Rusya ve Myanmar: Darbe sonrası ilişkiler ve engeller
Rusya, Myanmar’da şubat ayının başında meydana gelen darbenin ardından askeri yönetimle sağlam ilişkiler geliştirmeye başladı.
Myanmar Silahlı Kuvvetler (Tatmadaw) Genel Komutanlığı’nın yaptığı darbe, ordu karşıtı Ulusal Demokrasi Birliği’nin (NLD) 8 Kasım 2020'de düzenlenen seçimin ardından ilk meclis toplantısını engellemek üzere zamanlandı.
Ülkede bir yılı aşkın bir süredir olağanüstü hal var, ABD ve Birleşik Krallık güdümlü muhalefet, medyanın orduya yüklediği suçların çok daha fazlasını işledi/işliyor.
Başlangıçta General Min Aung Hlaing liderliğindeki ordu, seçimin hileli olduğunu tespit etmelerinin ardından harekete geçtiklerini bildirdi.
General, darbe gecesi yaptığı konuşmada şunları söyledi:
“Ulusal egemenlik halka ait olsa da genel seçimlerde, istikrarlı bir demokrasinin tesis edilmesine aykırı bir şekilde seçmen listesinde korkunç bir sahtekarlık mevcuttu. Seçmen listesindeki sahtekarlığa dair sorunu çözmeyi reddetmek, alt ve üst meclis oturumlarının ertelenmesi yönündeki talebi yerine getirmemek veya kale almamak, 2008 Anayasası'nın seçime ilişkin eylemlere veya girişimlere atıfta bulunan 417. maddesine uygun değildir.”
Sonrasında ülkenin Batı destekli gazetelerinden Irrawaddy, Taylandlı analist Kavi Chongkittavorn’un yazısına yer verdi. Analist, aynı zamanda ABD, Kanada ve İsviçre’den para alan bir think-tank’in mensubu.
Chongkittavorn şunu yazmıştı:
“Üzücü de olsa, tek başına şu soru sorulmalı: Myanmar niçin kendini bu kara delikte buldu? Myanmar’ı kim başarısızlığa uğrattı? Açıkası yanıt oldukça basit; bunda sürece doğrudan ya da dolaylı olarak dahil olan herkesin parmağı var.
Uluslararası toplum, özellikle de BM, Myanmar ordusunun 1 Şubat’ta iktidara geldiğinden beri işlediği vahşeti şiddetle kınarken, bu korkunç durumun sadece Tatmadaw’ın eseri olmadığı tamamen unutuldu. Tango iki kişiyle yapılır; burada Ulusal Demokrasi Birliği (NLD) ile Tatmadaw, çöküşü beraberinde getiren bir dalaşa girdi. Sahiden de bu kurumların liderlerinin —Daw Aung San Suu Kyi ve Kıdemli General Min Aung Hlaing— mevkileri ve kişilikleri ile birbirlerine yönelik kavrayışları da dikkate alınmalı.
Tatmadaw, Myanmar’ın 2008 Anayasası’nın şart koştuğu üzere, yeni doğan parlamenter demokrasi tecrübesi boyunca siyasi meşruiyet olarak gördüğü şeyi muhafaza etmeye çalıştı. Bu arada, kasım ayındaki ezici anket zaferiyle cesaretlenen NLD, yanlış bir şekilde Myanmar'ı tek başına yönetebileceğine ve ordunun siyasi arenadaki gücünü azaltmak ve nihayetinde orduyu buradan —belki de sonsuza dek— uzaklaştırmak için uzun zamandır ertelenen anayasal değişikliklere girişebileceğine inanıyordu.”
Chongkittavorn, kalemini oynatırken epey dürüst davranmış ve orduyu haklı çıkarmış. “Ordunun vahşetine” dair anlatılanlar da bizi Libya ve Suriye deneyimlerine götürüyor. Aynı durum söz konusu.
Moskova, vaziyetten haberdardı ama darbe sonrasında Rusya Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan ilk açıklama oldukça temkinliydi. Bakanlık Sözcüsü Mariya Zaharova, darbe hakkında ne bir onay ne de kınama içeren kısa bir açıklama yayımladı:
“Myanmar’daki gelişmeleri yakından takip ediyoruz.
Ne yazık ki bu ülkenin önde gelen siyasi güçleri, 2020’nin kasım ayında düzenlenen parlamento seçimlerinin ardından ortaya çıkan farklılıkları çözemedi.
Siyasi diyaloğun yeniden başlatılması ve ülkenin sürdürülebilir sosyo-ekonomik kalkınmasının korunması yoluyla durumun, mevcut mevzuata uygun olarak barışçıl bir zeminde çözülmesini umuyoruz.
Bu bağlamda, askeri yetkililerin bir yıl sonra yeni parlamento seçimleri düzenleme niyetlerine ilişkin açıklamalarına dikkat çekildi.
Myanmar'daki Rus vatandaşlarının kalabalık yerlerden kaçınmasını tavsiye ediyoruz.”
Kasım seçimleri ile darbe arasında geçen sürede Rus Dışişleri, Tatmadaw ile ABD-Birleşik Krallık’ın kuklası Aung San Suu Kyi liderliğindeki hükümet arasında denge kuran kısa açıklamalar yayımladı.
Bakanlık, 19 Kasım’da, seçimin “Myanmar’da demokratik kalkınma ve ulusal uzlaşı yolunda ilerlemesinde önemli bir kilometre taşı olduğunu” ifade etti:
“Bazı bölgelerdeki kötü koşullara rağmen oylama, genel anlamda istikrarlı ve barışçıl bir ortamda ve Myanmar mevzuatına uygun olarak gerçekleşti. Ayrıca seçime epeyce yüksek katılım dikkat çekti.
Geleneksel olarak dostane Rusya-Myanmar ilişkilerini ve ülkelerimizin halklarının çıkarları doğrultusunda karşılıklı fayda sağlayan çok yönlü işbirliğini daha da güçlendirmeye yönelik ilkeli taahhüdümüzü yineliyoruz.”
21 Aralık’a gelindiğinde Rusya’nın Myanmar Büyükelçisi Nikolay Listopadov, Myanmar Dışişleri Bakanı U Chan Aye ile görüşme yaptı. Görüşmeye dair elçilikten yapılan yazılı açıklama şöyleydi:
“Taraflar, dostane Rusya-Myanmar ilişkilerinin gelişimini ele aldılar ve Rusya ve Myanmar’ın, BM de dahil olmak üzere uluslararası platformlardaki tutumları hakkında görüş alışverişinde bulundular.”
Batı destekli gruplar ile Tatmadaw arasındaki gerilimin yükseldiği sıralarda Moskova, son olarak 3 Mart’ta şu açıklamayı yaptı:
“Myanmar'daki durum, 2 Mart’ta ASEAN [Güneydoğu Asya Uluslar Birliği] Dışişleri Bakanlarının gayri resmi toplantısında ele alındı.
Brunei Cumhurbaşkanlığı’ndan onlarca kez yapılan açıklamalarda yer alan; tüm taraflara şiddetin artmasından kaçınmaları, azami itidal ve esneklik göstermeleri, yapıcı diyalog yoluyla barışçıl bir çözüm amaçlamaları yönündeki çağrıyı paylaşıyoruz.
Bu doğrultuda, hem uluslararası platformlarda hem de ASEAN bünyesindeki mekanizmalar çerçevesinde işbirliğine hazırız.”
Rusya, ilk olarak bilindik “içişlerine müdahaleden kaçınma” şeklindeki politikasını sürdürdü.
İkinci olarak da Moskova, ABD ve Birleşik Krallık’ın BM Güvenlik Konseyi’ndeki adımlarının önüne geçti. Bu adımlar, Myanmar’a yönelik askeri müdahale ve BMGK yaptırımlarını kapsıyordu.
Hem Rusya hem de Çin, veto yetkisini kullanarak Myanmar’a dönük tehdidin şiddetini azalttı ve müdahalenin yasal dayanak bulma ihtimalini ortadan kaldırdılar. Rusya ve Çin’e, Hindistan ve Vietnam’dan da destek geldi.
BMGK’nin, Moskova ve Pekin’in de mutabık kaldığı 10 Mart tarihli nihai açıklamasında, olağanüstü halin kaldırılması ve “keyfi olarak tutuklanan” liderlerin serbest bırakılması talebi yer aldı.
Konsey, yaptırımları ya da Myanmar’ın kuzey bölgelerindeki etnik gruplara silah tedariki ihtimalini dışladı ve Libya’dakine benzer bir müdahale gündemden düştü.
Silah tedariği ise, her zamanki gibi “insani yardım” kılıfına sokulacaktı; BMGK’nin kararında da insani yardım çağrısı yer bulmuştu. Ancak açıklamanın son cümlesinde şu vardı: “Güvenlik Konseyi, Myanmar'ın egemenliğine, siyasi bağımsızlığına, toprak bütünlüğüne ve birliğine olan güçlü bağlılığını yinelemektedir.”
Myanmar’ın Rusya açısından kıymeti
Rusya’nın Çin, Hindistan, Vietnam, Tayland ve diğerleri ile olan ticari ve yatırım ilişkileriyle kıyaslanırsa Myanmar’ın çok büyük bir öneminin olmadığı bir tablo görünür.
2017 yılında Norveç Uluslararası İlişkiler Enstitüsü (NUPI) tarafından yayımlanan raporda, Rusya’nın Myanmar’a olan ilgisinin ABD’nin Çin’i kuşatma çabalarına karşı koyma amacı taşıdığı belirtiliyor.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in 2 yıl önce sabık Devlet Başkanı Aung San Suu Kyi ile yaptığı görüşmede şunları söylemişti:
“Siyasi diyaloğun daha da geliştirilmesi ve parlamentolar arası fikir alışverişlerinin sürdürülmesi konusunda kararlıyız. Dışişleri bakanlıklarımızın da sağlam bağlantıları mevcut. Mutlak veriler ışığında oldukça mütevazı olmasına rağmen, karşılıklı ticaretimiz hızla büyüyor ve geçen yıl yüzde 50’nin üzerine çıktık.”
Putin, buna silah ticaretini dahil etmedi.
Bununla beraber Rusya’nın Tatmadaw ile ilişkileri de istikrarlı olarak gelişiyordu. Satılan teçhizatlar; muharebe ve eğitim uçaklarını [MiG-29, Su-30MK, Mi-24 ve Mi-35P helikopterleri], zırhlı araçları ve hava savunma sistemlerini [Pantsir S-1] içeriyor. Moskova, ayrıca Tatmadaw’a Orlan-10E tipi keşif drone’ları ve radar ekipmanları da satmıştı. Ve ayrıca Rusya, Myanmar ordusuna eğitim vermeye de başlamıştı.
2019’da Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü’nün (SIPRI) yaptığı bir çalışmaya göre Rusya, Myanmar’ın Çin’den sonra ikinci en büyük silah tedarikçisi — 2014 ile 2018 yılları arasında Moskova, Myanmar’ın satın aldığı silahların yüzde 20’sini karşıladı.
Aynı dönemde Pekin, ülkenin satın aldığı silahlarda yüzde 61’lik bir paya sahip. Myanmar, 2010 ile 2019 yılları arasında silaha 2.4 milyar dolar para yatırdı. Rusya’nın bundaki payı ise 807 milyon dolar.
Bu alımlarla 2008 ile 2017 yılları arasında Myanmar ordusu, yüzde 96’lık büyüme kaydedildi. Bu tüm güneydoğu Asya ülkeleri arasında yakalanan en büyük artıştı.
Washington, bu gidişatı tersine çevirmeyi denese de başarılı olamadı; ABD ve Avrupa ülkelerinin Myanmar’a silah ambargosu devam ederken Rusya ve Çin’in yanı sıra İsrail de Tatmadaw’a silah satmayı sürdürdü.
SIPRI, raporunda Tatmadaw’ın yüksek boyuttaki silah alımlarının kısmen, Bangladeş ile deniz yetki alanları konusunda yaşanan ihtilaflarla da ilişkili olabileceğini belirtti.
Bununla beraber Myanmar donanması, şimdiye dek ABD, Çin ve Hindistan’ın elindekilerden bile daha büyük gemilerle donatıldı; ayrıca tekne ve botlar İsrail tarafından satıldı ve yapımları ülkenin kendi tersanelerinde tamamlandı.
Rusya’nın Myanmar donanmasına yaptığı katkı, yeni denizaltı kuvveti için teçhizat tedariği sağlamaktı. Yakın vadede Rus donanmasının Myanmar kıyılarında liman tesisleri kurması da bekleniyor.
İki ülke arasında 2016 yılında imzalanan askeri işbirliği anlaşmasında belirtilen hedefler ve General Min Aung Hlaing’in 2019’un nisan ayında Moskova’ya yaptığı ziyarette beraberinde getirdiği askeri yetkililerin rütbeleri, Rusya ile Myanmar arasındaki silah tedarik ilişkisinin ne denli kapsamlı olduğunu gösteriyor.
Darbe evvelinde de Rusya Savunma Bakanlığı’ndan üst düzey bir heyet Myanmar’ı ziyaret etti. 21-22 Ocak’ta Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu, Tatmadaw ile Naypyitaw’da [Yangon, Rangoon] görüşmeler yaptı. Ziyarette Pantsir teslimatı konusunda bir kontrat yapıldı.
Irrawaddy, ziyarete ilişkin haberinde şu ifadelere yer vermişti:
“Myanmar ordusunun, Pantsir-S1 uçaksavar füze sistemini nereye konuşlandırmayı planladığı henüz bilinmiyor. Ancak askeri analistler, bu teçhizatın Bangladeş sınırına konuşlandırılacağından kuşkulanıyorlar.
Bu uçaksavar füze sisteminin, Myanmar’ın en büyük etnik silahlı örgütü olan Birleşik Wa Devlet Ordusu (UWSA) tarafından kontrol edilen Wa Özerk Bölgesinin yakınındaki Shan eyaletine de konuşlandırılabileceği öğrenildi.
Geçen yılın şubat ayında Çin, UWSA’ya askeri teçhizat, insansız hava araçları ve eğitim verdi. Örgüt, bir helikopter edindiğini teyit etti ve böylece grup, ülkenin hava aracına sahip ilk örgütü haline geldi. Helikopterin Çin’den sipariş edildiği ve teslim alındığı bildirildi.”
Yeni Rus silahlarının fiyatı ya da ödeme koşullarına ilişkin herhangi bir açıklama yapılmadı.
12 Mart’ta Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, basın toplantısında şunları söyledi:
“Durumu endişe verici olarak değerlendiriyoruz ve oradan sivil kayıpların arttığı yönünde gelen bilgilerden endişe duyuyoruz. Bu bizim için endişe verici bir mesele. Yaşananları çok yakından takip ediyoruz.”
Açıklama, buraya kadar resmi görüşü yansıtıyor. Ancak Peskov, devamında Moskova’nın “Myanmar ile askeri işbirliğini askıya alma olasılığını düşündüğünü” söyledi. Bu Dışişleri’nin görüşü değil, Savunma Bakanlığı’nın hiç değil.
Rusya Savunma Bakan Yardımcısı General Aleksandr Fomin’in 26 Mart’ta Yangon'a yaptığı ziyaret, Anglofon medyada Rusya’nın Tatmadaw’a verdiği desteğin bir göstergesi olarak yer buldu.
Ancak Fomin, o gün Tatmadaw’ın düzenlediği askeri geçit törenindeki tek yabancı askeri yetkili değildi. Hindistan, Bangladeş ve Çin de orada hazır bulundu.
Fomin’in beyanı, Rus basınında Myanmar ile “stratejik ilişkiyi desteklediği” şeklinde yer aldı. Öte yandan Moskovskiy Komsomolets gazetesi, General Min Aung Hlaing ile bir röportaj gerçekleştirdi.
General, “Rusya bizim için kadim ve sadık bir dost” derken, gazetenin genel yayın yönetmeni Pavel Gusev, “Kolluk kuvvetleri ve ordu, yurttaşların güvenliğini muhafaza etmeye çalışıyor. Onlara karşı ‘renkli devrimlerin’ tüm kirli yöntemleri kullanılıyor. Olaylar genel manada Kiev’deki Maydan’dan bu yana bilinen senaryoya göre gelişmekte” diye konuştu.
Min Aung Hlaing, şöyle devam etti:
“Rus tarafını ve Rus iş insanlarını projelerimize katılmaya davet etmek istiyorum. İmalat sanayisi ve makine mühendisliğini geliştirmemize yardımcı olacak teknolojilerinize ihtiyacımız var. Tarım ürünlerini işlemek için oldukça gelişmiş teknolojileriniz var.
Myanmar’da tüm yıl boyunca taze meyve yetiştirilir. Ve kural olarak da taze olarak tüketilirler. Konserve sebze ve meyvelerin üretimini organize etmemize yardımcı olabilirsiniz. Bu neden olmasın? Bu, tarım ürünlerimizin Rusya’ya ihracatını artırımasına ön ayak olacaktır.”
Çin ve Hindistan
Çin, halihazırda Myanmar’daki en büyük yabancı yatırımcı ve Myanmar’ın en uzun sınıra [2 bin 219 kilometre] sahip olduğu komşu ülkesi. Buranın güvenliğinden Çin mesul.
Hem Min Aung Hlaing hem de Aung San Suu Kyi, Pekin ile ilişkilerin birincil önemde olduğunun ayırdında değiller.
Bu sınır boyunca Çin, hem Tatmadaw’a hem de Yangon hükümetine karşı sürekli isyan halindeki etnik güçlerin birçoğuna silah tedarik ediyor. Bunlar arasında; Birleşik Wa Eyalet Ordusu (UWSA), Ta’ang Ulusal Kurtuluş Ordusu, Myanmar Ulusal Demokratik İttifak Ordusu ve Arakan Ordusu (AA) yer alıyor.
İngiliz analist Gary Busch’un makalesinde Birleşik Krallık, Japonya, Çin ve ABD’nin Myanmar’daki afyon ve metamfetamin ticaretindeki yerinin tarihsel arkaplanı, etnik çatışmalar ve Yangon’da askeri ve sivil güç paylaşımına dair önemli detaylar var.
Busch, ayrıca Çin’in elektrik üretmek için nehir suyunun güneye doğru akışını devam ettirme zaruretinin Myanmar ve diğer aşağı havza ülkelerini uzun vadede kötü yönde etkileyeceğini not düşüyor:
“Myanmar, Çin’in su tedarik sorununu çözme mücadelesinde stratejik bir konumda. Yakın zamanda yapılan bir çalışmada, dünya nüfusunun yüzde 20’sine sahip olan Çin’in, tatlı suyun yalnızca yüzde 7’sine sahip olduğuna dikkat çekildi. Ve Çin’in suyunun yüzde 80’i güneydeyken, nüfusunun yarısı ve tarım arazilerinin 3’te 2’si kuzeyde. 1980 ila 2010 yılları arasında Çin’de toplam su kullanımı yüzde 35 artarken, hanelerde su kullanımı 11 kat, endüstriyel bölgelerde ise 3 kat arttı. Fakat Çin’de kişi başına düşen su, dünya ortalamasının sadece 4’te biri kadar kadar. İklim değişikliği aynı zamanda Çin’in su kıtlığına karşı savunmasızlığını da artıracak. Çin’in bölgedeki su diplomasisi, istikrarı bozan önemli bir etki ve Myanmar dahil komşuları için yıkıcı neticeler doğuracak.”
Busch, şöyle bitiriyor:
“Tatmadaw’ın şubatta yaptığı darbe, darbeye karşı başlayan şiddetli protestolar ve sivillerin, adil olmayan çalışma koşulları, atıklarla çevreyi ve havayı kirletmekten sorumlu tuttukları Çin’e ait 83 fabrikanın, yerliler tarafından yerle bir edilmesi nedeniyle bilhassa Çinliler açısından mutlak anlamda bir mükafat değildi.
[…]
Tatmadaw, Çin’in etnik bölgelerde yürüttüğü operasyonlarında haraç toplayarak ve mallara çökerek çokça para kazanmıştı, ancak etnik ordulara askeri desteğin esas olarak Çin’den ve Çin’in nimetleriyle beslenen uyuşturucu kaçakçılarından geldiğini de biliyordu. Çinlilerin Myanmar’daki kuvvetlerinin sayısı, Tatmadaw’ın NLD karşısında geri çekilmesiyle kısmi olarak azaldı. Darbe onları daha da geriye çekti.”
Bunun yanı sıra Çin’in Myanmar’daki hidroelektrik santral, liman, madencilik, petrol ve doğalgaz projelerinin geleceği, Tatmadaw’ın darbesine karşı iç muhalefetin yarattığı kaos nedeniyle risk altında.
Hindistan’ın görüşü ise, uzun vadeli çatışmalarda taraf tutmanın hiç karlı olmadığı yönünde. Emekli bir Hindu diplomat, yerel basına şunları söylemişti:
“Yeni Delhi, Myanmar ile güvenlik işbirliğine büyük önem veriyor. Bu, Myanmar ordusunun bölgesel siyasette ve mevcut tarihte kalıcı bir faktör olmayı sürdürdüğüne dair gerçekçi bir değerlendirmeye işaret ediyor. Ordunun ‘boykot edilmesi’ mantıklı değil, fakat samimi bağların istikrarsız kuzeydoğu bölgelerinin güvenliğini muhafaza etmeye yardımcı olduğu kanıtlandı.”
Hindistan ordusu, Myanmar ile olan sınırına [1468 kilometre] dar Siliguri koridoru üzerinden kolayca ikmal sağlayamamak gibi ciddi bir coğrafik dezavantaja sahip.
Bu yüzden Hindistan, Batı’nın Myanmar ordusunu ülkenin uzak ve karışık sınır bölgelerindeki etnik gruplarla uzun vadeli bir gerilla savaşıyla uğraştırmak amaçlı müdahalelerine karşı çıkıyor. Yeni Delhi’nin BBC ve Hür Asya Radyosu’ndan bu denli rahatsızlık duymasının sebebi aslında burada yatıyor.
Rusya açısından Hindistan’ı ABD’nin başını çektiği Quad dörtlüsünden koparmak, neredeyse Çin ile ABD’ye karşı olan stratejik ittifakı sürdürmek kadar önemli. Myanmar’ın, Çin’in Malacca Boğazı’nda Singapur’un elindeki geçiş noktasını atlayarak Bengal Körfezi’ne girmesini sağlayacak kadar istikrarlı olması Rusya, Çin ve Hindistan’ın ortak çıkarına.