Richard N. Haass: Küresel güvenliğe en ciddi tehdit ABD
"İnsanlar Amerikan demokrasisinde bir sorun olduğunun farkında. Raydan çıktığını biliyorlar."
13 Eylül 2023’te Gungen’de yayımlandı.
Çevirmenin notu: Bazı bariz hakikatler, çok fazla dile getirildiği için önemini yitirmiş olabilir. Ve bunları dile getiren simalar da önemli; yıllar boyunca Amerikan müesses nizamının dış politika otoritelerinden Richard N. Haass, “Amerikan demokrasisinin raydan çıktığını” ve “beşeriyetin salahiyeti açısından en büyük tehlikenin ABD” olduğunu en son dile getiren isim oldu.
“Hangi dağda kurt öldü?” sorusunu sorduran bu beyanlar son dönemde artıyor. Meşhur şok terapisi ekonomisti Jeffrey D. Sachs’ın yakın zaman evvel Ukrayna savaşına dair Washington yönetimini son derece sert eleştirileri hatırlanacaktır.
Haass, dünyanın en önemli düşünce kuruluşlarından olan Council on Foreign Relations’taki şeflik vazifesini devrediyor. New York Times’ın Beyaz Saray muhabiri Peter Baker, Haass’ın giderayak dilinden dökülenleri aktarmış.
Dış politika emektarına göre asıl tehlike içimizde
Peter Baker
1 Temmuz 2023
Richard N. Haass, küresel güvenliğe yönelik en ciddi tehdidin ABD olduğunu söylüyor.
Richard N. Haass’a, Council on Foreign Relations Başkanı olarak gittiği her yerde aynı soru soruluyor: Onu geceleri uyutmayan ne? Yıllar boyunca Rusya, Çin, İran, Kuzey Kore, iklim değişikliği, uluslararası terör, gıda güvensizliği, küresel pandemi gibi pek çok meseleyle karşı karşıya kaldı.
Fakat yirmi yıldır Amerika’nın uluslararası ilişkilere odaklanan en meşhur özel kuruluşunu yöneten Haass, rahatsız edici bir neticeye vardı. Şu anda dünyanın güvenliğine dönük en ciddi tehlike ne? Uykusuna mal olan tehdit ne? Bu, ABD’nin ta kendisi.
“Biziz,” dedi geçen gün hayıflanarak.
Bu küresel stratejistin yakın zamana dek aklından böyle bir düşünce geçmezdi. Ancak ona göre Amerikan siyasi sisteminin çözülmesi, hayatında ilk kez iç tehdidin dış tehdidin önüne geçtiği anlamına geliyor. Haass’a göre ABD, istikrarsız bir dünyada en güvenilir dayanak noktası olmaktan ziyade, istikrarsızlığın en derin kaynağı ve muğlak bir demokrasi örneği haline geldi.
Cuma günü Council on Foreign Relations’taki son gününden önce verdiği bir mülakatta, “İç siyasi durumumuz sadece başkalarının taklit etmek istemeyeceği bir durum değil. Ama aynı zamanda öngörülemezlik ve güvenilirlik eksikliği de getirdiğini düşünüyorum ki bu hakikaten zehirleyici. Amerika’nın dünyada başarılı bir şekilde faaliyet gösterebilmesi için, dostlarımızın bize güvenmesini son derece zorlaştırıyor,” dedi.
Ülke içindeki zorluklar, tüm kariyerini karar alıcı ve dünya meseleleri öğrencisi olarak geçirmiş bir adamın dikkatini içe yöneltmesine neden oldu. Sayın Haass, kısa süre önce “The Bill of Obligations: The Ten Habits of Good Citizens,” adlı bir kitap çıkardı ve Amerikalıların kendi toplumlarını iyileştirmeye yardımcı olabilecekleri “Bilgilendirilmek”, “Sivil Kalmak”, “Ülkeyi En Başa Koymak” gibi yöntemleri özetledi. Danışmanlığa ek olarak, hayatının bundan sonraki kısmının çoğunu yurttaşlık bilgisi öğretimini teşvik ederek geçirme niyetinde.
Konseydeki yirmi yılını özetleyen bir çifte söyleşide, “Kendi yörüngem değişti. Bu yeni kitap beş ya da on yıl önce yazmayı tahmin edebileceğim bir şey değil, ama aslında Amerikan demokrasisinin neredeyse yeniden şekillendirilmesi olduğunu düşünüyorum. Artık bu bir ulusal güvenlik meselesi haline geldi. Ve bu farklı bir şey,” gözleminde bulundu.
71 yaşındaki Haass, hem konumu hem de mizacı itibariyle, müesses nizamın Donald J. Trump döneminde gözden düşen itibarlı bir üyesi, İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana geçen çeyrek asrın çoğunda Amerika’nın dünyadaki yerini iyi ya da kötü tanımlayan, büyük ölçüde partiler üstü “realist” uzlaşının sesi. Elbette bu, her zaman elitist grup düşüncesi ve hatta komplo teorileri suçlamalarına yol açan bir kulüp dünyası. Geçtiğimiz hafta konsey başkanı olarak son kez sahneye çıkan Haass, konseye katılan 27. dışişleri bakanı olan Dışişleri Bakanı Antony J. Blinken ile sahnede ve internet üzerinden bir söyleşi gerçekleştirdi.
Ev sahibini öven Bay Blinken, “Bu kurumu bu hale getirmek için bundan daha fazlasını yapmış biri var mı bilmiyorum,” demişti.
Sayın Haass, gülümseyerek “Bunun için ona teşekkür etmek istiyorum. Ama yine de ona zor sorular soracağım,” diye yanıt verdi.
Biri Demokrat, üçü Cumhuriyetçi olmak üzere dört yönetimde görev alan Haass, yine de MSNBC’nin “Morning Joe” programına düzenli olarak katılarak düşünce kuruluşu politika uzmanlarının dar dünyasını aştı, burada ölçülü ama açık ifadelerle son yıllardaki siyasi kutuplaşma ve aşırılıklardan yakındı ve tüm bunları anlamlandırmaya çalıştı.
Sayın Haass, New York’taki Rockefeller Plaza’daki setten çoğu sabah 20 blok kuzeydeki konseyin Yukarı Doğu Yakası’ndaki merkezine giderdi. Nispeten mütevazı büyüklükteki dördüncü kattaki ofisi, Council on Foreign Relations Başkanı’nın darmadağınık ofisinin hayal edebileceğiniz şekliyle görünüyordu; kelimenin tam anlamıyla binlerce kitap, onlarca küre, kâğıt yığınları, çeşitli üniversitelerden onursal dereceler ve aile fertleri, başkanlar ve geçmiş yönetimlerden meslektaşlarıyla çekilmiş fotoğraflarla tıka basa doluydu.
Konsey’i onsuz hayal etmek zor olacak. Yüzyıllık kuruluşun tarihinde en uzun süre görev yapan başkan olarak, üyeleri artırıp çeşitlendirirken, genişletilmiş bir Washington ofisi açarken, eğitime odaklanırken ve Önce Amerika Trumpizmini benimseyen bir yaklaşım olmasa da partiler üstü bir yaklaşımı sürdürürken gök kubbedeki yerini korumaktan gurur duymuştu. Yerine Başkan Barack Obama döneminde ABD Ticaret Temsilcisi olarak görev yapan Michael Froman geçecek.
Brooklyn’de doğan ve Long Island’da büyüyen Haass, Oberlin College’da okudu ve burada Kent State silahlı saldırılarına öğrencilerin tepkisi üzerine bir belgesel yaptı. 1973’te mezun olduktan sonra Rhodes bursiyeri oldu. Rhode Islandlı Demokrat Senatör Claiborne Pell için Kongre’de çalıştı ve 1974 yılında Joe Biden adında genç bir senatörle tanıştı.
Haass daha sonra Başkan Jimmy Carter döneminde Pentagon’da, Başkan Ronald Reagan döneminde Dışişleri Bakanlığı’nda ve Başkan George H.W. Bush döneminde Ulusal Güvenlik Konseyi’nde görev aldı. Başkan George W. Bush döneminde Dışişleri Bakanlığı’nda politika planlama direktörü olarak görev yaptı ama daha sonra “kötü bir seçim ve kötü bir uygulama” olarak nitelendirdiği Irak savaşından hoşnut kalmayarak 2003 yılında bu görevinden ayrıldı.
Gençliğinde Vietnam Savaşı’na karşı çıkan ve kendisini liberal olarak tanımlayan Haass, Aleksandr Soljenitsin’in yazılarından, Margaret Thatcher’ın yükselişinden ve Reagan-Bush’un yurt dışında Amerikan liderliği, yurt içinde ise ölçülü hükümet vizyonundan ilham aldı. 40 yılı aşkın bir süre boyunca Cumhuriyetçiydi, ancak bazen Demokratlara da oy veriyordu. Fakat 2020 yılına gelindiğinde, 6 Ocak 2021’de Kongre Binası’na yapılan saldırıdan sonra Sayın Trump tarafından ele geçirilen partiyi terk etti ve kendisini partiden ayrılmış olarak ilan etti.
Geçtiğimiz yüzyıl boyunca Amerika, başka ayrışma ve anlaşmazlık dönemleri —Jim Crow, McCarthycilik, Vietnam, sivil haklar, Watergate— de yaşadı. 1968’deki suikastlar, ayaklanmalar ve savaş, ulusun yaşamında tek başına sefil bir yıl olarak sık sık akla gelir. Ancak Sayın Haass, bu dönemin daha da kötü olduğunu düşünüyor. “Bunlar sisteme, dokuya yönelik tehditler değildi. Bu yüzden bunun daha önemli olduğunu düşünüyorum,” demişti.
Herhangi bir başkan adayına yaptığı gibi dış ilişkiler konusunda danışmanlık yapmak üzere 2015 yılında Trump ile görüşmeyi kabul eden Haass, bu gösterişli emlak yatırımcısını yanlış değerlendirdiğini itiraf etti.
Haass, “Yanıldığım nokta, makamın ağırlığının onu ılımlılaştıracağını ya da normalleştireceğini —hangi kelimeyi kullanmak isterseniz kullanın— geleneklere ve miraslara daha saygılı olacağını varsaymış olmamdı. Ve bu konuda yanıldım. Bilakis daha da radikalleşti. İki katına çıktı,” ifadelerini kullandı.
Asıl soru Amerika’nın uzun vadede değişip değişmediği. “Bana bunu söyleyen her Amerikalı olmayan, her yabancı lider için beş sentim olmalı,” dedi: “Artık neyin kaide neyin istisna olduğunu bilmiyorum. Biden yönetimi benim kanıksadığım Amerika’ya dönüş mü ve Trump tarihi bir kırılma mı olacak? Yoksa Biden bir istisna ve Trump ile Trumpizm yeni Amerika mı?”
Geçtiğimiz yarım yüzyıl boyunca başka ülkeleri keşfettikten sonra, Sayın Haass kendi ülkesini keşfetmeye hazır. Dış politika şapkasını şimdilik bir kenara bırakan Haass, kitabındaki mesajı genişletmek ve üç yıl sonra 250. yıldönümü yaklaşırken ülkenin Bağımsızlık Bildirgesi’nde yer alan temel değerlere yeniden odaklanmasına yardımcı olmak istediğini ifade etti.
Tüm endişelerine rağmen kötümser olmadığında ısrarcı: “Etrafta bu konu hakkında konuştuğumda, insanlar Amerikan demokrasisinde bir sorun olduğunun farkında. Raydan çıktığını biliyorlar. Ve bunu nasıl düzelteceğimiz konusunda hemfikir olmayabiliriz. Ama konuşmaya karşı gerçek bir açıklık var.”