Cumhuriyetçi şahinler İran ile savaş istiyor
"Tıpkı 2001'de olduğu gibi neoconlar, bu krizi bölgesel bir savaşa dönüştürmek ve Amerika'yı bir başka Orta Doğu müdahalesine sürüklemek için kanatlarda bekliyorlar."
Çevirmenin notu: Trump dönemi İran’ın 1979’dan bu yana maruz kaldığı ambargonun en çok sıkılaştığı dönemdi ve Joe Biden’ın gelişiyle yaptırımlar kalkmasa da yerine yenisi de gelmedi. Bu dönemde Cumhuriyetçi Parti’de belli başlı dönüşümler yaşandı ve şimdi, partinin bünyesindeki savaş yanlısı neocon kanat, İsrail’e yönelik Aksa Tufanı saldırısından sonra doğrudan İran’a savaş açılması talebini en şiddetli biçimde dillendirmeye başladı. Bu, 2024 seçimlerinden sonra İran’ın belki de Irak gibi bir askeri müdahaleyle karşı karşıya kalması riskini canlı tutuyor.
Cumhuriyetçi şahinler artık İran ile savaş istiyor
Lee Fang
19 Ekim 2023
Amerika’nın neoconları İsrail üzerinden fırsat kolluyor
Geçtiğimiz on yıl boyunca Cumhuriyetçi şahinler, partilerinin Soğuk Savaş yıllarının müdahaleci dış politikasından ve terörle mücadelen uzaklaşmasını dehşet içinde izlediler. Geçtiğimiz cuma günü, New Hampshire Nashua’daki Sheraton Oteli’ndeki sıkış tıkış konferans salonunda, siyasi ajanları gemiyi eski rotasına oturtmaya çalıştı.
Yaklaşık 80 yerel seçmen, Cumhuriyetçi başkanlık yarışı sırasında ulusal güvenlik konularını gündeme getirmeyi amaçlayan “Büyük Amerika Turunu”n son ayağı için salonu doldurdu. Forum, Cumhuriyetçi Parti’nin New Hampshire teşkilatı tarafından düzenlenen ve oy verme işleminin başlamasından önceki son ayları başlatan resmi bir etkinlikle eş zamanlı olarak gerçekleştirildi.
Panelde konuşan Kuzey Dakota’nın milyarder valisi ve Cumhuriyetçilerin uzun süredir başkan adayı olan Doug Burgum, İsrail’de tırmanan savaşın esasında “Amerika’ya karşı bir vekalet savaşı” olduğunu açıkladı. “Eğer Amerika Birleşik Devletleri başkanlığı için yarışıyorsanız, kimin tarafında olduğunuzu daha iyi anlamalısınız,” diye devam ederek daha geniş çaplı bir çatışmaya karşı uyarıda bulunanları üstü kapalı bir şekilde eleştirdi. Kalabalık kükredi.
Onun yanında oturan Iowa Senatörü Joni Ernst, Amerika’nın askeri teyakkuz seviyesini artırması gerektiğini vurgulayarak kalabalığı ısıttı. Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesi ve Afganistan’dan çekilmesinin liderlik başarısızlığı olduğu konusunda uyarıda bulundu. Bu tür kararların, Biden yönetiminin “her baskı yapıldığında ucuz bir iskambil masası gibi katlandığını” gösterdiğini söyledi.
Etkinliğin sunucusu, eski bir Dışişleri Bakanlığı yetkilisi olan Morgan Ortagus da daha az açık sözlü değildi. Etkinliği açarken dinleyicilere, Hamas terör saldırısını başlatana kadar forumu İsrail’de gerçekleştirmeyi planladıklarını hatırlattı. Bunun bile panelin misyonunun önemini hatırlattığını iddia etti: “Hamas, Hizbullah ve İran, İsrail’e ölüm sloganları attığında, aynı zamanda Amerika’ya da ölüm sloganları atmış oluyorlar. Hiç kuşkunuz olmasın: bu saldırı sadece İsrail devletine değil, Amerika Birleşik Devletleri’ne de yapılmış bir saldırıdır.”
Cumhuriyetçi Parti bünyesindeki şahin geleneği yeniden canlandırmak üzere tasarlanan kuruluşlar takımyıldızının iki yıldızı olan Polaris Ulusal Güvenlik ve Bastion Enstitüsü tarafından desteklenen cuma günkü etkinlik, Donald Trump’ın partiyi “Önce Amerika” şeklinde yeniden konumlandırmasına karşı bilinçli bir planın parçasıydı. Trump adaylığı sırasında Irak Savaşı’nı “büyük bir hata” olarak niteleyerek açıkça alay etmiş ve ABD’nin Avrupa ve Doğu Pasifik’teki müttefiklerine harcadığı paranın Amerikalı vergi mükelleflerine haksızlık olarak görülmesini eleştirmişti. Geçtiğimiz aylarda ise Ukrayna savaşını hızlı bir şekilde sona erdirme sözü vererek Vladimir Putin ile barış anlaşması yapabileceğini ve anlaşmayı “bir günde halledebileceğini” öne sürmüştü.
Bu tür söylemlerin Cumhuriyetçi seçmenler üzerinde etkili olduğu aşikâr; seçmenlerin yüzde 60’ı şimdi ABD’nin Ukrayna’ya verdiği askeri desteğin azaltılmasından yana olduğunu söylüyor. Bu arada Washington’da, partideki Trump taraftarı en isyankâr seslerden biri olan Florida Kongre üyesi Matt Gaetz, Ukrayna’daki savaş için yeni finansman sağlanmasına karşı çıkarak kısa süre önce Temsilciler Meclisi Başkanını devirmeyi başardı. Partinin uç noktalarında yer alan yeni başkan adayı Vivek Ramaswamy ise “sonsuza kadar savaş” karşıtlığını kampanyasının ana eksenlerinden biri haline getirdi.
Necon dünya görüşlerine karşı böylesi bir muhalefetle karşılaşan Cumhuriyetçi Parti’nin en önde gelen müdahalecileri buna nasıl tepki verdi? Bill Kristol gibi bazıları partiden ayrılmaya karar verdi. Ama pek çoğu mücadele ediyor.
Saddam Hüseyin’in ortadan kaldırılmasını birincil politika hedefi olarak belirleyen 1998 tarihli “Yeni Amerikan Yüzyılı Projesi” (PNAC) mektubuna öncülük eden Elliott Abrams, 2021 yılında, adını savaş sonrası dönemde NATO’nun temellerinin atılmasına yardımcı olan Michigan Senatörü Arthur Vandenberg’den alan Vandenberg Koalisyonu adlı yeni bir grup kurdu. Abrams koalisyonun kuruluş bildirisinde, “Cumhuriyetçi Parti, günümüzün benzeri görülmemiş güvenlik ortamı için ileriye dönük bir dış politika benimsemelidir,” diye yazıyor. Koalisyonda “Irak’ın Kurtuluşu Komitesi’nin” eski başkanı Randy Scheunemann, Irak savaşının eski Savunma Bakanlığı planlamacılarından Doug Feith ve Başkan Yardımcısı Dick Cheney’nin eski özel kalem müdürü, Scooter lakaplı Lewis Libby de yer alıyor.
Fakat Vandenberg Koalisyonu listesindeki belki de en ilginç uzman, daha önce ulusal güvenlik odaklı çeşitli düşünce kuruluşlarında çalışmış ve bir dönem Dışişleri Bakanlığı’nda sözcü olarak görev yapmış başarısız bir eski milletvekili adayı olan Ortagus. Ortagus, muhafazakâr basında düzenli olarak yer alan bir uzman ve öyle görünüyor ki Cumhuriyetçi Parti içinde giderek büyüyen bir güç.
Kendisini “ulusal güvenlik konularında evangelist” olarak tanımlayan Ortagus, yeni şahin grupların pek çoğunun bağlantı noktasında yer alıyor: örneğin Polaris Ulusal Güvenlik’in kurucusu ve Bastion Enstitüsü’nün yönetim kurulunda yer alıyor. Bu görevlerinin bir parçası olarak geçtiğimiz yılı Iowa ve New Hampshire gibi erken önseçim eyaletlerini dolaşarak geçirdi ve Nashua’daki panel gibi etkinlikler düzenleyerek partinin çatışmacı bir dış politikaya olan bağlılığını sergiledi. Forumlar teknik olarak kâr amacı gütmeyen bir araştırma enstitüsü tarafından yürütülse de jumbo Amerikan bayrakları ve sıra sıra kamera ekipmanı taşıyan yükseltilmiş platformlarla kampanya tarzı bir miting havasına sahip.
Ne gösterecekleri bekleniyor? Ortagus, Nashua’daki forumda bana “Odak noktası ülkeyi dolaşıp ulusal güvenlik politikası hakkında konuşmak ve ortalama bir Amerikalıya bunun neden önemli olduğunu anlatmak,” dedi. Peki bu grubu kim destekliyor? Parayı nereden buluyor? Gülümseyerek “Bunu açıklamıyoruz,” dedi.
Şu ana kadar etkinliklerin çoğu, partinin önde gelen şahinleri Mike Pence ve Nikki Haley’in mesajlarını öne çıkarmaya odaklandı ve özellikle Çin ve Rusya da dahil olmak üzere Amerika’nın düşmanlarına özel bir ihtimam gösterildi. Ortagus, panellerde, yabancı teröristlerin güney sınırından sızdığına dair uyarılarda bulunarak, göçü ulusal güvenlik önceliği olarak yeniden çerçevelendirmeye çalıştı.
Fakat geçtiğimiz iki hafta içinde bu vurgu değişti. Hamas’ın saldırısından bu yana odak noktası neredeyse tamamen İsrail’in Gazze’deki askerî harekâtını desteklemek ve savaşı Hamas’ın başlıca mali destekçilerinden biri olan İran’a da genişletmek oldu. Bu hafta başında Biden, İran’ın Hamas’ın 7 Ekim’deki saldırısında herhangi bir dahli olduğuna dair “net bir kanıt” olmadığını açıkça belirtmesine rağmen (İran hükümeti de bu iddiaya dikkat çekmeye özen gösteriyor).
Ancak bu kanıt eksikliğine rağmen Cumhuriyetçi Parti’nin neocon kanadı yeni bir savaş için harekete geçmeye devam ediyor. Önde gelen şahinlerden Senatör Lindsey Graham, önleyici bir saldırı başlatmak için İran’ın Hamas saldırısına karıştığına dair kanıta ihtiyaç duymadığını söyledi. Geçen hafta CNN’e verdiği demeçte, “Benim yapacağım şey İran’ın petrol altyapısını bombalamak olurdu,” dedi. Başka bir yerde, Vandenberg Koalisyonundan Elliott Abrams, ABD’nin İran’a karşı “bir tür askeri tepki vermeyi düşünmesi” gerektiğini söyledi. “İran’a yönelik çok sayıda hedef var,” diye ekledi.
Yeni şahin grupların diğer mensupları da benzer şekilde seslerini yükseltti. Bu haftanın başlarında Ortagus, Hamas-İsrail savaşını bir Amerikan-İran çatışması olarak sunarak Fox News’te saldırı sırasında Amerikalıların öldürüldüğüne ve bazılarının rehin alındığına dikkat çekti. “İsrail’i bunun dışında tutuyorsunuz. Amerika'nın buna tepkisi ne olacak? Öldürülen insanlarımızın intikamını nasıl alıyoruz? İran İslam Cumhuriyeti’ne karşı durmanın zamanı geldi. Boyları bir metre bile değil ve onlarla başa çıkabiliriz,” dedi.
Bu tür kışkırtıcı söylemler eyleme ilham verir mi? Bu ihtimal göz ardı edilemez. Doksanlı yılların sonlarında PNAC, Clinton’ın Irak liderini görevden almak için ülkeye savaş açmasını talep ettiğinde, pek çok kişi bunu abartılı bularak reddetmişti. Fakat sadece birkaç yıl sonra, neocon hareket travma geçirmiş bir ulusu yurt dışında yeni savaşlara sürüklemek için harekete geçerken, 11 Eylül siyasi hesapları hızla yeniden şekillendirdi. Kitle imha silahlarıyla ilgili güçlü istihbarat eksikliği, intikam ve korku döneminde çok az önem taşıyordu.
Bugün, Hamas’ın saldırısının yarattığı şok ve dehşet haklı olarak İsrail’in 11 Eylül’ü olarak nitelendiriliyor. Başkan Biden, ABD’nin İsrail kuvvetlerine destek sözü vermekte hiç vakit kaybetmedi ve dün Tel Aviv’e giderek bu taahhüdünü açıkça ortaya koydu. Ancak tıpkı 2001’de olduğu gibi neoconlar, bu krizi bölgesel bir savaşa dönüştürmek ve Amerika’yı bir başka Orta Doğu müdahalesine sürüklemek için kanatlarda bekliyorlar.
Amerika'nın Orta Doğu'dan çıkış stratejisinin sonu
"Kabullenme niyetinde olan herkes için sona eren şey ise, ABD'nin son yarım yüzyıldır Amerikan ulusal güvenlik gündemine hâkim olan bir bölgeden kendini kurtarabileceği yanılsaması."