Kârlı bir endüstri olarak Kremlinoloji ve "oligarklar"
Anglo-Amerikanlar, Rusya’yı analiz etmede hiçbir zaman şimdiki kadar maharetli olmamıştı. Bir düşmana karşı uzun bir zaman boyunca verilen savaş, insana belli bir temkinlilik kazandırabilir. Fakat savaşta kimin kazanıp kimin kaybedeceği konusunda tecrübe önemsiz bir detay.
“Kremlinoloji” savaş dönemi ürünlerinden biriydi ve savaş sahasında istihbarat toplama ve askeri teçhizat üretimi gibi hedefler üzerinde tek başına etkili olacak türden bir araç değildi.
Fakat bir yandan silah endüstrisi ne kadar kârlıysa, “Kremlinoloji” de o kadar kârlıydı ve erbapları yıllardır büyük paralar kaldırıyor. Diğer yandan Kremlinologların uzun vadeli tahminlerde başarısız olmaları kaçınılmaz bir durumdu. Meydana gelen hadiselerin altta yatan nedenlerini ya da eğilimleri analiz etmede başarısız oldular ve hiçbir tahminleri tutmadı.
1991’den itibaren Kremlinologların yerini gazeteciler aldı. Bunlar özellikle Londra, New York ve Washington basınında ya da aynı tornadan geçme The Moscow Times ve Meduza gibi muhalif Rus gazetelerinde iş yapıyor.
“Rus oligarklar” konusuna ihtimam gösteriyorlar, bu bilinen bir şey. Ancak aradan geçen 30 yıl sonra hâlâ düzeltemedikleri bir hataları var. Pulitzer ödülü kovalayan yavru gazeteciler, zamanında “oligarkların” yepyeni bir fenomen olduğunu iddia ettiler ya da öyle zannettiler. “Oligark” yeni bir kavram sayılmazdı ve bunların sadece Rus kimliği taşıyor olduğunu sanmaları, aptallığın dik alasıydı. Ida Tarbell’in yazdığı Standard Oil’in Tarihi çok çabuk unutulmuş. Yerküre üzerindeki en kallavi gazetecilik ve siyaset bilimi okullarının mezunları, lazer tutulan kediler gibi bu konuya odaklandılar.
Rusya hakkında ABD’deki hakikate yakın tek inceleme Woody Allen’ın Aşk ve Ölüm filmi olabilir. Napolyon’un Moskova’ya ilerleyişi sırasında geçen hikayede Allen’ın oynadığı karakter, taşralı bir toprak sahibinin çelimsiz üçüncü oğlu ve kardeşlerinin peşinden Rus ordusuna katılma ve Fransızlarla savaşma konusunda isteksiz olan Boris Dmitriyeviç Gruşenko.
“Napolyon kazansa ne olur, kazanmasa ne olur?” Boris, Çar I. Aleksandr’ın yerini Napolyon’un almasının çok da kötü olmayabileceğini söyleyerek sorar. Boris’e hayretle bakan bir grup Rus subayı da şu cevabı verir: “Burnuna ağır kremalı soslu Fransız yemekleri dayansın ister miydin?”
Batılı ülkelerin Moskova’daki büyükelçilikleri tarafından ceplerine para konan ya da New York, Londra gibi lokasyonlardan yazan Batılı gazetecilerin sıkıntısı Boris’inkiyle aynı. “Bir tiranın yerini başka bir tiranın aldığını” iddia ediyorlar; onlara göre aralarındaki tek fark, Rusların en azından 1998’e kıyasla daha iyi besleniyor olması.
Rusların Putin’i kabul etmelerinin iyi beslenmeleriyle yakından ilgili olduğuna şüphe yok. Ancak daha şaşırtıcı olan, belli bir süre boyunca Putin’in seçmenler arasındaki güven düzeyinin genel manada onaylanmadan daha yüksek olması.
Başka bir deyişle Ruslar, Putin’in gelecekte şu an olduğundan daha iyisini yapmasını bekliyordu. Bugün ise seçmenlerin Duma’daki Kremlin taraftarı partilere olan desteğinin azalması ve Kremlin’i meşgul eden acil sorunlardan biri olarak Rusya Federasyonu Komünist Partisi’ne (RFKP) desteğin artması, Rus seçmeninin Putin’in “daha iyisini yapabileceğine” inanmadığının işareti.
Rus halkı “oligarklara” karşı Putin’i, siyasi iradesine itimat ederek destekliyor, temel kaygıları yağmacı sermayedarların [ya da Batı terminolojisiyle “oligarkların”] Putin’i parmağında oynatması. Putin’in canlı yayında Oleg Deripaska’ya fırça atmasının üzerinden çok zaman geçti. Ve halk, halihazırda Putin’in, ipleri tamamen sermayedarlara vermesi ihtimaline karşı tedbiren sol muhalefeti destekliyor.
Ezcümle, Rusya’daki siyaset kurumunun bu güç dengesi üzerine kurulu olduğu söylenebilir. Ve seçimlere, usulsüzlük karıştırılması tehdidi ortadan kalktığından beri düzenli bir katılım mevcut.
Yeltsin’in başarısızlığı Putin için fırsattı. Ama Yeltsin “düşmedi”. İstifaya ikna edildi. Bu yetki devrinin şartları, “oligark” olarak tanımlanan zengin ve siyasi nüfuza sahip kişilere Kremlin’in bekasında ortak garantör ve teminat sahibi statüsü verilmesi anlamına geliyordu.
Putin ilk döneminde kendine, Kremlin’i açıktan tehdit eden Vladimir Gusinskiy ve Boris Bezerovskiy gibi iki kolay hedef seçti. Kibir ve aptallıkları ağır bastı, Putin’in kendilerini kurtarması fırsatını da teptiler.
Rus ekonomisine sektör sektör bakıldığında, “oligarklar”, devlet politikasını şekillendirebilmek ve Putin’i parmaklarında oynatabilmek şöyle dursun, daha kendi servetlerini bile devletin korumasına sokamadılar. Silah ticareti, demiryolları, limanlar, denizcilik, votka üretimi, gümrük tahsilatı, et ithalatı ve elmas ticaretinde bir dönem gırla giden yolsuzluk kısmen temizlendi.
Aşk ve Ölüm’ün doruk noktasında Gruşenko, Napolyon’a yönelik bir suikast planına karışır. Kurnaz Fransızlar onu bir dublörle kandırırlar ve her halükarda Gruşenko, onu öldürecek kadar cesur değildir.
Gruşenko yakalanır ve idama mahkum edilir. Gruşenko, Tanrı’nın bir meleğinin son anda affedileceğini söylemek için ortaya çıkacağına inanır, ancak bu olmaz. Avukatı, infazın bir saat ertelenmesini sağlar ama Gruşenko nihayetinde infaz edilir.
1995’ten 1998’e kadar Financial Times’ın Moskova muhabiri olarak görev yapan Kanadalı Chrystia Freeland, oligark dediği adamların isimlerini vermek dışında hiçbir şey anlatamadı, sadece onlara ne kadar yaklaşabildiğini kanıtlamak için nasıl göründüklerini tarif etti.
Freeland, 2000 yılında çıkan “Sale of the Century” kitabında, “Oligarklar, 100 bin dolarlık kol saati takarlar ve eşleri, 100 bin dolarlık kürk mantolar giyerler” diye yazıyor. Şöyle de devam ediyor:
“Zırhlı Mercedes ve Jeep konvoylarıyla gezerler, küçük koruma orduları çalıştırırlar ve birden fazla evleri vardır. Hayrını gördükleri politikacıya doğum günü hediyesi olarak sizin ya da benim arkadaşlarımıza kart göndermemiz kadar gelişigüzel bir şekilde 1 milyon dolar verirler”.
Chrystia Freeland, yakın zamanda çok konuşulduğu için bu örneğe başvurdum ama o dönem, New York ve Londra basınının tüm muhabirlerinin Rus zenginleriyle alakalı yorumları Vogue dergisi köşesi kıvamında. Bakan görür.
Ve sanki bu yağmacı sermayedarlar sadece Rus topraklarında var. “Oligarkları”, küresel kapitalizmin merkez üssü ABD’deki muadilleriyle kıyas etsek mesela, aralarındaki boyut farkı, Güneş ile Dünya arasındaki boyut farkı gibi kalır.