Oğul Biden, Jankowicz ve Amerikan Hakikat Bakanlığı
ABD’de Hakikat Bakanlığı kurulalı birkaç hafta oldu. Bakanlığa resmi olarak “Dezenformasyon Yönetim Kurulu” adı verildi ve ABD İçişleri Bakanlığı bünyesinde faaliyet yürütüyor.
Başına da bomba bir isim atandı; Nina Jankowicz, yazının büyük kısmında mazisindeki detaylar işlenecek. Dezenformasyon memuresi Jankowicz’in vazifesi — isminden anlaşılacağı üzere Polonya asıllı — internetteki zararlı ve yanlış bilgileri temizlemek olarak tanımlanmış. Bu vazifeyi ifa ederken İçişleri Bakanlığı’nın polis desteğini de arkalarına alacaklar.
Ancak yanlış bilginin tam olarak ne olduğu ya da ne olmadığından bahseden yok. Muhtemelen karar, duruma göre Jankowicz’in inisiyatifine kalmış.
Nina Jankowicz, henüz 33 yaşında. İyi bir eğitim almış ve epey dolgun bir özgeçmişi var. Daha önce Wilson Center’da “dezenformasyon görevlisi” olarak çalışmış, Ukrayna Dışişleri’ne danışmanlık yapmış ve Ulusal Demokrasi Enstitüsü’nün (NDI) Rusya ve Belarus programlarını yönetmiş.
NDI, Amerikan şirketlerine yurt dışında pazarlar açmakla görevli Ulusal Demokrasi Vakfı’na (NED) bağlı. NED, aynı zamanda NDI ve benzeri bir dizi vakfın çalışmalarını koordine ediyor.
NED, paravan STK’ların en bilindik örneği. Vakfın, sivil toplum kuruluşu olduğu iddiası tamamıyla kusurlu, hükümet tarafından kurulup finanse edilen kaç tane STK var, bu hiç tartışılmıyor.
1983 yılında ABD Kongresi’nden çıkan kararla kurulan NED, çalışmaları için federal bütçeden yıllık fon alıyor. NED’in operasyonlarına dair en detaylı bilgi, vakfın kurucu ortağı ve eski başkanı Allen Weinstein’ın 21 Eylül 1991’de Washington Post’a verdiği mülakatta bulunabilir. Weinstein, NED’in “CIA’in 25 yıl önce gizlice yaptığı şeyi” yaptığını söylemiş. NED’in kuruluşundan bu yana dünya üzerindeki tüm renkli devrim ve darbe ya da darbe girişimlerinde parmağı olduğu bilinen bir şey.
Hakikat Bakanlığı’nın başına geçen Jankowicz, NED’in tornasından geçmiş. Yani gereken mesleki tecrübeye sahip olduğu söylenebilir.
Hunter Biden’ın laptobu
2020’nin ekim ayında, başkanlık seçimlerinden hemen evvel Joe Biden’ın oğlu Hunter Biden’ın Delaware’deki bir tamirciye bir laptop götürdüğü ve onu orada unuttuğu ortaya çıktı.
Dükkan sahibi bilgisayarı tamir ettikten sonra ilgili makamlara teslim etti. Bilgisayarda, Hunter Biden’ın aldığı rüşvetler ve karıştığı yolsuzluklar hakkında detaylı bilgiler mevcuttu. Son 10 yılda Biden klanının yolsuzluktan elde ettiği gelirin ise 4 milyar dolar civarında olduğu tahmin ediliyor.
Bilgisayarda yolsuzluk delillerinin yanı sıra Hunter Biden’ın uyuşturucu bağımlısı olduğu, 14 yaşında bir kız çocuğuyla ilişki yaşadığı ve striptizcilerle verdiği seks partisine dair bilgiler vardı.
Tüm bunlar, başkanlık seçimlerinden hemen önce ortaya çıksaydı, Biden’ın kazanma şansı olmazdı. Dolayısıyla ana akım medya, konuya ilişkin haberlerin tümü sansüre tabi tuttu. En bilindik örnek, Glenn Greenewald’ın Intercept’teki haberinin editör masasından dönmesiydi. Bir dizi detaya şuradaki yazıdan erişilebilir.
O dönem Facebook’un seçimlerden sorumlu şefi Anna Makanju’ydu ve Biden aleyhinde suçlama içeren ne kadar paylaşım varsa sildi. Joe Biden aleyhindeki en önemli yolsuzluk iddialarının, Başkan Yardımcısı olarak görev yaptığı ve Ukrayna dosyasından sorumlu olduğu zamanları kapsaması da ilginçti. Ve ne tesadüf ki Anna Makanju, Biden’ın o dönem çalıştığı isimler arasındaydı.
2022’nin mart ayında söz konusu bilgileri New York Times gazetesi yayımlayana kadar laptoptaki verilerin propaganda materyali olduğu genel kanıydı. İtirafı Rusya’nın Ukrayna’ya askeri harekat başlatmasından hemen sonra yapmaları da dikkat çekiciydi, atı alan Üsküdar’ı geçtiği için haber pek ilgi görmedi.
Nina Jankowicz de Biden’a sadık isimler arasındaydı ve ilgili tüm haberleri “Rus propagandası” olarak yorumladı. 22 Ocak 2020’de, Biden ile Trump arasındaki ilk münazaradan sonra Twitter’dan yaptığı paylaşımda şu ifadeleri kullandı:
“Görünüşe göre ‘cehennemden gelen dizüstü bilgisayara’ geri döndük: Biden, dizüstü bilgisayarın Rus operasyonu olduğuna inanan 50 eski Ulusal Güvenlik yetkilisine ve 5 eski CIA başkanına dikkat çekiyor”.
Diğer yandan Jankowicz, “Rusyagate” saftatasının kaynağı olan eski MI6 casusu Christopher Steele’yi de “muteber kaynak” olarak gördüğünü dile getirmişti.
Steele, Rusyagate iddiaları yüzünden 2020’nin temmuz ayında Britanya yargısı tarafından tazminata mahkum edilmişti; zira uydurduğu hikaye nedeniyle itibarının zedelendiğini söyleyen bir dolu insan ortaya çıkmıştı.
Bilgisayara dokunan ayvayı yiyor
Şimdiye dek bilgisayara dokunan her kim varsa başı beladan kurtulmadı. Hunter Biden’ın bilgisayarı götürdüğü tamirci John Paul Mac Isaac, uzun bir süre hedef gösterildi.
Dizüstü bilgisayardaki verileri değerlendiren ve elinde hard diskin kopyası olan gazeteci Jack Maxey de aynı şekilde. O kadar ileri gittiler ki, hard diski incelemeyi sürdürmek istediği için İsviçre’ye kaçmak zorunda kaldı. Maxey’e göre bilgisayarda 450 gigabayt hacminde arşivlenmiş 80 bin fotoğraf ve video ve 120 bin e-posta vardı.
ABD’nin Ukrayna’daki biyolojik silahları
Rusya Savunma Bakanlığı, 24 Şubat’ta başlayan harekattan sonra ABD’nin Ukrayna’da biyolojik silah çalışmaları yürüttüğüne dönük çok sayıda belge yayımladı.
Nisan ayının ortalarında, Hunter Biden’a ait Rosemont Seneca şirketinin bu çalışmalara bağlantılı olduğu bilgisi ifşa edildi. İngiliz Daily Mail gazetesi, mart ayının sonunda Jack Maxey’in bu bağlantıları sözünü ettiği hard diskte gördüğünü yazmamış olsaydı, tüm bunlara Kremlin propagandası denilip geçilecekti.
Bu büyük ifşaatlardan sonra Hunter Biden’ın kendi işlerinde babasının nüfuzunu kullandığı bilgisi bile çok önemsiz kalıyor. Dolayısıyla Maxey’in ABD’de kendini güvende hissetmemesi şaşılacak bir durum değil. Bununla beraber Biden idaresinin, biyolojik silah ifşaatlarından sonra alelacele Hakikat Bakanlığı kurması da şaşırtıcı sayılmaz.
Ve fark edileceği üzere bundan böyle Ukrayna’da — Hunter Biden’ın doğrudan dahliyle — yürütülen askeri biyolojik laboratuvar çalışmalarına yönelik tüm haber ve paylaşımlara, çok daha seri bir şekilde bloke konulacak.