Değişimin beklenmedik işareti
Çevirmenin notu: Rusya’nın Ukrayna’ya müdahalesinden sonra maruz kaldığı ağır ambargolar, Batı’yla köprülerin atılmasına yetti ve arttı. Fakat, özellikle gıda sevkiyatı başlığında Afrika ülkelerinin Moskova’ya olan tutumu ve Latin Amerika’da sol tandanslı politik odakların iktidarı ele geçirmesi, Rusya’nın elini önemli ölçüde rahatlattı. Aynı şekilde Batı ve Doğu Asya’da da büyük ölçüde petrol ve doğalgaz tedarikiyle şekillenen ilişkiler, NATO’nun uyguladığı cezalandırma taktiklerinin altını oyuyor. Valday Kulübü Başkanı Fyodor Lukyanov, yeni dönemde oluşan panoramayı tasvir ediyor.
Değişimin beklenmedik işareti
Fyodor Lukyanov — Russia in Global Affairs
4 Temmuz 2022
Ukrayna’daki savaş dünya siyasetindeki koordinat sistemini değiştirdi ve tüm ülkeleri güncel hadiseler karşısında pozisyon almaya zorladı. Tablo, dünyada ortaya çıkan temel süreçleri açıkça gösteriyor.
Rusya’nın özel harekâtına dönük gerçek algı kriter olarak alınırsa, sempati büyük ölçüde Ukrayna’dan yana. Çok daha güçlü bir komşunun saldırdığı egemen bir ülke imajı, birincisine sempati, ikincisine ise kınama uyandırır. Bu tutum dünya çapında hakim, elbette Batı’da çok daha güçlü ama Doğu’da da oldukça yaygın.
Farklı bir şey beklenemezdi. Rusya, Ukrayna’da tarihsel hak ve uygunluk yorumundan kaynaklanan milli görevlerini çözmek için çok çalışıyor. Taktik sebeplerle Moskova, harekâtın en başına kadar bu görevlerin gerçek doğasını inkar etti ve dışarıdakilerin görüşünü hiçe saydı. Resmi olarak beyan edilen anlatı — burada da kaçamaklar ve ihmallerle oldukça eksik olmasına rağmen — daha ziyade iç kamuoyuna yönelik. Uluslararası kamuoyuna tutarlılığı ve ikna ediciliği kolaylıkla sorgulanabilecek bir dizi slogan sunuluyor, ancak bu, onları dile getirenleri pek ilgilendirmiyor. Başka bir deyişle Rusya, dış dünyadaki mevcut etki araçlarını kullanarak kendi haklılığına ve kabiliyetlerine olan güvenine dair — bilgilendirme amaçlı değil, tamamen zaruri — kanaat sunuyor. Yumuşak güç, hiçbir zaman Rusya’nın güçlü noktası olmadı ve şimdi, silahlı kuvvetlerin yoğun bir şekilde kullanılmasıyla belirlenen — ama dile getirilmesi gerekmeyen — amaçlar uğruna tümüyle feda edilmesi gerekiyor. Rusya’nın muvaffak olması halinde, insani bedellere rağmen hedeflerine ulaşmak için sert ve tutarlı adımlar atabilen bir güç olarak otoritesinin kuvvet kazanacağına inanılıyor.
Genel anlamda böyle davranmaya karar veren bir ülkenin uluslararası bir boşluğa düşmesi işten bile değil. Tüm ülkeler Rusya’yı yüksek sesle kınamıyor; birçoğu oldukça kayıtsız ama etkileşimden kaçınmayı tercih ediyor.
Ancak Rusya örneğinde epey farklı bir şey yaşanıyor; kuşatılamadı.
Bunun nedeni dünyanın önemli bir kısmının Rusya-Ukrayna ihtilafına, meseleyle doğrudan alakası olmayan faktörlerin merceğinden bakması.
Birincisi, Batı için olağanüstü bir şey olan büyük bir savaş, Batı dışındakiler açısından hiçbir şekilde eşsiz değil. Afrika’dan, Güney Asya’dan ve özellikle de Ortadoğu’dan Ukrayna’daki savaşa bakan gözlemciler şunu belirtiyor: Öylesine bir savaş. Aslına bakarsak Avrupa-Atlantik topluluğu dışındaki bölgelerde savaşlar hiç durmadı ve bazıları bugün hala devam ediyor. Hatta bu bölgelerdeki pek çok insan, bu savaşa küresel düzeyde gösterilen ilgiden rahatsızken, aslında tarihsel Avrupa dışındaki çok daha kanlı olan savaşlar, müreffeh ülkelerde çok daha az veya kısa süreli ilgi uyandırdı. Soğuk Savaş’tan sonra bir barış ve refah çağı geleceğine dair yaygın Batı retoriği, uluslararası toplumun önemli bir kısmı tarafından bencillik ve riyakârlık olarak görülüyor.
İkincisi, eski Üçüncü Dünya’daki çoğu ülke ve Batı toplumunun bir kısmı mevcut dramayı ayrı bir epizod olarak değil, çok daha önce başlayan ve ABD ve müttefiklerinin Rusya’ya komşu topraklara yönelik iddialı politikasından kaynaklanan çatışmanın doruk noktası olarak görüyor. Yani Batı’nın tutumu, “Daha önce ne olmuş olursa olsun, şu an yaşananları haklı çıkaramaz” şeklinde. Fakat dünyanın başka yerlerinde kulağa gelen sesler şöyle: “Kışkırttığın kaplanın başka ne yapmasını bekliyordun?” Ayrıca Batılı politikaların yayılmacı tabiatı, Batı dışındaki toplum için ortak bir zemin oluşturuyor.
Son olarak, — ki bu muhtemelen en özgün noktadır — dünya çapındaki insanların çoğunluğunun tepkisi, bir bütün olarak Batı’ya yüksek düzeyde öfke duyduklarını gösteriyor. Batı, geleneksel olarak güçlerini kötüye kullanan bir hegemon olarak görülüyor. Ancak şimdi küçülüyorlar ve bu, ülkelerin şiddetle tavsiye edilen Rusya karşıtı politikayı izlemeyi reddederek Batı’ya karşı samimi tutumlarını ifade etmelerine olanak sağlıyor. ABD’nin bir grup resmi müttefik ve benzer düşüncelere sahip ülkelerden öteye geçmeyenler dışında Rusya karşıtı bir koalisyon kurmada hüsrana uğradığı aşikar. Bunun nedeni Rusya’nın politikasını desteklemek değil, Batı’nın kendi yaklaşımını başkalarına dayatma teşebbüslerine — ki bu sıklıkla kendi çıkarlarına zarar veriyor — karşı çıkmaları. Dahası tam olarak açık olmayan nedenlerden dolayı ABD, tutumunun desteklenmesi karşılığında hiçbir şey teklif etmiyor, gösterişli temihler veya tehdit yoluyla hareket ediyor.
Bu savaştaki riskler hakikaten çok fazla. Rusya’nın Ukrayna’daki hedeflerine ulaşamaması, Ukrayna’nın başat ortakları olan ABD ve Britanya’nın istediği ve ivmelendirdiği stratejik bir fiyasko anlamına gelecektir. Yine aynı şekilde Batı’nın Rusya’yı alaşağı edememesi uluslararası hiyerarşide geri dönüşü olmayan kaymalara; Rusya’nın daha yüksek bir seviyeye gelmesinden [her daim daha büyük bir zorluk olan çok sayıda dahili sorunu çözmek zorunda kalacak] ziyade Batı ülkelerinin baskın rolünün oldukça hızla zayıflamasına yol açacaktır. İkinci olarak bu, hala güçlü sömürgecilik karşıtı duygular besleyen Batı dışındaki dünyanın büyük bir kısmı tarafından memnuniyetle karşılanacaktır.
Paradoksal olarak eski emperyal konumunu kısmen de olsa geri kazanmak için mücadele eden Rusya, bu sömürgecilik karşıtı kampanyanın amiral gemisi gibi görünüyor. Ülkenin kendisini kültürel anlamda ortak Batı yerine dünyanın bu kesimiyle ortaklaştırmaya psikolojik olarak ne kadar hazır olduğu herkesin merak ettiği şey. Esasında tam olarak hazır değil gibi. Fakat adece Batılı ülkelerle tamamen bozulan ilişkiler nedeniyle değil, aynı zamanda küresel güç dengelerindeki dramatik değişimler nedeniyle de bir sonraki tarihsel dönem için başka bir alternatif yok.