Esad Ebu Halil yazdı: Arap dünyasında Soros
"Soros'un dünya meselelerinde büyük ve gayri adil bir rolü var ve bu rol kapitalist adaletsizliğin avantajlarının bir ürünü."
Çevirmenin notu: ABD’nin yumuşak güç unsurlarının başında kuşkusuz borsa spekülatörü George Soros’un vakıfları yer alıyor. Yahudi asıllı Soros, şimdiye dek sulandırılmış ve faydasız pek çok eleştirinin konusu olsa da dünyanın pek çok coğrafyasındaki rejim değişiklikleri ve darbelerde pay sahibi oldu. Açık Toplum Vakıfları, doğal olarak ABD’nin önemli çıkar alanlarından biri olan Arap dünyasında da son derece faaldi. Batı’da akademi ve basın çevrelerinde refleksif düşünme pratiği bilhassa son dönemde çarpıcı biçimde köreldi. Lübnan asıllı Amerikalı siyaset bilimi profesörü ve The Angry Arab blogunun yazarı Esad Ebu Halil bir istisna sayılabilir. Ebu Halil, Soros’un Arap dünyasındaki varlığına ve antisemitizm tartışmalarına dair kısa ve öz bir değerlendirmede bulunmuş.
Arap dünyasında Soros
30 Mayıs 2023
Çinli bir milyarderin, Açık Toplum’un Arap ülkelerinde yaptığı gibi Batı toplumlarında siyasi bir fikri finanse ettiğini düşünün.
“Bağımsız medya” gelişmekte olan ülkeleri kasıp kavuruyor; NATO hükümetlerinden ve George Soros’un Açık Toplum Vakıflarından gelen paralar kamusal alana akıyor.
Geçmişte ABD hükümeti Arap dünyasındaki geleneksel gazetelere para yardımı yapardı: El-Hayat, En-Nahar ve El-Amel (sonuncusu Falanjist Parti’nin sözcüsü) gibi en gerici ve sağcı olanlar paranın büyük kısmını alırdı.
Görevleri, ilerlemeye darbe vurmak, Filistin sorununu önemsiz göstermek ve ABD ile İsrail’in düşmanlarının, yani Filistin direnişinin, Arap solunun ve en önemlisi Arap milliyetçisi lider Cemal Abdülnasır’ın peşine düşmekti.
Bu bağlamda, Körfez rejimleri ve Batılı güçler aynı kuruluşları finanse ettiler. Batı ülkelerinde liberaller, sosyalistler ya da demokratlar iktidardayken bile gerici güçlere destek sürdü.
ABD ve NATO hükümetleri gelişmekte olan ülkelerde internet tabanlı medya kurmayı oldukça ucuz buluyor. Hepsi aynı görünüyor ve aynı mesajı benimsiyor: ABD ve İsrail’in askeri öncelikleri ve gündemleri eşliğinde liberal bir sosyal ajanda.
Dünyanın dört bir yanında aynı misyonu üstlenen sivil örgütlerin Batılı hükümet teşviklerinden ve özel gerici ve liberal kaynaklardan istifade ettiğini görüyorsunuz.
Soros (Açık Toplum Vakıfları vasıtasıyla) Arap dünyasında her zaman var oldu. Ancak (Batı’da ve Doğu’da) bu milyarder hakkında konuşmak, amaçlarını açıklamak ve kendisini mevcut antisemitizm suçlamasından aklamak zorunda kalmadan mümkün değil.
Bu, İsrail ve destekçilerinin İsrail’i eleştirenlerin gözünü korkutmayı büyük ölçüde başardıkları gibi, kullanışlı bir sindirme yöntemi.
Bu başarı, ABD Dışişleri Bakanlığı’nın Siyonist antisemitizm tanımını benimsemesiyle kendini gösterdi; bu tanıma göre İsrail’e yönelik eleştiriler, eleştirilerin “oranı” ve “yoğunluğu” açısından kolaylıkla antisemitizmle bir tutulabilir.
Gerçek antisemitizm
Elbette Batı’da Yahudi olan (ya da Yahudi doğumlu) bir kişiyle ilgili şikayetlerini onun Yahudiliğiyle ilişkilendirmeden konuşamayan ya da ona atıfta bulunamayan sağcı gerici güçler var. Bu, antisemitizmin açık bir belirtisi.
Ve şeytani planların Yahudi parasıyla ilişkilendirilmesi, antisemitizmin kendisi kadar eski. Dolayısıyla, Soros’a antisemitik bir bakış açısıyla saldıran (ya da Soros’a yönelik saldırılarını antisemitizmle besleyen) insanlar var, tıpkı İsrail’e antisemitik perspektiflerden saldıran insanlar olduğu gibi.
Fakat bu, ne kadar güçlü ya da kötü niyetli olursa olsun tüm saldırıları (ister Soros’a ister İsrail’e karşı olsun) antisemitik yapmaz.
Müslüman bankerlere, siyasetçilere ya da din adamlarına yönelik saldırılar otomatik olarak İslamofobi motiflerini ima etmez (Yahudileri bankacılıkla ilişkilendirmenin klasik bir antisemitik kinaye olduğu gibi Müslümanları fanatik din adamlarıyla ilişkilendirmenin de İslamofobik bir kinaye olduğunu kabul etmek gerekir).
Soros’a saldıran bazı şahsiyetler gerçekten de antisemittir, tıpkı Soros’a tamamen siyasi ya da iktisadi perspektiften saldıranlar olduğu gibi (kendisi dizginlenemez kapitalizmin savunucusu oldu ve İsrail’i sosyalist aşırılıklarla suçladığı dönemde bu ülkede iş yapmaktan kaçındı).
ABD’de Soros’u kendinden nefret eden bir Yahudi olmakla suçlayan sağcı yazarlar var, zira ailesi Macaristan’daki Nazi yıllarında Hıristiyan kimliği kullanmıştı. Bu suçlama haksız, zira Soros o dönemde henüz çocuktu; Nazi rejimine yardım ettiği yönündeki hikayeler ciddiye alınamaz.
Bu nedenle Batı’daki gerici güçler Soros’a Yahudiliği (ya da Yahudi olarak doğmuş olması) ve içine doğduğu dine sözüm ona düşmanlığı üzerinden saldırdı.
Ancak bu arada bu iki yola ABD’deki liberaller de başvuruyor. Cumhuriyetçi Parti’ye sağladığı cömert bağışlar nedeniyle düzenli olarak Sheldon Adelson’ın peşine düşerken, Demokrat Parti’nin baş finansörü olarak Soros’un eleştirilmesine tahammül edemiyorlar.
Soros son derece etkili, ulus ötesi bir siyasi figür ve eleştirilerden korunması gerektiğini söyleyen hiçbir şey yok. Zengin milyarderler artık, etkileyebildikleri ya da satın alabildikleri basın üzerinden bile, kimseye hesap vermeyen ve hiçbir hesap sormayla karşı karşıya kalmayan hükümdarlar.
Dünyayı ikiye bölmek
Bilindiği üzere Açık Toplum, adını genç Soros’a Londra’da ders veren Karl Popper’in ünlü kitabından alır. Popper bir gericiydi ve (Soros gibi) dünyayı ikiye —açık toplum ve kapalı toplum— ayırıyordu (tıpkı eski Başkan George W. Bush ve Usame bin Ladin gibi).
Mülakatlarında ve yazılarında Soros, iki toplum arasında mutlak bir sınır çiziyor. Açık toplum, halkların görünürde sorgulayıcı ve eleştirel olduğu, telkin ve tahakküme maruz kalmadığı toplumdur. Kapalı toplumlar ise Popper’ın yazılarında Nazi ve komünist rejimlerle tipleştirilmiştir.
Komünizm ve Nazizmin birbiriyle eş tutulması, ABD hükümetinin (ve Soros’un) başarılı bir propaganda projesi oldu ve özellikle totalitarizm üzerine yazılan akademik eserleri etkiledi.
Harvard’daki “kurucu” totalitarizm konferansı kısmen bir ABD hükümeti projesiydi. Bu kelime, Washington tarafından hazzedilmeyen hükümetler için kullanılıyordu.
Örneğin Güney Afrika’daki apartheid rejimi hiçbir zaman totaliter ve hatta otoriter kategorisine girmedi (apartheid altındaki Güney Afrika, Soğuk Savaş’ta ve Batı’nın Afrika ve diğer yerlerdeki beyaz üstünlükçü politikalarında Batılı güçlerin açık bir müttefikiydi).
Bu arada, kapalı toplumlardaki halkların ne sorgulayıcı ne de eleştirel olduğu fikri, Soros ve müttefiklerinin Soğuk Savaş sırasında ABD hükümeti ve Vatikan’da yaptıkları çalışmalarla yalanlanıyor.
Komünist ülkelerdeki gerici grupları desteklediler ve finanse ettiler, zira bu gruplar hükümetlerine karşı çıkıyorlardı ve hükümetin politikalarını sorguluyor ve karşı çıkıyorlardı (Doğal olarak ne Soros ne de Batılı güçler, komünist bir hükümeti sol bir perspektiften eleştiren grupları ya da hareketleri destekledi).
Popper, “sınırsız hoşgörüye” karşı uyarıda bulundu, bu nedenle onun açık toplumu tehlikeli fikir ve hareketleri engellemek için kapatılabilirdi.
Bu durum, Batı’da solculuğun hükümet tarafından bastırılmasına benzer şekilde, hükümet baskısı için bir reçete işlevi görebilir.
Peki aramızda kimin hoşgörüsüz olduğuna kim karar veriyor? Soros yazılarında ya da konferanslarında buna yanıt vermedi.
Gelişmekte olan ülkelerdeki halklar, Soros’un vakfı tarafından finanse edilen basın ve sivil örgütlerin genişleyen rolünü giderek daha fazla eleştiriyor. Çinli bir milyarderin Batı toplumlarındaki örgütleri ve basını finanse etmeye dönük bir kampanya başlattığını düşünün. Batılı hükümetlerin bu finansmanı engellemeyeceği şüpheli.
Fakat gelişmekte olan ülkelerdeki hükümetler bu tür açık siyasi fonlara kısıtlama getirmeyi düşündüklerinde, Batılı hükümetler ve basın fonlara her türlü müdahaleyi kınamaya başlıyor. Sınır konmamasında ısrar ediyorlar.
(Elbette, Soros’un doğrudan Amerikan egemenliği altında olmayan ülkelerde aktif olma ihtimali çok daha yüksek; mesela Lübnan ve Tunus’ta daha fazla Soros fonu var ve Körfez’de hiç yok, Körfez ülkeleri Soros’un üzerine çaba sarf ettiği “açık toplum” idealini gerçekleştirdikleri için olsa gerek).
Açık Toplum Vakıfları tarafından finanse edilen bazı Arap örgütleri ve basın kuruluşları Soros’u Arap eleştirmenlere karşı savunmak için yeni bir taktiğe başvurdu. (Daraj mecrasının da söylediği üzere) Soros’un Siyonist bir ajandaya sahip olmakla suçlanamayacağını, zira İsrail içinde de eleştirildiğini söylüyorlar. Ancak bu Soros’un Siyonist ajandası olduğunu çürütmez, zira Soros’a yönelik bu tür eleştiriler, tamamı Siyonist olan İsrailli siyasi partiler arasındaki iç polemiklerin birer parçası.
Soros, solun diğer ülkelerdeki orta yolculara daha çok benzediği ve Filistinlilere yönelik ırkçılık ve adaletsizliklere karşı genelde kör olduğu İsrail’de “solu” desteklemişti. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, son kitabında eski ABD Başkanı Barack Obama’ya sert bir şekilde saldırdı ama bu, Obama’yı anti-Siyonist yapmıyor.
The New York Review of Books’ta yer alan bir yazıda ve Robert Slater’in Soros’tan onay almamış biyografisinde, Soros’un “düşmanlarına” silah sağlamak istemediği için yıllarca İsrail’i eleştirmekten kaçındığını itiraf ettiğini öğreniyoruz. Soros’un düşmanlardan kastı, İsrail işgali altında yaşayan ve kendi açık ve hür toplumlarını yaratmak için Soros’tan fon alma lüksüne sahip olmayan Filistin halkı olsa gerek.
Soros tutkulu bir Siyonist olmayabilir ama İsrail’e, Avrupa’daki komünist rejimleri ele alış biçimiyle keskin bir tezat oluşturacak şekilde yaklaştığı kesin. Soros için onu ilgilendiren İsrail’deki Yahudi toplumu, bu nedenle yatırımını oraya yaptı ve Netanyahu’nun mali “reformlarını”, yani kamu sektörünün son kalıntılarının ortadan kaldırılmasını destekledi.
Soros’tan fon alan Arap basını ve sivil toplum örgütleri arasında LGBTQ hakları gibi sol liberal ülküleri destekleyenler olduğu gibi, İsrail’e karşı direniş temalarının benimsenmesine ve İsrail’in sadece Dışişleri Bakanlığı Sözcüsünün yumuşak diliyle tartışılmasına kategorik olarak karşı çıkmayı da içeren genel bir Batılı önyargıyla örtüşenler de mevcut.
Bu basının odak noktası ABD hükümeti: İki ay önce Lübnan merkezli sosyal medya platformu Megaphone’da İran ile ilgili her 50 paylaşıma karşılık İsrail ile ilgili bir paylaşım olduğunu saydım ve İsrail konusunda dil her zaman kibar ve saygılıyken Rusya, İran ve Suriye konusunda dil sert, alay ve iğneleme (görsel konulmuş şekilde) yaygındı.
Soros’un dünya meselelerinde büyük ve gayri adil bir rolü var ve bu rol kapitalist adaletsizliğin avantajlarının bir ürünü. “Açık toplumları” desteklemek istiyor ama ajandası hiçbir zaman ABD emperyalizminin ajandasından sapmadı.
Açık Toplum Vakfı ve Ermenistan: Kim kimdir?
Siyasi alandaki konumunu güçlendiren STK’lar bloğunda George Soros’un uluslararası ‘Açık Toplum Vakfı’ ağının bir parçası olan ‘Açık Toplum — Ermenistan Enstitüsü’ merkezi bir yer tutuyor. ‘STK’ların etkisindeki bu artış, Ermenistan hükümetinde ‘Soros yandaşlığı’ fenomenini yarattı. Vakıf, şu an yeni hükümetin Moskova ve Hankendi’yle yapıcı diyalog kurma…