"İşgal"
Sorgulanmayan bazı şeyler var…
Batı’da NATO’nun Ukrayna’da uzun süredir üsler kurduğu haber yapılmıyor. Yapılsa da NATO’nun formülasyonları benimsenerek “eğitim misyonlarından” söz ediliyor.
Yecüc mecücleri eğitmiyorsanız bu kadar askere ihtiyacınız yoktur; şimdiye kadar binlerce NATO askeri, “eğitim misyonu” adı altında Ukrayna’ya gönderildi. Ki bu, Minsk Anlaşması ile de çelişiyor. Zira anlaşmanın 10. maddesi açık biçimde, “tüm yabancı silahlı unsurların, askeri teçhizatın ve ayrıca paralı askerlerin çekilmesini” şart koşuyor.
Rusya, Kiev yönetiminin NATO’ya kabulünün kendisi açısından kabul edilemez olduğunu zaten yıllardır duyuruyor. Ve bu red için makul gerekçeleri var; Ukrayna’ya nihayetinde Amerikan nükleer füzeleri konuşlandırıldığında, bunların Moskova’ya ulaşma süreleri sadece birkaç dakika alacak.
Moskova, son birkaç yıldır “güvenlik garantileri” konusunda eskisinden çok daha fazla açıklama yapıyor. İstenen teminatlar, Kiev’in NATO üyelik süreci, Amerikan uçakları ve nükleer silahları bir kenara, NATO birliklerinin de bu ülkeyi terk etmesi yönünde.
Tüm bunlara rağmen Ukrayna’da NATO manevrası olmayan tek gün yok.
Yani Rus üst düzey yetkililerindeki bu aşırı birikmişliğin nedeni belli.
Diğer yandan Minsk Anlaşması’nın kim tarafından nasıl dinamitlendiğine bakmak için çok da geriye gitmeye gerek yok. Almanya ve Fransa, geçen ekim ayında Ukrayna üzerinden Normandiya formatında toplantı çağrısında bulundular; ancak Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov ile diplomatik yazışmalarda da ilk defa anlaşmanın uygulanmasını reddettiklerini ifade ettiler.
Haliyle Lavrov, Minsk Anlaşması’nın cenaze törenine katılacak değildi. Daveti reddetti. Sonra Almanya ve Fransa’nın dışişleri bakanları basının karşısına çıkıp Moskova’nın müzakereyi elinin tersiyle ittiğini iddia etti.
Rusya Dışişleri, burada incelikli bir manevrayla diplomatik yazışmaların tam dökümünü yayımladı ve yalancının kim olduğunu ve kimlerin Minsk Anlaşması’nı uygulamak istemediğini ifşa etti.
Batı’ya Rusya’yı bu şekilde karalama fırsatı vermemek için Moskova, Washington ile müzakereleri yarı-kamusal bir şekilde yürüttü ve kendi tekliflerini ilk kamuoyuna açıklayan taraf oldu.
Ardından ABD ve NATO, nihayet ocak ayı sonlarında Moskova’ya yanıt verdi ve bu yanıtlar İspanyol El Pais gazetesine sızdırıldı.
Batı medyası pek çok şeyi gizli tutsa da en azından tüm dünya hakikatte ne olduğu hakkında bilgilendirildi.
ABD’nin yanıtında Moskova’yı büyük ölçüde endişelendiren temel meseleler hesaba alınmadı.
Dolayısıyla, bir şey aniden Ruslar için çok acil hale geldi…
Rusların tutumuna katılmak zorunda değilsiniz, Rusların Ukrayna’da yaşananlardan ötürü kendilerini neden tehdit altında hissettiklerini anlamak zorunda da değilsiniz.
Ama uluslararası siyasetin konusu budur, tıpkı özel hayatta olduğu gibi: Sorunları ancak karşınızdakinin kaygılarını ciddiye alarak çözebilirsiniz. Biri diğerinin kaygılarını görmezden gelirse, o zaman çatışma kaçınılmaz olur.
Ve açıkçası tüm savaşların da mevcut savaşın da nedeni bu.
Herkes NATO’yu barış güvercini ve Beyaz Saray’ı barışın tecessümü olarak düşünmekte özgürdür, ancak burada Rusya’ya varoluşsal bir tehdidin yaratıldığını kimse inkâr edemez.
Sadece şu basit soru sorulmalı: ABD, kendisini hasım olarak gören ve bunu açıkça dile getiren bir ülkenin nükleer silahlarını Washington’a, New York’a veya San Francisco’ya 4 dakikalık varış mesafesine konuşlandırmasına izin verir miydi?
Rusya’nın tek alternatifinin askeri müdahale ve bu tehdidi ortadan kaldırmak olduğu şeklindeki açıklamasıyla da hemfikir olunmayabilir.
ABD ve NATO, NATO üyeliği veya NATO birliklerinin Ukrayna’ya konuşlandırılması konusunu müzakere etmeyi bile reddetti. Ve Ukrayna’da üsler inşa etmeye, ülkeye asker göndermeye ve askeri üsleri NATO standartlarına göre dizayn etmeye başladılar bile.
Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy’in 19 Şubat’ta Münih Güvenlik Konferansı’nda Moskova’yı açıkça nükleer silahlarla tehdit ettiğini, Putin’in hemen ardından 21 Şubat’ta Donbass cumhuriyetlerini tanıdığını ve 24 Şubat’ta askeri harekat emri verdiğini düşünürsek, zamansal bir bağlantı da ortaya çıkıyor. Yani harekat, çok önceden planlanmış gibi görünmüyor.
Belki de Zelenskiy’in Münih’teki açıklamaları ve Ukrayna’ya silah taşıyan ABD ve Britanya kargo uçakları Putin’in müdahale kararı vermesine neden oldu.
Kuşkusuz Rusya, süreç tıkanmışken daha ağır adım atacak ya da havadaki kalın sis tabakasının dağılmasını 1-2 ay bekleyecekti.