Polonya ve MiG-29 davası: Bir cinnet her şeyi çözer mi?
Tarihte gördüğünüz bütün vasal devletleri unutun. Rusya’nın Ukrayna’daki harekatı sürerken, biraz daha batıda, Varşova’da, sırat köprüsünden Usain Bolt temposuyla koşup zebanilerin dürtmesine mahal vermeden kaynar su ve irin dolu cehennem kazanına bodoslama dalan bir rejim var.
Polonya, geleneksel olarak Avrupa’daki Rus düşmanı cephenin en radikal unsuru. Bu yeni değil; yeni olan şey, Varşova’nın kayışı koparıp kendini koruma içgüdüsünü bile yitirmiş olması.
Harekat sonrasında Moskova’nın ağır yaptırımların hedefi olması beklenmedik bir durum değildi. Aynı şekilde Brüksel’in, Blinken-Nuland çetesi ve Tory’lerin tetiklediği savaşta Rusya’dan çok kendi aleyhine olacak yaptırımları sıra sıra devreye sokması da.
Doğalgaz kıtlığı nedeniyle Rusya’ya enerji ambargosu konması her hafta toplanan AB zirvelerinin ana başlığı. Batı Avrupa’daki variyetli ülkeler bundan bir şekilde sıyrılabilir belki ama doğudaki yavru kölelerin çekeceği ıstırabı düşünmek zor.
Berlin’in Kuzey Akım-2 projesini askıya alma kararının ardından şöyle bir şey çiziktirmiştim:
“[…] AB’de LNG ithal etmek için yeterli sayıda terminal yok. AB, Rusya’dan yılda yaklaşık 200 milyar metreküp gaz ithal ediyor, Avrupa’daki terminaller tam kapasiteyle ancak 150 milyar metreküp gaz alabiliyor ve yerli gaz üreticileri zaten sınırda. Yani Rus gazının yerini dolduracak başka alternatif yok. Ve bir şey daha var; LNG şimdiye kadar Asya pazarına gönderiliyordu. Şimdi AB’nin buna talip olması Asya’daki alıcılar açısından pek iyi haber olmayacak. Şahit olunacak şey, en yüksek fiyatı ödeyenin gazı aldığı bir tür müzayede olacak. Üstelik, dünya çapında mevcut olan LNG miktarı ve tanker sayısı, aynı anda hem Asya hem de Avrupa’nın talebini karşılayacak kadar yeterli değil. Kısacası, Avrupa’nın hem yeterli miktarda gazı olmayacak hem de çok daha pahalıya alacak”.
Tek sorun petrol ve doğalgaz da değil. AB’nin, dünya pazarına hakim olan Rusya ve Belarus’tan gübre almayı bırakması sonucunda bir sonraki tohumun nasıl ekileceği ve hasadın nasıl alınacağı, Brüksel ideologlarının uykularını bölen bir başka kabus.
Ancak, kaçınılmaz olarak nükleer savaşa dönüşecek NATO-Rusya karşı karşıya gelişinde nasıl hayatta kalınacağı, sadece Varşova’daki azgın neoliberal rejimin bildiği bir sır.
Polonya, başından beri eski MiG-29 avcı uçaklarını Ukrayna’ya teslim etmesine izin verilmesini istiyor. Diyelim ki gönderildi, halihazırda Ukrayna’da bu uçakların inip kalkabileceği faal bir askeri hava üssü yok. Daha önce Rusya Savunma Bakanlığı’ndan da Ukrayna uçaklarının NATO havaalanlarından kalkması halinde ittifakın savaşa dahil olduğunun varsayılacağı ve bu havaalanlarının bombalanacağı uyarısı gelmişti.
Varşova, ilk başta uçakların, ABD’nin bir şekilde Ukrayna’ya nakledebilmesi için Ramstein’daki ABD üssüne götürmeyi teklif etti. Bu teklif Washington’dan onay almadı.
Fakat Polonya, MiG-29 dosyasını hala kapatmış değil. Washington önce “yok” dese de ısrarlara dair ABD’nin NATO Daimi Temsilcisi Julianne Smith’in açıklaması şu oldu:
“Bu Polonya’nın kendi vereceği karar. Ve Varşova’ya da açıkça belirttik. ABD, bu kararın kabul edilemez olduğunu düşünüyor. O kadar da kolay yanıtlanmayacak pek çok sorumuz var; örneğin pilotlar, yakıt ve lojistik konular açısından uçakların Polonya’dan Ukrayna’ya nasıl nakledilebileceği gibi”.
Sade bir dille: Polonyalılar ateşle oynuyorlar ve inisiyatifin kendilerine bırakıldığı şu ortamda uçakları Ukrayna’ya götürme yönünde adım atarlarsa, Rusların Polonya’daki askeri üsleri vurması gibi acı sonuçlarla baş başa kalacaklar.
ABD, yüksek olasılıkla ortaya çıkacak manzaradan hoşnut olacak. Zira Polonya’ya düşecek Rus füzeleri, New York-Londra basını için iyi bir propaganda malzemesi olacak ve artık Biden’ın açık açık rejim değişikliği çağrısına getirdiği yaptırım tsunamisinin büyümesine imkan tanıyacak.
Diğer yandan Polonya’nın Rusya’yı NATO ile doğrudan savaşa çekme planlarına dair çeşitli spekülasyonlar mevcut. Polonya Başbakan Yardımcısı ya da “gölge başbakan” Jarosław Kaczyński, bir süredir Ukrayna’ya “NATO barış gücü” gönderilmesi teklifini dillendiriyor. Ukrayna’nın ve tüm özgür dünyanın muhtaç olduğu şeyin bu olduğunu söylüyor.
Ukrayna’ya girecek NATO barış gücünün sınırın hemen öte tarafında Rusya’nın hedefi haline geleceği çok açık. Polonya hükümeti, NATO ile Rusya arasında nükleer savaş çıkması riskini göze alacak kadar aptal mı? Ya da daha kötüsü, bu savaşı sahiden istiyor mu?
Bu bir cinnet hali…
Aslına bakılırsa Doğu Avrupa’da başlayan neo-Nazi cihadizminin Pakistan’ı olan Varşova yönetiminin neo-faşist karakteri de göz önüne alınırsa, bu tür deliliklere girişmeleri şaşırtıcı olmaz.