Nijer darbesi: Büyük Afrika savaşının arifesinde
Fransa'nın Sahel'den kovuluşu ve Nijer'deki darbeye dair "bilinse fena olmaz"lar
Nijer’deki darbenin yol açtığı kriz, buranın ötesine de yayılmaya başlıyor. Bölgede büyük bir savaşın gelmekte olduğu hissiyatı git gide güçleniyor. Bazı bölge ülkeleri devrik cumhurbaşkanının görevine geri dönmesi için ültimatomlar verirken, Burkina Faso ve Mali gibi ülkeler Nijer’in içişlerine karışmamaları konusunda sert uyarılarda bulunmuş.
Al Jazeera’nin haberine göre Nijer’in komşuları, görevden alınan Cumhurbaşkanı Muhammed Bazoum’u yeniden göreve getirecek herhangi bir müdahalenin kendilerine karşı bir “savaş ilanı” olarak görüleceğini söylüyor.
İki ülke tarafından yapılan açıklama şöyleydi: “Burkina Faso ve Mali’nin geçiş hükümetleri, kaderlerini mutlak bir sorumlulukla kendi ellerine almaya ve tarih karşısında egemenliklerini tam anlamıyla üstlenmeye karar veren Nijer halkıyla kardeşçe dayanışma içinde olduklarını ifade eder. Nijer’e dönük muhtemel askeri müdahale Burkina Faso ve Mali’ye karşı savaş ilanıyla eşdeğer olacaktır.” Açıklamada bunun da “tüm bölgeyi istikrarsızlaştırabilecek feci sonuçlara” yol açabileceği vurgusu yer bulmuş.
İki komşu ülke ayrıca “Nijer halkı ve yetkililerine karşı gayri meşru, kötü niyetli ve insanlık dışı yaptırımlar uygulamayı reddettiklerini” belirtmiş.
Nijer’de eski cumhurbaşkanlığı muhafızları şefi General Abdourahmane Chiani’yi devlet başkanı olarak atayan subaylar, Cumhurbaşkanı Bazoum’u kötü yönetim ve El Kaide ve IŞİD’in oluşturduğu güvenlik tehditleriyle mücadele biçiminden duyulan memnuniyetsizlik nedeniyle devirdiklerini iddia ediyor.
Batı ve Orta Afrika’da üç yıldan kısa bir süre içinde gerçekleşen yedinci askeri darbe olan iktidarın ele geçirilmesi Afrika Birliği, ABD, BM, AB ve tüm mafya elebaşları tarafından derhal kınandı. Uçuşa yasak bölge uygulayan ve Nijer’in kamu ve özel bankalardaki varlıklarını donduran bölgesel Batı Afrika bloku ECOWAS, ayrıca gözlemcilerin Nijerya’nın başkenti Niamey’deki evinde tutulduğuna inandığı Bazoum’a iktidarı geri vermek için güç kullanımına izin verebileceğini duyurdu.
Burkina Faso ve Mali’nin yanı sıra, hükümeti darbeyle kurulan Gine Devlet Başkanı Mamadi Doumbouya da “askeri müdahale de dâhil olmak üzere ECOWAS tarafından önerilen yaptırımlara karşı olduğunu” ifade etmiş.
ECOWAS’a gelince, bu ittifakın askeri müdahalelerle dolu bir mazisi var. İttifak 1990’larda Liberya’ya Afrika’nın en kanlı çatışmalarından biri olan iç savaş sırasında Nijerya’dan barış gücü göndererek müdahale etmişti. ECOWAS, 2017 yılında da Gambiya’da yeni devlet başkanının selefi Yahya Jammeh’in iktidar devrini engellemesini önlemek için müdahalede bulundu ve Gana, Nijerya ve Senegal’den yaklaşık 7 bin asker ülkeye gelmişti.
Nijer’deki darbenin Fransa’nın fiili sömürgesine tehdidi ve Paris aleyhtarı protestolar salı günü Fransız ve Avrupa vatandaşlarının Nijer’den tahliye edileceğini duyurmasıyla neticelendi. Karara gerekçe olarak Niamey’deki Fransız Büyükelçiliğine yönelik son eylemler gösterildi. Fransa Dışişleri Bakanlığı, Nijer’in hava sahasının kapatılmasının aynı zamanda “yurttaşlarını ülkeyi kendi başlarına terk etme imkânından mahrum bıraktığını” açıkladı.
Sahel’deki Fransız varlığı ve M62 hareketi
Nijer'deki 1500 kadar askerine insansız hava araçları ve uçaklarla destek verdiği bildirilen Fransa, iki askeri üste 1100 askeri daha bulunan ABD ile birlikte, pazar günü askeri müdahale tehdidinde bulunan ECOWAS’a destek veriyor.
Eski CIA analisti Cameron Hudson, Çad Devlet Başkanı Mahamat Idriss Déby’nin “Nijer’de olası bir müdahale gücünün planlanmasına/liderliğine yardımcı olmak üzere, en yakın ve en kabiliyetli güç olarak kuvvetlerini ödünç vermeyi teklif ettiğine” dair bir “spekülasyondan” da söz etmiş. Bu arada General Deby, babası ve eski devlet başkanı Idriss Deby’nin Nisan 2021’de darbeyle iktidarı ele geçirmişti.
Nijer’de “ilk demokratik geçiş” olarak tanımlanan sürecin ardından Nisan 2021’de göreve gelen Bazoum, güvenlik güçleri protestoları bastırırken ve usulsüzlük suçlamaları nedeniyle yüzlerce kişiyi tutuklarken 10 gün boyunca interneti kapatmıştı.
Aynı yılın kasım ayında, protestolarda Fildişi Sahili’nden Mali’ye gitmekte olan bir Fransız ordu konvoyunun önü kesilmişti. Fransız askerleri ve konvoya eşlik eden Nijer jandarmaların ateş açması ve göz yaşartıcı gaz kullanması sonucu iki Nijerli öldü ve 18 kişi yaralandı.
Mali’de Fransız birlikleri, benzer şekilde iki darbeyle iktidarı pekiştiren askeri cuntanın ayrılmalarını talep etmesinden altı ay sonra, Ağustos 2022’de geri çekilmişti. Mali’den 2 bin 400 askerin çekileceğini duyuran Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, o dönemde Fransa’nın Sahel’deki harekatının “kalbinin” artık Mali’de değil Nijer’de olacağını söylemişti. BBC’ye göre Bazoum, “Batı’nın kilit müttefiki” imiş. Afrika Stratejik Araştırmalar Merkezi’ne göre Barkhane Harekâtının başlangıcından 2022 ortalarına kadar Sahel’de IŞİD ve El Kaide’nin karıştığı şiddet olayları neredeyse üç katına çıktı. Bu başarısızlık siciliyle Macron, Kasım 2022'de harekâtı sona erdirdi ama Nijer, Çad ve Burkina Faso'da yaklaşık 3 bin askerin kalacağını duyurdu.
Aynı yılın ağustos ayında 15 sivil toplum örgütü bir araya gelerek “M62: Kutsal Halkın Egemenliği ve Onurunun Korunması Birliği” adı altında bir araya gelerek Fransız ordusunun Nijer’deki varlığına karşı kampanya başlattı. DW’nin haberine göre M62 hareketinin koordinatörü Abdoulaye Seydou, Barkhane Harekâtı kapsamında konuşlandırılan Fransız birliklerinin “teröristlerden çok sivilleri öldürdüğünü” söylemişti.
Eylül 2022’de M62’nin öncülük ettiği protestoda Thomas Sankara’nın resminin bulunduğu bir tişört giyen Seydou, AFP’ye şunları açıklamıştı: “Fransız karşıtı sloganlar var çünkü egemenliğimize yabancılaşan ve Sahel’i istikrarsızlaştıran Nijer’deki Barkhane gücünün derhal ayrılmasını talep ediyoruz.”
2014 yılından itibaren Barkhane Harekâtı, 2013 yılında Mali’de başlatılan Serval Harekâtının Sahel çapında genişletilmiş haliydi. Barkhane’nin amacı, NATO’nun Libya müdahalesinin sonunda peyda olan İslamcı örgütleri yenmekti. Barkhane en güçlü olduğu dönemde Mali, Nijer, Çad, Burkina Faso ve Moritanya’da konuşlanmış 5 bin 500 Fransız askerinden oluşuyordu.
Uranyum
Fransa ve Almanya’nın Mali’deki harekâtı, her şeyden önce komşu ülke Nijer ile ilgiliydi. Basitçe söylemek gerekirse, Nijer dünyanın en büyük uranyum üreticilerinden biri ve küresel rezervler listesinde en üst sıralarda yer alıyor.
Öte yandan Fransa, yüksek nükleer enerji payıyla dünyanın en büyük ikinci uranyum tüketicisi. Ve Fransız uranyumunun büyük bir kısmı Nijer’den geliyor. Burada uranyum madenciliği devlete ait Société du Patrimoine des Mines du Niger (SOPAMIN) şirketinin kontrolünde.
Bu şirket Nijer devletine ait ve maden çıkarma lisanslarını en önce hisse sahibi olduğu diğer şirketlere veriyor. Ancak bu şirketlerin neredeyse hiçbirinde en büyük hissedar kendisi değil, yabancı yatırımcılar. Ve şans eseri, bunlar büyük ölçüde Fransız şirketleri, özellikle de bir Fransız devlet şirketi olan Orano (ya da eski adıyla Areva).
Buradan bakarak yaşanan hadisenin sebepleri anlaşılabilir hale geliyor; Nijer’deki darbeye en büyük tepkinin Fransa’dan gelmesinin gerekçesi de aynı şekilde. İlgili numaranın bir adı var: PSA sözleşmeleri. Bu sözleşmelerde yabancı bir yatırımcı maden kaynaklarının çıkarılmasında “yardım” teklif eder. Yatırımının karşılığında da madencilik lisanslarının tamamını ya da en azından bir kısmını devreder. Örneğin Nijer’deki uranyumun çoğu Fransız ve diğer yabancı şirketlere ait oluyor ve Nijer’e kendi zenginliğinin sadece bir kısmı kalıyor. Böylece, maden kaynaklarının çıkarılmasından elde edilen kârlar ülkede değil, uluslararası şirketlerde kalıyor.
Darbe sırasında İtalya’da bulunan Nijer’in (eski) başbakanı Ouhoumoudou Mahamadou’nun ECOWAS’ın işgal tehdidine desteği ve AB’ye sadakat yemini de değinilmeyi hak ediyor.
“Bu gerçekten de [Fransız karşıtı duyguların] açıklanamaz bir şekilde yoğunlaşması. Bildiğiniz gibi, bu tür etkinliklere müdahale etmek isteyen küreselcilik karşıtları ve diğerlerinden oluşan bir ağ var. [...] Son gösteride gördüğünüz gibi, sanki Nijer başka bir ülke olmadan yapamazmış gibi başka bir ülkenin bayrağını dalgalandırdılar. Hem Fransa’nın çekilmesini istiyorsunuz, elçiliğine saldırıyorsunuz hem de başka bir ülkeden sizi kurtarmasını istiyorsunuz. Bu açıklanamaz bir durum.”
Bunu Nijer’in diğer ülkeler (Fransa ve AB) olmadan yapamayacağını savunan biri söylüyor, zira Fransız televizyonuna verdiği mülakattan bir başka bölüm özellikle açıklayıcıydı. AB ve IMF’den gelen mali yardıma atıfta bulunan Mahamadou şunları dile getirmiş:
“Eğer bu [Batı] desteğini reddederseniz harakiri yapmış olursunuz. Bize göre bu ülke için bir felaket olur. Bu bağlamda herkesi ülkenin çıkarlarını düşünmeye ve kişisel çıkarları bir kenara bırakmaya çağırıyoruz, zira bizim için her şeyden önce önemli olan Nijer’dir.”
Röportajda ayrıca ECOWAS’ın eski hükümetin yeniden göreve gelmesini sağlamak amacıyla Nijer’e karşı ilan ettiği yaptırımlar hakkında da yorumda bulundu:
“Nijer’in kırılganlığını biliyorum, ülkenin ekonomik durumunu biliyorum zira ben de Maliye Bakanıydım ve şimdi hükümetin başındayım. Bu ülke bu tür yaptırımlara dayanabilecek durumda değil. Ekonomik açıdan bir felaket olacak, sosyal açıdan da zira Nijer, ülkeyi büyük ölçüde destekleyen dost ülkeler ve uluslararası kurumlarla uluslararası ortaklığa büyük umutlar bağlıyor.”
Başbakan’ın Nijer’in maden kaynaklarının bizzat Nijer tarafından çıkarılıp işlenerek ülkedeki refahın artırılmasını sağlamak yerine AB’den gelen mali yardımları ve IMF’den alınan kredileri övmesi dikkat çekici. Nihayetinde Batı’dan gelen tüm “yardımlar” Nijer'in her türlü maden kaynağı bakımından bu kadar zengin olmasına rağmen dünyanın en yoksul ülkelerinden biri olmaya devam ettiği gerçeğini değiştirmemişti.
ECOWAS yaptırımlarının sonuçlarını Nijer için ekonomik ve sosyal bir felaket olarak nitelendirmesine rağmen Mahamadou, yaptırımları darbeye yanıt olarak doğru ve doğal bir adım olarak nitelendirerek destekliyor.
ECOWAS’ın Nijer’e olası askeri müdahaleye ilişkin açıklamaları üzerine başbakan, ECOWAS üyesi ülkelerin bu tür durumlar için özel bir güç oluşturma olasılığını değerlendirdiklerini belirtmiş:
“Bu tepkiden memnunuz, oldukça mantıklı zira bu hiçbir dayanağı olmayan gerekçesiz bir darbe. Normalde bir darbe siyasi, sosyal ya da ekonomik bir krizle gerekçelendirilir. Bugün Nijer bu durumların hiçbirinde değildir. Mevcut durum basitçe açıklanamaz.”
Nijer Başbakanı, eski sömürgeci gücünün televizyonunda, eski sömürgeci gücün nüfuzunu yeniden tesis etmek ve güvence altına almak için gerekirse anayurduna karşı savaş çağrısında bulunuyor. Hakikaten ibretlik bir manzara.
Yollar Vagner’e mi çıkıyor?
Şimdi Rusya-Afrika Zirvesi ile eş zamanı olarak gerçekleşen hadiseye dair Rusya’nın işte parmağı olduğu iddiaları geliyor. Ve Batı basınının Rus paralı asker şirketi Vagner’in darbede parmağı olduğu yönündeki iddialarına değinmek faydalı olabilir.
Nitekim Kremlin’in kullanışlı bir araç olarak Vagner’den caymamasının ana gerekçelerinin başında şirketin Afrika’daki kapsamlı operasyonları geliyordu. Vagner, Ukrayna’da en şiddetli muharebelerin yaşandığı Bahmut’ya bina bina çatışmalara katılırken bile Afrika’da görev yapmak üzere paralı asker almaya devam etmişti.
Nijer’de cumhurbaşkanlığı muhafızları Muhammed Bazoum’u derdest ederken Vagner’in patronu Yevgeniy Prigojin, Rusya-Afrika zirvesi marjında Afrika ülkelerinin liderleriyle pozlar veriyor. Ve Prigojin’in buradaki, bir sonraki işin ana hatlarının “açıkça çizildiği” yönündeki son beyanı tesadüfi görünmüyor. Görünüşe göre, bu “ana hatlardan” biri de Nijer’deki hadiseydi. Elbette bunlar tahmin düzeyinde.