Hartum'da silah sesleri
"Burhan ve Hemedti arasında bir çatışmanın kaçınılmaz hale geldiği düşünülüyordu. Ve öyle de oldu. Uzun süredir yolda tekmelenen teneke kutu duvara çarptı."
Çevirmenin notu: On yıllardır mütemadiyen savaşın patlak verdiği Sudan, Arap dünyasında en çok askeri darbe yaşanan ülke konumunda. Ülkede 2018 yılında bir askeri darbe daha gerçekleşti; bu darbe, Katar ve Türkiye ile yakın bağları olan ve Mısır’dan kaçan Müslüman Kardeşler elemanlarına sığınma veren Ömer el-Beşir’e karşı Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri tarafından açıktan desteklenmişti. Darbede, geçmişte ülkenin batısındaki Darfur bölgesinde 2003’te yaşanan savaşta öne çıkan bednam Cancavid milislerinin ardılı olan Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) kilit bir rol üstlenmişti. Son günlerde Sudan’daki darbe yönetiminin ordusu ile HDK arasında çatışmalar patlak verdi ve halihazırda devam ediyor. Bugüne nasıl gelindiği ve Sudan’ın yakın tarihine dair iyi bir özet.
Hartum’da silah sesleri
Joshua Craze — New Left Review
17 Nisan 2023
15 Nisan’da Sudan’ın başkenti Hartum’da ülkenin yönetim konseyinin başındaki General Abdulfettah el-Burhan’a sadık Sudan Silahlı Kuvvetleri ile yardımcısı, diğer adıyla “Hemedti” [küçük Muhammed] olarak bilinen, Sudan tahtının Bonapartist talibi Muhammed Hamdan Dagalu’nun paramiliter güçlerini karşı karşıya getiren çatışmalar başladı. Başta Hemedti’nin HDK ya da Hızlı Destek Kuvvetleri olarak bilinen milisleri avantajlı görünüyordu. Birkaç hava üssünü ele geçirmeleri ve Hartum’un yerleşim bölgelerine konuşlanmaları Burhan için çetin bir kent savaşı harekatının habercisiydi. Ancak 16 Nisan’ın sonunda Sudan Silahlı Kuvvetlerinin üstün silah gücü kendini göstermeye başladı ve savaş uçakları HDK kışlalarını bombalayarak paramiliter gücü kentin etrafındaki mevzilerinden çıkardı. Sahadakiler için bile durumla ilgili pek çok şey belirsizliğini koruyor. Bir arkadaşımın bana yazdığı üzere size anlatabileceğim tek şey dumanın nereden çıktığı. Ekim 2021’deki darbe döneminin aksine internet hala çalışıyor ama bant daraltması var. Hakikatler, tamamı Facebook paylaşımları aracılığıyla iletilen iddialar ve karşı iddialarla örtülüyor.
Açık olan şey bu çatışmanın neden patlak verdiği. İki taraf arasındaki gerilim, 2022’nin aralık ayında sivillerin liderliğindeki bir hükümete geçişin ve 2021’in ekim ayından beri Sudan’ı yöneten askeri cuntanın gidişinin önünü açması beklenen, Çerçeve Anlaşma olarak tabir edilen mutabakatın imzalanmasından bu yana artmaktaydı. Anlaşma, tüm zorlu meseleleri bir kenara itti. En önemlisi de Burhan’ın iki yıl, Hemedti’nin ise on yıl sürmesini istediği bir gelişme olan, HDK’nin orduya entegrasyonunu çözmedi. Başlattığı siyasi süreç hem son derece muğlak hem de tümüyle gerçeklikten uzak olma gibi az rastlanan bir niteliğe sahipti. Büyük ölçüde uluslararası tüketim için oluşturulan bir zaman çizelgesine göre, elde edilmesi aylar sürecek hassas uzlaşmaların haftalar içinde gerçekleşmesi bekleniyordu. Bu talepler iki taraf arasındaki gizli gerilimi artırdı ve HDK’nin Sudan ordusunun uzun süredir destekçisi olan Mısır’ın müdahalesini beklemesine yol açtı. Hemedti, Ramazan ayının başında güçlerini Merowe hava kuvvetleri üssünün yanına konuşlandırarak mevcut çatışmalar için katalizör sağladı.
Ordu ile HDK arasındaki çekişmenin kökenini anlamak için Sudan devletinin kuruluşuna kadar geri gitmek gerek. Sudan’ın ilk iç savaşı 1955 yılında, İngiliz İmparatorluğu’ndan bağımsızlığını kazanmasından bir yıl önce başladı. Sömürgelikten sonraki çekişmeler, Hartum ve civar kentlerde birkaç ailenin egemen olduğu kıyıdaş bir elitin, işgücü ve kaynaklarını sömürdükleri ülkenin çok etnikli çeperlerine karşı savaşan sömürge yönetiminin çizgilerini takip etti. Bir iç savaşı [1955-1972] kısa süre sonra öbürü [1983-2005] izledi. 1980’lerde borç krizi Sudan’ı iflasın eşiğine getirdi ve Hartum, ordusuna ödeme yapmakta zorlanırken çatışmalar ülkenin sınırlarında, büyük ölçüde güneyde devam etti.
Bu pek umut vaat etmeyen temeller üzerine, 1989’da darbeyle iktidarı ele geçiren ve o zamanlar bir ordu tuğgenerali olan Ömer el-Beşir, kalıcı bir yönetim biçimi inşa etti. Çeperlere hizmet götürmek yerine Sudan’ın pek çok etnik grubunu birbirine düşürerek ucuza bir karşı ayaklanma yürütmek için milisleri kullandı. Kamuyu özelleştirerek, rejimini darbeye karşı korumak için çoğalttığı ve parçaladığı güvenlik teşkilatları tarafından yönetilen derebeyliklere böldü. Güvenlik organlarından sadece birkaçını saymak gerekirse, Sudan ordusu kısa süre içinde Ulusal İstihbarat ve Güvenlik Teşkilatı ile rekabete girdi ve daha sonra Hemedti’nin HDK’si ile mücadele etmek zorunda kaldı. Bu güçlerin her biri kendi ekonomik imparatorluğunu kurdu. Sudan ordusu inşaat firmaları, madencilik hizmetleri ve bankalar işletirken HDK, altın madenciliği ve kazançlı paralı askerlik hizmetlerinin kontrolünü ele geçirdi.
Beşir, Sudan kentleriyle Faustvari bir anlaşma yaptı; ucuz mallar ve ithalatı çevre bölgelerde üretilen kaynakların satışından elde edilen, döviz gerektiren yakıt ve buğday karşılığında ülkenin kenar bölgelerindeki teröre göz yumdu. Petrol 1999’da büyük ölçüde Güney Sudan’dan akmaya başlamıştı. Petrol satışından elde edilen gelir kentlerdeki tüketimi karşılıyor ve Beşir’in merkezinde olduğu, güvenlik güçleri ve siyasetçilerden oluşan hantal koalisyon adına baş iş bitirici olarak çalışan makinenin çarklarını yağlıyordu. Kenar bölgeler kendi kaynaklarını kontrol edebilseydi, bu makine kaçınılmaz olarak duracaktı. Dolayısıyla çıkarları yapısal olarak merkezin — coğrafi bir antagonizma olarak ifade edilen sınıf ilişkisi — çıkarlarına zıttı.
***
2003 yılında Sudan’ın güneyindeki savaş sona ererken Darfur’da yeni bir savaş patlak verdi. Beşir, milis güçlerinin güneyli bir isyancı güce karşı savaştığı güneyde kullandığı numarayı tekrarlamaya ve Darfur’un Arap topluluklarını Arap olmayan isyancılarla savaşmaları için silahlandırmaya karar verdi. “Cancavid” [atlı şeytanlar] olarak adlandırılan bu milisler kısa sürede on binlerce kişiden müteşekkil bir kuvvete dönüştü ve hem Darfuri isyancılara hem de sivillere karşı gaddar bir savaş yürüttü. Bu savaş, Hemedti’yi yaratacak olan savaştı. Hem Çad’da hem de Darfur’da yaşayan Rizeygat Araplarının küçük Mahariya aşiretinden gelme bir deve tüccarı olan Hemedti, kısa sürede 400 kişilik bir kuvvet toplayarak savaş ağası haline geldi. 2007’de kısa bir süreliğine isyancı oldu ama bunu yalnızca hükümette daha iyi bir pozisyon elde etmek için şiddete başvurarak yaptı. Beş yıl sonra Beşir’in Cancavid’ler üzerindeki kontrolü zayıflayınca Hemedti kendisini Sudan’daki isyanlara karşı savaşabilecek kişi olarak sundu ve Cancavid’in büyük kısmını bünyesine katarak yenice kurulan HDK’nin başına geçti.
Hemedti Beşir’e yakınlaştı ve kısa sürede onun seçilmiş celladı oldu. Beşir’in Hemedti’yi çok sevdiği ve ona sevgiyle “himyati” [koruyucum] dediği söylenir. Fakat Hemedti, Darfur’daki isyancı hareketleri bir dizi yenilgiye uğratırken Beşir rejimi de zorlanıyordu. Sudan hükümeti 2005 yılında uluslararası baskı altında güneyli isyancılarla barış anlaşması imzaladı ve güneyde bağımsızlık referandumu yapılacağı taahhüdünü verdi. 2011 yılında Güney Sudan, ayrılma lehine oy kullanarak Hartum’u petrol gelirlerinin yüzde 75’inden mahrum bıraktı. Dolar likiditesi olmayınca Beşir’in makinesi işlemez hale gelmeye başladı.
Rejim, Körfez ülkelerine toprak satarak ve altın madenciliğine girerek kaynaklarını çeşitlendirmeye çalıştı. Hemedti buna öncülük etti. HDK’nin başındaki pozisyonunu kendi ekonomik imparatorluğunu kurmak için kullandı, el-Cineyd adlı bir holding kurdu ve Sudan’ın en kârlı altın madenini devraldı. Tüm büyük şiddet girişimcileri gibi Hemedti de kısa sürede çıkarlarını genişletti ve HDK kuvvetlerini Emirlikler adına Yemen’deki Husilere karşı savaşmaları için paralı asker olarak gönderdi. Ayrıca Sahel’de göçmen geçişlerini organize etmeye — önce göçmenlerin ülkeden geçişini durdurarak [bir zamanlar AB tarafından finanse edilen bir girişimdi], sonra da aynı göçmenleri özgürlüklerini satın almaya zorlayarak — başladı. 2018 yılına gelindiğinde Hemedti, gayrimenkul ve çelik üretimini de içeren bir iş imparatorluğu yönetiyordu ve Beşir’inkine rakip bir patronaj ağı kurmuştu. Merkezde çok az kişi bundan hoşnuttu. Kıyıdaş siyasi elitler ve Sudan ordusu için Hemedti, çeperlerden gelen eğitimsiz bir gaspçıydı. Arap olmasına rağmen Sudan’ı uzun zamandır yöneten dar aile zümresinden gelmiyordu ve ekonomik imparatorluğu Sudan’ın askeri hakimiyetine doğrudan bir tehditti.
Beşir’in alternatif döviz kaynakları bulma çabalarına rağmen 2018 yılına gelindiğinde ekonomi ölümcül bir düşüşe geçmişti. Diktatör çaresizlik içinde buğday ve yakıt teşviklerini keserek Sudan kentleriyle yaptığı anlaşmayı bozdu. Protestolar ülkenin çeperlerinde başladı ve hızla ülke geneline yayıldı. Beyaz yakalı sendikaların çatı grubu olan Sudan Profesyoneller Derneği (SPD) öncülük etti ve kısa süre içinde Beşir’in istifasını istemeye başladı. Ocak ayına gelindiğinde muhalif siyasi partilerden oluşan gevşek bir koalisyonla Özgürlük ve Değişim Güçleri (ÖDG) adlı bir grupta birleşti.
Hartum’daki protestolar bir dizi direniş komitesi tarafından organize edildi ve rejimin şiddet ve baskısına karşı açık bir reddiye olarak karşılıklı yardımlaşma ve ücretsiz sağlık hizmeti sunan karnavalesk bir atmosfere sahipti. İsyan şiddetlendikçe Beşir’in Körfez’deki destekçileri tereddüt etti ve ordu giderek daha tedirgin hale geldi. Çeperlerdeki insanları öldürmek başka bir şeydi, çoğu askerlerin kendi ailelerinden gelen Hartum’un kentli gençlerini biçmek bambaşka bir şeydi. 10 Nisan 2019’da Beşir’in oturma eylemine ateş açma emri verdiği iddia ediliyor. Hemedti bu emri reddettiğini ve ertesi gün Beşir’in ortadan kaybolduğunu iddia ediyor.
***
Güvenlik güçleri Beşir’i devirerek kendi ekonomik imparatorluklarının kontrolünü ellerinde tutabileceklerini umuyorlardı. Bir an için askerler kahraman oldu ve Hemedti, kendisini her zaman bir yabancı olarak gören Hartum’da bir miktar halk desteği bile buldu. Ama bu kısa sürdü. Protestocular yeni bir askeri diktatör değil, sivil bir hükümet istiyorlardı ve dağılmak yerine Hartum’daki askeri karargâhın önünde bir oturma eylemi düzenlediler. Güvenlik güçleri zamana oynadı ve protestocuları yıpratabileceklerini umdu, ancak aylar geçtikçe ordu alarma geçti ve Sudan ordusu ve HDK sivil itaatsizliği bastırmak için ortak bir gerekçe bulacaktı.
HDK de dahil güvenlik güçleri 3 Haziran sabahı erken saatlerde oturma eylemini dağıtmaya çalıştı. Günün sonunda yaklaşık 200 protestocu ölmüş ve 900’e yakını da yaralanmıştı. Buna rağmen protestolar devam etti. Beşir’in iktidara gelişinin otuzuncu yıldönümü olan 30 Haziran’da bir milyon kişi cuntaya karşı yürüdü. Fakat muhalefetin siyasi liderliği nasıl ilerleneceği konusunda bölünmüştü. Birçok direniş komitesi 3 Haziran katliamının ordunun güvenilirliğini yok ettiğini ve onları iktidardan uzaklaştırmak için genel greve hazırlanma zamanının geldiğini düşünüyordu. Ama ÖDG, Suudi Arabistan ve BAE aracılığıyla ABD ve Britanya’nın baskısı altında olan ordu ile sivillerin yer alacağı bir geçiş hükümeti kurulması için müzakerelere başladı. 1 Temmuz’da SPD, genel greve kadar gidecek iki haftalık protesto planladığını açıkladı. Birkaç gün sonra ÖDG ordu ile sözlü bir anlaşma yaptığını duyurdu ve SPD rotasını değiştirdi.
Nihayet 2019’un ağustos ayında imzalanan anlaşmalarla ÖDG ordu ile bir geçiş hükümeti kurdu ama Sudan’ın uzak gelecekte çözülmesi gereken en önemli meseleleri ertelendi. Seçimler 2022’de yapılacak ve o zamana kadar ülke, başında Burhan ve yardımcısı olarak Hemedti’nin yer aldığı, eski BM ekonomisti Abdullah Hamduk liderliğindeki teknokrat kabineyi denetleyen, subaylar ve sivil siyasetçilerden oluşan egemenlik konseyi tarafından yönetilecekti.
Batı geç de olsa Sudan’ın bağımsızlık mücadelesiyle ilgilenmeye başladı. Söz konusu olan bölgesel yeniden yapılanma — Sudan İsrail ile ilişkilerini normalleştirecekti — ve ülke ekonomisinin reforme edilmesiydi. Devrimden sonra Hartum’un klimalı kafelerini işgal eden diplomatları ve Dünya Bankası yetkililerini dinlemek, Tarihin Sonu’na geri dönmek demekti. Onlara göre demokratik bir ütopya kemer sıkma ve teşviklerin kaldırılmasıyla gelecekti. Hamduk’un kabinesi, Beşir’i alaşağı eden devrimin sosyo-ekonomik hedeflerini çiğnemek anlamına gelse bile bu doktrine erken adapte oldu. Dünya Bankası mezunu olan ilk Maliye Bakanı İbrahim el-Bedevi, göreve geldikten sonra devrimin amacının teşvikleri keserek ülkeyi borç krizinden kurtarmak olduğunu açıkladı.
ÖDG’nin eylemlerinin birçoğu uluslararası bir kitleye hitap etmek için tasarlanmış gibi görünüyordu ve örgüt, eski rejimin ekonomik makinesini dağıtmak bir yana, hurdalarını toplamaya niyetli bir askeri kurum tarafından iç gündemde engellendi. Askeri bütçe, hükümetin sivil kanadının yetki alanı dışında kaldı ve güvenlik kurumlarının reformu hiçbir zaman başlayamadı. Hemedti askeri ve iktisadi gücünü artırmaya devam etti; HDK yalnızca Darfur’da değil, tüm ülkede asker topladı ve bu, bazı destekçilerinin Sudan’ın gerçek silahlı kuvvetlerinin Sudan ordusu değil kendi paramiliter güçleri olduğunu iddia etmesini beraberinde getirdi.
Hemedti aynı zamanda çeperlerle mücadelede de başı çekti. 2019’un ağustos ayındaki anlaşma, ülkenin kenar bölgelerindeki silahlı isyancıların birçoğunu bir araya getiren Sudan Devrimci Cephesi’ni kenara itmişti. Güç bir kez daha merkeze istiflenmişti. Bu nedenle bazı isyancı komutanlar ÖDG’yi sadece kıyıdaş yönetiminin son yinelemesi olarak görüyor ve Hemedti’nin önceki on yıl boyunca kendilerine ağır yenilgiler yaşatmış olsa da birlikte iş yapabilecekleri biri olabileceğini umuyorlardı. İsyancılarla sonraki müzakerelerde resmi olarak başı çeken sivil hükümet olsa da Hemedti süreç üzerinde gayri resmi bir kontrol uyguladı. 2020’nin ekim ayında geçiş hükümeti ile isyancılar arasında, kendilerine hükümette koltuk garantisi veren ve daha fazla siyasi yetki devri vaat eden bir anlaşma imzalandı. Sonuçta, anlaşmanın daha iddialı tedbirlerinin neredeyse hiçbiri uygulanmadı. Bunun yerine isyancıların Hartum hükümetiyle bütünleşmesi Hemedti’nin Beşir’in oyun kılavuzunu [muhalif güçleri parçalayıp birbirine düşürmek] rakiplerine karşı kullanmasına olanak sağladı. 2020’nin ekim ayından itibaren Hemedti, isyancıları merkezi bölmek için kullandı.
Bu noktada halkın Hamduk hükümetine karşı duyduğu hayal kırıklığı artıyor, bazı protestocular Hamduk’un istifasını istiyor ve ordu da baskıyı arttırıyordu. Artık hükümete dahil olan isyancılar, Beşir’in düşmesine neden olanları taklit ederek askeri karargâhın dışında Potemkin protestoları düzenlediler. Hamduk hükümetinin yolunu kaybettiğini iddia ettiler: Darfur için adaletle ya da ülkeyi uzun süredir rahatsız eden coğrafi eşitsizlikleri değiştirmekle değil, sadece merkezle ilgileniyordu. Bu retorikte büyük ölçüde doğruluk payı vardı ama bunun altında farklı bir siyasi motivasyon yatıyordu; ülkeyi istikrarsızlaştırmak ve darbeye zemin hazırlamak.
***
Uzun zamandır beklenen bu darbe, sadece Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu’nun, ordunun iktidarı ele geçirmesi durumunda kuruyacak olan uluslararası yatırımlardan isteyerek vazgeçebileceğini asla hayal edemeyen memurları için bir şok oldu. Körfez’den fon sözü alan Burhan ve Hemedti’nin böyle bir tereddüdü yoktu. Burha 25 Ekim’de Hamduk’a hizmetleri için teşekkür etti ve ardından olağanüstü hâl ilan etti. Uluslararası yorumcular darbeler sezonundan yakınarak Sudan’ı Myanmar, Mali ve Gine’nin yanında, rengarenk bir yelpazeye yerleştirdiler. Fakat özünde Sudan’daki darbe hiçbir zaman Mısır’daki gibi askeri diktatörlük getirmeyecekti. En azından ilk on yıl boyunca Sudan’daki İslamcıların desteğiyle ülkeyi yöneten Beşir rejiminin aksine Burhan’ın cuntasının ne bir ideolojisi ne de gerçek bir toplumsal tabanı vardı. Yönetimi ele geçirmeleri, Hamduk’u zayıflatılmış bir kabine ile hükümete geri itmek ve ordunun güç tabanını korumak için tasarlanmış bir pazarlık hamlesiydi.
Hamduk, darbeden bir ay sonra usulüne uygun olarak göreve döndü, ancak altı hafta sonra devam eden sokak protestolarının ortasında istifa etti. 2022’nin ekim ayına gelindiğinde askeri rejimin sallantıda olduğu aşikardı. Körfez cuntaya verdiği mali sözleri yerine getirememişti, enflasyon ve açlık hızla artıyordu ve halk gösterilerinde bir azalma yoktu. Darbe, Sudan devriminin temel karşıtlığının bozulmadan kaldığını ispatladı. Bir tarafta Beşir’in güvenlik konseyi vardı [Beşir’in yokluğunda sadece nominal olarak dönüştürülmüştü]. Diğer tarafta ise ÖDG’nin kenara itildiği, sivil yönetime bağlı ve çeşitli direniş komiteleri tarafından temsil edilen Sudan’ın kentli yurttaşları vardı.
Amerikalılar ve İngilizler için ordu hiçbir yere gitmiyordu, dolayısıyla gerçekçi olmak yeni bir sivil-asker geçiş hükümeti gerektiriyordu. Diplomatik çevrelerde Burhan bir İslamcı olarak görülmüyor ve bu nedenle Batı’nın hoş görebileceği biri. Cunta ise darbeyi muhafaza etmenin en iyi yolunun darbeyi sona erdirmek ve ordunun Sudan’ın derinleşen ekonomik sıkıntılarından sorumlu tutabileceği yeni bir geçiş hükümeti kurmak olduğunu düşünüyordu. İşte 5 Aralık 2022’de imzalanan ve ÖDG ile bazı Sudanlı siyasi partileri ordu ile yeni bir hükümette bir araya getiren Çerçeve Anlaşma’nın arka planında yatan da buydu. BM yetkilileri ve Batılı diplomatlar memnuniyetlerini dile getirirken, Sudan genelinde anlaşma protestolarla karşılandı.
Anlaşma bir kez daha ülkenin en acil sorunlarıyla yüzleşmeyi reddetti. Güvenlik kurumlarının dinamikleri, HDK’nin konumu ve ordunun yönetimdeki rolü, bir ay gibi absürt derecede kısa bir zaman dilimi verilen ikinci aşamaya bırakıldı. Anlaşma, darbeyi eleştirmeye özen gösteren Hemedti’yi ön plana çıkardı ve kendisini sivil ÖDG’ye daha yakın konumlandırmaya çalıştı. Bu durum, Sudan ordusunun marjinalleşmesinden korkan Mısır’ı kaygılandırdı ve Kahire’de darbe öncesinde hükümete katılan bazı isyancı grupları da içeren ayrı bir müzakere çerçevesi oluşturdu.
Çerçeve Anlaşma’nın imzalanmasıyla birlikte, daha önce Sudan siyasetine hâkim olan sivil-asker muhalefeti çok daha karmaşık bir hal aldı. Burhan ve Hemedti hem sivil hem de isyancılardan destek alma arayışına girerken bölgesel destekçiler de aynı arayışa girdi. Bu durum, ülkenin iki ana askeri aktörünün giderek daha fazla karşı karşıya gelmesi nedeniyle güvenlik güçlerinin reforme edilmesini öngörmenin neredeyse imkânsız olduğu anlamına geliyordu; Mısır, Burhan’ın yanında yer alırken Hemedti Rusya’nın Vagner Grubu ile iş yapıyordu.
Mart ayına gelindiğinde HDK’nin Sudan ordusu içindeki yeri de dahil olmak üzere ülkedeki çatışmayı etkileyen daha derin meseleler üzerine çalıştaylar geçici olarak başlamıştı. BM Sudan Misyonu Başkanı Volker Perthes, 20 Mart’ta BM Güvenlik Konseyi’ne hitabında “ana aktörler arasında çok az önemli farklılık kalmasının kendisini cesaretlendirdiğini” söyledi. Fakat Sudan’ın geri kalanı ikna olmamıştı. Hartum’da yaşayan arkadaşlarım Burhan ve Hemedti arasında bir çatışmanın kaçınılmaz hale geldiğini düşünüyorlardı.
***
Ve öyle de oldu. Uzun süredir yolda tekmelenen teneke kutu duvara çarptı. Burhan, HDK temsilcilerini güvenlik konulu bir toplantıdan kovarken HDK de çatışmalara hazırlanmak üzere Hartum etrafına yığınak yapmaya başladı. Ramazan sonuna kadar hükümet kurulmasını isteyen diplomatların keyfi takvimleri de şüphesiz bu ihtilafları derinleştirdi. Çatışmalar üçüncü gününe girerken yakın vadede ateşkes ihtimali epey az. Her iki tarafın söylemi de kavgacı. Hemedti için bu, büyük olasılıkla iktidardaki ilk ve tek şansı. Eğer yenilir ve HDK ordu içinde eritilirse bunu destek tabanı aşınacak ve ekonomik imparatorluğunun dağılması izleyecektir. Mısır tarafından desteklenen Burhan için daha fazla müzakere seçeneği var ama ordunun Darfurlu yeni yetmeye karşı hissettiği hıncın derinliği hafife alınmamalı. Sudan ordusunun gücüne ve Mısır’ın desteğine rağmen bu savaşın kolay geçmesi beklenmiyor. HDK, Hartum’un sivil bölgelerine yerleşmiş durumda ve en şiddetli çatışmalardan bazıları Darfur’da, Hemedti’nin kendi memleketinde yaşandı bile.
Çatışmanın sonucu ne olursa olsun — ki büyük olasılıkla ağır bir can kaybına yol açacaktır — Sudan için yeni bir döneme işaret edecek. Daha önceki üç iç savaş çeperlerde yaşanmış ve Beşir ile ilişkilendirilen coğrafi temelli sınıf ilişkilerini muhafaza etmişti. Buna karşılık bu iç savaş — eğer böyle devam edecekse — Hartum ve civar kentlerde gerçekleşiyor. Beşir’in al gülüm ver gülüm siyaseti ve milisleri araçsallaştırmasıyla öne çıkan Hemedti’nin artık kendine ait bir siyasi hayatı var. Onun yabancı statüsü Sudan’ın kıyıdaş elitizmine karşı bir meydan okumadır; bu meydan okuma kentlerin sokaklarında ve semalarında beliriyor.