Neo-Nazi cihadizminin ana arteri olarak Ukrayna: İntermaryum fikrinin tarihsel kökeni
2017 yılının mart ayında Kiev’de neo-Nazi Svoboda, Praviy Sektor, Ukrayna Milliyetçileri Kongresi, Ukrayna Milliyetçileri Örgütü, Ulusal Kolordu Hareketi [Azak Taburu’nun sivil kanadı] ve C14 grupları, ortak bir “manifestoya” imza attı.
“Ulusal Manifesto” adı verilen belgenin imza töreni, başkentteki Öğretmenler Evi’nde gerçekleştirildi.
Belge Svoboda’nın resmi web sitesinde yayımlandı. İçeriğinde öne çıkan birkaç madde şöyle:
— “Rusya ile diplomatik ilişkilerin kesilmesi,
— Donetsk ve Lugansk halk cumhuriyetlerinin resmen ‘Rusya tarafından işgal edilen topraklar’ olarak tanınması,
— Oligarklara karşı mücadele,
— Devlet Başkanı’nın [Pyotr Poroşenko] görevden alınması amacıyla hareket eden bir mekanizmanın oluşturulması,
— Tarım arazilerinin satışının yasaklanması ve ülkenin önemli işletmelerinin kamulaştırılması.”
“Ulusal Manifesto”nun iki önemli kısmı ayrıca vurgu yapılmayı hak ediyor:
— “Budapeşte Muhtırası’nın ihlaliyle bağlantılı olarak ulusal güvenliğin temeli olan nükleer kapasitenin yeniden tesis edilmesi hakkının iade edilmesi (s. 5),
— Merkezi Kiev’de olan tek bir yerel Kilisenin yaratılmasına katkıda bulunulması (s. 20).”
Ukrayna Ortodoks Kilisesi’nin bağımsızlığı, Svoboda’nın geleneksel politikasında yer alırken, nükleer silah edinme konusu Azak Taburu lideri Andrey Biletskiy tarafından çok daha uzun bir zaman önce dile getirilmişti.
Ukrayna Kilisesi’nin bağımsızlığı talebi Aralık 2018’de yerine getirildi, tüm tartışmalara rağmen. Fakat yeniden canlanan “Slav paganizmine” iman eden Azak ve C14 grupları için bu konu çok da önemli değildi.
Diğer yandan pratikte şizmatik Kiev Patrikhanesi’nin iddialarını da destekliyorlar.
Ukrayna Ortodoks Kilisesi’nin Moskova Patrikhanesi’nden ayrılması süreci, milliyetçilerin ittirmesiyle mümkün oldu.
Piłsudski ve İntermaryum projesi
İlk yazıda detaylandırmaya çalıştığım, Azak’ın amentüsü olan İntermaryum [denizler arası] projesi de manifestoda yer alan maddelerden:
“Ukrayna jeopolitiğinin yeni vektörünü oluşturma, Batı’ya ya da Doğu’ya değil, yeni bir Avrupa Birliği’nin oluşturulmasına yönelme zarureti.”
“İntermaryum”, Jozef Piłsudski’nin 1920 ile 1930 yılları arasında canlandırmaya çalıştığı jeopolitik fikre atıf yapıyor.
Ukraynalı neo-Nazilerin, bir yandan Doğu Avrupa’daki yönetici seçkinlerin Rus karşıtı tutumlarını, diğer yandan Batılı komşularında büyüyen ve Avrupa’yı parçalayan güçlü milliyetçi duyguları kullandıklarını ilan etmeleri dikkat çekici.
Son dönemde Azak saflarında yer alan, Brüksel’e düşman olan ve anavatanlarında Ukraynalılarla işbirliği içinde “gazi dernekleri” kuran birçok Hırvat ve Slovenin ortaya çıktığını da anımsatmak gerek.
2017’nin kasım ayında Polonya Ulusal Bellek Enstitüsü Başkanı Yaroslav Szarek wpolityce.pl portalına verdiği mülakatta, Polonyalılarla Ukraynalıları neyin birleştirebileceği sorusuna şu yanıtı veriyor: 1920 ve Simon Petliura.
Bu ne anlama geliyor? Petliura-Piłsudski birlikteliğine, daha önce Polonya Dışişleri Bakanlığı ve mevcut Başbakan Mateusz Morawiecki de atıf yapmıştı.
2018’in şubat ayında Rzeczpospolita gazetesinde Sovyet-Polonya savaşı hakkında bir başyazı yayımladı ve yine Piłsudski’nin Petliura ile Moskova’ya karşı birlik olduğu anımsatıldı.
Ve nisan ayının sonunda Gazeta Polska Codziennie, 1920’deki adımdan “büyük Polonya-Ukrayna siyasi projesi” diye bahsederek bir anımsatma daha yaptı.
Polonya’nın 1918’de bağımsızlığını kazanmasının ardından Józef Piłsudski sözgelimi federatif projenin lideri oldu. Buradaki fikir, Polonya’nın nüfuz alanını doğuya doğru genişletmek üzerine kuruluydu.
Proje başarısız oldu. Litvanya, Polonya’ya katılmayı bütünüyle reddetti ve Belarus’taki milliyetçi gruplar da Litvanyalıların izinden gitti.
Nisan 1920’de Petliura ile imzalanan anlaşma, “Piłsudski federasyonu”nun tek kısa vadeli başarısı oldu.
Piłsudski’nin İntermaryum anlayışı, bugün Azak Taburu’nun iman ettiği şeyle epey benzer. Tek fark, Piłsudski’nin bu hipotetik sınırlara Çekya, Slovakya ve güney Slavlarını dahil etme planı da vardı.
Bugün Varşova’daki devlet erkanı “İntermaryum” terimini kullanmaktan imtina ediyor; ancak Andrzej Duda, 2015’te Cumhurbaşkanı seçildiğinde Baltık’tan Karadeniz ve Adriyatik’e kadar uzanan bir ortaklık oluşturma fikrini göz önünde bulundurduğunu belirtmişti.
Ve iktidar partisi Hukuk ve Adalet’in (PiS) lideri Jarosław Kaczyński de Duda ile aynı görüşte.
Hatırlanacak olursa, Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik askeri harekatından birkaç hafta evvel Birleşik Krallık, Ukrayna ve Polonya ile üçlü ittifak kurduğunu açıklamıştı.
Brexit İngilteresinin, hem AB’yi paralize etmek hem de Rusya’ya karşı gürz olarak kullanmak üzere bu yeni “İntermaryum”un ardında esas güç olarak durduğunu düşünmek işten bile değil.