko’ya göre kamulaştırma sürecinde — ki bunun en ateşli destekçileri eski Kremlin ekonomisti Sergey Glazyev ve Adil Rusya vekili iktisatçı Mihail Delyagin — “mülkiyet kurumunun yıkılması anlamına gelecek adımlardan kaçınmak” gerekiyor. Matviyenko, şunları söylemiş:
“Bu yapılamaz, aksi takdirde dünya ekonomisi mahvolur. Tabii ki rakiplerimizin tavrına göre istilacıya dönüşmek istemiyoruz. Başkasının malını kamulaştırmak kabul edilemez”.
Anatoliy Çubays ile birlikte yağma döneminin öne çıkan aktörleri arasında olan ve Batı kapitalizminin çantacılığını yapan Aleksey Kudrin, tercih ettiği planın ulusötesi şirketler dönene kadar “güven yönetimi tesis etmek” olduğunu ve yaptırımlardan kaçınılması gerektiğini ifade etmiş.
Üstüne Kudrin, yabancı işletmelere Rusya’ya dönmeleri için teşvik vermeyi teklif ediyor. Putin ve Bakanlar Kurulu’nun kendisiyle aynı fikirde olduğunu iddia edip, “Dönmelerini zorlaştıracak herhangi bir tedbire başvurulmayacağını umuyorum” demiş.
Kağıt üstünde Sayıştay Başkanı olan Kudrin, oligark sisteminin Çubays’ın ülkeden kaçmasıyla birlikte görevde kalan ilk kurucularından sonuncusu. Kudrin, Rusya’nın askeri harcamalarına en açık şekilde karşı çıkan isim ve Putin’in yerini alacak olan Amerikan yanlısı aday. Bu cüretinin kaynağı, Ukrayna’daki askeri harekatın başarısız olacağı ve Kremlin’in masadaki teslimiyetiyle neticeleneceğine inanmasıyla ilgili.
Şu aralar kamulaştırma fikrine karşı çıkanlardan biri de Dmitriy Medvedev. Aslında Libya vukuatı, özünde kim olduğuna dair fikir vermeli.
Kırım’ın tasarısı, kamulaştırmaya karar verme yetkisini hem federal hem de bölgesel parlamentolara devrediyor ve böylece, hükümet yetkililerinin ve kurumlarının kapalı kapılar ardında lobi yapmasını engelliyor. Ayrıca mahkemelerin de parlamento kararını askıya almasının ya da durdurmasının önüne geçiyor. RFKP’nin Karelya vekili Yevgeniy Ulyanov, şunları söylüyor:
“Ülkemize halihazırda 5500’den fazla yaptırım uygulandı, bunlar tarihin en büyük kısıtlamaları. Şimdi Batı yenilerini hazırlıyor; hiç şüphe yok ki onlar da devreye konulacak. Aslında Avrupa’yı krize sokup Çin ile ticaret savaşı ilan ederken Rusya’yı boğma politikası uygulanıyor. Tüm bunlar, Rusya Federasyonu’nun Ukrayna’daki özel operasyonunun arka planında gerçekleşiyor.
Hayatta kalmanın ve ilerlemenin ancak seferberlik ekonomisinin yardımıyla mümkün olacağına inanıyoruz. Temel endüstrilerin ve bankacılık sisteminin kamulaştırılmasıyla başlamak gerekiyor. Ancak ilk adım, Rusya’yı terk eden yabancı şirketlerin varlıklarını devlet mülküne dönüştürmek… Durdurulan üretimi başlatmak, lojistik de dahil olmak üzere kopan ekonomik zincirleri restore etmek ve işsizlik ve yoksullukla mücadele etmek için kamu yatırımlarını kullanmak gerekiyor. Daha önce olduğu gibi, alkol ve tütünün üretim ve satışında devlet tekelinin kurulmasının gerekli olduğuna inanıyoruz.
Bir diğer vazife, vergilendirme sistemini değiştirmek. Üretim sektöründe katma değer vergisinin kaldırılması ve yerine ciro vergisi getirilmesi gerekiyor. Aynı zamanda ülke genelinde yoksulları gelir vergisinden muaf tutmalı ve zenginlerin üzerindeki vergi yükünü artırmalıyız.
Bu tedbirlerin sonucu, kalkınma bütçesine dönüştürülmesini teklif ettiğimiz bütçenin iki katına çıkması olacaktır. Yani biz, ağır ağır ülkede daha etkin bir sosyo-ekonomik sistemin nasıl oluşturulacağını gösteriyoruz… Üretimi artırmak için ihracat ve ithalat üzerinde devlet kontrolü sağlanması önemlidir. Hidrokarbon ihracatı, ülke içindeki doğalgaz ve petrol ürünleri fiyatlarındaki düşüşle birleştirilmelidir. Petrol rafinerilerinin gelişimi hızlandırılmalı.
Petrol üretiminde dünya lideri olan bir ülke olan Rusya’da tüketiciler için mevcut, sürekli artan benzin fiyatlarının anormal olduğunun hepimiz farkındayız.
Rusya’da devlet planlamasının restore edilmesi gerektiğine inanıyoruz. Bu amaçla özel bir Devlet Komitesi [Gosplan] oluşturmak gerekli. Ulusal, sektörel ve sektörler arası düzeylerde ekonomik faaliyetlerin koordinasyonunu bu komiteye emanet etmek… Yeni Gosplan’ın öncelikleri; havacılık, makine-alet ve otomotiv endüstrileri, enerji ve metalurji alanlarında tam teşekküllü çalışmaların yeniden başlatılması olmalıdır. Bu, yüksek teknolojilerde atılım yapmayı ve en önemlisi de gümrük vergileri ve fiyatlandırmalar üzerinde kontrol kurmayı ve mal ve hizmet üretiminde hızlandırılmış büyümeyi sağlamayı mümkün kılacaktır”.
Adil Rusya vekili Mihail Delyagin ise “Kamulaştırma konusundaki geciktirme taktikleri mevcut durumda kabul edilemez” diye ekliyor:
“Çoğu firmadan beyannameler dışında henüz somut bir adım görmüyoruz. […] Yetkililer zayıflık sergiliyor ve iktisadi anlamda ülkeyi yok etmeye çalışanlarla müzakere etmeye çalışıyor.
Bu yasa tasarısının [Kırım], diğerleri gibi, biçimsel olarak kusurlu bulunabilecek dezavantajları olabilir. Ancak ilke çok basit olmalıdır: Bir şirket ülkeyi terk etmek istiyorsa, ülkeyi terk etme niyetini açıkladığı anda mülküne el konmalıdır. Bize karşı iktisadi bir savaşa giriyorsanız, ortağımız değilsiniz. Bize karşı iktisadi bir imha savaşı yürütülüyor. Her iki tarafta da oynuyorsanız, yok edilirsiniz.
Devlet, kuralları belirleyen varlıktır. Kiminle pazarlık yapılacak? Bizi yok etmek isteyenlerle mi? Kararınızı verin; ya bizi yok etmek istersiniz ya da bizimle işbirliği yaparsınız. İşbirliği yaparsanız vergi rejimleri ve avantajları ve sübvansiyonlar üzerinde anlaşabiliriz. Ama bizi yok etmeye niyetlenirseniz, mülkünüze el konulur. Ve size yapabileceğimiz maksimum iyilik, sizi ülkeden göndermektir.
[…]
Ukrayna’da tüm Rus mülklerine ve tüm Rus tüzel kişiliklerine el konulduğu resmi olarak ilan edilmesine rağmen Ukraynalı oligarklar ülkemizde para kazanmaya devam ediyor. Burada çocuksu bir soru ortaya çıkıyor: Rus devleti gerçekten var mı yoksa bu gördüğümüz serap mı?”