Kuzey Akım tahkikatı ve İsveç: Zaharova'nın makul soruları
Kuzey Akım-1’in iki hattı ve Kuzey Akım-2’deki A hattında 26 Eylül’de yaşanan sabotajın ardından İsveç eliyle yürütülen tahkikat sürecinde ters giden bir şeyler var.
İsveç, geçtiğimiz bir hafta boyunca sabotaj neticesinde patlamaların yaşandığı bölgeyi kordon altına alarak kendi başına soruşturma yürüttü ve delil topladı.
Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova, Stockholm’un yürüttüğü soruşturmada bir dizi tutarsızlık olduğunu söyleyerek bölgede İsveç’e ait savaş gemilerinin olduğunu söylemiş.
Zaharova’nın 20 Ekim’de düzenlediği basın toplantısının tercümesi şöyle:
“Gaz boru hatlarındaki patlamalardan sonraki ilk günlerde Batı ve Orta Avrupa, gerçek anlamını idrak etmeden ‘sabotaj’ kelimesini kullanmaya devam ederken biz Avrupa kıtasının kaderini belirleyen patlamalar, yıkım ve sivil altyapının yok edilmesini kastetmiştik.
‘Moskova’nın eli’, ‘Kremlin’in parmağı’ ve ‘Rus izi’ arayan Batılı gazeteciler, gemilerin yerini gösteren ticari bir gemi takip hizmetinden gelen verilere başvurdu. Orada bir Rus gemisi görülseydi ne olurdu hayal edebiliyor musunuz? Ben hayal edebiliyorum. Hatta çocuk programları, çizgi filmler ve reklamlarda bile borularda sızıntı olan yerde Rus gemilerinin bulunduğuna dair sansasyonel haberler yayarlardı. Rusya’nın ‘fail’ olmasının Rus gemilerinin hareketlerinin bu şekilde tespit edilmesinden daha iyi bir kanıtı olamazdı. Orada ‘tespit edilecek’ olan gemimizi alıp sudaki baloncuklarla ilişkilendireceklerdi ve birkaç korku hikayesi anlatacaklardı, hepsi bu. Bir neticeye varılacak ve kanıt temeli oluşturulacaktı.
Sorun şu ki İsveçli gazeteciler, bu yıl 22-25 Eylül’de meydana gelen patlamaların olduğu bölgelerde gemilerin hareketini tespit ettiler, ancak Rus gemilerini tespit edemediler. Onlar İsveç Donanmasına ait gemilerdi.
İsveç Donanması, gemilerinin bölgedeki mevcudiyeti ve deniz gözetimi hakkındaki bilgileri doğruladı, ancak hedef hakkında yorum yapmadı. Neden biliyor musunuz? Bunun ‘çok gizli’ bir bilgi olduğunu söylediler. Sivil altyapıda patlamalar oldu. ‘Tüm’ NATO, müttefik ülkelerin savunma bakanları toplandı ve hep bir ağızdan bu tesislerin korunması gerektiği hakkında konuştu. Stockholm, patlamalardan önce gemilerinizin orada ne yaptığını hâlâ söyleyemiyor mu? Bu gizli bilgi mi? Siz ciddi misiniz?
İsveçli tabloid gazete Expressen — ülkenin istihbarat teşkilatları da dahil olmak üzere devlet kurumlarından sık sık ‘gizli’ bilgiler sızdıran aynı gazete — İsveç’in münhasır ekonomik bölgesindeki patlamaların meydana geldiği bölgelerden birine yaptığı ziyaretle ilgili bir haber yayımladı. Gazetecilerin, Norveçli drone şirketi Blueye Robotics’ten uzmanlarla birlikte kendi imkanlarıyla denize açıldıkları ve Kuzey Akım-1 doğalgaz boru hattının tahrip olan bölümünün fotoğraflarını ve videolarını çekmek için su altı drone’u kullandıkları söyleniyor.
Haber, diğer şeylerin yanı sıra bölgenin şu anda İsveç ve komşu Danimarka makamları tarafından ne kadar sıkı kontrol edildiğini gösteriyor. Ayrıca haber, İsveç Sahil Güvenliğine ait uçakların tepede tur attığını, İsveç’in yakın mesafeden yaklaşan bir savaş uçağını ve ufukta görünen Danimarka’ya ait bir savaş gemisini gösteriyor.
Basın hürriyeti diyeceksiniz. Belki de İsveç kolluk kuvvetleri ve istihbarat teşkilatlarının suç mahallinin bu alanında neredeyse bir ay süren yoğun çalışmalarının ardından, güçlü kameralara sahip sıradan gazetecilerin girmesine izin verildiği gerçeğini görmezden gelirseniz.
Bu arada BM Deniz Hukuku Sözleşmesi uyarınca uluslararası suların bir parçası olan münhasır ekonomik bölgesi üzerindeki yetkilerini önemli ölçüde aşan İsveç hükümeti, patlamanın yaşandığı alana erişimi, ‘olay yerinde incelemeye ihtiyaç duyulduğunu’ belirterek bir haftadan fazla bir süre boyunca kısıtladı. Dalış ve dalgıçların kullanımına özel bir yasak getirildi.
Bölgeye tüm erişim kısıtlamaları artık kaldırıldı. Bununla beraber İsveç kolluk kuvvetleri ve istihbarat teşkilatlarının teftiş materyallerini sınıflandırdığı, bazı somut delillere el koyduğu ve soruşturmanın bulgularını Rusya şöyle dursun, AB ortaklarıyla bile paylaşmak istemediği bildiriliyor.
İsveç hükümetini anlamıyorum. Kural olarak, her zaman her şeyi bilir ve sonuçlarının sonuçlarını ilk paylaşanlardan biridir. Derinlerde neler olduğunu ve bundan kimin sorumlu olduğunu hemen öğrenen İsveç Dışişleri Bakanı Linde’nin yaptığı açıklamayı hâlâ hatırlıyorum. Bakanın bizlerle, bu altyapının sahipleri, ortak sahipleri ve elbette içinden pompalanan gazın sahipleri ile bu bilgileri paylaşmasına engel olan nedir? Kimseye göstermek istemeyecek kadar gizli ne buldunuz? Bu NATO’nun bir çeşit her şeyi ortaya koyması mı? Elinize bir şey geçerse, bunu kimseye gösterme izniniz yok mu? Bu iş böyle olmaz. Ve biliyor musunuz? Saklayacak bir şeyiniz olduğuna dair imzanızı atıyorsunuz. Orada ne bulduğunuzu başka kimse göremez. Bu, orada yaşanan her şeyin ardında ‘kolektif Batı’nın olduğunu ispatlıyor. Hadiseden hemen evvel orada biten NATO gemileri, ‘kolektif Batı’, Batı rejimleriydi. 2015 yılında da benzer bir patlamaya neden olabilecek NATO mühimmatının bulunduğunu size anımsatmak isterim. Artık uluslararası topluma söylemeniz gereken her şeyi gizliyorsunuz.
İsveç hükümeti, Moskova’nın müşterek soruşturma teklifine yanıt vermedi, Sadece resmi olarak soruşturmanın yegane sorumluluğunun karar vermede ‘bağımsız’ olan İsveç Başsavcılığının sorumluluğunda olduğunu söyledi ki bu işin en komik yanı. Artık kolluk kuvvetlerinizin karar vermek için zamana, gizliliğe ve bağımsızlığa mı ihtiyacı var? Tüm ‘Noviçoklarda’, ‘Navalnıy’lerde’ ve ‘Skripal’lerde’ nasıldı? Başkalarını suçlayacak bir şeye [delile] mi ihtiyacınız vardı? Hayır tabi ki de değil. Hemen mikrofonlara koştunuz ve her zamanki gibi her şey için bizi suçladınız. Kolluk kuvvetlerinin bağımsızlığı, kanun ve düzen hakkında konuşmaya vaktiniz olmadı. Bizi derhal suçlamanız gerekiyordu.
İsveç hükümeti, Avrupa’nın güvenliği açısından hayli önemli bir konuda Rus tarafıyla yapıcı diyaloğu açıkça sabote ediyor. Neden? Niye? Çünkü saklanacak bir şey var.
Soru şu; Stockholm neyden korkuyor? Bazı İsveçli patronların ve yeni müttefiklerin tüm delilleri yok etmek için zamanları olmamasından mı korkuyorsunuz? Aynen öyle görünüyor.
İsveç’in tüm bu ‘oyunları’ giderek daha önemli durumları örtbas etme ve alternatif soruşturmalar için bilgi ve fırsatların yayılmasını sınırlama arzusuna benziyor. Alternatif soruşturmalar, farklı neticelere varan soruşturmalar değil, ilgili tarafların her birinin uluslararası hukuk normları da dahil olmak üzere kendi ulusal mevzuatları çerçevesinde yürütmesi gereken soruşturmalardır.”