Deli Kaczynski'nin sayıkladıkları ve Galiçya ilhak planı: Ukrayna'nın en büyük belası olarak Polonya
Ukrayna’da NATO’yu Rusya’yla karşı karşıya getirip bütün kıtayı Üçüncü Dünya Savaşı’na sürükleme konusunda en çok eforu Varşova harcıyor. İttifakın başka hiçbir unsurunda, buna Baltık devletleri de dahil, böyle bir yönelimin olmadığı görülebilir. Avrupa’daki neo-Nazi cihadizminin Pakistan’ı olarak işlev gören Polonya’nın, kendi yaşama içgüdüsünü bile unutacak düzeyde gark olduğu cinnet halinin sebebi, Washington’un en adanmış kölesi olmasının yanında Ukrayna’ya dönük planlarıyla da ilgili.
Geçen haftalarda ABD Başkanı Joe Biden’ın Brüksel’deki NATO karargahını ve bir dizi Avrupa ülkesini turlayacağı duyurulmuştu. Beyaz Saray’ın açıklamasında, ziyaret listesinde Polonya’nın olduğu belirtilmemişti.
Ajanslar 25 Mart Cuma günü, beklenmedik şekilde Biden’ın Varşova’da nutuk çekeceği haberini geçmeye başladı. Biden, Polonya’ya vardıktan sonra Varşova’ya geçmeden evvel, Amerikan ordusunun seçkin birlikleri arasındaki 82. Hava İndirme Tümeni’nin Rzeszow’daki üssünü ziyaret etti.
Cumartesi gününe gelindiğinde Biden, dev bir kalabalığın önüne bir elinde savaş davulu bir elinde tokmakla çıktı. Konuşmasının sonlarına doğru, prompter kapanmadan hemen önce yumruğunu sıkıp, Putin için “Tanrı aşkına, bu adam iktidarda kalmamalı” dedi. İlerleyen saatlerde Beyaz Saray, yazılı açıklamayla “Biden’ın öyle demek istemediğini” belirtti.
Biden’ın Polonya’ya ayak basmasından hemen önce Polonya Başbakan Yardımcısı Jaroslaw Kaczynski, Washington’a 28 adet MiG-29 savaş uçağını Ukrayna’ya teslim etmek üzere Almanya Ramstein’daki hava üssüne götürmeyi teklif etti.
Sağlam aklın ürünü olmadığı çok aşikar olan bu fikir, direkt olarak Rusya-NATO savaşını tetikleyeceği için Washington’dan onay almadı. Fakat Kaczynski için bu defter burada kapanmadı.
Mart ayının ortasını Kaczynski, batıya kaçan Ukraynalı sığınmacıların “güvenli bir şekilde girmesini sağlamak için” NATO’dan Polonya ordusu ya da ittifaka bağlı bir barış gücünü, Ukrayna’nın batısındaki [tarihsel adıyla Doğu Galiçya] Lviv kentine göndermek üzere, sınırın öte tarafında Ruslar tarafından vurulacaklarını bile bile izin istedi. Buradaki sorun, Lviv’in aslında Polonya sınırının epeyce ötesinde, 80 kilometre doğusunda kalması.
Kaczynski’nin Lviv’e olan merakının ardında sığınmacılardan fazlası var. Bu konuya ilerleyen kısımda geleceğim ama kaçınılmaz olarak Polonya askerlerinin saldırıya uğrayacağı bir senaryoda NATO Antlaşması’nın 5. maddesi uyarınca Rus-NATO savaşı başlamış olacaktı. Ve Kaczynski’nin çılgın planı Brüksel’deki karargahtan onay alamadı.
Ayrıca Lviv, 24 Şubat’tan beri bir kez bile Rusya’nın hedefi olmadı. Burada 2 aya yakın bir süredir ne bir patlama ne de bir füze saldırısı işitildi. Burası, sığınmacıların rahatlıkla Polonya’ya geçiş yapabileceği, güvenli bir güzergah ve bu sebeple insani koridora, hele hele güvenliği sağlasın diye sınırdan asker sokmaya hiç mi hiç lüzum yoktu.
“Gölge Başbakan” Kaczynski
Başbakan Yardımcısı Kaczynski, iktidardaki Hukuk ve Adalet (PiS) partisinin lideri. Perde arkasında, göründüğünden çok daha güçlü bir isim. Kaczynski’nin gücünün sınırları Cumhurbaşkanı Andrzej Duda’yı bile aşıyor; hem Sejm [parlamento] hem de ordu üzerinde muazzam bir nüfuzu var.
İkiz kardeşi Lech Kaczynski, ülkenin eski devlet başkanları arasındaydı. 2010 yılında yanında bir dizi bakan ve komutanla Rusya’nın Smolensk kentinde bir uçak kazasında öldü.
Soruşturma bulguları, kazanın komplo olmadığını, teknik arızadan kaynaklandığını ispatlasa da Jaroslaw Kaczynski, uçağın Rus kuvvetleri tarafından düşürüldüğünü iddia etti. Kremlin ve Putin’e kişisel bir kin duyuyor.
Etkisi bu boyuttayken, Varşova’daki neo-faşist rejimin tercihlerini ve istikametini anlamak açısından Cumhurbaşkanı Duda’ya veya Başbakan Mateusz Morawiecki’ye değil, Kaczynski’nin ağzından çıkan sözlere odaklanmak daha iyi.
Kaczynski, Ukrayna’ya NATO misyonu sokma niyetini 15 Mart’ta açıklamıştı:
“Bence bir barış misyonu — belki daha geniş bir uluslararası yapı olarak NATO’ya bağlı — ama Ukrayna topraklarında faaliyet gösterecek, kendini savunabilecek bir misyon gerekli”.
Kaczynki, açıkça Lviv’in işgal edilmesini ve uçuşa yasak bölge uygulanması için 10 bin NATO askerinin sınırdan sokulmasını talep etti. Kaczynki’nin kurguladığı oyun, Brüksel gibi Cumhurbaşkanı Duda’dan da karşılık bulmadı.
Bununla beraber Duda ile Kaczynski arasında bir süredir askeriyeyle ilgili konularda ihtilaflar yaşanıyor. Bu süreçte Duda’nın Rusya’ya ilişkin açıklamalarının belli bir temkinlilik taşıdığı da görülebilir.
Kaczynski, vesayetini son 10 yılda ilmek ilmek ördü. 2020’de Varşova hükümeti, ülkenin askeri altyapısını “radikal olarak genişletme” ve Polonya Silahlı Kuvvetlerindeki personel sayısını 300 bine çıkarma hedefi koydu. Halihazırda Polonya ordusunda 113 bin muvazzaf asker ve 32 bin Ulusal Muhafız görev yapıyor.
Kaczynski, bu hamleyi “milli müdafaada olağanüstü hal” olarak nitelendirerek, şunları söyledi:
“Güvenlik koşulları o kadar kötüleşti ki Polonya’nın, bir cephe devleti olarak kendisini en baştan silahlandırmaktan ve Avrupa’nın en iyi ordularından biri haline gelmekten başka çaresi yok”.
Polonya, şu anda NATO’nun en çok savunma harcaması yapan bileşenleri arasında yer alıyor; 2022’de askeri giderler GSYİH’nın yüzde 2,2’sine denkti, yeni bütçe planı uyarınca bunun 2026’ya kadar yüzde 2,5’e çıkarılması bekleniyor. Bu yılki askeri harcama 57,7 milyar zloti [12,5 milyar euro] seviyesinde ve bu da ülke bütçesinin yüzde 12’sine tekabül ediyor.
Polonya Savunma Bakanlığı’na göre, 2035 yılına kadar sürecek olan askeri modernizasyon planının maliyeti 524 milyar zloti [115 milyar euro]. Bu harcamalar, referandum bir yana, parlamento onayı da gerektirmiyor. Tek gereken, Kaczynski’nin sağ kolu olan Savunma Bakanı Mariusz Blaszczak’ın imzası.
Galiçya ilhak planı
760 yıllık bir mazisi olan Lviv kenti, iki önemli antik ticaret yolunun kesiştiği noktada yer alıyor. Tarihin çeşitli dönemlerinde hem Avusturya hem Ukrayna hem de Polonya Lviv’de hak iddia ettiği için kentin mimarisi epey zengin.
Lviv, 1918’in kasım ayında Batı Ukrayna Halk Cumhuriyeti’nin kurulması ve “Büyük Ukrayna” ile birleşmesiyle Ukraynalılar tarafından Avusturya’dan geri alındı. Ancak 1919’dan 1939’a kadar çok sayıda Polonyalının yaşadığı bir yerdi, Stepan Bandera liderliğinde Ukrayna Milliyetçileri Örgütü’nün (OUN) katliamları başlayana kadar. [Konunun detaylarına şuradan erişebilirsiniz.] Eylül 1939’da Lviv, Sovyetler Birliği’nin parçası oldu ve sonrasında, Molotov-Ribbentrop paktı uyarınca Ukrayna’ya devredildi.
Polonyalılar, öteden beri bu toprak gaspından hoşnut değildiler ve Rus olan her şeyden nefret etmelerinin bir başka nedeni de bu. Şimdiye dek Lviv’in Polonya’ya iadesi konusu, NATO içindeki dengeler ve savaş ihtimali gözetilerek pek açılmıyordu. Fakat şimdi Kaczynski, savaştan ganimet toplama derdine düşmüş gibi görünüyor.
PiS hükümeti açısından bu savaş, 1939’daki ilhaktan bu yana görülmemiş bir şans.
Ukrayna istihbaratının hazırladığı rapor
2019’da eski Verhovna Rada milletvekili Aleksey Juravko, Galiçya bölgesinde Ukrayna istihbarat teşkilatının (SBU) tüm çabalarına rağmen ayrılıkçı bir hareketlenmenin gözlemlendiğini iddia etti.
Juravko’ya göre SBU’nun konuya ilişkin raporunda üç önemli gelişmeye yer veriliyor:
— Polonya milliyetçisi “Zmiana” örgütünün “Vedymak” lakaplı mensuplarından birinin, Ocak-Ağustos 2019’da Lviv’i üç kez ziyaret etmesi,
— SBU personelinin; C14, Ulusal Kolurdular Lviv bölge örgütü ve Ulusal Milisler’in [son ikisi neo-Nazi Azak Taburu’nun sokak örgütlenmeleri] faaliyetlerini kontrolünde tuttuğu Shakhtar spor kulübüne yönelik stratejisi,
— Polonya’dan Lviv’e yapılan akraba ziyaretleri ve vatandaşlık alımları.
Juravko, bunun Lviv’de, Varşova tarafından desteklenen ayrılıkçı hareketlerin varlığının açık bir göstergesi olduğunu iddia ediyor:
“Gördüğünüz gibi ateş olmayan yerden duman çıkmaz. Hatta tüm bunlar, Doğu Ukrayna’daki ayrılıkçılıktan bile daha belirgin. Galiçya ayrılıkçılığı daha radikal. Önemsiz şeylerle zaman kaybetmezler, halihazırda ciddi bir suç olan Ukrayna’nın toprak bütünlüğüne tecavüz konusunu gündeme getirirler ve eylemleriyle Batı Ukrayna topraklarını Ukrayna’dan koparma ve Polonya’ya bağlama hedeflerini ortaya koyarlar”.
Bunun yanı sıra SBU raporuna göre C14 ve Azak Taburu, Polonyalı milliyetçi gruplarla temas halinde ve Polonya’ya bağlanma fikrine sıcak bakıyor.