Rus sermayesinde askeri blok-mali blok ihtilafının durumu: "Oligark sistemi" nereye?
Batı’nın Rus sermayedarları hedef alan yaptırımlarının motivasyonu belliydi; Washington, Londra ve Brüksel, baskı ağırlaştıkça sermayedarların malikaneleri ve offshore banka hesaplarını geri alabilmek için Rusya Devlet Başkanı Putin’in kellesini alacakları bir tür saray darbesi tertip edeceği beklentisindeydi.
Fakat sermayedarların ya da Batı terminolojisiyle “oligarkların” eğilimi bundan çok daha farklı oldu. Şimdi oligarklar, açık denizde kaybettiklerini düşük faizli Merkez Bankası finansmanı, ithal ikamesi, işgücü sübvansiyonları, vergi tatilleri, ekolojik uyum programının ertelenmesi, kuralsızlaşma, vergi afları ve gelecekte işlenecek suçlar için yargı süreçlerinden muaf tutulmayla birlikte Rusya’daki operasyonlarını sonlandıran yabancı şirketlerin varlıklarını ve kamu varlıklarını devralarak telafi etme niyetindeler.
Rusya Merkez Bankası (CBR) ve başındaki “Tatar Kızı” Elvira Nabiullina’nın 24 Şubat’tan bu yana attığı her adım bu gayeye hizmet ediyordu.
Şu an için devlet ile oligarklar arasındaki anlaşmanın detayları gizli olsa da [ki savaş zamanında öyle olmak zorunda] oligarkların ne kaybettiği veya kazandığı dışarıdan bakılarak da anlaşılabilir.
Bu güvenceyi sağlayan mutabakata gelince, ne olmadığını söylemek daha kolay ve tarifini bir süre önce Avrasya Ekonomi Birliği’nin (AEB) makroekonomik politikalardan sorumlu yetkilisi Sergey Glazyev yapmıştı.
Glazyev, ilacın kamulaştırma, devlet planlaması, hasım ülkelerde yatırımın yasaklanması, ithalattan korunmak için yüksek bir ruble oranı ve ihracatta dedolarizasyon olduğunu açıklıyor.
Rusya Devlet Başkanı Putin, 24 Mayıs’ta devlet yetkilileriyle yaptığı görüşmede “bürokratik düzenlemelerin kaldırılması gerektiğini” ve “düzenleyici çerçevede ek düzenlemeler yapılması gerektiğini” ifade etmişti ve bunu ilk kez de söylemiyordu.
Putin, bu görüşmede oligarklara verdiği güvenceyi tebliğ etti; talep ettikleri kuralsızlaşma ve özelleştirme, yani daha fazla konforu kazanmış gibiler. Putin, açıklamasında “Rus ekonomisi, yeni koşullarda kesinlikle açık kalacak” derken, en azından oligarkların yorumladığı, Putin’in devletten daha fazla serbestiyet talep ettiği olmuştur.
Glazyev, Moskova’da bu politikaya karşı çıkan en meşhur makam sahibi. Yeltsin döneminde Ticaret Bakanı olarak görev yapan Glazyev, 1996’da ortaya çıkan Aleksandr Lebed ve Dmitriy Rogozin öncülüğündeki Yeltsin düşmanı ittifakta yer almıştı.
Glazyev, uzun yıllar boyunca Putin’in iktisadi politikalar danışmanlığını yaptı. Şu an ise gümrük, merkez bankacılığı, ticaret ve mali yönetim politikalarını koordine eden, eski Sovyet ülkelerinden müteşekkil AEB’in üst düzey isimleri arasında.
Mart ayında, yani savaşın ilk haftalarında rublenin çöküşü ve yurt dışında Ruslara ait mal varlıklarının dondurulmasının ardından Glazyev, Nabiullina’nın görevden alınması için epey uğraştı.
Ve Glazyev yalnız değildi; adımlarını Mihail Hasin ve alt parlamento kanadı Duma’daki Adil Rusya partisinden Mihail Delyagin’in de yer aldığı Krizle Mücadele Uzman Konseyi’yle birlikte attı. Glazyev ve Delyagin, ABD Hazine Bakanlığı’nın yaptırım listesinde yer alıyor, Hasin daha önce hedef gösterildi ancak henüz yaptırım listesine alınmadı.
Nabiullina, 18 Mart’ta Merkez Bankası Başkanlığı görevine yeniden atandı. Aradan geçen 3 hafta sonra da Glazyev, savaş ekonomisi üzerine şimdiye kadarki en detaylı planı yayımladı.
Ve bu plan, Nabiullina’nın temsil ettiği oligark çetesine karşı açılmış en büyük savaş anlamına da geliyordu.
Glazyev, kişisel web sitesinde yayımladığı yol haritasında şunlardan bahsetti:
“2008’de mali kriz olarak beliren küresel kriz, 2020’de pandemiye dönüştü ve şimdi de askeri-politik bir kriz olarak devam ediyor. Bu, ABD yönetimi ve finans seçkinleri tarafından küresel egemenliğin muhafaza edilmesi gayesiyle yürütülen küresel melez savaşın üç aşamasına karşılık geliyor. Kriz derinleştikçe, Çin’in göze batan gelişimini durdurmak için giderek daha agresif hale geliyorlar. Aynı zamanda Anglo-Sakson politikacıların kalıtsal Rus düşmanlığından bıkmış olan ve Çin ile stratejik ortaklığını kırmak ve yok etmek istedikleri Rusya’ya yöneliyorlar. ABD ve Avrupa Birliği (AB) tarafından uygulanan Rusya karşıtı yaptırımların neden olduğu toplam zararın 1 trilyon dolar olduğu tahmin ediliyor. Rusya Merkez Bankası, gülünç politikalarının neden olduğu 8 yıllık resesyonu ağırlaştırıyor. Merkez Bankası, ‘enflasyonu hedef alma’ kisvesi altında ruble kurunun kaderini döviz spekülatörlerinin ellerine teslim etti ve kilit faiz oranındaki keskin bir artışla yatırım faaliyetlerini felç etti. Bu ekonomik intihar politikasının neticesi, mal ve hizmetlerin neredeyse 50 trilyon ruble eksik üretilmesi oldu.
[…]
Mevcut kaynaklarla yıllık GSYİH büyümesinin yüzde 8 olabileceği Rus ekonomisindeki kayıpların yüzde 80’inin Rusya Merkez Bankası’nın politikası, yüzde 20’sinin ise yaptırımlar nedeniyle yaşandığını matematiksel olarak ispatlayabilirim. Para politikasının en iyi uluslararası uygulamalara göre kökten değiştirilmemesi halinde, gelecekte de bu oranın devam edeceğini düşünüyorum. Bu arada, uzun süredir önerdiğimiz ileri ekonomik kalkınma politikasını uygulasaydık Çin’den hallice gelişirdik. Bunu yapmak için lazım olan tüm kaynaklara sahibiz: Yarı yarıya işleyen ancak tam kapasite kullanımında çıktıyı yüzde 20 artırabilen üretim tesisleri, AEB’in ortak işgücü piyasası, Ukrayna ve Orta Asya’dan yaşanan işgücü göçü sayesinde artırılabilen işgücü kaynakları, ihracat yerine hazır ürünlere dönüştürülebilen tükenmez hammadde hacimleri, yanı sıra ancak üçte biri kullanılan güçlü bir bilimsel ve teknik potansiyel… Ekonomimizin tek eksiği kredi: Rusya Merkez Bankası’nın kilit oran konusundai tahminini sistematik olarak daha yüksek tutması nedeniyle çoğu imalat işletmesi için erişilemez hale geldi”.
Glazyev’in yüklendiği kısım, Nabiullina’nın enflasyonla mücadele iddiasıyla faiz oranını sürekli manipüle etmesi:
“1998’deki temerrütten çok daha kötü bir durumdayız; [Başbakan Yevgeniy] Primakov ve [CBR Başkanı Viktor] Geraşçenko yönetimi, bir ay içinde makroekonomik durumu istikrara kavuşturmayı ve sanayide, hızı ayda yüzde 2’ye ulaşan üretim ivmesi yakalamayı başarmıştı. Bu, spekülatörleri döviz piyasasından defederek ve ithal ikamesi ürünler üretmek için rublede yaşanan keskin devalüasyondan yararlanan işletmelerin kredilerini üretim odaklı genişleterek döviz kurunun istikrara kavuşturulmasıyla sağlandı. Geraşçenko, tüm bu süre boyunca enflasyondan çok daha düşük kalan yeniden finansman oranını artırmadı ve özel bankaların para birimi pozisyonunu, onların ruble kurunu düşürmelerine fırsat vermemek için sabitledi.
[…]
Şimdi Rusya Merkez Bankası, tam tersine kilit oranı keskin bir şekilde yükseltti ve borsanın işleyişini bloke ederek özel bankalara döviz piyasasında kısıtlama olmaksızın spekülasyon yapma fırsatı verdi. Böylece ithal ikamesi ürünlerin üretimini artırabilecek işletmelere verilecek kredileri bloke etti ve bunun yerine bankaların döviz spekülasyonundan kâr etmesine olanak tanıdı. Üretim ve yatırımın büyümesini teşvik etmek için yeterli fırsatlara sahip olmayan hükümet, yerli üreticilerin zararına ithalatı deregüle etti. Bahis, Rusya pazarını terk eden Avrupa ve Amerikan mallarının yerini almak üzere yerli ürünlerin üretimini artırmaktan ziyade boşluğu diğer ülkelerden standart altı ucuz ithalatla doldurmaya yönelik.
Şimdi 1998’in ikinci yarısında yapılanın aynısını yapmak gerekecek. O zaman şimdi, öngörülen üretimde düşüş yerine Rusya Devlet Başkanı’nın istediği büyüme hamlesini yeniden canlandırmalıyız”.
Glazyev’in savaş ekonomisi stratejisi ya da “tek ülkede kapitalizm” planı, politika faizi oranının bankalararası kredilerde yüzde 1’e ve şirketlere verilen kredilerde ise yüzde 2’ye çekilmesini öngörüyor.
Planda, ithal ikamesi üreten işletmelere dönük 10 trilyon rublelik yatırım fonunun yanı sıra “yaratma ve mevcut bilimsel ve teknik potansiyelimize dayalı yeni bir teknolojik tipte üretim tesislerinin genişletilmesi” hedefleniyor:
“Muazzam bir çarpan etkisi olan ithal ikamesinin en belirgin alanları şunlar: Sivil uçaklar, gemi yapımı, enstrümantasyon, enerji ve ağır mühendislik, petrol ve doğalgaz ekipmanı üretimi, petrokimya, kereste işlemesi, gıda endüstrisi. Yatırım ve finansman planlarını AEB’in diğer üyeleriyle birleştirerek giyim ve ayakkabı, ev eşyası ve bilgisayar ekipmanları, tarım makinesi üretimini önemli ölçüde artırabiliriz. Batılı rakipler Rusya pazarını savaşmadan teslim ediyor ve bundan yararlanmamak günah”.
Glazyev, kısa ve öz biçimde ülkeyi terk eden yabancı şirketlerin varlıklarının kamulaştırılmasını talep ediyor:
“Ben olsam bu işletmeleri işçi kolektiflerine devrederdim. Başka hiç kimse bunları kurtarmakla ilgilenmiyor. Fakat terkedilmiş işletmeleri yönettiğini iddia edenler açısından bir zorunluluk olarak getirilmesi, önerilen ana kriter bu”.
Diğer yandan Glazyev, uzun zamandır ihracatta dedolarizasyonu savunanların başında geliyordu:
“Enerji ve diğer hammaddelerin ihracında ödemeleri rubleyle almaya yönelik sayısız teklifimiz, hem ihracatçılardan hem de hükümetin finans alanındaki lobicilerinden kesin bir ret ile karşılandı. İkincisi, [Çubays, Kudrin ve Nabiullina] döviz rezervlerinin daralması ve ruble kurunun çöküşü ile siyasi liderliği korkuttu ve böylece dış ticaretimizin dolarizasyon çizgisini muhafaza etti. Döviz satışının zaruri olarak yasaklanmasıyla birlikte ‘cehennemden gelen yaptırımların’ arifesinde hacmi 1 trilyon doları aşan offshore şirketlere iade edilmeyen döviz kazançlarında tutarlı bir artış yaşandı. Bu yaptırımların yazarı olan ABD Başkanı’nın Uluslararası Ekonomiden Sorumlu Ulusal Güvenlik Danışmanı Yardımcısı Daleep Singh, geçen gün hükümetimizdeki finans teknokratlarının [Çubays, Kudrin ve Nabiullina] ABD casusları olduklarını ağzından kaçırdı, petrol ve doğalgaz ihracatını rubleyle yapma tekliflerimiz karşısında kelimenin tam anlamıyla öfke nöbetleri yaşadılar. Şimdi aynı finans teknokratları, Rusya Devlet Başkanı’nın talimatlarını aceleyle yerine getirmek zorunda kalıyor; bunun hemen ardından ruble güçlenmeye başladı”.
Glazyev, “Para otoritelerimiz, ABD Hazinesi ve IMF’in talimatlarına uymak yerine yerli bilim insanlarının tavsiyelerine uysaydı…” diyerek şöyle devam ediyor:
“Bu kadar büyük ölçekli bir sermaye tahliyesi ve yüz milyarlarca dolar dondurulmuş olmayacaktı. ABD kontrolündeki offshore hesaplar, Rus ekonomisine iade edilecek ve ruble tam teşekküllü, dünya ölçeğinde bir para birimi haline gelecekti.
Şu an için lazım olan, onların [Nabiullina, CBR ve Maliye Bakanlığı] Devlet Başkanı’nın doğalgaz ödemelerinin rubleyle yapılmasına ilişkin talimatının yürütmesini aksatmamalarını sağlamak. Eğer bu olursa, Avrupalılar malları ve eurolarıyla pazarımıza gelecekler ve sonunda sonunda ruble, tam teşekküllü bir para birimi olarak kote edilecek ve Moskova borsasında, ruble ve uyan ile ruble ve rupinin doğrudan kotasyonu başlayacak. Rublenin rezerv para birimlerinden biri olarak uygun konumunu alacağı, ana ortaklarımızla birlikte yerel para birimlerinde ödemeler için tam teşekküllü bir piyasa oluşturulacaktır. Ve artık borsa dışı şirketler aracılığıyla tespit edilmeyen döviz kazançlarını çalmak mümkün olmayacak”.
Glazyev, el yükseltip bu yöntemin tüm hammaddelerin ihracında da kullanılması gerektiğini söylüyor:
“Yaptırım uygulayan ülkeler, doğalgazı ruble olarak ödemenin yanı sıra enerjimizi, metallerimizi, gübremizi, kerestemizi ve tahılımızı ithal etmek için de yalnızca ‘sağlam’ para birimleriyle — ruble, yuan ve altın — ödeme yapmak zorunda kalmalı. Bunu yapmak için Rusya Merkez Bankası, dış ticaret operasyonları için arzını ticaret ve ödemeler dengesine göre düzenleyerek rublenin istikrarını sağlamalı. Muhtemel bir seçenek, Rusya’nın kaynaklarına [petrol, doğalgaz, metaller, altın, tahıl] bağlı ‘aktarılabilir bir ruble’ modeline geri dönmektir. Aynı zamanda ithalatçı ülkeleri, tarafımızca istenen kurallara göre ruble karşılığında mal tedarik etmeye mecbur etmeliyiz.
[…]
ABD ve IMF’in tutumuna karşı çıkmak için aşağıdakiler de dahil olmak üzere küresel finansal istikrarsızlaşma risklerine karşı ulusal koruma sistemleri oluşturma ihtiyacının tanınması konusunda anlaşmaya varılması tavsiye edilmektedir: Sermaye hareketleri; mukim olmayanlar tarafından varlıkların satışından elde edilen gelir üzerinden, oranı varlığın mülkiyet dönemine bağlı olması gereken bir vergi, ülkelere tehdit oluşturan işlemlerde sermayenin sınır ötesi hareketine kısıtlamalar getirme imkanı oluşturmak.
Ayrıca, BRICS ülkeleri için evrensel bir ödeme sisteminin oluşturulmasını, Çin’in UnionPay’i, Brezilya’nın ELO’su, Hindistan’ı RuPay’ini birleştiren ortak bir BRICS ödeme kartının çıkarılmasının yanı sıra Rus ödeme sistemlerini ve kendi derecelendirme kuruluşlarımızı kullanmaya geçişin hızlandırılması gerekiyor.
Tekraren; Merkez Bankası, ekonomimizi kısır bir düşüş döngüsüne sürüklüyor. Faiz oranlarında artış — yani kredilerde daralma —, yatırımda düşüş, teknik düzeyde — rekabet gücünde — düşüş, devalüasyon ve yükselen fiyatlar…”
Glazyev’e göre Rusya’nın Ukrayna’daki askeri harekatla attığı taş ürküttüğü kuşa değmiş. Harekat başlasa ne olurdu, başlamasa ne olurdu, yaşanan kaybın hesabını ince ince yapmış:
“Ukrayna faktörü ve bunun neden olduğu dış şoklar, en muhafazakar tahminlere göre Rusya’ya 200 milyar dolara, uluslararası yaptırımlar dikkate alındığında ise yarım trilyon dolara mal oldu. Ukrayna’nın AB ile sözde ortaklık çerçevesinde Rusya ile işbirliğinin ve eşdeğeri olmayan dış ekonomik alışverişinin bozulmasından kaynaklanan kayıplar da yüz milyarlarca doları buluyor”.
Dolayısıyla Glazyev’e göre, 2014 Maydan darbesiyle ipin kaçan ucu, askeri harekatın başarılı bir şekilde sonlandırılmasıyla tutulacak ve Viktor Yanukoviç döneminden bile çok daha sağlam ve risklerden azade bir duruma gelinecek:
“Demilitarizasyon ve Nazilerden arındırmaya dönük özel askeri harekatın tamamlanmasıyla, başta Lugansk ve Donetsk halk cumhuriyetlerindeki işletmeler olmak üzere Ukrayna ile ticari ve ekonomik ilişkilerde yeni bir sayfa açmanın mümkün olacağına inanıyorum”.
Glazyev, “oligark” terimini kullanmama ya da Batı basınında adından sürekli bahsedilen sermayedarların adını anmama konusunda çok titiz.
1996’da Lebed’in Yeltsin’e karşı yürüttüğü seçim kampanyası önde gelen isimleri arasında yer aldığı sırada Glazyev, Çubays ve mevcut Sayıştay Başkanı Aleksey Kudrin’in hedefinde olmuştu. 2004’te Glazyev, o yılki devlet başkanlığı seçimlerinde Putin’e karşı yarışırken ve 2019’da Kremlin’deki danışmanlık görevi sırasında da aynı şekilde hedef oldu.
Bununla beraber Adil Rusya vekili ve Duma İktisadi Politikalar Komisyonu Başkanı Mihail Delyagin, “oligarklara” karşı daha açık sözlü.
Nisan ayında eski Belgorod Valisi ve şu an Federasyon Konseyi’nde batı bölgesini temsil eden Yevgeniy Savçenko’nun kamuoyu önündeki konuşmalarına işaret etti; Savçenko, iktidar partisi Birleşik Rusya üyesi ve Putin destekçisi.
Delyagin ve Savçenko’ya göre savaş ekonomisi, “ilkeleri oligarksız bir ekonomi olan, üretim araçlarının temelde yeni bir kamu mülkiyeti biçiminde olan; sömürü yerine adalet, yoksulluk yerine refah, resesyon yerine büyümeyi sağlayan” bir sistem olmalı.
Delyagin, Glazyev’in “işçi kolektifi” yaklaşımına riayet ederek şunu iddia ediyor:
“Bu türden bir model Sovyet sosyalizmine karşılık gelmez, girişimcilerin haklarında dahi herhangi bir kısıtlama yoktur. Mal sahibi büyük bir hisseyi elinde tutabilir ve büyük bir etkiye sahip olabilir”.
Delyagin, bunun karşısında güçlü bir blokun olduğunu kabul ederek şunu söylüyor:
“Rus liderliğinin Nabiullina Hanım’ı Merkez Bankası başkanlığı görevine yeniden ataması, seçkinlerin statükoda herhangi bir değişiklik aramasının pek mümkün olmadığını gösteriyor. Halk, akıntının ortasında atları değiştirmeme ilkesini takip ediyor. Savçenko’nun fikirleri oldukça makul, ancak bu tür fikirler 35 yıldır görmezden gelindi ve bence görmezden gelinmeye devam edecek”.
Geçen ay Delyagin, Duma’da yaptığı açıklamada Vladimir Lisin ile otomobil endüstrisinde olan oligarklar Aleksey Mordaşov ve Oleg Deripaska’yı doğrudan hedef aldı:
“Oligarklar yeni programlarla herhangi bir ilişki kurma fırsatından mahrum bırakılmalı. En önemlisi bu, NLMK’nın [Lisin’in şirketi, Novolipetsk Metallurgical Combine] çelik parçalar için ithal ikamesi geliştirme ihtiyacına ilişkin son açıklaması olmalı. Açıkçası, milyarder Vladimir Lisin’in kuruluşu sadece para derdindeydi. UAZ [Mordaşov’a ait] ve GAZ [Deripaska’ya ait] ile aynı olacak. Yukarıda belirtilen şahsiyetlerin parası tavuk yemi değil. Ama bir kuruşunu bile Rusya’ya yatırmak istemiyorlar. Öte yandan devletten finansman almaları her zaman memnuniyetle karşılanıyor”.
Ukrayna’daki askeri harekatta oligarkların ne kopardığına ayrıca bakmak icap ediyor, madde madde sıralamak gerekirse:
Vladimir Potanin’e ait Interros şirketler grubuna bağlı Rosbank, Fransız Société Generale ve Oleg Tinkov’a ait TCS (Tinkoff Credit Services) bankacılık grubunun [yüzde 35] hisselerini, Merkez Bankası’nın desteğiyle indirimli fiyattan satın aldı. MI6 bağlantılı olduğu bilinen Private Eye portalı, Tinkov’un hisseleri istediği fiyatın çok altında satmaya zorlandığı yönündeki iddiasını onaylıyor ve her ne hikmetse Tinkov, bir anda Birleşik Krallık’ın yaptırım listesine giriyor. Potanin, Washington ya da Londra’nın yaptırımlarına tabi değil.
Potanin, ayrıca Rusya’dan çekilen İtalyan bankası Unicredit’in varlıkları için de teklifte bulundu; Unicredit ve Citibank, varlıklarının çıkış fiyatı için ABD yaptırımlarına tabi olmayan diğer Rus bankalarıyla pazarlık yapıyorlar.
Vadim Moşkoviç’in Rusagro grubu da Finlandiyalı gıda üreticisi Valio’nun varlıklarını devraldı. Potanin gibi Moşkoviç de ABD yaptırımlarına tabi değil.
Eskiden PIK emlak grubundan Vladislav Sviblov’a satılan, Roman Abramoviç ve Viktor Vekselberg’in sahibi olduğu Highland Gold, Kanadalı maden şirketi Kinross Gold’un doğudaki altın madenlerini satın aldı. Sviblov yaptırıma tabi değil; anlaşma için kredi sunan VTB’ye yaptırım uygulandı.
Shell, petrol zincirini baş rakibi LUKoil’e satacak. LUKoil yaptırım listelerinde.
İspanyol petrol ve doğalgaz şirketi Repsol, varlıklarını devlete ait Gazprom Neft’e sattı. Gazprom Neft, Shell’in Arktik bölge kaşifi ve geliştiricisi Gydan Energy’deki yarı hissesini de satın aldı.
Renault’un kontrolündeki AvtoVAZ, devlete iade edildi. Ve firmanın önümüzdeki 6 yıl içinde kullanabileceği bir geri satın alma opsiyonu yok.
Rusya’da Reserved, Cropp, House, Mohito ve Sinsay markalarıyla faaliyet yürüten Polonyalı konfeksiyon firması LPP SA, “halihazırda potansiyel alıcılarla şimdiden pazarlık yaptığını” duyurdu. Rakip Avrupalı giyim devleri H&M [İsveç] ve Inditex Group [İspanya — Zara, Massimo Dutti, Pull&Bear markaları] da mağazalarını kapattılar ancak satış görüşmeleri yapmadıklarını bildirdiler. LPP’nin Varşova borsasındaki hisse fiyatı, şubat ayında keskin bir düşüş yaşasa da Rusların operayonu devralacağı beklentisiyle tekrar toparladı.
Philip Morris, British American, Japan Tobacco ve Imperial Brands, varlıklarını doğrudan yerel ortaklara devretme planını kamuoyunda duyurdu; bunun birincil menfaatçisi de tütün oligarkı İgor Kasaev, herhangi bir yaptırıma maruz kalmadı.
Unlu mamüller pazarında Finlandiya’nın en büyük üreticilerinden Fazer, 29 Nisan’da Rusya’daki yan kuruluşunu sattığını açıklamış; bu şirketin bünyesine Fazer grubunun Finlandiya ve İsveç’ten sonra en büyük üçüncü gelir kaynağı olan dört fırın dahil. Rusya’da 2017’de elde ettikleri gelir 157,4 milyon euro’ydu. Moskova’daki Kolomensky Baker & Confectionery holdinginin de satış fiyatı gizli tutulmakta ama yaklaşık 50 milyon dolar olduğu tahmin ediliyor.
2010 yılında alkolsüz içecek üreticisi Wimm Bill Dann’i satın alan PepsiCo, mart ayında faaliyetini askıya aldığını açıkladı ve ardından Wimm Bill Dann’in içecek bölümünü küçük ölçekli bir yerel peynir üreticisi olan Multipro’ya satmayı kabul etti. Henüz herhangi bir işlem fiyatı veya anlaşma şartı açıklanmadı ve Multipro’nun piyasa değeri, devralım için yetersiz. Ve PepsiCo’nun bir geri satın alma seçeneğini elinde tuttuğu, ancak bunu sakladığı iddia ediliyor. Bir şey daha var; büyük ölçekli bir şirket olan Miratorg’un içecek pazarına girmeyi planladığı ve hâlâ hükümetle müzakereler yürüttüğü de söylenmekte.
Rusya pazarının en büyüklerinden biri olan Finlandiyalı kahve tedarikçisi Paulig, Tver kavurma tesisi ve dağıtım işletmesini, kariyerinin çoğunu Kesaev grubunun bakkaliyesinde çalışarak geçiren Hintli bir yöneticiye sattı.
Aleksandr Govor… McDonald's fast-food zincirini satın aldı. Govor, ilk servetini Novokuznetsk oblastındaki maden ocaklarını yağmalayarak elde etmişti ve sonrasında Roman Abramoviç ve Aleksandr Abramov’un Evraz’ını satın almıştı. Govor, şimdi McDonald’s zincirinin başında. Yapılan anlaşmayla, zincirdeki 715 restoranı satın alacağı ve marka adlarını değiştireceği belirtilmiş. Anlaşmanın ederi açıklanmadı fakat Rus basınında, şirketin Rusya operasyonunun varlık değerinin 1,4 milyar dolar olduğu bildirildi.
İsviçreli sanayi kuruluşu Sulzer, 24 Mayıs’ta Rusya’dan çekileceğini ve işletmelerini satacağını duyurdu. Şirketin yüzde 63 hissesi 2018’e kadar Vekselberg’in elindeydi, fakat ABD yaptırımından sonra bu pay yüzde 48’e düşürüldü.
Oligark sisteminin yaratıcılarından, Sayıştay Başkanı Aleksey Kudrin görevine devam ediyor. 25 Mayıs’ta Sayıştay’ın çalışmaları hakkındaki yıllık raporu sunmak üzere Duma’nın huzuruna çıktı. Öncesinde tedavi için Tel Aviv’e gittiği söyleniyordu; patronu Anatoliy Çubays, bir süredir orada.
Kudrin, Duma’daki konuşmasında askeri harekatı eleştirmekten kaçınsa da 1991’lerden bu yana ekonomide “en büyük kayıpların yaşandığını” dile getirdi.